• aynı zamanda pokemon beşinci sezon otuz birinci bölümünün adı.
  • marilyn monroe'nun rol icabı olsa da sürekli "ben aptalım" mesajı vermesi insanı üzse de film oldukça keyifli. bunun benzeri birçok türk filmi izlemiş olsam da marilyn monroe'nun işvesi, cilvesi, yüzündeki saçma ifade, yürüyüşü vs büyülüyor insanı. tony curtis'in aşk acısından aseksüel olan adam ayağı çekmesi ve marilyn monroe'nun onu bundan kurtarma hevesine kapılıp gitmesi güldürüyor.

    biz kadınlar bu çok acı çekmiş adamı onarma gafletine ezelden beri düşüyormuşuz, yazık bize. bu numaraları yememek lazım.
  • izlediğim ilk marilyn monroe filmi.. plajda ismi altında turkish versiyonu vardır.. plajda iyi olmamış ancak bunu en azından dizi yapmaya kalkmamıslar diye sevinmek lazım ne de olsa bir istanbul masalı ile sabrina'nın noldugunu gördük..
  • bir club des belugas şarkısı. sözlerini de yazayım; tam olsun:

    you say you're the king of all lovers
    you're known as a big man in the town
    but life got news for you brother
    i'm taking control , seizing your soul
    taming your nature right down
    i'm a lover, i'm a hexer, i'm a queen
    i'm the ruler of emperors and kings
    i'm a woman who won't play by the? rules
    i'm a lover who never plays it cool
    you think you're as cool as the clooney
    honey, give me a break
    take another look in your mirror
    you're gonna find that you've been blind
    you don't have what it takes
  • "- çok bekledin mi?
    - bekleme süresi önemsiz. önemli olan kimi beklediğin."
  • marilyn monroe bu filmde o kadar "ben aptalım" dedi ki yapımcıları bile inandırdı ve kendisine sıkça "aptal sarışın" rolleri gönderilmeye başlandı. halbuki canlandırdığı karakter o kadar da aptal değildi. sanıyorum "aptal sarışın" şeysi bu filmden sonra popüler olmuş. billy wilder'ın diğer filmleri kadar kaliteli ve eğlenceli filmi some like it hot. ama iki saat boyunca yarıldım gülmekten, o kadar eğlenceliydi ki vakit nasıl geçti anlayamadım diyemem film için. gülümseten, güldüren bölümleri var şüphesiz. dönemine göre zeka kokan diyaloglara ve hikayelere sahip. ama her anıyla ben bu filmi daha önce izledim ki diye düşündürtmesi filmin zevkini az da olsa baltalıyor. aradan geçen altmış yılda some like it hot'taki konuyu, erkeklerin kadın kılığına girmeleri üzerinden yapılan komedileri, sıkça izledik. bu yüzden filmden alacağımız zevk azalıyor. hatta kimileri hikayenin bildik olmasından ötürü filmden sıkılabilirler, belirtmiş olayım.

    marilyn monroe her zamanki gibi oldukça seksi idi. jack lemmon bu filmde de döktürüyor. keza tony curtis de çok iyiydi. bu arada hays yasalarının hala yürürlükte olduğu bir dönemde wilder çaktırmadan transseksüelliği perdeye taşımayı başarmış. filmin açılışını da sevdim. komedi beklerken birden kendimizi gangster-polis çatışmasının ortasında buluyoruz. gangsterliği de başarıyla kullanıyor wilder. velhasıl siyah beyaz klasik filmlerden hoşlanılıyorsa izlenebilir pekala. ama hikayenin sizi şaşırtmayacağını tekrar söylemem gerek.
  • taschen yayınevinin bu filmle ilgili basmış olduğu kadife ciltli enlemesine bir kitap vardır ki görmelere seza.

    http://www.taschen.com/…like_it_hot_dvd_edition.htm

    türkiye'de bu kitap 150 tl civarında tedarik edilebiliyor.
  • oldukça güzel bir jack lemmon - tony curtis - marliyn monroe filmi.
    bizde fıstık gibi maşallah, fıstık gibi, çapkın kızlar ve plajda gibi 10'larca versiyonu da çekilmiştir.
    bizdeki versiyonlarında sadri alışık da fena bir performans göstermese de, özellikle jack lemmon olağanüstü bir oyunculukla herkesi gölgede bırakır.
  • screwball tarzı bir komedi filmidir. (bkz: john lemmon'ın mimikleri)
  • billy wilder yönetmenliğinde, marilyn monroe, jack lemmon, tony curtis ve george raft'ın başrolleri paylaştığı 1959 yapımı, son derece eğlenceli ve sıcacık bir komedi filmi.

    --- spoiler ---

    çok güzel kotarılmış zeka ve espri dolu bu komediye bir de cinsel kimlik konusu da eklenir. curtis orkestra üyelerinden hassas, masum ve çekici monroe'ya aşık olur ama içinde bulundukları durum sebebiyle ona açılamaz. büründüğü seksi kadın imajına kendini iyice kaptırmış olan lemmon'a ise bir milyoner aşık olur. filmin sonunda lemmon'ın kadın olmadığını öğrenen milyoner sinemanın en unutulmaz sözlerinden birini söyler: ''kimse kusursuz değildir'' lemmon'ın peşini bırakmadan, en doğal haliyle söyler hem de. o zamanlar için (özellikle tutuculuklarıyla ünlü oscar jürisi için) çok ekstrem bir şey tabii bu.

    --- spoiler ---

    çekimler sırasında monroe en sorunlu ve zorlu dönemindeymiş, tony curtis anılarında '' onu öpmek, hitler'i öpmek gibiydi'' der.
hesabın var mı? giriş yap