• "buğday tanesi toprağa düşer de ölmezse, yalnız kalır. fakat ölürse, bol mahsul verir. hayatını seven onu kaybeder." yuhanna 12: 24-25

    şeytan'ın kendini sakınma ve tevazu hakkındaki vaazı, tanıdık geliyor değil mi?

    "gitmek istemediğin her yerde onu bulduğunu göreceksin. (...) acılarının ardına saklanıyor, acınla kucaklaşırsan bu oyunu kazanırsın."*
  • eski türkçe düşünmekdemekken anlam kaynamasına uğramış ve bugün korumak anlamında kullanılan kelimedir.
  • kendini sinirlamak, yasakalar koymak durumu. tehlikeli olabilecek durumlara ve - veya kisilere karsi bir korunma kalkani gelistirmek, bunu yaparken suyunu kaciranlar asla payelerine duseni tam olarak yasiyamamalarindan anlasilirlar. hep bir eksinlik, yoksunluk, yoksulluk duygusu icinde yasayip giderler...
  • (bkz: korumak)
    seni kendimden dahi sakinirim, kiskanirim sevgul.
  • sakınmak, koruma ana fikirli bir saklama halidir ki insan sevdiklerini, sevmediklerinden sakınır. şüphesiz her yiğidin yoğurt yiyişi farklı. kimimiz yek diğerimize göre daha pervasız ya da daha ince fikirli düşünüyor olabiliriz. kırma ihtimalini bile sakınarak, böyle yüksek bir özenle yaşamak da bir süre sonra yoracaktır gerçi insanı, o zaman da kendi kendimize daralttığımız alanda kendimize yeni yerler açma çabası içerisinde debelenirken de bulabiliriz kendimizi. bunlar apayrı bir tartışmanın konusu jonathan, giderek konumuzdan uzaklaşıyoruz, uzaklaşmayalım, yaklaş, anlatacaklarım var:
    hep detaylarda yaşıyorum ben. bazen bu detayların içerisine o kadar çok saplanıyorum ki, başımı çıkartıp etrafıma baktığımda insanlar çağ atlamış oluyorlar. bense sanki yirmi yıl boyunca komada kalmış da dün uyanmış ve hayata yirmi yıl geriden başlamak zorunda kalan bir insancık gibi hissediyorum kendimi. tüm bunları nedeni, herkesin yaşadığından bir kerte daha farklı, biraz daha zor ve karmaşık yaşıyor olmam. hali ile insan kendini nasıl biliyorsa, etrafındaki insanları da öyle biliyor. yanılgı da burada başlıyor esasen. tüm bunları görmemeye çalıştıkça, başımı kumun daha da derinlerine sokma arzusu içinde kıvranıyorum. bence devekuşları dünya üzerindeki en başarılı hayvanlar. kafalarını kuma gömünce hem kendileri hem de başkaları görünmez oluyor. ben de kafamı kuma gömerek görünmez oluyorum. sakındığım tüm değerler, tüm gizli köşelerim, bütün oyunlarım, bütün depresyonlarım, bütün kırgınlıklarım benimle birlikte toprak oluyor.
    ama artık hiçbirini öldürüp de gömmeyeceğim. hepimiz canımızla gireceğiz toprak altına, toprak altında can verenler, bizden değiller, toprak altında başka bir cana can verenler ise ebediyen kardeşimiz olacak. ve ben, bunca sakınma ile içimde tuttuğum sadakat ve sevgi ile ölmekte iken, kendi açtığım mezarda, canımdan cana dönüşen bu ikiz kardeşime, eteklerime savurduğu aşk için sonsuz kere sonsuz minnettarım. mezardan dahi, sevebilmenin aslında çok kolay bir eylem ( hatta eylemsizlik hali ) olduğunu zayıf aklıma sokup beni küllerimden doğurdu. şimdi ben nasıl olur da sakınmam bu aşk halinin içimde açtırdığı çiçekleri. gerçi size gandalf the white desem bir çoğunuzun aklı yine yüzüklerin efendisine gidecek. benim de sakınma biçimim bu. siz yüzüklerin efendisini hatırlayın, ben de kendi efendimi çağrışayım. siz masallar dinlerken biz kendi saçma sapanlığımızdan kurtulalım.
  • (bkz: şakınmak) karadeniz yöresinde birine söylenmek,birinin arkasından kızgınlıkla anlaşılmaz sözler mirildanmak anlamında kullanılan söz.
    " çöpü çıkarmadım diye annem bana şakındı."
    bir diğer şakı-mak ifadesi ise
    bülbül gibi şakımak,otmek.
  • sakınan saklar.
    ağzımı bozarak, özümü sakınıyorum.

    erkek: "bana bu tecavüzü lütfeder misin?"
    kadın: "ah alim, sığsa hiç canlarımı sakınır mıyım?"

    hazer etmek: sakınmak, saklamak.

    "... albertine yaşlı bir kadına veya erkeğe asla genç kadınlara baktığı şekilde, gözlerini dikerek veya aksine sakınarak bakmaz, görmezden gelmezdi. hiçbir şey bilmeyen aldatılmış kocalar, aslında her şeyi bilirler." marcel proust - la prisonniere

    (ilk giri tarihi: 28.2.2016)

    (bkz: sakınma), sakınım, sakıntı
    (bkz: tehaşi)
    (bkz: saklamak), kaçınmak
    (bkz: gözden sakınmamak)
  • sakındım durdum. kendimi, giysilerimi, iyi yaptığım şeyleri, beceremediğim şeyleri, kurabilecekken anlaşılmayacağını düşündüğüm cümleleri, fotoğrafları.
    böyle dümdüz bok gibi bir insan oldum. sakınacak bir şeyim de yokmuş aslında. belki bu bilgi beni kurtarır.
  • ing. refrain ya da avoid
    yani türkçe meali; ya geri durmak, ya da tamamen kaçmak, kaçınmak.
  • korkaklikla urkeklik arasi saklanmanin ikinmayla devam eden sureci.
hesabın var mı? giriş yap