• 4 sezonu olan, 3. sezondan itibaren netflix'in mali desteğiyle çekilerek netflix original'a dönüşmüş danimarka yapımı harika dizi. netflix türkiye'de bütün sezonları var.
    olaylar zeki, patavatsız, anarşist ruhlu öğrencileriyle çok iyi anlaşan ama yetişkinlerle de bir o kadar sorun yaşayan, 40 yaşlarındaki bir öğretmen kadın ve üç çocuğunun çevresinde gelişiyor. dizi karakterlerin hayatlarını türk ve keza amerikan dizilerinin hemen hemen hiçbirinde görmediğimiz bir gerçekçilikle ve dozunda kara mizahla anlatıyor.
    izlerken müreffeh bir kuzey avrupa ülkesindeki insanların dertlerine, bazı olayların ne kadar bizimle benzer (örneğin beslenme konusunda fazla bilgisi olmadığı halde sırf moda diye organik beslenmeye kafayı takmış züppe kesim), bazılarının da ne kadar farklı (rita'nın küçük oğlunun eşcinselliğiyle yüzleşip bunu ailesine açıklaması ve ailesinin bunu son derece doğal karşılaması) olduğuna tanık oluyorsunuz. mütevazı ama buram buram kalite kokan ufuk açıcı bir yapım.
  • 2000 senesinde, soğuk bir aralık gününde görmüştüm seni. nereden aklıma estiyse, iş çıkışı trene binmeden önce sirkeci'deki hayvan pazarına düşmüştü yolum. kuş kafesine koymuşlardı seni be kızım. el kadardın. o küçücük badem gözlerini hatırlıyorum. titriyordun. bir deri bir kemiktin. hiç düşünmeden, o zamanın parasıyla elli milyon lira saydım o can tüccarlarına. seni o kuş kafesinden çıkarıp, bir gofret kutusuna koydular. elime verdiler. iki candık artık. trende kutudan kafanı çıkarıp çıkarıp bakıyordun yüzüme kim bu adam diye.

    eve geldik. tanıştık. yüzünden o hiçbir zaman eksilmeyecek acarlığınla, hınzırlığınla, yaramazlığınla selamladın beni. küçücüktün be kızım. o sonradan paramparça edeceğin çekyatın üzerine zıplayamıyordun bile. sana bir yer yaptım, yatıp uyuman için. yer dediğim de çekyatın başucundaki komodinin altı. 30x30 santimlik bir yuva oldu sana orası.

    ertesi sabah işe giderken seni ilk kez yalnız bıraktım evde. o gün eve benden önce gelen kardeşim, kapıyı açınca senden korkup kaçmış kızım, hatırlıyor musun? daha adın bile yoktu o zaman kızım.

    adın. adını rita koyduk. ömründe belki ilk ve son kez televizyona gözlerini dikip seyretmeye başladığında en az senin kadar kızıl bir kadın vardı televizyonda. şarkı söylüyordu. adını rita koyduk.

    irlandalı bir meslektaşım, senin toprağın, seni 6 ay içinde kapıdışarı edeceğimi söyledi bana sonra. bir yaşına girene kadar yapacağın yaramazlıkları öngörerek. dayandık kızım. sabrettik. her gün birşeyler öğretmeye çalıştım sana. o kadar akıllıydın ki. o kadar tatlıydın ki.

    her göreni aşık ettin kendine kızım. asaletinle, sevgi dolu yüreğinle...bir sürü arkadaş edindin kendine. seni aldığımı öğrendikten sonra, "ben köpek olan eve girmem" diyen anne babamı bile aklınla, masumiyetinle dize getirdin. bize gelirken börekler pişiren annem artık sana da pirzola kemikleri taşıyordu yanında.

    bir yaşını devirdin, bütün o yaramazlıklarından eser kalmadı. baştacımız oldun. sevgililerimiz kıskandı seni. seni hiç bir gece yalnız bırakmayacağımızı kabullenemediler. yol verdik onlara teker teker. seni anlayan, en az bizim kadar seven birilerini bulana kadar.

    tam 12 sene yaşadık birlikte. yanyana yattık. oynadık, gezdik, hasta yavru kediler bulduk sokaklarda. onları da yaşattık beraber. hiç kimseye saldırmadın. herkesi sevdin. herkese sevdirdin kendini.

    amansız bir hastalık aldı seni bizden. evimiz boş. hakkını helal et kızım. umarım seni mutlu edebilmişizdir. sen bizi çok ama çok mutlu ettin çünkü.
  • bir aylık netflix denemesinde, seçeneklerin çokluğundan mütevellit ne izleyeceğime karar veremezken imdadıma yetişen, bir diğer nordik dizi olan dag gibi, toplumdan bir şekilde uzak düşmüş/düşürülmüş, bunun için haklı sebepleri olduğunu zamanla anladığımız "arıza" bir ana karakter ve onun çevresi etrafında olup bitenleri anlatan komik, yer yer trajik danimarka dizisi. birinci sezonu henüz bitirdim, yazmak istedim.

    rita yetişkinlerle geçinemeyen, çocuklarla iyi anlaşan bir karakter. sevildiğinden asla emin olmayışı var aslında bu ilişki problemlerinin temelinde biraz da. çocukları ailelerinden korumak için öğretmen olmayı seçmiş. kimi zaman kızıyor, kimi zaman hak veriyor insan. ben dizide, bitten'ın annesi hariç hemen tüm karakterleri günahıyla sevabıyla sevdim, genelde böyle olmazdı, bir karaktere takılıp kalırdım izlediğim dizilerin çoğunda. fakat nordik dizilerin alamet-i fârikası hâline gelen, olayların karakter derinleşmesiyle aktarılması bu dizide de kendini gösteriyor, yine soğuk görünen ilişkilerinin bizim çok sıcak görünen ilişkilerimize göre çok daha nitelikli, içten olduğunu gördüm seyrederken. bunu ne bir yergi ne de bir övgü olarak dile getiriyorum, gördüğümü söylüyorum sadece. sakin, çok şey anlatma derdi olmayan ve tam da bu yüzden çok şey anlatabilen yapımları seviyorsanız kaçırmayın derim.

    diziden, çok sevdiğim bir replikle bitirmek istiyorum:

    okula yeni gelen öğretmen hjördis'e etrafı gezdirme görevi rita'ya düşmüştür, koridorlarda dolaşırlarken yanlarından simsiyah makyajlı, punk kıyafetli iki kız geçer, hjördis biraz ürkerek bakar onlara. sonra tam bir örnek öğrenci profili çizen bir öğrenci gelip, rita'ya bir ödevi hatırlatır. rita kız gidince hjördis'e şöyle der:

    "demin gördüğün kızlar var ya, koyu makyaj yapıp eyeliner sürenler, kötülük onlar değil. kötülük kahküllüdür ve ev ödevi yapar. yanından hiç ayrılmaz ki en zayıf anında seni yaralayabilsin."
  • çok severek ve hiç sıkılmadan izlediğim netflix dizisi

    --- spoiler ---

    rita başta çok klişe bir karakter gibi gelmişti ama izledikçe ne kadar özel olduğunu ve üzerinde emek harcandığını anlıyorsunuz. rita ve hjordis'in dostluğu çok güzeldi. en komik sahneler de bu ikili arasındaki konuşmalardan oluşuyordu. ama benim favori karakterim rasmus. adama çok fena yükseldim, ah ulan coğrafya. neyse konuya döneyim.

    4. sezon rita'nın geçmişiyle hesaplaşmasını konu alıyordu. ailelerin çocuklarının hayatlarını nasıl mahvettiğini çok güzel işlemişler. hjordis ve rita'nın "kendini bağışlama" hakkındaki tartışması çok etkileyiciydi. ve tabii genç rita ve orta yaşlı rita'nın karşılıklı sigara tüttürmesi.

    5. sezonun sonunda rita'nın kaçmak yerine çözüm üretmesi, okuluna geri dönmesi, rasmus'la ilişkilerinde ortak bir çözüm bulmaları güzeldi.

    bence dizi olabilecek en güzel finali yaptı. umarım yeni bir sezon çekip rita'yı yine manyak etmezler. kadın 50 yaşına geldi. son sahnedeki gülümsemesi ve huzuruyla zihnimizde yaşasın.
    --- spoiler ---

    benzer dizi öneriniz varsa yeşillendirebilirsiniz.
  • diziyi nasıl izlemeye başladım hatırlamıyorum. sanırım bu aralar ingilizce hariç yabancı dillerde diziler izlediğim için netflix önerdi ve ben de izlemeye başladım. çok güzel yapmışım, iyi ki yapmışım.

    ilk sezonları da gerçekten güzeldi ama dördüncü sezon şahaneydi. önceleri rita’yı ortaokuldaki öğretmenime benzettiğim için izliyordum. tek düze kıyafet seçimi (ki bunun sebebini dördüncü sezonda öyle güzel anlattılar ki, ağlamak üzereyeyim neredeyse), okulun yanındaki lojmanda yalnız oturuyor olması, öğrencileriyle kurduğu samimi ama otoriter ilişki... tabii, rita’nın aşırılıkları benzemiyor, biz türkiye’de yaşıyoruz sonuçta.

    “hayatta tek mucize vardır; gençken iyi bir öğretmene rastlamak.”

    bu sözü buket uzuner’den okumuştum. belki başka birinin sözüdür bilmiyorum ama ben ondan gördüğüm için böyle söyleyeceğim buket hanım o kadar haklı ki. ben öyle şahane bir insan olamadım. yani öyle başarılı, iyi bir kariyeri olan ya da çok iyi, diğer insanlar için, dünya için uğraşan, çalışan biri olamadım. elimden geldiğince düzgün biri olmaya çalıştım sadece. herkes gibi yani. ama işte bu insan olmamda okuduğum ortaokulun, lisenin (ikisi aynı okul zaten) etkisi çok büyük. uzaktan eğitim falan şimdilik mecburen okey ama çocukların kesinlikle fiziksel olarak okula gitmeleri gerek. buraya da nereden geldim bilemiyorum.

    neyse dizidem bahsediyordum. dördüncü sezonu henüz bitirdiğim için bir tık duygusallık var. ilk üç sezondaki okuldan, ortamdan uzaklaştığı için garipsemiştim başta ama çok iyi yapmışlar. kısa pantolonlu rasmus’u özlemedim diyemem ama bu kadın ne olmuş da böyle olmuşu çok şahane anlatmışlar.

    beşinci sezona başlamadan önce taze taze hislerimle bunları yazayım dedim.
  • dan eğitim sistemini ve kültürünü biraz analiz edebildiğimiz eğlencelik fazla ciddiye alınmayacak bir dizi. bu zamana kadar izlediğim okul öğrenci eğitim vs film veya dizi yapımlarını sistemin içinde biri olarak sürreal görmüşümdür. genelde kadın öğretmen çok problemli bir sınıfa girer fazla edebi bir konuşma yapar herkes onu dinler aklı başına gelir teranesi. asla öyle olmaz. rita gibi bold bir karakter olmak gerekir ki öğrenciler sizi sevsin dinlesin saygı duysun. tabii fazla karikatürize edilmiş bir karakter. eğitim kurumlarında ne yazık ki rita gibi biri barınamaz ama yani dizi için elbette biraz uçlarda bir karakter yaratmaları gerekirdi. saçma detaylar elbette var ya olur mu hiç dediğim asla pedagojik olmayan unsurlar var. ama rasmus gibi bir müdür coğrafya kaderdir dedirten cinsten. öğrencilerin ve öğretmenlerin bu kadar özgür olması oldukça şaşırtıcı idi. okula el ele giren iki öğretmen bizde pek mümkün olmaz ya da henüz 13-14 yaşında bir öğrencinin bahçede sigara içmesi. sınıf farklılıkları, kaynaştırma öğrenciler, velilerin ve idarenin absurd istekleri oldukça hoş detaylar. ritanın güçlü ama zayıf karakterini de iyi yansıtmış. ben açıkçası ritaya benzer öğretmenler tanıdım tanıyorum. öğretmenlik biraz da böyle olmayı gerektiriyor (özel hayatından bağımsız) yoksa girip kitaptan bi kuple bişi okuyayım öğrencilerin hayatı değişsin bi anda her şey düzelsin hikaye. en başta dik durmazsan ne öğrenci dinler ne veli. açıkçası oldukça basit görülen ama zor bir meziyet.
  • niye bu kadar az ilgi gördüğünü anlayamadığım bir dizi. o kadar sevdim ki, şimdi başkası için bu durum gayet normal olabilir de, bir haftada 1 sezonu bitirdim, ikinci sezonun da iki bölümünü yuttum bile.

    çok çok çok güzel bir dizi.
  • bunun kadar bana "bambaşka bir dünya var ve bir yerlerde yaşanıyor" hissi uyandırtan bir dizi yok. hisler dışında her şey o kadar yabancı ve o kadar gerçek ki, her seferinde vay be diyorum. 100% eminsin bu hayatlar şuan danimarka'da yaşanıyor ve sen bunu yaşayamadın, şimdi gitsen de yaşayamazsın. iyi ya da kötü anlamda söylemiyorum, dizi bunu her bölüm başka şekilde hissettiriyor. hikaye, kurgu, atmosfer vs ne yapıyor bunu çözebilmiş değilim. sülalem öğretmen, ondan da olabilir.

    öğretmenlerin ders olarak izlemesi gereken dizi.
  • imdb'de 8.1 puanı olan yeni keşfettiğim soğuk kuzey ülkesinin sıcacık dizisi.

    toplam 4 sezonda 32 bölümü var. izlenmesini kesinlikle tavsiye ederim.
  • üç yıl aradan sonra geri dönmüş, çok özlemişim bu diziyi. aslında dördüncü sezonu öyle tatmin edici bir final yapmıştı ki, sanırım ben onu dizi finali gibi düşünmüştüm, yeni sezon tamamen aklımdan çıkmıştı. çok sevindim şimdi, rita'nın sımsıkı kotla sarılı poposunun silüetini filan özlemişim, topuklu botlarını özlemişim.

    izlediğim çoğu diziden beklentim, hikayesini güzelce anlatması ve derli toplu bir iş çıkarması oluyor. bir de rita gibi birkaç dizi var ki, ne kadar uzatsalar razıyım. bu ikinci gruptaki dizilerden beklentim, her gün çay ve atıştırmalığıma aynı huzurla eşlik etmesi. bir de dizimin dibinde köpeğim olmalıydı şimdi, bu sefer o eksik. zaten rita o sarı ve sarkık saçlarıyla koca bir golden retriever'a benziyor. rita'ya kavuşmak bana köpeğimi özletti.
hesabın var mı? giriş yap