• pms'ken izlenilmesi rahatlatacak, anne-kiz karde$-kiz cocugu denklemleriyle "uuhuehehahh" diye ozgurce zirlayabileceginiz arinma seansi.

    --- spoiler ---
    filmin en sevdigim yeri rose'un lise arkada$larina yaptigi i$i anlatinca aldigi "hmm" tepkilerinden sonra ayni kadinlarin eglenmek icin cok sevimli bulduklari "bebek bezinden cikolata yeme" oyunu oldu. hakikaten de yerden olmu$ birinin kanini temizlemek, eglence icin bok simulasyonu yiyip bunu sevimli bulmaktan cok daha az tiksindirici.

    --- spoiler ---
  • siradan insanlarin siradan hayatlarinin anlatilmadigini dusundugum film. boyle bir aile siradan bir hayat yasiyor olamaz.

    --- spoiler ---

    rose'un gittigi partideki insanlar siradan bir amerikan hayati suruyor olabilirler. rose ise her turlu zorlukla tek basina mucadele etmeye calisan, kendini hayata baglamak icin gucluyum, iradeliyim, herseyi yapabilirim mottosunu belirlemis ama aslinda kendi ayaklari uzerinde duran bir kadin. sahsen partideki diger kadinlardan cok daha guclu oldugu izlenimine kapildim filmi izlerken.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---
    orjinal senaryosu ile kendini sevdiren film. oldukça sevimsiz bir iş olan intahar edenler / öldürenlerin arkasında "kalıntıları" çöp evleri temizlemek gibi aslında korkunç işleri sırf parası güzel / sırf kendi işinin patronu olduğunu için yapmayı kabul eden iki loser kardeşin hikayesi.

    işin arkasındaki drama çok az değiniliyor; ve işin aslı kimsenin aslında görmediği ve de görmek istemediği işleri başarılı bir şekilde komikleştirmişler. dolayısıyla gerçeklerden çok uzak ama tuhaf bir şekilde kendini sevdiren bir film.hani böyle bir konuyu alıp da komedi / dram yapabilmek, böyle bir konu üzerine film çekmeyi akıl etmek kadar hoş !
    --- spoiler ---

    seyredin ... keyifli vakitler için
  • muhakkak izlenmesi gereken, alıştıklarımızın dışında, sıradan olmayan film.

    oyunculuk güzel, senaryo güzel, karakterler güzel. tavsiye edilir.
  • daha önce de bahsedildiği üzere; wristcutters a love story ve little miss sunshine ile barındırdığı ortak özelliklerle birlikte, tarzının sideways ve the visitor'a da son derece benzediğini düşündüğüm, bir grup insanın yaşamından bir kesit sunan çok kaliteli bir film. şahsımın özellikle favorisi olan filmlere -bir ismi varsa da, ben bilmiyorum- güzel bir örnek. yani, film bittikten sonra da, sanki insanların yaşamları devam ediyormuşçasına akıp giden filmlerden. hem tüm oyuncular mükemmel bir iş çıkarmış, hem de senaryo çok güçlü. ama öyle bir film ki, oyunculuklar mecburen senaryo örgüsünün önüne geçiyor. çünkü; filmin seyrini değiştiren şeyler, olaylardan ziyade, bir cümle ya da bir reklam filmi. bir kutu... bir damla gözyaşı... bunları senaryoda yansıtamazsınız; ancak kaliteli bir biçimde oynanınca anlam kazanır ve bence tüm film çok anlamlıydı. son zamanlarda izlediğim en naif ve melankolik film diyerek bir entarinin daha sonuna geliyor ve sinema eleştirmenliği egomuzu tatmin ediyoruz, dna'sı altından değerli olan insanlar.

    edit: inglourious basterds ile aynı dönemde vizyona girmesinden ötürü, gişe anlamında pek varlık gösteremeyeceğine inandığım filmdir ayrıca. soysuzlar kötü film midir? haşa! ama keşke soysuzlar'dan çıkan insanların en azından dörtte biri, "haftaya da şu günışığı'na gidelim" dese, böyle filmler bu kadar uzun aralıklarla çekilmese, hayat bayram olsa...
  • sezonun geçiş döneminde ilaç gibi gelmiş film, hayata dair. şahsen, üzerinde hiç düşünmediğim bir konunun varlığından haberdar oldum, suç mahallerinin temizliği gibi. bu kadar kaza, intihar, cinayet haberine rağmen bunu hiç düşünmemiş olmam garbime gitti. küçük kardeşin amelie tarzı da filmin başka bir boyutu. iş hayatı açısından da insanın yaptığı işle paralel alanları görebilmesinin sonuçlarını da görebiliriz. şartlar ne olursa olsun, hayata tutunmanın mümkün olduğuna dair umut ışığı saçıyor, ismi gibi.
  • bu başlık altında wristcutters: a love story ve little miss sunhsine isimlerini telafuz etmeyenleri holloywood'dan gelip dövüyorlarmış. o sebeple baştan bir zikredeyim de, sonra unuturum falan iş almayayım başıma.

    hayır film gayet leziz aslında ama ben wristcutters: a love story ile arasında herhangi bir bağ kuramadım. hatta birbirlerinden çok uzak iki uçtalar. birisi ne kadar düşse diğeri o kadar gerçek. little miss sunshine'ı ise hafiften hatırlatır bir havası var. alan arkin'in büyük baba rolünün ve evin sevimli veleti figürünün falan etkisi var bunda elbette ama little miss sunhine'a tüm havasını veren o yol filmi estetiği yok tabii ki sunshine cleaning'de.

    böyle kendi halinde, kenarda köşede kalmış hayatları anlatan, büyük laflar etmeyen, sıradan yaşamların içine dalıp çıkan, sakin ve gösterişsiz filmleri de pek bi seviyorum galiba bunu bir kez daha anladım sayesinde.
  • insanın ruhunu temizleyen güçlü, iradeli ve eğlenceli film. (oscar lorkowski'nin dövmesini gün ışığına çıkardığı sahne, bence filmin doruk noktasıydı.)
  • bağımsız amerikan. little miss sunshine, sideways, juno, lars and the real girl vs. minvalinde bir başka güzel film. tahminim ileride bu dönemin sinemasından bahsedilirken, bu çağdaş "feel-good movie"ler de es geçilmeyecektir.
hesabın var mı? giriş yap