• tamamı öykülerden oluşan, ancak yayımladığı öykülerin yazarlarına herhangi bir telif ücreti ödemeyen gazete.

    öncelikle şunu belirtmek lazım. telif meselesi ülkemizde özellikle dergicilik söz konusu olduğunda sıkıntılı bir mesele. birçok süreli yayın, yazarlarına yazıları karşılığında herhangi bir ücret ödemiyor. başka dergilerde yazıları yayımlananlar (ve "ünlü" olmayanlar) da bunu teyit edecektir. başka yayınlar başka yazıların konusu. burada öykü gazetesi üzerinden bir şeyler anlatmaya çalışacağım.

    bu gazetenin fiyatı 7 tl. öykü gazetesi'nin tirajı herhangi bir yerde açıklanmıyor diye biliyorum. ancak sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla satışlar fena gitmiyor (hatta derginin twitter adresinde biri sormuştu da böyle bir cevabı gazetenin twitter hesabı vermişti yakın zamanda). bir dönem tirajlarının akit gazetesi'ni geçtiği konuşuluyordu.

    bu çok da önemli değil, umuyorum daha çok satar ve daha çok insana ulaşırlar. tahmini aylık 10.000 adet sattıklarını düşünelim. toplam 70.000 tl eder. evet, dergi basmak, dağıtmak vs. pahalı işler. paranın büyük kısmı buraya gidecektir. dergiyi yayına hazırlayan üç kişi var. sosyal medyasını yapan, muhasebesini yapan başkaları da vardır muhakkak. toplamda şu anda aklımıza gelen gelmeyen her şey için harcanan paranın 65.000 tl olduğunu düşünelim. geriye 5.000 tl kalıyor. bir sayıda 20-25 civarı yazarın öyküsü yayımlanıyor bildiğim kadarıyla. bu kalan paranın da bir bakıma dergiyi "oluşturan" yazarlara verilmesi gerekmez mi? 200 tl, 100 tl, 50 tl neyse artık. elde edilen gelirden yazarlara da bir pay ayrılması tuhaf bir durum mu? bu insanlar bir emek verip ortaya bir iş koyuyorlar ve bu işin maddi karşılığını alamıyorlar. tabi ki her şey maddi karşılık değil. yazdığın öykünün basılması, başkaları tarafından okunması maddi karşılığından daha önemlidir denebilir. fakat sonuç olarak bu parayla satılan bir yayın. aynı zamanda ticari bir iş ve birileri bundan para kazanıyor normal olarak.

    öte yandan şöyle bir şey olabilir: öykü gazetesi çıkıp der ki, hayır böyle bir durum yok. bizim gazetemiz doğru düzgün satmıyor, zarar ediyoruz. arkamızda can yayınları var, o yüzden devam edebiliyoruz. dolayısıyla biz bir şey kazanamıyoruz zaten, yazarlara telif veremeyiz. böylece durum çözülmüş olur.

    yani bir şeyin oluşması için emek veriyorsunuz, küçük ya da büyük katkıda bulunuyorsunuz. yaptığınız işin manevi bir karşılığı var, tamam bunu alıyorsunuz. ancak maddi de bir karşılığı olması gerekirken nedense bu konu hiç yokmuş gibi davranılıyor. buraya öykülerini gönderenler genelde genç, yeni isimler. normal olarak öncelikle yazdıklarının okunmasını istiyorlar. tahmin ediyorum bu yüzden pek bu durumun üzerine gitmiyorlar.

    sonuç olarak bu telif meselesiyle ilgili bir açıklamanın gerekli olduğu kanaatindeyim. bir defasında yine twitter'dan bu konuyla ilgili gelen bir soruya "bizim yazarlarımızla hukukumuz teliften daha önemli" gibi bir cevap vermişlerdi.

    telif haktır. bir yerde hak yoksa hukuktan söz edilemez.

    edit: eklenen satış bilgileri çıkarıldı.
  • öykü gazetesi sembolik bile olsa telif ödemelidir.

    öykü basıyoruz diyerek edebiyata sahip çıkılmaz. edebiyatçıya sahip çıkmak gerekir.
    ülkede ucuz edebiyat üreten aptal insanların yaşam standartına ulaşamamış iyi kalemler var. öykü gazetesi bile "bizim gözümüzde itibarınız yok" demiş oluyor telif ödemeyerek.

    evet, ülkede yazarların itibarı yok. yazar unvanıyla pazarlanan soytarıların itibarı var.
    bu itibarsızlaştırmayı paylaşan herkes utanmalı.
  • bir edebiyat mecmuası.

    amacım saldırmak değil. amacım küfür etmek, aşağılamak veya hor görmek hiç değil; yalnızca neden demek belki.

    öncelikle öykü gazetesi'nin son sayısında, yani haziran sayısında bir öyküm olduğunu belirterek başlamak istiyorum. öykü gazetesine ilk defa yazı gönderdiğimde takvimler 2017 yılının ağustos ayını gösteriyordu. yazı göndermiştim, yer veremeyeceklerini söylediler, aslında haklılardı, zira gönderdiğim yazı 5000 kelimeye yakın bir öyküydü. (richard bach'ın martı'sının 7000 küsür kelime olduğunu hatırlatmak isterim.) aslında o sıralar bir heyecanla göndermiş, olumlu cevaptan ziyade yazı hakkında görüşlerini alabileceğimi ummuştum, ancak maalesef beklediğimi alamamıştım. ama yine de hiç bozulmadım, çünkü bu işlerle ilgilenenler bilirler ki, reddedilmek bu işin doğasında vardır. he bilemem, belki de hiç reddedilmeyen yazarlar vardır. savruk ve istikrarsız biri olduğumdan ve bu durumun yazdıklarıma sirayet etmesinden ötürü reddedilmişliğim çoktur. zira bir yazdığım bir yazdığımı tutmaz, bazen hakikaten güzel şeyler yazdığımı düşünürken bazen saçlamadığıma inanırım. ki fanzinlere, dergilere sırf yazı göndermek için kendimi fazla zorladığım da fazlaca olmuştur.

    devam edelim, gönderdiğim uzun yazı yayımlanmadı öykü gazetesi'nde. tabii ki yazma işine devam etmeyi sürdürdüm. bu süre zarfında birçok dergide, fanzinde hikâyelerim, denemelerim yayımlandı. fakat yazdıklarım içindeki en kıymetli parçaları, ki sayıları çok değil, ilk önce öykü gazetesi'ne yolladım, her defasında da reddedildim. bu mevzu şubat ayına kadar sürdü. şubat ayında yollayacağım yazıyı gerçekten naif ve tatlı buluyordum; belirtmeliyim ki yazdığım şeylere genellikle acımasız davranırım ve beğenmem. ama bunu beğenmiştim işte, yayımlamaları gerektiğini düşündüm, belki de ukalaca bir istekti bu; kim bilir.

    daha önce yaptığım gibi yollamaya kalkmışken, aklıma garip bir düşünce geldi. kendi e-mail adresimle değil de, başka bir hesapla yazıyı gönderme fikri birdenbire zihnime yer etti; başlarda saçma gelse de, bir de böyle deneyeyim, dedim, ne kaybederim ki.

    başka bir isimle, başka bir e-mail adresi ile gönderdim. üç dört gün geçti, yanıt gelmeyince kendi e-mail adresimle de, kendi adımla da yolladım hikâyeyi.

    aradan günler, hatta aylar geçti. nisan ayının ikinci yarısında kendilerinden e-mail aldım, yazıya yer vereceklerini söyleyip teşekkür ettiler. ama tahmin ettiğiniz gibi kendi adımla attığım e-mail'e değil, diğerine yanıt geldi. nisan ayına kadar öykü gazetesi'ne kendi e-mail adresimden iki yazı daha attım, onlara da yanıt gelmedi. sanırım bir müddet sonra belirli e-mail adreslerinden gelen e-mail'leri ve içindeki yazıları okumayı bırakıyorlar. bunu bir hayli saygısızca buldum doğrusu.

    diğer e-mail adresinde ise her şey tatlıydı; telif beklemiyorduk bittabi... yeni sayıyı adresime yollama istekleri, teşekkür etmeleri falan gırla gidiyordu. kendi hesabımla, kendi adımla attığım yazılara yanıt bile gelmiyordu oysaki. hatta şöyle ki, normal bir durum söz konusu olsaydı öykü gazetesi'nin mail kutusunun "gelenler" sekmesinde aynı yazı başlığıyla iki öykü olacaktı; bu komik durumu fark etmediler. ben de bir şey söylemedim.

    yapacak bir şey yoktu, keşke emeğe daha çok değer verilse, diye aklımdan geçirmekle yetindim. sadece öykü gazetesi bünyesinde olan bir şey değil bu. hatta sadece edebiyat kategorisinde de değil, hayatın her alanında gözlemleyebildiğim bir durum; bir hayli acı.
  • ekim sayısında* kendimin de bir öyküyle dahil olduğum aylık gazete. hangi öykü olduğunu merak eden olursa mesaj atıp yeşillendirmesi kafi.

    gazetenin son 7 aydır takipçisiyim ve gerçekten çok iyi bir iş ortaya koyduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. şu an 10 bin üstünde tiraja sahip. fakat önemli olan satış sayısından ziyade kalite tabii ki. içinde ünlü öykücülere / yazarlara da zaman zaman yer veren gazete esas olarak gençlere büyük yer ayırıyor. her ay 20 civarı öykü yayımlıyor ve nerden baksak bunların 15 tanesi gerçekten kaliteli oluyor.

    güzel yolda ilerliyor bakalım, umarım daha güzel işler yapmaya devam ederler. zaten arkasında can yayınları varken sırtları kolay kolay yere gelmez, daha uzun süreler devam eder diye umuyorum.
  • iki üç kere aldığım ancak iki öyküden fazla okuyamayıp kenara köşeye attığım kendi kendini imha etmeye bıraktığım dergi. zaten benden önce de yazılmış, amatör bir yazar değilsen veya aşırı edebiyat bilirim her şeyi çok iyi sezerim tavrında değilsen her ay alıp okumanın pek bir manası yok. hakikaten de öyle. o kadar sıkıcı ki öyküler. aman allahım. okuyana alana bi lafımız yok ama bende durum bu.
  • içindeki öykülerin büyük bölümü (azıcık öyküden anlıyorsam) kaliteli olan gazete görünümlü edebiyat dergisi. tek amacının okuru daha fazla öyküyle buluşturmak oluşu bünyesinde farklı hiçbir türü barındırmamasından anlaşılıyor. dergilerde köşeleri tutmuş isimlerdense daha çok gençlere yer veriyor gibi duruyor. gerçi ben de genç sayılırım ve gönderdiğim öyküleri yayımlamayacaklarını belirtip duruyorlar. olsun canları sağ olsun, öykü gazetesi okunası bir çalışma.
  • ekim 2016'da yayın hayatına başlayan yeni bir öykü dergisi. ahmet büke, onur caymaz, deniz tarsus gibi son dönemin en gözde öykücüleri kadroda. an itibarıyla gelen habere göre ise can yayınları'yla anlaşma imzalamışlar ve artık 2017'den itibaren can yayınları etiketiyle dergi raflarında olacak.
  • yayımladıkları öykülerin hepsi aynı yazarın kaleminden çıkmış gibidir. net olarak ilkel metinlerdir. bitmeyen betimlemelerle dolu, sanattan çok, zanaat içeren işler. dergiyi çıkaran abilerin, kendi abilerinden gördüklerini aynen zapta geçtikleri mecmuanın tek güzel yanı olan gazete tasarımı da önümüzdeki sayıyla birlikte rafa kalkacaktır. yeniliği eskiten dar kafalar iş başında.
  • merak edip almaya karar verdiğim ancak yine de tereddütle yaklaştığım türden yayınlardır. kendim de yazmayı ve okumayı çok seven biri olarak bu tarz yayınları okumak konusunda (#67714531) entry sahibi yazara katılıyorum. bu tarz yazılarda dikkatimi çeken şeyler hep aynıdır. şiir de olsa, öykü de olsa okurken bende hep aynı hissi uyandırır. sanki bunu okuyan okuyucuya "benim yazdıklarımı anlamana imkan yok, ben edebi şeyler yazıyorum"der gibi bir edebiyat kasmalar, normal öykülerde insanı içine çeken sadelik ve yalınlık yerine, metaforlar, kelime oyunlarıyla dolu bir dil insanı itiyor.

    sanki o öyküleri yazan kişi sınıfında keşfedilmiş ve hocası tarafından hikaye altına alınıp bir şımartılmış ve kendini yüksekte gören kişilerin yazılarıymış gibi geliyor bana. sanki orada yazı yayınlatmak meseleymiş gibi bir hava seziyorum öykülerde ve şiirlerde. dolayısıyla itici oluyor. sait faik'in bile öyküleri sadece bir dille yazılmasına karşın buradaki çoğu öykü sanki bir şey ispatlanmak istermiş gibi bir dille yayınlanıyor.

    edit: imla
  • kuruluşundan itibaren başından neler geçtiği şu flood'dan okunabilir.
hesabın var mı? giriş yap