• yanlis'in varligina (dolayisiyla hakikat'e), yanlislanabilirlige (dolayisiyla yaniliyor olma ihtimaline) iman* etmek.
  • <-abi sana septik meptik felan diyorlar doğrumu?
    ->evet ben şüpheciyim.
    <-emin misin abi?
    ->*/!ş%eğü'+%*
  • suphe dinin en buyuk dusmanıdır, bilminse olmazsa olmazı
  • insanın heveslerini kursağında bırakabilen sürekli düşünme isteği. şöyle ki insan bir süre sonra yaptığı her şeyde kendini sorgulamaya başlıyor. yapılan eylemlerin özleri itibarıyla olan güzelliklerine mi yoksa sadece kendini mutlu hissetme isteğine mi hizmet ettiğini bulmaya çalışıyor. mesela en basitinden bir dilenciye sadaka verme durumu düşünün. burada dilenciye para uzatırken aslında sadece içinizden gelerek "sağ elin verdiğinden sol elin haberi olmaz" düsturuyla mı bu yardımı yapıyorsunuz yoksa asıl motifiniz dilenciye bir şekilde yardımcı olarak kendi mutluluğunuza mı yardım etmek? yani özünde mülayim bir insan mıyım yoksa toplum içerisinde iyi görünmeye çalışan bir piç kurusu muyum bunu sorgulamadan duramıyorum.
  • yüksek farkındalığın getirdiği sonuçlardan biri.

    sıkıntı şurada ortaya çıkıyor şüphe duyulan şeylerin doğru çıkması...
  • şüphecilik, nihai gerçeklerin tanınmasının prensipte imkansız olduğu anlamına gelir ve dogmatizme karşıdır. şüphecilik, şüpheden doğar ve felsefi açıdan bilinenlere meydan okuma şeklinde tanımlanır. yani çoğunluğun bildiğini irdelemek ve sınamak adına yapılan sağlıklı bir eğilim olarak değerlendirmek mümkün, ancak tehlikeli olan yanı, bazen insanlarda yerli yersiz her şeyden şüphe duyma eğilimine dönüşmesidir. şüphe de kaygıları beraberinde getirir, kaygılar da insanı yanıltır ve daha çok yanlışların yapılmasına neden olur.
  • beraberinde güzel, sevilesi sorgulama alışkanlığını getirir, amma velakin uç noktada paranoyaya gider.
  • kuşkuculuk
  • skeptisizm ya da septisizm (yunanca: skepticos'tan, kelimenin tam anlamıyla "düşünmek, araştırmak") felsefede bir yön olarak ortaya çıkar ve açıkça bazı eğitimli insanların felsefenin eski iddialarına yönelik umutlarının çökmesiyle bağlantılıdır. şüphecilik, gerçeğin güvenilir herhangi bir kriteri olduğuna dair şüpheye dayalı bir pozisyona dayanır. şüphecilik doğası gereği çelişkilidir, bazılarını derinlemesine bir hakikat arayışına, bazılarını da militan cehalet ve ahlaksızlığa sevk ettmiştir. şüpheciliğin kurucusu elis'li (bkz: pyrrhon)'du (yaklaşık mö 360-270). şüphecilerin felsefesi sextus empiricus'un yazıları sayesinde bize kadar geldi. çalışmaları bize şüpheciler pyrrhon, (bkz: timon), (bkz: carneades), `(bkz: clytomachus)`, (bkz: aenesidemus)'un fikirleri hakkında bir fikir veriyor.

    pyrrhon'nun öğretilerine göre filozof, mutluluk için çabalayan kişidir. ona göre, acı çekmenin yokluğuyla birlikte yalnızca sarsılmaz sakinlikten oluşur.

    şüphecilik, safsatanın basitçe tanımladığı (ve şüpheciliğin karşı çıktığı, çözmeye çalıştığı) şeyi, gerçekte düşüncenin serbest akışını durduran bir boşlukla karşılamanın sonucudur.

    bir şekilde bir rüyadaki gerçekleşmeye benzer, farkındalığın ortaya çıktığı anın özüdür. farkındalık, "uyaran dünyası" modelinde bir boşluğun (kelimenin tam anlamıyla sinirsel bağlantılar düzeyinde) tespit edildiği andır.

    farkındalık kendini yok etmeye çalışır, uyaran dünyasının bilinçli modelini yeniden yapılandırarak boşlukları gidermeye çağrılır. doğuran öldürür, insan uyumasına engel olanı ortadan kaldırmak için uyanır. ve uykuyu ölüm, farkındalığı doğum olarak kabul edersek, o zaman "bilinçaltının" karanlığındaki faaliyet akışına müdahale etmeden tüm yolları hızla sürekli hale getirmek için bilinç doğar.

    şüpheci, zoraki durumların getirdiği yükü taşır; bazen üşüdüğünü, susuz kaldığını ve buna benzer başka şeyler yaşadığını kabul ediyoruz.

    ancak sıradan insanlar iki yönlü bir duruma kapılırlar: duygunun kendisi ve daha da önemlisi, bu durumların doğası gereği kötü olduğunu düşünmeleri.

    şüpheci, bunların her birinin doğası gereği kötü olduğu varsayımını reddederek, bunları diğerlerinden daha sakin bir şekilde kendinden uzaklaştırır. sonuç olarak, şüphecinin amacının, görüşe konu olan şeylerde ılımlılık, deneyimlemeye zorlandığımız şeylerde ise ölçülü olmak olduğunu söylüyoruz.
  • bilinenin aksine '' hiç bir şey kesin değildir'' savını öne sürmez. zira bu argüman felsefi çelişki barındırır. bundan ötürü ki antik yunan'da bu savı savunan ilk kuşkuculara ''post-kuşkucular'' karşı çıkmıştır. mesele şudur:

    hiç bir şey kesin değildir argümanı kendi içinde kesinlik bildirir. ''şey''lerin kesin bir ifadeyle kesin olmadığını savunur. halbuki salt kuşkucu bir yaklaşımın getireceği soru şudur: şeylerin kesin olmadığı kesin olarak nasıl bilinebilir? sonuçta ''şeylerin ne kadar deterministik olduğu'' var olan bir sorudur ve bu sorunun cevabının kesin bir şekilde '' şeyler kesin değildir'' olarak cevaplanması kuşkuculuğun mantığına terstir. dolayısıyla salt kuşkucu bir düşüncenin oluşturacağı argüman şeylerin ''kesinlik derecesi'' hakkında da şüphe duymalıdır. yani şeyler kesin değildir diyerek şeylerin yüzde yüz kesin olmadığı fikrini içeren, dolayısıyla da kuşkuculuğa ters düşen bir argümanın yerine şunu üretir:

    hiç bir şey kesin olmayabilir***

    işte antik yunan'da da egemen olan görüş bu olmuştur...

    mantıksal tutarlılık önemlidir. buradaki mesele sadece semantik bir mesele değildir gerçekliğin doğasının en doğru şekilde betimlenmesidir.
hesabın var mı? giriş yap