• kendini tavla pulu sanan bi adamın hikayesi.
  • zar adam
    sırf ne kadar berbat bir kitap olduğunu hakkıyla söyleyebileyim diye sonuna kadar okumaya katlandığım kitap.
    değer yargılarının olduğu bir dünyada değer yargıları olmayan; toplum, ahlak, vicdan, sorumluluk kavramlarını dışlayarak hayatını id’in ellerine bırakmış bir insanın yaşadıkları anlatılıyor. zarın her yüzüne istediği ve istemediği farklı birer seçenek vererek sorumlulukları zara yükleyen roman kişisi, “içimizdeki her karaktere şans tanıyarak tam anlamda özgürlüğe ulaşabiliriz. fakat zara hem istediğimiz hem de istemediğimiz seçenekler sunmalıyız ki; kontrolü tamamen ona bırakabilelim. bu şekilde yapacağımız her şeyi zara danışarak tüm sorumluluğu ona devrederken biz de yaptıklarımız sonucunda pişmanlık, acı, üzüntü ya da suçluluk yerine tatminkâr bir mutluluk yaşayabiliriz.”diyor.

    zar adam hayatla dalga geçen bir kitapmış, ha bir de gülmekten gözümüzden yaş gelecekmiş. ben bilemedim o zaman, ben anlayamadım.
    kitaptaki pornografik ögelere takılmayacakmışız ki bu öge düpedüz özneydi.
    roman kişisi zara verdiği seçeneklerle her türlü pisliği yapan ve yaptıran bir psikiyatr. çocuk istismarcı bir hastasına kız çocukları yerine oğlan çocukları denemesini tavsiye edebilecek kadar iğrenç biri. hasta da güya bu zar seçeneklerini uygulayıp uygulayıp tecavüzden tiksiniyor ve zarlar sayesinde tecavüzü bırakıyor sanki sigara bırakıyor insandışı.
    dr. rhinehart en yakın arkadaşının karısıyla sevişmek zorunda, zarlar öyle emrediyor (evveliyatında zarlar kendisine bu kadına tecavüz etmesini söylemiş, bu eylem zamanla bir ilişkiye dönüşmüş, iki tarafın da eşleri durumu öğrenmiş vs..idi..) kapıyı kocasının bornozuyla açan kadın ama kocamdan saklamayacağıma söz verdim diyor, kocasına luke’un zarları benimle sevişmesini söylemiş diyor, kocası da, iyi madem bornozumu kirletmeyin diyor. ahahahaha hakkaten yaş geldi bak gözümden. ne yani bu şimdi, ırza tecavüz, çocuk istismarı, grup seks, eşcinsel ilişki, zar çocuk, babasını kimseciklerin bilmediği zar bebek, hayatla değil de kendi kıçıyla dalga geçiyor olabilir bak bu adam.
    bak şimdi ben pis dedim, iğrenç dedim, sapkın, ahlaksız dedim ya, işte bunları diyeyim diye yazılmış bir kitap. hayatını id’in ellerine bırakan biri işte böyle acımasızca eleştirilir demek istiyor yani.
    bastırdığımız yanlarımıza özgürlük verecekmişiz. id’in emirlerine sansürleme getirmeden şans tanıyacakmışız tamamen özgür olabilmek için ama bunun da yukarda dediğim gibi bedelleri var imiş.
    ha bir de yalom’un kitaplarıyla kıyaslamak da ne demek, ne münasebet..!!..
  • kitabın orijinal isminin “the dice man” olduğunu belirtmekte fayda var. "this book can still change your life" yazar kapağında. kitabın kült olduğu dönemlerde kim bilir belki de değiştirmiştir birilerinin hayatını.

    gündelik yaşamından ve toplum tarafından kabul görmüş kişiliğinden sıkılan psikolog luke rhinehart, hayatın kontrolünü zarlara bırakan yeni bir yaşam teorisi geliştirir.* çoğu kimse için deli saçması ve korkutucu gelecek "hayatı zarın kararlarıyla yaşama" fikrini mantıklı ve güçlü esaslara dayandıran bir teori haline getiriyor rhinehart kitapta. insanın "kendi" sinden (kitapta "self" olarak geçiyor) sıkılıp aslında hep baskı altında tuttuğu diğer "kendi"lerini yaşamaya imkan veriyor zar teorisi. insanın tek bir benliğinin olmasından ziyade bölünmüş, multiple benlikleri olduğunu ve bunları özgürce yaşayabilmenin yolunun da zarların kararına koşulsuz uymak olduğunu belirtiyor. kısacası “tek” sandığı kişiliğini, benliğini yok etmek suretiyle, pek çok kişilik sahibi olmayı, bir başka deyişle, bilinçli bir şizofreni haline girmeyi içeriyor zar teorisi.

    zar olasılıklarına eylemler yüklenmesi suretiyle hayat yaşanıyor ve zarın söylediği sonuca uymak zorunlu kılınıyor. aksi takdirde gerçek anlamda bir dice man olunamıyor. örneğin zarın tek sayı gelmesine "önde duran arabanın tamponuna çarpma" eylemini yüklüyorsunuz. zarı atıyorsunuz ve tek sayı geldiyse gaza basıp arabaya çarpıyorsunuz. bu tür karar alma mekanizmaları hayatın geneline yayılıyor. işin içine role-playing'de giriyor. mesela zarın kararına göre 1 hafta boyunca isa taklidi yapabileceğiniz gibi dice man olmadan önceki "kendi"niz gibi davranmak zorunda da kalabiliyorsunuz. zarın olasılıklarına eylemleri yüklerken de sadece olumlu, sevdiğiniz sonuçları yüklemek teorinin yanlış uygulamasına neden oluyor. dolayısıyla yapmak istemeyeceğiniz eylemleri de zarın olasılıklarına yüklemek zorundasınız.

    gerçek olabilme ihtimali insanı ürperten, okurken zaman zaman zar teorisini denemeye heveslendiren bu kitap oldukça akıcı. kişilik, benlik, toplum, yaşam ve tercihler üzerine insanı sıra dışı bir teori üzerinden düşünmeye sevk ediyor. bunca yıldır türkçeye çevrilmemiş olması gerçekten büyük kayıp.
  • kitap kapağının neden olasılıksız* ile çok benzer olduğunu anlamadığım kitaptır.
  • size yöneltilecek olan "okuduğunuz en sikik, en işe yaramaz, vakit kaybı olarak gördüğünüz, kitap hangisidir?" sorusuna verebileceğiniz en güzel cevap.
    ben böyle saçma salak bir kitap görmedim hee. ulan bu kitabı okuyacağıma çiçek taksi ya da arka sokaklar dizilerini izleseydim daha iyiydi amk. zaten tam anlamıyla okumadım hızlı okuma yöntemiyle okumak gibi bir tecrübe yaşattı, atlayarak okudum ve gram içim acımadı. 5 tane edebiyat hastası şu survivor yarışmasına katılsa, şerrefsizim eleme bölümlerinden birine bu kitabı koyup okumalarını beklerdim. arkadaş kötü kitap yazılır tamam anlarım ama 460 sayfalık kötü kitap mı olur amk.
  • yarım okunmuş kitap bırakma alışkanlığım olmadığından sonuna kadar okuduğum, ilk çeyrekten sonrası ana karakterin canının istediği şeyleri yapmasını sağlayan hileli bir zar kullandığını düşündüren kitap. istemediği şeyleri yapmaya başladığında, aslında onların da bir şekilde bilinç altında bastırılmış ve hastalıklı ruhunun eğlenmesini sağlayacak şeyler olduğu anlaşılıyor. neticede her şekilde ana karakter mutlu oluyor. bir de, yaptığı kötülüklerin neticesinden etkilenmemesi çok ilginç. erkek çocuklarına tecavüz etmesi gerektiğini söylediği hastanın oğluna tecavüz etmemesi mesela. ya da şiddete teşvik ettiği akıl hastalarından birinin, emrinden pek çıkamadığı çükünü kesip ağzına sokmaması. ilginç yani...

    okumayın demiyorum, hobi olarak yine okuyun. yalnız olasılık dersi almış birisi olarak şunu belirtmeliyim, zarların üstüne boğaz köprüsünden atlayarak intihar etmeliyim şıkkını yazabilecek kadar sorunlu iseniz, zarları bırakıp bir doktora görünmeniz daha hayırlı olur (luke reinhart'tan daha akıllı olması tercih sebebidir).

    edit büdüt: imla.
  • kitabın son sayfasını da çevirip bitirdikten sonra sevinç çığlığı attığım kitaptır, hayır çok sevdiğimden değil, nihayet bittiğinden..
  • kişilik parçalanması / bölünmesi olarak da tanımlanan şizofreninin aslında tüm insanlarda potansiyel olarak bastırıldığından, bu baskının insan iradesinin bir başka güce` :şans` devredilmesi sonucunda yok olduğu zaman ortaya çıkabileceklerden, kısmi kontrollü şizofreniden... bahseden kitap. yazarın bu kitabı büyük bir ironi olarak yayımladığını düşünüyorum. bunu aslında son sayfaya kadar anlamak da pek mümkün olmuyor. lakin son sayfada yazan yarım sayfalık bir kısım ipucundan öte bir anlam taşıyor. zira yazar bu yazılanların tamamının dünyaya ve onun zevklerine dalıp giden kişinin nasıl bir deli saçması halet-i ruhiyesinde olduğunu anlatıyor. risale-i nur külliyatında yer alan sözler risalesinde dile getirilen bir hikayedir bu. (8. söz) araplara ait eski hikayelerden biridir, daha da ayrıntılı incelemek isteyen varsa araştırıp bakabilir.

    yazarın herşeyi şansa bırakarak oluşturduğu dünyanın nasıl bir sapkınlık ortaya koyabileceğini okurun hayal gücüne bırakarak, kişilik ve irade denen iki gücün insanı nasıl koruduğunu idrak etmesini sağlayan bir öykü. matematiksel bir ispat gibi düşünürsek, önerme - karşıtı ilişkisi gibi. biz karşıtını inceleyerek olmayana ergi ispat yöntemini okumuş oluyoruz.
  • olasılıksız ve empati yi zevkle okuduğumu ve bitirdikten sonra etrafımdaki herkese tavsiye ettiğimi gören kuzenim tarafından muhtemelen, "kapağı onlara benziyor bunu da sever" düşüncesiyle hediye edilen kitap..

    daha önce hiçbir kitabı okurken bu kadar sıkılmamıştım, yıllar önce yakalandığım okuduğum kitabı yarım bırakıp başka kitaba başlama hastalığına yeniden kapılma korkusuyla sonuna kadar gittim, neyse ki fazla kalın bir kitap değildi..
    hediye olduğu için ne sahaflara götürebiliyorum ne birine hediye verebiliyorum, kitaplığımda duruyor öyle, görmek dahi istemiyorum..
    bu tarzda kitapları severim aslında ama bu kitapta olmayan şeyler vardı, kendimi vererek okumadığım için olsa gerek tam olarak anlatamadığım sorunlar var, yazarın diliyle alakalı olabilir belki çevirmenin etkisi olabilir, belki de sorun tamamen bende, o anki ruh halimdedir bilemiyorum ama zaman geçsin tekrar bakarım diye de düşünmüyorum..
  • otomatik viteste giden hayatindan sikilan psikologun hayatini, davranislarini zarlara gore yonlendirmeye karar vermesi uzerine kendi hayatinda ve baskalarinin hayatinda gerceklestirdigi degisiklikleri anlatan kitap. bol bol zar, seks, siddet, insan ustune dusunce icermektedir
hesabın var mı? giriş yap