• kitabını okumadım fakat filmi berbat. çoooook sıkıcı.** gece gece güzel bir korku filmi izlemek istiyorsanız başına oturmayın. ha ben entelim, kargaşa anında insanların gerizekalılıklarını görmek*, iyi insanların çaresizliklerini görmek ve dertlerini paylaşmak, acılarına kol kanat germek, kötülüklere lanet okumak*istiyorum diyorsanız, gene izlemeyin. kitabını okuyun muhtemelen bundan daha iyidir, en azından filmdeki diyaloglarda sıkılacağınız kadar sıkılacağınızı sanmıyorum, zaten kitabı son derece kısa.
  • sadece son sahnesi için bile izlenebilecek güzel film..
  • cool görükmek adına film eleştirmeni geçinen tiplerden değilim. zaten bir film zevkimiz var. onu da detayına takılmadan seyretmek benim için daha uygun. oryantasyon faslını da geçtiğimize göre film hakkında bir iki şey yumurtlayabilirim sanırım.

    filmin sonunu çok övdüler(!). o nedenle izlemek istedim. neyse ki spoiler yemedim. ben de vermeyeceğim. lakin şöyle bir şey var ki; filmin sonunda şimdiye kadar hiç başıma gelmeyen bir şey oldu. ilk defa bir karakter ile empati kuramadım. kaldı ki oyuncu kişi de karakter ile empati kuramamış ki o duyguyu çok iyi veremedi. film seyretmek denilen şey; sen onu seyrederken karakterlerin arasında repliksiz takılan figüran gibi hissetmektir. yani benim olayım o. bu filmin beni bu kadar etkilemesinin sebebi de o oldu sanırım. halbüsü yürüyen ölüler, canavarlar, öcülerle zaman öldürecek bir film arıyordum. filmi izleyip de üzülen başkaları varsa dernekleşebiliriz. şaka bir yana; senaryoda, yani aslında kitapta verilmek istenen şey; bahsedildiği gibi insanların** çaresiz kalınca nasıl davranmaya başladıkları idi. güçlüler ve akıl selametini koruyabilenler ile güçsüzlerin savaşı gibi bir anlamda...

    öcülü, böcülü film seyretmek isteyip de seyretmekten erinen varsa, izlesin. bir şey olmaz. 2 saatim boşa gitti diyen adam gelip bir de burada paragraflarca film eleştrisi yapıyorsa, vakti çok da değerli değildir zaten. ha mesleği buysa zaten manyaktır bunu dediği için. işini yapıyorsun, mesain o senin...
  • assagidaki cümleleri duyana ekrana mal mal bakip izledigim film.

    --- spoiler ---

    tür olarak temelimizde delilik var. ikiden fazlamizi bir odaya koy. bir süre sonra taraf belirleyip birbirimizi öldürmek icin bahaneler yaratiriz. siyaset ve dini neden yarattik dersin?!

    --- spoiler ---
  • stephen king ismini kullanıp prim yapmaya çalışmış, vasattan daha kötü bir film. hikayenin orjinal halini bilmiyorum fakat yönetmenin ne bok yemeye çalıştığını bir türlü anlamadım. starship troopers veya cloverfield gibi dümdüz yaratık filmi değil, alien serisi veya the thing gibi insan psikolojisinin derinlerine inemiyor, ortada fanatik dindar insanların saçmalamalarından başka bir şey yok.

    --- spoiler ---

    sisin neden ortaya çıktığı nasıl kaybolduğu belli değil, ordu elinde flamethrowerlarla ortama girince olay kontrol altına alınmış oluyor. heybeliada büyüklüğündeki o dinozor ne oldu mesela? bir çok kişinin bahsettiği üzere soğukkanlı ana karakter embesilin teki, film sonunda arabada kalan karakterlerden bi tanesi de "yok abi dur daha biraz etrafa bakalım belki benzin menzin buluruz" demiyor. kısaca, bok yoluna niyazi olan insanları izliyoruz iki saat boyunca. filmdeki tek sağlam karakter ollie.

    --- spoiler ---
  • ekşi sözlük hiçbir siki beğenmeme timi'nin bütün olumsuz yorumlarına rağmen izlenmesi gereken gayet güzel bir film.

    sözlükten film yorumlarına bakıp izleyeceğimiz filme karar versek vallahi oturur nutella izleriz bütün gün.
  • 2007 çıkışlı frank darabont filmi. sonuna kadar garip hislerle izlemiştim zaten. öyle bir son yapmışlar yıktı resmen. filmi izlerken olayın asıl konusu olan yaratıkları filan tamamen unutup , sıkıştıkları mağazada insanların yaşam mücadelelerini ve zaman geçtikte birbirlerine karşı değişen tavırlarına filan odaklanıyorsunuz. çok değişik bir yapım bana göre. ama belirttiğim gibi sonunda film bittiğinde 15 dakika kadar boş ekrana bakmıştım. birde the host of seraphim'i soundtrack olarak seçmişler.
    ayrıca bana göre thomas jane'nin punisher ile beraber en iyi performansını sergilediği filmdir.
  • -uygar bir toplumuz -tabi, makineler calisiyorken ve 911'i arayabiliyorken... the mist kesinlikle guzel film, simdiye kadar izlemedigime pisman oldum!!
  • bilimum yaratikli ya da klasiklesmis rehine pozisyonundan ki sanki amerikan sinemasinda yaratiklilari daha fazla, pek bir farki olmayan bir film. genelde tek tip yaratik olurken bu filmde farkli tipte yaratiklar olmasi konuyu zenginlestirmis. bunun disinda icerik benzeri filmlerden cok da farkli degil. opusen olur, takintililar herkesi zor duruma sokar kliseri yerinde.

    --- spoiler ---
    filmin sonunda klise olmayan kisim var, bu kisim icin de az biraz karakterlere de vakif olmak icin bitime 20 dakika kala seyretmeye baslanilirsa konu hemen hemen tamamen kavranabilir.
    --- spoiler ---
  • başıyla, gelişmesiyle ve sonuyla sınıflandırıldığı film kategorilerin (bkz: dram, psikolojik, gerilim, korku) çok çok ötesinde derinliği olan bir filmdir.

    --- spoiler ---

    giriş ve gelişme kısmında afroamerikan avukatın ve dindar kadının rolü apayrıdır. afroamerikan avukat hep haklı olduğunu haklıyı savunduğunu zanneder. kendine olan aşırı güveniyle fikrine her karşı çıkışı ırkçılık olarak algılar ve savunmasını buradan yapar. bir nevi belden aşağı vurur. oysa aptallık evrenseldir ve aptal bir zenciye aptal demek ırkçılık değildir film buna vurgu yapar.

    süper marketteki ahali de günümüz toplumunu birebir yansıtır. bizde de olsa inanın aynısı olurdu bir tarafta kendilerinden olmayanları kötülüklerin kaynağı olarak gören dindar tayfa diğer tarafta onlara gerçekten inanan insanlar, aynı tarafta onlara az inanıp güçlünün tarafında olmayı seçenler ve nihayetinde onların karşısında gerçeği ve aklı savunan cesur insanlar. film bunlar arasındaki mücadeleyi yansıtır.

    tanrının konuşarak seçerek kayırdığı kadınımıza gelince, seçilmişlik vurgusuyla kendini diğer insanlardan üstün gören ve tanrının elçisi olduğuna inanan bu ablamız ilk etapta yalnızdır ama umutsuzluk ve korku öyle bir duygudur ki insanları giderek ona inanmaya sürükler, kurtuluşu onda görmeye başlarlar. aslında hepsinin amacı ona veya tanrıya inanmaktan çok kendini kurtarmaktır yani bencillik temellidir bilinçaltında bu yatar. diğerlerini kurban etmeye çalışmaları da bu bencilliğin ne derecede olduğunu gözler önüne serer. tabi filmin akışında dindar kadına tesadüfen konup onu ısırmayan sinek burada kilit rol oynar ki kadın ilahi meşruiyetini bu tesadüfe dayandırır. akabinde dindar kesim bundan sonra dalga dalga güçlenir. öyle güçlenir ki, artık bizim tayfa için dışarıdaki canavar ikincil tehdit haline gelir. yinede herkese hep yardım peşindedirler. nihayetinde dışarı çıkarlar ve land cruiseri alabildiğine sürmeye başlar thomas jane

    filmin sonu ise acı içinde şu mesajı verir bize
    ne olursa olsun, durum ne kadar kötü olursa olsun asla umudunu kaybetme en umutsuz sandığın anda bile.
hesabın var mı? giriş yap