• bir toplumu oluşturan kimselerin çeşitli nedenler bularak birbirilerinden ayrılmasıdır. bu nedenler kimi zaman geçmişe dair, kimi zaman da yaşam tarzına dair olarak oluşmaktadır.
  • sinemanın meşhur olduğu zamanlarda, tam film başlamadan önce bir kişi öne atılır, kolunu salonun tam ortasını gösterecek (salondakileri ikiye ayıracak) şekilde uzattıktan sonra ve şöyle der:
    - "aha salanun bu tarafındakiler aha bu taraftakilerin amuğa koysun!"
    amuğa koyanların olduğu taraftakilerden bir tanesi bu duruma güler.
    amuğa koyulanların olduğu taraftakilerden bi kişi de:
    - ne gülüyon lan, amuğa godduum!" der.
    ve amuğa koyanlar ile amuğa koyulanlar birbirine girer. çok büyük bir kavga çıkar. uzunca süre konuşulur. olay sonrasındaki tarihlerde belli aralıklarda dışarıda da devam eder.

    gerçek bir hikayeden alıntıdır.

    toplumsal ayrışma, çoğu zaman sonuçları (kavga, gürültü, tartışma) reel olmasına rağmen aslında reel olmayan sebeplere (hepimiz insanız) dayanan bir olgudur.
  • memlekette her gün ama her gün adaletsizlik zuhur ediyor!

    ancak bundan da tehlikeli bir durum var
    ve düzeltilmesi çok ama çok zor bir guruh peyda olmakta..

    1-empati yoksunu ve bencil
    2-şımarık ve kibirli
    3-genelleme,yaftalama manyağı
    4-mikro düzeyde duyarlı makro düzeyde umursamaz.

    şimdi bunları detaylandıralım.

    kendi fikrinde ve zikrinde olmayan herkesi horgörür,kötü davranır,adaletle yaklaşmaz.

    herhangi bir makam,statü,ünvan,para,şöhret vb dünyalık dopingleri alan birey kendini bir şey sanıyor.alt kademede böyle üste de
    doktor olur her şeyi o bilir,esnaf olur en iyi ekonomist odur,öğretmen olur kendi sorunlarını savunanı benimsemez.
    mal ve makam ile kendini yukarda yada aşağıda hisseder bu nedenle daima eziktir.

    cı cu ci ekleri ile ülkedeki herkesi sınıflandırır ve notunu da,davranışını da bu sınıflandırmanın sonunda kararlaştırır.kısaca insanı sevmez yaradandan ötürü bir kısmını sever ''bu durumu yaratandan ötürü''.

    ülkede ne yolsuzluk olmuş,ne adaletsizlik umrunda değildir maaşından 100 tl kesse ana avrat söver,memleket mum gibi erir o tepkisizdir.ama şunu yapıyor falan goygoyunu da bilenleri vardır ;yıl olmuş 2016 istediğiniz her konuda detay ve kaynak mevcutken hala makro bir başarıdan bahsetmek,ironinin palamutudur.
  • türk insanı organik bir cemaat anlayışı içerisinde yaşar. kadim feodal anlayış böyledir. mahalle kültürü vesaire, işte bu organik kültürün tezahürüdür, insanlar birbirlerinin her işine burnunu sokar, alâkadar olur, elinden geldiğince samimileşir vesaire. bu sebeple türk insanı batı tipi mekanik bir ilişki çeşidinden yoksundur: kapitalistik modus vivendi ahlâk. bundan yoksun oluşu, ancak sevdiği ve hürmet beslediği eşhasla birlikte yaşayabilmesine imkân verir. türk insanının arasında karşılıklı saygı değil, sevgi vardır.

    o sevgi çöktüğü zaman, birlikte yaşamasına imkân yok bizim insanlarımızın. meselâ isviçre'de apartmandaki komşunuz ses yapsa, polisi ararsınız ve onun bir daha bu davranışı yapmayacağınızdan emin olursunuz. türkiye'de ise polisi arasanız, şikâyet edilen kişi sizin yaptığınızı öğrenirse, size zarar vermek için fırsat kollar. polis de bir şey yapmaz, ''böyle küçük şeyler için bizi çağırmayın, aranızda halledin'' der. yani orman kanunlarına mecbur bırakır sizi. ''kol kırılır, yen içinde kalır'' yani... bu anlayışa göre o apartman bir ''community''dir, kendi işini kendisi çözmelidir falan.

    işte bunlar hep toplumumuzdaki bu kadim sevgi anlayışının kapitalist dönemde çalışmamasıyla alâkalı. insanımızın arasında saygı, medenî kayıtsızlık hali hiçbir zaman olmadığı gibi, sevgi de tükenmek üzere.
  • hakkında fikir verici tartışma yazısı şurada:
    http://gazetekarinca.com/…ve-milli-bir-sol-arayisi/
  • ortaklık, birliktelik, ait olma, kabul etme duygularının ortadan kalkmasıdır. çok büyük sorundur.

    ülkenin ilk yıllarına dair en çok sorulan sorudur: nasıl başardılar? o yoklukta işler nasıl yoluna koyuldu?

    toplumun bütünündeki motivasyonla oluyor. heves, çaba, fedakarlık, hepsi düşünsel durumlar. kendini bütünün parçası olarak görmek, bunu anlamlandırmak, daha büyük bir amaca, fikre hizmet ettiğini düşünmek, diğer insanlarla işbirliği yapmak, imkanların çok daha üstünde başarılarla sonuçlanıyor.

    birlikten kuvvet doğar.

    son yıllarda yaşadığımız şey büyük ölçüde zihinsel bir düşüştür. kavramların içinin boşaltılması, suistimaller, kısa vadeli fayda odaklı çözümler bizi bu noktaya getirdi. kendi kendini besleyen olumsuz bir etkileşim var.

    bireyselleşme demek ayrışma demek değil. herkes "değmez" noktasına geldiğinde geri dönmek zor olabilir. dönemsel olarak kayıp nesiller yetiştirme geleneği son bulmalı.
hesabın var mı? giriş yap