• icerisinde super kahraman bulunduran filmlerdir.en meshuru icin (bkz: superman)
  • ne kadar saçma filmler olduğunu bir an önce herkesin anlaması gerekir.
  • 2018'de de çokça konuşulacak gibi görünen filmler. bu yıl vizyona girmesi beklenen 10 tanesi.
  • artık hepsinin hikayesi aynı oldu.

    insani bir açmazı var, kötü adamla geçmişten ya da gelecekten hesaplaşma, kötü adamı iki kademeli yenerken de o insani açmazın çözümü var bla bla bla...
  • animedir.

    hep animeleri diğer çizgi filmlerden ayıranın ne olduğunu düşünmüşümdür, çünkü bariz bir şekilde "anime" dendiğinde akla gelen spesifik bir çizgi film çeşidi var. çizim tarzı ilk akla geleni ama gerçekten çizim tarzı değişse normal çizgi film mi olurlar?

    cevap elbette hayır. ben anime izlemiyorum ve sevmiyorum da. süper kahraman filmlerinin de yardımıyla aslında neyi sevmediğimi iyice anlamış bulunmaktayım.

    animeler epiktir. fazla epiktir hem de her şeyiyle. her şey çok büyüktür, savaşlar, dövüşler tam bir curcuna. bağırıp çağıran ve birbiriyle kıyasıya kavga ederken her tarafı yerle bir eden karakterler...

    süper kahraman filmleri de epiktir. kişisel hikayeler geri plandadır ve bir şeyler patlar, koskoca ordular savaşır, ışıklı mışıklı kavgalar falan...

    fantastiktir ikisi de. kimisi bu süper güçleri olan insanlar, uzaydan gelen güçler gibi olayları çok ciddiye alır ve karakterlere de önem verip gerçekçi bir şekilde işler kimisi de tam anlamıyla görsel bir şölen. anime için mi söyledim bunu süper kahraman filmleri için mi? işte ikisi de aynı.

    havalı karakterler, havalı sözler, havalı duruşlar... anime de süper kahraman filmi de aynı şeylerden oluşur. her şey çok havalıdır. ben süper kahraman filmlerini de animeleri de aynı sebepten ötürü sevmiyorum.

    sinemayı artık rahat bırakmasını istediğim film türü.
  • 2010’lu yıllarla birlikte sjw hastalığı altında hepsi bitmiştir. 2000’lerdeki spider-man filmleri olsun x-men filmleri olsun hepsi şahane, duyguları hissedebiliyorduk, zevk alabiliyorduk. şimdikilerin ise hepsi formülize, hepsi birbirinin kopyası gibi.

    sinema sektörü, filmler eskisi gibi değil. çerez gibiler, eskisi gibi heyecan yok, zevk yok.
  • çoluk çocuk filmleri. eşek kadar adamlar da utanmadan gider izlemeye. süper güçleri olan bir insan olur, yerel ve askeri gücün yenemeyeceği başka bir süper güçlü kahramanla çatışır, kenarda aşk hikayesi de filmle ilerler. arada birkaç espri denemesi olur. kötü karakter iyiyle 3-4 defa dövüşür. son turda kahraman fena halde kıstırılmışken bir şekilde gücünü toplar, kötüyü yener, sevgilisini öper ve kapanış. tüm süper kahraman filmlerinin özeti budur.

    bu tarz filmlerin yapımcılarının da oyuncularının da tek düşündüğü şey paradır. daha hayatımda ben bu kadar paragöz bir topluluk görmedim. yapımcıların izleyiciye hiçbir şey anlatma dertleri yok çünkü kaynağı aldıkları yerler de zamanında yine çoluğa çocuğa hizmet etmiş çizgi romanlar. istedikleri şey görsel bir şölen yaratıp filmden memnun ayrılman. oyuncular arasında da kahraman filmi dışında başka filmlerle tanınabilmiş, tutunabilmiş olanların sayısı gerçekten az. sinema salonlarının yanına oyuncakçıları koyarlar, çocuklar çıkışta hemen figürler vs. oyuncaklar aldırmak için ebeveynlere ağlar. yetişkinler de film incelemeleri ve en az film kadar süren sohbet videolarını izler, arkadaşlarıyla kritiğini yapar.

    sinemanın katili bir sektördür. bunlar yüz gördüğü için başka güzel filmler kendine yer bulamadı, sonraları artık projeleri de baştan iptal oldu. ha evet, sinemada izlemek zaten gittikçe azalan bir trend olmuştu ama bu süper kahramanlar tekel oldular resmen. en yüksek hasılat yapmış filmler listesinde bu durum görülebilir. ayrıca evet, bu boş filmler öncesinde festival filmleri olmuyordu sinemada ama 1995-2005 arası efsane sinema kuşağını da hatırlatmak isterim. bir 95-05 arasına bak bir de 2005 sonrasına bak...

    40 yılın başı adam gibi bir kötü karakter geldi, iyileri mahvedip kazandı. ilk defa bir kere kötü kazandı diye ne övgüler ne övgüler. zaten aklı başında kötümüz devam filminde şamar oğlana döndü geri. ayrıca cesur bir iş yapıp ilk defa kıyabildiler iyi kahraman ölümüne. nasıl lisansli ürün satacak ya da kahramana film yapacaklar bilmiyorum ama bir yolunu bulurlar spin-offlar ile, hatta başladılar.

    benim yaşım genç. arkadaşlarım izliyor diye ben de izliyorum. eleştirsem de çoğu evrenin, çoğu süper kahramanının filmini izlemişimdir. kafamı güzel dağıtıyor, ona sözüm yok. insanlar da bu konuda hemfikirdir ama kendimizi kandırmayalım. bu filmlere "beni gündelik hayatın stresinden uzaklaştırıyor." tarzında söylemlerden çok daha fazla anlam yüklüyoruz, konuşuyoruz, haberlerini takip ediyoruz, orijinal ürünlerinden alıyoruz. amerikan mitolojisine dönüyor bu iş zaar.

    alttaki entrye ithafen edit:
    öncelikle ben sinefil değilim, böyle bir iddiam yok, oturur dümdüz izlerim filmi, sonra imdb'de puanlar, ekşide okurum, eksik kalmış bir şey olduğunu düşünürsem de yazarım. bu kadar. benim profilim bu. pek kimseyle de konuşmam sinema vs. filmler hakkında. fularımla filmi izleyip sonra da anlamlandırmaya çalışmıyorum.

    zaten hali hazırda kartları açık olan, işleyen sistemin çarklarını ilk defa ben keşfedip yazmışım gibi yansıtmışsın. ben ortadaki durumun tespitini yapıyordum, o kadar. yani yapımcılar ve para meselesi, oyuncaklar, film kritik videoları. bunları ilk ben fark etmişim gibi yazma amacım yoktu, ben bu filmlerin diğer filmlere göre daha çok zaman aldığına değinmeye çalışmıştım. film hakkında konuşma süresi, yeni filmlerin beklentisi, ortamlarda sinema konuşulunca bir şekilde marvel dc'ye gelince çıkılamaması.

    thor için sadece ragnarok izlemedim. hepsini izledim, tüm süper kahraman filmlerini izledim, sadece feminizme alet edildiği için wonder woman 2 ve captain america'yı izlemedim. bahsettiğiniz eski batmanleri de izledim. o zaman nedir bu tatava diyeceksin. keyif aldım zaten, güzel buluyorum fakat geleceğe baktığımda bunlar dışında bir şey göremiyorum sinemada. keşke ilk spiderman filminin gördüğü değerde kalsaydı diyorum.

    çizgi roman severim, kilittaşı denecek çizgi romanları okudum, fakat genel okuyucunun yaş ortalaması düşük. ya da hayatı marvel dc video oyun olan saçı uzun antisosyaller kafayı bozmuş bunla. v for vendetta'nın kaynağı aldığı yere laf edemem, şapkamı çıkarırım.

    bugün herkesin beğendiğini beğenmemek bir halt sayılıyor, farkındayım. süper kahraman filmlerine çocuk filmi demek de otomatik olarak "ben top 250"den izliyorum, zeki demirkubuz favorim demek gibi bir şey. olabilir, ama kendimi tekrar etmekten öteye gidemem, efsane sinema kuşağı geçti ve son 5 yılda film dünyasında pek kayda değer bir şey bulamadım kendimce. neyse ki geçmiş bir hazine, insanın limitli ömrü de ve başka istek ve sorumlulukları da geçmişi keşfetmeye anca yetecek bir vakte izin verebilir, o yüzden sorun yok.
  • şimdi bir miktar üstteki entry'yi refere edeceğim, kimse kusura bakmasın.

    sinemadan tam olarak beklentinin ne olduğunun tam anlaşılamadığı bir çağda, herkesin idolünü taklit etmesi ve üzerine pek bir şey koyamaması sebebiyle azalan othör yönetmen yokluğunda bir de dijital platformlar gayet iyi prodüksiyonlu sinematik dizilerini çatır çatır kendileri çekmeye başladığı için sinema sektörünün yöneldiği ve -bakın bu çok önemli- bizden sonra dünyayı miras bırakacağımız yeni kuşağın beklentileri doğrultusunda (ki fan service diyoruz buna) sunduğu yapımlardır.

    (bkz: #120944523) bu arkadaşın tam da üstteki paragrafın ilk cümlesinde bahsettiğim tarzda bir kafa karışıklığı var. şimdi tek tek cümlelerine yanıt vereceğim.

    "bu tarz filmlerin yapımcılarının da oyuncularının da tek düşündüğü şey paradır. daha hayatımda ben bu kadar paragöz bir topluluk görmedim."

    welcome to the desert of the real...

    öncelikle şunu anlamak lazım: sinema bir sanat dalı değildir! istediğiniz kadar yırtının, "yedinci sanat" diyin, sinemayı fotoğrafçılık yapmak için kullanan, anlattıkları hikayeleri mahalle aralarından toplamaya çalışan yönetmenlere tapın. onların yapmaya çalışmaktan vazgeçemedikleri ve bölük pörçük becerebildikleri şeylerin tamamı dünyada zaten çoktan yapıldı. sinema bir iletişim kanalıdır. propagandayı eğlenceyle sunan çok pahalı bir sektördür. evet, belki siz elinize bir kamera alıp sağı solu çekerseniz tek başınıza bir film yapabilirsiniz. ama sinema denilen şey bundan ibaret değildir. bu videografidir. ve kesinlikle sanattır. çok iyi bir hikaye, ilginç diyaloglar yazabilirsiniz. bu yazarlıktır, edebiyattır, yüzde yüz sanattır. aşırı doğal oyunculara oynatabilirsiniz. bu acting'dir, şüphesiz sanattır. sinema sanat değildir. sinema birçok sanatı bir araya getiren bir bond çantadır. stüdyo bir bond çantayı uzatır ve karşılığında sizden para dolu başka bir bond çanta bekler. beklediğini alana kadar da size o sanat dolu çantayı vermez. bu çok doğal çünkü hadi kendi çebinizden çıkarın o kadar parayı da yapın o filmleri, bakalım kim izleyecek?

    "yapımcıların izleyiciye hiçbir şey anlatma dertleri yok çünkü kaynağı aldıkları yerler de zamanında yine çoluğa çocuğa hizmet etmiş çizgi romanlar."

    bu söz bana çok gençken çalıştığım bir yerde kapıda duran sıska ve bodur güvenlik görevlisinin sözlerini hatırlattı. bütün gün dergilerin önünde durur, hepsinin resimlerine bakar ama her hafta benim elimde leman gördüğü zaman "ya koskoca adamsın, bu çocuk şeylerini okuyorsun hala" derdi. bir gün "hiç merak edip okudun mu bunları?" diye sordum. ertesi gün okurken gördüm. bir daha o lafı etmedi.

    çizgi roman hep çoluk çocuk işi gibi görüldü. haklılık payı yok değil çünkü 90'lara kadar kalıplaşmış bir yetişkin figürü vardı insanların aklında. yetişkinlerin yapmaması gereken bazı hareketler. 90'larda 70-80'lerin çocukları ve gençleri daha özgür ve hayatından renkleri silmesi gerekmediğini idrak edebilen yetişkinler haline geldikçe "geeklik" yadırganacak bir şey olmaktan yavaş yavaş çıkmaya başlayınca çizgi romanlar da aynı anda hep rengini ve eğlencesini koruyup hem de yetişkinlerin beklentilerine cevap verebilecek şekle evrildi. mesela bugün "çoluk çocuk işi" dediğiniz örümcek adam'ın 90'larda yayınlanan sayılarına bakarsanız bu sentezi anlarsınız.

    ya da spawn. şu kare çocuklar için çizilmiş olabilir mi?

    "sinemanın altın çağı" dediğin yılların başında çekilmiş the mask filmi mesela, şunu hiç andırıyor muydu?

    çizgi romanların yalnızca "çoluk çocuk eğlencesi" olmadığını idrak edebildiysek izleyiciye bir şey anlatma derdinden bahsedelim. geçenlerde marvel sinematik evrenibaşlığında da belirttiğim gibi bu süperkahraman filmlerini ve izleyenleri küçümseme tavrı devasa bir aşağılık kompleksi içeriyor. bu hikayede derinlik, karekterde çok katmanlı bir yoğunluk arayan ve süperkahraman filmlerinde bulamayan arkadaşlar alttan alta demek istiyor ki; "o kadar zeki ve nitelikli bir izleyiciyim ki, ben bile anlamıyorsam bu filmler kesinlikle kötüdür." iki tarkovsky filmi izledi diye kendini atilla dorsay (ki sinemayla ilgili insanların cehalet seviyesi azaldıkça şükür ki o da hükmünü yitirdi) zanedden ve sinemayı avucunun içi gibi bildiğini iddia eden zevzekler için bu süperkahraman janrı bulunmaz nimet aslında. çünkü sadece bunlar hakkında ileri geri konuşarak sinefilliğinizi ilan edebiliyor ve genç kızların yedek sevgilisi olabiliyorsunuz. halbuki o filmlerin hepsinde bir anlatı, bir derinlik, gören gözler için ibret vardır. ama onu da ben oturup burada anlatmayayım şimdi...

    "istedikleri şey görsel bir şölen yaratıp filmden memnun ayrılman."

    wtf? ya ne olacağıdı? sinemanın insanlığa bilim ve felsefenin ışığında büyük bir aydınlanma vaadettiği ve kestiği her bilette ilmin bayrağını bir adım öteye taşıdığı dönemi ben kaçırmışım, kusura bakmayın. bir filmi sadece memnun olmak için izlemememiz gerektiğini bilmiyordum.

    "sinema salonlarının yanına oyuncakçıları koyarlar, çocuklar çıkışta hemen figürler vs. oyuncaklar aldırmak için ebeveynlere ağlar."

    oyuncak sektörü uzun yıllardır sinemayla simbiyotik bir ilişki içerisinde zaten. bu ilişkiyi gayet net biçimde anlatan the toys that made us belgeselini öneririm. yani bu durum da süperkahraman filmleriyle başlamadı. hatta filmlerin oyuncaklarını geç, oyuncaklar satsın diye filmler, çizgi filmler bile yapıldı ve iyi ki de yapıldı. bir dönem çocukluğunu yaşayan insanların karakterlerinde inanılmaz bir naiflik yeşertti bu yapımlar. bugün döner bıçağıyla birbirini kesen hiçbir barzo bu ilhamı teenage mutant ninja turtles'dan almış falan değil.

    "yetişkinler de film incelemeleri ve en az film kadar süren sohbet videolarını izler, arkadaşlarıyla kritiğini yapar."

    gerçekten bu cümleleri arka arkaya okurken yazarın ironi yaptığını düşünmeye başlamıştım. maalesef ciddiymiş. zannediyorum bu kişi bir filmi izledikten sonra ışıkları kapatıp kendi kendine filmin etkisiyle bir aydınlanmaya varmaya çalışıyor.

    "sinemanın katili bir sektördür. bunlar yüz gördüğü için başka güzel filmler kendine yer bulamadı, sonraları artık projeleri de baştan iptal oldu."

    hayır efendim, bunlar yapıldığı için sinema ölmedi. aksine doğru düzgün yetenekli yönetmen, heyecan verici ya da düşündürücü bir hikaye, içine kapılıp gidebileceğimiz bir evren, giyim tarzımıza dahi etki edebilecek kült bir karakter ve yıllarca konuşup hatırlayabileceğimiz bir film çıkaramadığı için bu filmler yüz gördü. ilk spider-man filmi sinemada çığır açan the matrix ve kült olmuş fight club'dan iki yıl sonra gösterime girdi, hatırlatırım. o zamanlar süperkahraman filmi diye bir kavram yoktu ve sam raimi'nin çektiği bu film "aksiyon-macera" olarak nitelendiriliyordu. halbuki sinemadaki ilk süperkahraman filmi falan da değildi. ilk avengers filmi 1978'de, ilk captain america filmi 1990'da, ilk fantastic four filmi 1992'de çekildi. 1989-1997 arasındaki batman filmlerini saymıyorum bile. ya onu bunu geç, diğer boktan uyarlamaları söylemeye gerek yok ama yeşilçam'da bile 60'larda kilink serisi çekildi. bu filmler hep vardı ama tam da o yakındığınız "çoluk çocuk işi" olmasından dolayı tutmuyordu. bugün sinemayı domine eden filmleriyse belli ki siz izlemeyi bilmiyorsunuz. bunlarda aradığınız derinliği bulamamanız bu sebepten. bu janrda bir evrene dahil filmlerin her biri belli başlı karakterlerin ortaya çıkış hikayelerini anlatmasının yanında size tek bir filmle sunulamayacak kadar karmaşık ve detaylı bir ana hikaye sunuyor. ve bu ana hikayeyi de fazlara bölerek her fazda da ayrı ayrı karakterlerin bir araya gelmesine sebep olan başka başka hikayeler anlatıyor. belki de hıyar gibi gidip en son filmi izlediğiniz için bir şey anlamıyor olabilirsiniz. biz de enayi değiliz, 20 tane filmi sebat edip 10 sene boyunca izledik, değil mi? esas bunu beceremeyen yılların devasa stüdyosu warner bros'a bakın. çektiği her süperkahraman filmi gişede batıyor, asla beklentiyi karşılayamıyorlar. neden diye hiç düşündünüz mü? çünkü marvel'ın yıllarca insanların deli gibi aldığı örümcek adam çizgi romanlarının yanında pek ilgi görmeyen karakterlerin de stand alone çizgi romanlarını satabilmek için hikayelerinde tasarladığı bu sistemi sinemaya devrimsel bir biçimde adapte ettiler. her bir filmin senaryosunu oluşturabilmek için en az 5 ayrı çizgi roman hikayesini harmanladılar ve bu hikayelerin resimli roman olmasından kaynaklanan çiğliği de eğip bükerek mantıklı şekillere soktular. her karakterin her bir hareketine bir motivasyon eklediler. olan her bir olayı gelecekte yaşanacak başka bir hadisenin sebebi haline getirdiler. bu kadar basit olsaydı her çizgi roman sayısını alır dümdüz çekerlerdi, haberiniz yok bunlardan. bunlar olmasaydı sinema salonları pandemiden çok önce kapanmış olacaktı. bakın bütün stüdyolar nasıl harıl harıl kendi dijital platformunu yaymaya çalışıyor. sadece 1 sene insanlar evden çıkmadı diye oldu bu. süperkahraman filmleri 10 senedir sinemayı ayakta tutuyor!

    son olarak; "amerikan mitolojisi" meselesini (bkz: #106640355) numaralı entry'de anlatmıştım. disney zaten çok uzun yıllardır mitoloji toplayan bir şirket. süper kahramanlarsa amerikan mitolojisine dönüşmüyor, zaten öyleler. bir insanın bundan neden rahatsızlık duyduğunu anlamak namümkün. her toplumun mitolojisi vardır. o iskandinav mitolojisi, yunan mitolojisi, türk mitolojisi dediğimiz şeyler de tam olarak süperkahraman hikayeleri gibi hikayeler. ne yani, dağın başında çıplak oturan bir dayının sağa sola yıldırım atarak millete haddini bildirdiğine gerçekten inanmıyorsunuz herhalde?
hesabın var mı? giriş yap