• solistlerinin "amerikan kadinlariyla yogurt arasinda ne fark vardir? yogurdun kulturu vardir." dedigi kanadali grup.
  • her albümünde genelde solist jeff martin'in o dönemki psikolojisini yansıtan etnik rock grubudur..
    tek tek örneklemek gerekirse:

    splendor solis (1994): ulan biz çok farklıyız ya, etnik flaan bi olaylara girdik, şöyle cabbar gibi giyinelim biraz.. böyle ilginç akord sistemleri falan da kullanıyoruz ne güzel, tam gaz çıktık işte.. rakınrol abi! arabik triplerin uzmanıyız, kimse bizi tutamaz..

    edge of twilight (1996): çıkışı yaptık, artık taşları yerine oturtalım.. sound süper oldu, klavye falan da kullanıyoruz artık.. yalnız hatunla aram pek iyi değil bu aralar.. does it tear you apart, my love? diyorum, çünkü it tears me apart!

    alhambra (1997): dur şunların akustik versiyonuna girelim bi.. sırf etnik enstruman kullanalım ama çok güzel olur öyle.. (hakkaten de güzel oldu)

    transmission (1998): hatundan boşandık, tripteyiz.. çok karanlık ve bir seferde dinlemesi zor bir albüm yapalım bari.. solup gitmeden önce bir öpücük versin sonra gitsin bu kadın.. bu arada artık albüm prodüksiyonunu, miksajını falan ben üstlendim.. sound çok karanlık ama çok güzel.. davula da distortion ve gate koyalım bari.. uff çok güzel oldu be..

    triptych (2000): oley! yeni karım ve ben çok mutluyuz! ben de dedim ki çocuklara "haydi çocuklar bu mutlulukla bembeyaza bir albüm yapalım".. gerçekten bembeyaz, hafif, antidepresan bir albüm oldu.. cennet ayaklarıma kadar indi sanki..

    interzone mantras (2002): artık iyice olgunlaştık.. çok etnik enstruman kullanmamıza gerek yok.. daha ziyade rus yazarlarinın kitapları hakkında şarkılar yazayım ben.. klas bir albüm olacak herhalde.. requiem diye bir şarkı yaptım çok pis oldu valla.. güzel güzel..

    seven circles (2004): her yönden ortalama ama mükemmele yakın bir albüm yaptık ya.. artık çok etnik yapmasak da ister istemez etkileri sezinleniyo canım.. 3-4 şarkıda bob rock'la çalıştık, güzel de oldu allah için.. writings on the wall'a rengarenk, süper lezzetli bir klip çektik.. bakalım çalıyoruz falan şu ara festivallerde..

    not: biraz dalga geçer gibi oldu ama aslında alakası yok, hastasıyımdır kendilerinin..
  • benim için açık ara müzik tarihinin, değeri en az bilinmiş gruplarındandır the tea party. sebepleri aşağıda.

    1- the ocean at the and

    2- drawing down the moon

    3- one step closer away

    4- babylon

    5- walking wounded

    6-psychopomp

    7- cathartik

    8- temptation

    9- underground

    10- release

    11- chimera

    12- gone

    10 şarkıda kalamadım lakin. böyle en az 20 şarkılarını daha yazarım buralara.
  • beni uçurumlara sürüklemişliği olan grup. titretip kendime getirmişliği de vardır. ağlatır.
  • kesinlikle simdiye kadar dinledigim en underrated gruptur. cok ozgun bir muzik yaparlar neredeyse hic kotu sarkilari yoktur. ask acisi cekerken, mutlu oldugum zamanlarda, sinirliyken hep bir the tea party sarkisi vardir listemde, benim icin vazgecilmezdir. bazi gruplar icin, bir taraftan herkesin bu guzelligi tatmasini istersiniz fakat bir taraftan da yok ya sadece bana ozel olsun dersiniz ya, baskalarinin kulaklarini kiskanirsiniz hani, iste bu grup onlardandir.

    ayrica;

    (bkz: chimera)

    ya da;

    (bkz: correspondences)
  • yeni yeni müziği ile tanışma fırsatını bulduğum, psychopomp şarkısı ile aklımı başımdan alan grup.
    and you want it all
    i will give you something more
    nakaratı ile beni derinden yaralamış, gecenin yarısında beni eski anılara sürmüştür kendileri.
  • 1789 ihtilali' nden sonra bağımsızlık duygulari kabaran amerikalilarin 1793 yilinda ingiltere' nin sömürgeciligini protesto amaciyla boston' a gelen ingiliz yük gemisindeki caylari denize dökmelerinin tarihteki ismidir...
  • çok sevdiğim bir arkadaşım tarafından "kanada da yaşayan araplar" olarak tasvir edilmiş topluluk.
  • bence en güzel dönemleri splendor solis ve the edges of twilight dönemiydi ancak en iyi albümlerinin de edges of twilight olduğunu düşünüyorum. (başlığı taradım, sadece 1 kişi benimle aynı fikirdeymiş.) o albümdeki etnik-otantik ve modern müzik harmanını rock odağında yakalayabilen grup/albüm sayısı dünya üzerinde pek az (başka gezegenleri bilmem). o vokal, o enstrüman çeşitliliği ve kullanımı, o geçişler, o derinlik... özellikle the bazaar, walk with me, coming home, sister awake, inanna... müzikleri keşke hep bu cenaha yakın kalsaydı. arada gaza gelip "diskografilerinden geriye kalanlar birleşse bunları geçemez" diye düşünüyorum ama sonra haksızlık yapmaktan çekindiğim için geçiyor.

    bonus: prince of persia warrior within soundtrack.
hesabın var mı? giriş yap