• kronoloji dikkatle incelendiğinde federasyon-klingon ilişkilerinin sanıldığı gibi bu filmden sonra başlamadığı görülebilir aslında. dünya gezegeni warp 5 hızıyla giden ilk gemisiyle* ilk bağımsız görevine yaralı bir klingonluyu kronos'a götürmek için çıkmış, ardından bir çok defalar klingonlularla temasa geçmiş hatta kingonluların genetik sorunlarını bizzat çözen ekip de yine bunlar olmuştu. hadi bunlar kayıt altına alınmadı, sonraki nesillere aktarılmadı diyelim (ki yüzde sıfır ihtimal veriyorum buna). peki filmin geçtiği tarihten 40-50 yıl önceye kadar bütün fedarasyona yayılan klingon gerginliği ve sürecin sonunda gelen klingon-federasyon savaşı da mı hiç bir bilgi bırakmadı? federasyon yıllarca kendisi için risk ve tehdit unsuru olan burnunun dibindeki (yaklaşık 100 ışık yılı olması lazım) bir ırkın dilini, anatomisini, alışkanlıklarını vs araştırmamış, öğrenmemiş, üzerinde plan program yapmamış olabilir mi? hala saçmalıktır gözümde uhura'nın klingnca bilmemesi, mccoy'un da anatomilerinden haberi olmaması...
  • soğuk savaşın sona ermesinin izlerini taşıyan süper film.
    açıkçası bir uzay yolu filmi olarak bile son derce başarılıyken, alt metinlerle bunu güçlendirmiş olması daha da başarılıdır.

    --- spoiler ---
    filmde 2 süper gücün, savaşının sona ermesi anlatılır. elbette bunu istemeyen savaş tacirleri bu işi bozmaya çalışır. bir yandan da hayatı boyunca mücadele verdiği karşı güce, barış teklifi yapmakla görevlendirilen kirk ve ekibi fena bozulur. filmin sonunda barışın doğruluğuna inansa da sürekli gelgitler yaşarlar.
    teknolojik olarak kendinden önceki filmlerin çok ötesindedir bu film. ayrıca önceki filmlere göre direkt olarak klingon'lularla daha çok alakalıdır.

    --- spoiler ---
  • cekim sirasina gore dikkatle incelendiginde, star trek enterprise tarafindan yaratilmis devamlilik problemleri enterprise'dan 20 yil kadar once yazilmis, cizilmis, cekilmis bir filmi baglamadigindan kabahatli olmayan film. star trek enterprise'i "devamliligi bozuyor bazi noktalarda" seklinde elestiren kesimi hakli cikartabilecek orneklerden sadece biridir bu konu.

    her ne kadar bahsi edilen yakin temaslar kurulmus olsa da, bunlarin hicbiri klingon imparatorlugu yonetimi tarafindan resmi kanallarla yapilmamis; archer'in kafasina odul konulmasiyla sonuclanmistir. klingonlar da bu durumlarda kendi cikarlari olmasa yakinlasmazlardi zaten. kaldi ki isin icine archer'in "mahalleye yeni gelen cocuk" safligi da dahil. adama gelme diyorlar yine "yardim etmemiz lazim :((((" diyerek geliyor. (prime directive olmayinca boyle tabii herkes kafasina gore takilir starfleet'te) federasyon ile klingon imparatorlugu'nun yakinlasmasi derken ise tuzel olarak bir yaklasmadan bahsedilebilir the undiscovered country'de.

    unutmamak gerekir ki klingonlar kulturlerine ve geleneklerine derinden baglidirlar. buradan yola cikarak kulturlerini dis tehlikelere karsi sonuna kadar savunacaklarini da soylebiliriz belki? ota boka agresiflesen bir irkin kulturune, diline ve yasam sekillerine yonelik veri toplamak icin gizli calismalar yapmaya kalkmak, trek evreninde olsam; bana sorsalar "aga birak allasen ya farkederlerse sicarlar agzimiza" diyebilecegim bir risktir. basimiza klingon ordusunu toplamaktansa haklarinda bi sey bilmemek daha iyi.

    not: yanlis hatirlamiyorsam the undiscovered country, nimoy'un seriye geri donmek icin dayattigi "birkac filmi ben yazarim ben yonetirim aga" kosulunun dahil oldugu filmlerden. senaryosunda nimoy'un da adi gecmektedir. trek evreni her ne kadar kendi icerisinde tutarli olsa da nimoy ve diger senaristlerin bir miktar sicip batirdigi kabul edilebilir, ancak kanimca o kadar da muhim bir devamlilik hatasi degildir. mesela ben enterprise'in senaristlerinden biri olsam soyle kivirirdim: "efenim bilmem ne tarihinde federasyon ve klingon imparatorlugu arasinda imzalanan bilmem ne anlasmasiyla starfleet'in nx doneminde klingonlarlar ilgili topladigi butun bilgiler yokedilmistir : )))))))))))))" (cloaking muhabbeti gibi)
  • seriye tatlı bir veda ama valla kadronun artık iyice mevzudan baydığı gerçeğinin ortada olduğu bi film. daha 2. film wrath of khan'da "çok yaşlıyız" muhabbeti yapıyorlardı zaten, üstüne 9 yılda 4 film çektiler. bunun yanında kirk'ün çözüme hiç bir direkt katkısının olmadığı tek film olabilir. gene de sevimli film lan ne bilim, üzülüyor insan biterken.
  • yeterince politik olan serinin bu sefer biraz daha güzel süslenmiş politik hikayesidir bu film. ben yine de aşırı politize olmuş bir star trek'i sindiremiyorum.

    ayrıca klingon filmidir bir yerde. insanın klingon öğrenesi gelir izledikten sonra. eğlencelidir, sürükleyicidir. birkaç saçmalığı vardır ama olsundur.
  • serinin en iyi halkalarından biri olabilir.

    her eve imdb
  • üçüncü izleyişimin sonunda da fikrim değişmeyince, artık rahatça yazabilirim; star trek serisindeki filmler arasındaki en iyi filmdir.

    en iyisidir dedim, bu filmden sonrasını dikkate almadım. bunun nedenine dair ise filmin sonunda söylenen ve hatırladığım kadarıyla şöyle olan cümleleri -özetle- aktarayım;

    "bizler geçiciyiz,
    yerimize başkaları gelecek,
    ancak enterprise sonsuza dek yaşayacak,
    star trek sonsuzluğa ait olacak
    ve şimdi veda zamanı"

    bu filmi izleyip beğenen varsa şunu bilsin ki kendisinden önceki filmleri gözardı ederek star trek the original series'e bakarsa, bu filmin senaryosu gibi onlarca senaryo görecek, izlemelere doyamayacak.

    bir de filmi çok politik bulduğu için eleştirenler var ki, ilk kez mi star trek izliyorlar merak ettim. en tatlı gezegeni ziyaret ettiklerinde bile işin içine siyasa girdi ve dizide bölümlerin kaderini belirledi. bu filmin asıl meselesi bu değil, yalnızca ihanet idi. her on dakikalık parçaya iki ihanet düştü zahir.

    film, senaryo olarak eleştirilemez aslında ama bu satırları türkiye'de yaşayan birisi olarak okuyorsanız, sizin her zaman eleştirmeye hakkınız var. zira ülkede daha dolambaçlı ve heyecanlı siyasal savaşlar yaşanıyor.*

    spoiler vermeden devam etmek gerekirse, bir hatırlatma yapmak istiyorum. star trek asla set üzerine kurulu bir yapım olmadı, buna rağmen bugün gördüğümüz icatların dahi bir kısmını star trek'te zaten önceden görmüşüzdür, geleceğimize öyle veya böyle etki etmiştir. ancak hiçbir zaman dizideki nesneler ile büyüleyip senaryoyu çöpe atmadı. bu yüzden yıllar sonra tekrar izleseniz dahi, nostaljik ve saf ve sade havası sizi büyülemeye devam edecek.

    işte bu film bunu bir tık öteye götürürken aynı anda tasarımı da ileri götürmüştü. konseydeki karakterler ve ne özenle dizayn edildiğini çok iyi bildiğimiz köprü, üşenmeden harcanıldı. dakikada bir böyle olunca, kaç tane farklı ırktan yaratık gördüğünüzü hesap edin işte. bugün uzayın derinliklerinde rastgele bir ırk keşfetsek, kesin olarak star trek'te onunla ilgili bir şeyi önceden izlemiş çıkacağız neredeyse. tıpkı yaşanan her uzayla bağlantılı olayın öyle veya böyle star trek'te de geçmiş olduğu yüksek olasılığında olduğu gibi.

    --- spoiler ---

    vulcanlar (veya vulkanlılar) sürekli farklıdır denildi bize, bu filmde o farkın ve anlaşılmazlık payının bedelini ödeyip yanıldık. mantığı gülüşüne kadar bulaşan ve asil duruşuyla dümeni kontrol eden, spock'ın kendisine akademiyi bitirmesi için yardım ettiği, 2293 yılında yani hemen bu filmde tutuklanacak olan val'erise*'den bahsediyorum. ağzımda kendisini tanımlayacak daha güzel bir kelime vardı da, star trek'in klingon'lısına bile cici şeyler söylemeyi âdet edindim kendime.

    filmin güzel ve alışıldık yanlarından birisi de, shakespeare'den sık sık alıntılar yapmasıdır. sadece alıntı da değil, bazı metaforlar* da yine shakespeare'e ucu dokunan şeylerdendir. hatırlarsanız şöyle bir şey de denilmişti yemek masasında; "shakespeare'i klingon dilinde okumadıkça okumuş sayılmazsın". öylesine bir cümle zannediyorsanız sizi şuraya alalım. evet, evet biliyorum. hatta şöyle ve şöyle fotoğraflar da bırakalım.

    ancak asıl büyüleyen alıntı, canımız kanımız kaptak kirk "hard to starboard" dedikten sonra geldi.

    "tickle us, do we not laugh?
    prick us, do we not bleed?
    wrong us, shall we not revenge?" * *

    meali;
    "gıdıklarsanız, gülmez miyiz?
    deşerseniz, kanamaz mıyız?
    haksızlık ederseniz, intikam almaz mıyız?"

    son vurucu sahnedeki klingon donukluğu ile gelen bitiş daha da güzeldir ancak bu kez alıntıyı gülerken değil, kaçınılmaz son nefesin gelişini izlerken yapacaktır klingon'lı;

    "olmak,
    veya olmamak"*

    durun, shakespeare için undiscovered country'nin aslında ölüm olduğunu söylememe gerek var mıydı?

    orayı keşfetmek isteyen klingonlar, tıpkı istedikleri gibi orayı keşfettiler. ancak sadece onlar değil, etmemesi gerekenler de etti. keşke daha fazla dizi bölümünde, filmde, yapımda görseydik hepsini. doyamadık hiçbirine. bu açıdan, sanırım, filmde sık sık vurgulanan ve sonunda bir replikle nokta koyulan, filme adını veren, senaryo içinde defalarca işlenen undiscovered country ifadesi anlaşılmıştır.

    ayy editi:
    bunu nasıl unuttum öyle? filmde türlü türlü şekillere giren yaratık, kaptan kirk'ün yüzüne bakarak şöyle diyordu: "i thought i would assume a pleasing shape." peki hamlet ne demiş? "the devil hath power to assume a pleasing shape." ileri okuma için.

    anlayacağınız, gözlerinizi açarsanız geleceği görebiliyorsunuz.

    --- spoiler ---
  • uzay yolu macerasının kendi yıllarında başarılı bir yapımı, güzel bir hayalgücü ile birleştirilen senaryo, değişik ambians ve makyajları ile kendini izlettiriyor...
  • efsane kadro ile 27 senelik maceranın sonu. son bölüm ve kendisine yakışan bir bölüm; bundan önce ki bir iki bölümde uzay yolu havası kaybedilmiş olsa da bu kez o havayı yeniden yakalıyor ve kendisini zevkle izletiyor. artık doksanlara gelinmiş olmasına rağmen hiç bir şeyin orjinalliğini bozmamışlar, aksine göze batan yerler yeni teknoloji ile giderilmiş ve dönemin makyaj teknolojisi de filme yakışacak şekilde kullanılmış.
  • son sahnesi ile duygulandıran, orjinal ekibin son filmi.

    second star to the right... and straight on till morning
hesabın var mı? giriş yap