• kitabı okudum hayatım değişti.
    herkes okuamayabilir. herkes dönüştürmeyebilir. doğru zamanda karşınıza çıkmayabilir. ama benim için tamamen doğru yer ve zamanda karşıma çıktı.
    yaşadığım bir travmayı 4. ayda hala atlatmaya çalışıyorken, yine kitapçıya atmıştım kendimi, ve aslında hiç dikkat çekmeyen bir kapağı olan bu kitabı aldım, okumaya başladım,tüm gün, hiç kalkmadan, bir de defter yaptım kendime o kitaptan. ve okuduklarımı hayatıma geçirmeye başladım. resmen bir dönüşüm. resmen bi nevi aydınlanma.
    rahat bir nefes aldım dersin ya, her nefesim rahat artık.
    herkese tavsiye ediyorum bu kitabı.
    ama özellikle sana, travmatik bir durumu atlatmaya çalışan sana, depresyona girmiş olan sana tavsiye ediyorum. bi güç, kalk, git al ve oku. neden herşeyin seni bulduğunu, neden mutsuz olduğunu ve iç huzuruna nasıl kavuşacağını, içini yiyip bitiren sesle, öbür senle nasıl başa çıkacağını ve kendini tanımak için daha bir çok şeyi, sadece sana dair en önemli şeyleri öğreneceksin bu kitaptan.
    yerlere yapışmış bir haldeyken okudum bu kitabı, ve herşey düzeldi, herşey başka bir şeye dönüştü. bu dönüşüm herkese lazım.
    no rain, no flowers
  • bireysel-ruhsal gelişim kitaplarından biri. akaşa yayınevinin alışılageldik serisinden. ben bu kitabı ne zaman aldım hatırlamıyorum ama şu sıralar bu kitaba şahsi bi kuran-ı kerim muamelesi yapıyorum. kendi bakış açımdan, bu kitabın içeriği ile ilgili bilgiler:

    - insanlar, adem ile havva'nın cennetten kovulması sembolizmasında ima edildiği gibi, tanrısal birlikle olan temasını unutmuş ve dolayısıyla da "zihin" denen sahte ego üreticisinin kontrolü altına girmiştir. kutsal varlıkla olan temasımızı unuttuğumuz için zihnimizin ve duygularımızın ürettiği sahte benlikleri kabullenmiş durumdayız. yazara göre bütün duyguların dayandığı temel duygu da "korku" duygusudur ve tümü temelde sağlıksızdır. mutluluk ve huzur birer duygu değil asli doğamızın kutupsuz bir parçasıdır. haz ise, karşı kutbu acı olan ve korkunun yakın arkadaşı olan bir duygu. aslında çok etkili bir araç olmakla birlikte, zihnimizi korku ile beslenen ve zaman içinde bizi esir alıp esas kutsal ve sonsuz varlığımızı görmemizi giderek daha fazla engelleyen bir zalime çeviriyoruz. dolayısıyla kutsal birlikle olan bağlantımızı "hatırlamadıkça", zihin denen araç, "eksiklik" ve "korku" duygusunun güdülediği boş arayışlar içinde temelde sahte ve de son derece sağlıksız olan uyduruk bir ego üretiyor ve biz bu egoyu kendimiz sanarak onu benimsiyor ve "sürmekte olduğumuz sağlıksız hayatları sürdürüyoruz."

    - kitapta zaman olgusu yine başlı başına sağlıksız bir durumun adı haline geliyor. çünkü geçmiş ve gelecek dediğimiz şey aslında uyduruk zihinsel egolarımızın boyutunda bir anlama sahip. gerçekte zaman diye birşey yok ve her ne kadar kendisi de bizim algımızda bir zaman ifadesi olsa da, "sonsuz bir şimdi" var.

    - yazarın kitapta birkaç yolunu anlattığı "şimdiye ulaşma" sürecinde şunu yüreğimizde hissedeceğimiz söyleniyor:

    << şu an... şu an... tek hazine! ne kadar güzel ve güçlü! >>

    ...
  • 1. "siz zihniniz degilsiniz" (you are not your mind)

    2. "duygu, vucudun zihne verdigi reaksiyondur" (an emotion is the body’s reaction to your mind)

    simdi elimizde 3 farkli eleman var. "zihin", "duygu" ve "vucut". isin ilginci bunlarin hicbiri "biz" degiliz. freud sonrasi birey'in atomizasyonunun geldigi son noktalardan birini eckhart tolle bu kitapta ciziyor. bu atomizasyonun en buyuk sonucu kendinin farkinda (self-conscious) birey'in ortaya cikisidir. modern insan, endustrilesme oncesi insanin tersine, kendinin farkindadir. hareketlerinin, duygularinin ve mantiginin bilincindedir ve onlari yasarken bir yandan da yargilar. bu da onun harekete gecmesini engeller. farkindalik spontaneligi oldurur ve bireyi bir seyirciye cevirir. hani su buyuk hayalleri olup da bunlari basarmak icin harekete gecmeden hep ayni gunu yasayan insan. tanidik geldi mi?

    eckhart tolle de bu insani yasamdan uzaklastiran farkindaligi kirip, icerideki "ben" e ulasmak icin enteresan bir yol izliyor. analizler yaparak farkindaligi artirmak. bir anlamda farkindaligi farkindalik ile kirmak. baskasi icin yararli oldu mu bilmiyorum ancak beni daha da farkinda bir insan yapmanin otesine geciremedi. yani tolle'nin bahsettigi o kendine gelis anini yasayamadim ve kendim hakkinda (daha dogrusu ne olmadigim hakkinda) bilinclendikce de o andan uzaklastigimi hissettim. yine de okumanin sarsici bir deneyim oldugunu soyleyebilirim.

    bu noktada kustahlasmak istemiyorum ancak samimi olursam; kisisel gelisim severlerin bu kitaba cok kafasinin basacagini sanmiyorum. zira oldukca karanlik bir samimiyet ile yazilmis, derinlestikte derinlesen (tabi okuyucuyu da manipule eden) bir yazisi var. tipik kisisel gelisim truklerine pek de sapmiyor, turun okuyucularinin bagimli oldugu anlik bir iyi hissiyati hedeflemiyor. zor kitap.

    bu birey'in parcalanma sureci ile ilgilenenler richard sennett'in the fall of public man'ini okuyabilirler.
  • eskiden tekkelerde yeni gelene ilk yıl "ben bilmem", ikinci yıl "dem bu dem" tespihi çektirirlermiş. bu kitap da bunları ezber ettiriyor.

    her yol roma'ya çıkar ya, şimdinin gücü de roma'ya çıkartan yollardan. üçgenin içindeki en kısa yolu gösteriyor, kestirmeden ulaştırıyor. işaret direkleri gayet başarılı.
  • eckhart tolle'un düşüncenin üzerinde yükselebilmekten böylece bir alet olan zihni bir kenara bırakıp zamanı şimdi olarak algılayabilmekten lazım olunca yeniden ele alabilmeye muktedir olmaktan, iç huzura ulaşmaktan bol bol söz ettiği kitap. buna göre zihnimizin artık bizi kontrol etmesini önlediğimiz bu faaliyetlerde, iç sesimizi, sürekli düşündüğümüz gecmiş ve gelecekle baglantılı sacma sapan şeyleri bir kenara bırakırken bilinçsizleşmiyoruz bu bir trans hali değil. aksine kendi mevcudiyetimizi, saf bilincmizi hissediyoruz.bilincin kölesi olursak acı cekiyoruz ve yeni acı cekmenin bir alemi yok. iyisi mi zamanı sorgulamayalım, hiç yeni acı cekmeyelim, huzur-sevinç-mutluluk bunlar daha derinlerden kaynaklandıgı için şimdinin gücünü örtmüyor, etmiyor, bırakıyoruz onlar kalıyor. düşünsel boşluklar yaratıyoruz, tekrar tekrar huzura eriyoruz. cok guzel diyor, iyi diyor,hos diyor muadili kitaplara benzemiyor, keşke bir de zihnin dügmesinin lokasyonunu tarif etseymiş diyoruz biz de.. sayfaları cevirip cevirip okuyoruz.
  • "you will know the truth of it for yourself. you will know it at the latest when you feel death approaching. death is a stripping away of all that is not you.
    the secret of life is to "die before you die" - and find that there is no death."

    hayatin sırrı "ölmeden önce ölünüz" diyerek hz.muhammed'e selam cakmis.

    (bkz: ölmeden önce ölünüz)
  • altı çizili cümleler için;

    --- spoiler ---

    çoğunlukla gelecek geçmişin kopyasıdır. gerçek değişim nadirdir ve o şimdi’nin gücüne erişerek geçmişi ortadan kaldıracak kadar mevcut olmanıza bağlıdır.

    mevlana; “geçmiş ve gelecek tanrı’yı bizim gözümüzden saklar, her ikisini de ateşe atıp yakın.” demiştir.

    büyük zen üstadı rinzai öğrencilerinin dikkatini zamandan uzaklaştırmak için “şu anda eksik olan nedir” diye sorardı.

    huzursuzluğa, endişeye, gerilime, üzüntüye -tüm korku hallerine- çok fazla gelecekte bulunmak ve yeterince anda mevcut olmamak neden olur.

    suçluluk duygusu içerleme, yakınma, acı, üzüntü, burukluk ve tüm bağışlamama hallerine şimdiki anda mevcut olmamak, geçmişe takılı kalmak neden olur.

    zihin bilinçsiz bir biçimde sorunları sever.

    “ne olursa olsun artık kendim için daha fazla acı yaratmayacağım.” demek basit bir seçim olduğu halde radikal bir karardır.

    eğer kendiniz için daha fazla acı yaratmazsanız başkaları için de yaratmazsınız.

    yaşam zaten yeterince zorlu. şimdide bir sorun yoktur. kabullenilmesi ya da başa çıkılması gereken durumlar vardır.

    ölüm gibi gerçek bir acil durumda zaten şimdiyi yaşarsınız. zihin durur ve siz de şimdide tümüyle mevcut hale gelirsiniz.

    kendinize şunu sorun “yaptığın şeyde sevinç, rahatlık, hafiflik var mı?” yoksa yaptığınız şeyi değiştirmekten ziyade nasıl yaptığınızı değiştirmeniz gerekebilir.

    eylemin meyvesiyle, sonucuyla değil kendisiyle ilgilenin. sonuç kendiliğinden gelecektir.

    sizin bilinç düzeyinizin en önemli göstergesi yaşam mücadeleleriyle, zorluklarıyla nasıl başa çıktığınızdır.

    endişeli düşünce ömrünüzü 1 gün bile uzatabilir mi?

    yapmanız gereken ama yapmadığınız bir şey var mı? kalkın ve onu şimdi yapın. veya seçiminiz yapmamaksa; eylemsizliğinizi, tembelliğinizi ya da pasifliğinizi şu anda tamamen kabul edin ve onun keyfini çıkartın.

    zihninizi gözlemleyin, o “çalışıyor olman gerekirdi. boşa zaman harcıyorsun” diyebilir. ona gülümseyin.

    bazı insanlar daima başka bir yerde olmayı tercih ederler. onların “burada”sı asla yeterince iyi değildir. kendinizi gözlemleyerek, sizin yaşamınızda da durumun böyle olup olmadığını görün. her nerede bulunuyorsanız tamamen orda olun. eğer mevcut durumunuzu katlanılamaz buluyorsanız ve o sizi mutsuz ediyorsa üç seçeneğiniz var; ya o durumdan uzaklaşın ya onu değiştirin ya da tümüyle kabul edin. eğer yaşamınızın sorumluluğunu üstlenmek istiyorsanız bu üç seçenekten birini seçin ve sonuçlarını kabul edin. hiçbir bahane yaratmadan. hiçbir olumsuzluk yaratmadan. içsel alanınızı temiz tutun.

    sıradan bilinçsizlik denen şey aslında sizin düşüncelerinizle, duygularınızla, tepkilerinizle, arzularınızla ve nefretlerinizle özdeşleşmenizdir. bu çoğu insanın normal halidir. o haldeyken siz egosal zihin tarafından yönetilirsiniz ve varlığın farkında olmazsınız. bu ağır bir acı ya da mutsuzluk hali değil neredeyse sürekli bir hafif huysuzluk, hoşnutsuzluk, can sıkıntısı ve sinirlilik halidir. bu fonda duyulan bir cızırtı gibidir. siz bu cızırtının farkında olmayabilirsiniz. çünkü normal yaşamın parçası gibi algılarsınız. bu bir havalandırma uğultusu gibi sürekli arkadan gelen düşük bir gürültüyü kesilene dek fark etmemenize benzer. bu gürültü birden kesildiğinde bir rahatlama hissedersiniz. birçok insan bu temel huzursuzluktan kurtulmak için yemek, televizyon, alışveriş, alkol gibi şeyleri kullanır. fakat kısa ömürlü bir rahatlama sağlar.

    eğer siz bir odada tek başınıza oturmak, ormanda yürümek ya da birini dinlemek gibi anlarda bile orada mevcut olamıyorsanız, o zaman bir şeyler kötüye gittiğinde ya da zor insanlar veya durumlarla kayıpla veya kayıp tehdidiyle karşılaştığınızda kesinlikle bilinçli kalamayacaksınızdır. bir tepki tarafından ele geçirileceksinizdir. nasıl ki karanlık ışığın mevcudiyetiyle varlığını sürdüremezse hiçbir bilinçsizlik de şimdide kaldığınızda mevcudiyetini sürdüremez.

    yaptığınız şeye direniyor musunuz? ya da iletişimde olduğunuz bir insana karşı açığa vurulmamış bir içerleme taşıyor musunuz? bundan dolayı yaydığınız enerjinin çok zararlı etkileri olduğunu onunla hem kendinizi hem de çevrenizi kirlettiğinizi biliyor musunuz? içinizde içerlemenin, gönülsüzlüğün en ufak bir kırıntısı var mı? zihniniz bu durumla ilgili nasıl düşünceler üretiyor? bedeniniz hangi duygularla tepki veriyor? hoş bir his mi nahoş bir his mi? o içinizde olmasını gerçekten seçtiğiniz bir duygu mu? siz şimdiki anı bir hasım haline getirmektesiniz. içsel ve dışsal olarak bir çatışma yaratmaktasınız. bu durumda ya yaptığınız şeyi yapmayı bırakın, ilgili kişiyle konuşup ne hissettiğinizi tam olarak ifade edin ya da zihninizin bu durum çevresinde yarattığı ve sahte bir benlik duygusunu güçlendirmekten başka bir amaca hizmet etmeyen olumsuzluğu bırakın.

    zamanı yani gelecek ve geçmişi sadece “saat zamanı” olarak kullanın. yani geçmişten ders alıp aynı hataları tekrarlamayın; ama bunun dışında geçmişi gereklilikler dışında düşünüp durmayın. geleceği de hedefler oluşturup onlar için çalışmak için kullanın. sadece bu kadar daha fazlası değil.

    “peki şimdiden mutsuzsam” diye düşünüyorsanız sizin “şimdiki yaşamım” dediğiniz şey daha doğru biçimde “yaşam durumunuz” olarak isimlendirilebilir. siz hala olup bitene ve şimdi de olana direnmektesiniz. bir süre için yaşam durumunuzu unutun ve dikkatinizi yaşamınıza verin. yarın ya da 10 dakika sonra değil şimdi meşgul olduğunuz sorununuz var mı?
    --- spoiler ---

    şimdinin gücü
  • bu kitabı her ama her okuyuşumda tüylerimi nedense diken diken eden bir kısım var,

    " 'artık kendime dayanamıyorum'

    zihnimde tekrarlanıp duran düşünce buydu. sonra birden bunun ne kadar garip bir düşünce olduğunu fark ettim.
    'ben bir miyim, yoksa iki mi? eğer ben kendime dayanamıyorsam, o halde ben iki kişi olmalıyım. ben ve dayanamadığım kendim. 'belki' diye düşündüm sonra, 'bunlardan sadece biri gerçektir.' "
  • sanırım en kısa tanımı:bir ben vardır bende benden içeru lafındaki, içeride olan ben'i yoketmeye yönelik kitap. her türlü mutsuzluğun bu içeriye konuşlanmış fitne fücur ben'den kaynaklandığını iddia eder. haksız da değildir hani.
  • kitaptan alıntıdır :

    "ego, siz orada tanık olan bilinç, yani izleyici olarak mevcut değilken yaşamınızı yöneten gözlemlenemeyen zihindir. ego kendisini düşman bir evrende ayrı bir parça olarak algılar, onun başka hiçbir varlıkla içsel bir bağı yoktur, o potansiyel tehdit olarak gördüğü ya da kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya çalışacağı diğer egolar tarafından kuşatılmıştır. temel ego kalıpları kendi yerleşik korkusu ve yoksunluk duygusuyla savaşacak şekilde tasarlanmıştır. onlar direnme, kontrol, güç, aç gözlülük, savunma ve saldırıdır. ego'nun bazı stratejileri son derece kurnazcadır, ancak onlar onun hiçbir sorununu gerçekten çözemez, çünkü ego'nun kendisi sorundur.
    ister kişisel ilişkilerde, ister örgütlerde ve kurumlarda ego'lar biraraya geldiklerinde, er ya da geç "kötü" şeyler olur: orada çatışma, sorunlar, güç mücadeleleri, duygusal ya da fiziksel şiddet vs. şeklinde şu ya da bu dram vuku bulur. buna savaş, soykırım ve sömürü gibi ortak kötülükler de dahildir, bunların hepsi kitlesel bilinçsizlikten kaynaklanır. dahası ego'nun sürekli direnmesi bedendeki enerji akışında kısıtlamalar ve tıkanıklıklar yaratarak birçok hastalığa neden olur. siz var'lığa yeniden bağlandığınızda ve artık zihniniz tarafından yönetilmediğinizde, bu şeyleri yaratmaz olursunuz. artık dram yaratmaz ve drama katılmazsınız.
    her ne zaman iki ya da daha fazla ego bir araya gelse, şu ya da bu tür bir dram ortaya çıkar. ama, siz tamamen yalnız yaşasanız bile, yine de kendi dramınızı yaratırsınız. siz kendi halinize üzüldüğünüzde, bu dramdır. siz suçluluk ya da endişe duyduğunuzda, bu dramdır. siz suçluluk ya da endişe duyduğunuzda, bu dramdır. geçmiş ya da geleceğin şimdiyi örtüp karartmasına izin verdiğinizde, psikolojik-zaman yaratıyor olursunuz, ki o dramı oluşturan malzemedir. siz şimdiki anın olmasına izin vererek onu onurlandırmadığınızda, dram yaratıyor olursunuz."
hesabın var mı? giriş yap