• kuzey ege'nin en sakin mekanlarından biridir. hakim rüzgarın poyraz olması, denizinin soğuk mevsiminin ise kısa olmasına yol açar ancak kafa dinlemek, poyraz uğultusunun ida dağının tepesinden gelerek anlattığı binlerce yıllık ege masalına kulak vermek, gün batımlarında ( güneş her daim denizden batar burada) ege denizinin üzerinde oluşan muhteşem renkleri izleyerek dostlarınızla ya da yalnız başınıza rakınızı yudumlamak isterseniz, ideal bir yerdir. havada her daim deniz, tuz,toprak ve çam kokusu vardır, sarhoş olmak için rakıya bile gerek bırakmaz bu dörtlünün oluşturduğu parfüm. kısacası şehirdeki negatif enerjiden uzaklaşıp kendini dinlemek isteyen her kişinin gitmesi gereken, hayatta can sıkan detayların aslında ne kadar boş ve anlamsız olduğunu görmeniz için size bir çok fırsat sunan bir beldedir.
  • anne ve baba tarafından köklerimin olduğu köydür efendim. çocukluğumdan beri her yaz gittiğimden dolayı eski halini de bilirim.

    eskiden sahiller o kadar sakindi ki, mayo sorununuz olmazdı. sahilin kuzeyinde genelde istanbul'luların yaptırdığı yazlıkların bulunduğu istanbul sitesi (site falan değil adı öyleydi) ve biraz daha güneyde ankara'lıların kooperatif olarak yaptırdığı bir ankaralılar sitesi haricinde yazlık ta yoktu. genelde yukarıdaki köyde oturan köylülerin tarlaları sahile yakın olduğu için iskele olarak tabir ettikleri yerdir. 80-90'larda yoğunluklu olarak tarımla uğraşıldığından genelde geceleri de tarlalarının içindeki evlerde kaldıkları yerdir aynı zamanda burası. tarım derken domates gelsin aklınıza hem de her gün istanbul'a doğru yola çıkan 4-5 kamyon domates.

    iskelenin bir iskelesinin olmamasına aldırmayın zira eskiden şimdi balıkçı kayıklarının olduğu koya gemiler demir atarmış ve meşe palamudu yüklerlermiş. çevrede çok görebileceğiniz meşe ağacının sebebi budur. köylüler meşe palamutlarını toplayıp şimdilerde yerinde bir otel bulunan büyükçe bir depoya, kendi aralarındaki ismiyle mağazaya getirirler, palamutlar da oradan gemilere yüklenirmiş. sanırım yabancı gemiler de geliyor olmalı ki bu mağaza denen binanın biraz kuzeyinde bir de gümrük binası (şimdilerde sadece kalıntısı) mevcuttur. meşe palamudu ne işe yarıyormuş diye soranlara anlatayım: o zamanlar boya sanayiinde kullanılan bir hammaddeymiş. yakın zamanlara kadar köylü kadınlar "ferace" dedikleri siyah renkli ince pardesü ayarındaki giysilerinin rengi soldukça meşe palamudu koydukları ve kaynatıkları suda boyarlardı.

    80-90'lardan beri para kazandırmayan tarım işi sebebiyle neredeyse herkes çocuklarını okuttu çiftçi olmasınlar diye. bu yüzden köyde genç nüfus neredeyse yok gibidir. şimdilerde tarım yerini daha çok kendi ihtiyacı kadar dikmeye dönüştürdü. hayvancılık yapanlar da var. zeytincilik hala devam etmekte.

    benim için huzurun ve gerçek dinginliğin anlamıdır. bu anlattığım zamnlardan bu yana yazlık sayısının artması vb bir sürü değişiklik oldu ama ben hala lüks ışığında anneannemin evinde masal dinlediğimiz gecelerle, denize girdiğimiz, palamut ve kamıştan arabalarımızı (telli araba yorumu) kumların içinde sürdüğümüz, elimizde hayıt ağacından yapılmış patlangoç, meyveleri dalından yediğimiz günleri özlemle anıyorum.

    bu sebepten dolayı istanbullu olmama rağmen soranlara çanakkaleliyim derim.
  • bugün ilk kez görüp beğendiğim sahil yerleşkesi, sık sık yolum düşecek
  • ... ezine'ye yarim saat uzaklikta, denizi adamin beynini uyusturan cinsten olan guzide tatil yoresi
  • assos-behramkale'ye 45-56 km., carlos'a 53-54 km. uzaklıkta olan, köy-iskele ayrımının hala yaşadığı (köy dağa doğru, iskele denize doğrudur) ilginç bir "muhit" tir. tavaklı adı, bir rivayete göre "duvaklı" dan gelmektedir, gelin olup köyden ayrılan kızlar en yüksek tepeye çıkıp tüm köyü ve etrafını seyrektiklerinden tepeye "duvaklı" denmeye başlamış, sonra bu ad değişerek "tavaklı" olmuştur.
  • sahilinde agora tatil yeri isminde güzel bir kamping alanı vardır. tavaklı köyü'nden yukarı doğru devam edilirse yavaşlar köyü'nü geçerek çağrı dağı'na ulaşıp, bozcaada çanakkale vs allah ne verdiyse ayaklarınızın önüne seren bir manzarayı izleyebilirsiniz. bu arada yöre yalkı çağrı dağı'na çığır dağı der; coğrafyacılar mı, köy halkı mı haklı? karar sizin.
  • iskeledeki çok şatafatlı malikane bi rivayete göre kocası türk olan norveç prensesine aittir. hemen arkasındaki aynı büyüklükte olan diğer malikane de kocasının annesi ve babası için yaptırılmış. ancak yıllardır boş durur orası, kimsenin gelip gittiğini görmedim daha.

    denizi genelde dalgalı ve soğuk olur ama buraya alıştığınız zaman akdeniz'e falan giremezsiniz hamam gibi gelir. konumu itibariyle -eğer arabanız varsa- rahatlıkla bozcaada'ya ve assos'a gidebilirsiniz, bu yönden güzeldir. bi de fazlasıyla doğayla iç içe, sessiz-sakin bi yer olduğu için emekliler mekanı olarak bilinir. zaten gittiğiniz an, tatile gelen insanların yaş ortalamasının 76.8 olduğunu anlarsınız.
  • bozcaadanın karşısında, gidilip kalınması bozcaada ile aynı etkiyi yaratan belde
  • (bkz: taşaklı)
hesabın var mı? giriş yap