• yahu susayim diyorum, şu embesil muhabbetin bir parçası olmayayım diyorum. ama yok arkadaş yine aklı duygusallığının altında kullanılmadan bekleyen kadınlar, burda kendi egosunu şişirmeye devam ediyorlar. cümlenin gelişine bakmıyorlar da, kendilerini ne mutlu edecekse o hadiseyi öne sürüyorlar. yani bir insanın birlikte olduğu tüm adamlar problemliyse nasıl olur da insan burda sorunu birlikte olduğu insanlarda arar ki.

    kadın ruhundaki "ben bu adamı düzeltirim" fetişini anlayamıyorum mirim. malesef ön koşul olarak kendisini birlikte olduğu insandan daha akıllı bulmayı gerektiriyor şu bakış açısı. yani ben harikayım, birlikte olduğum kişi embesil ise, işlemden geçirerek bir şeye benzetebilirim diyor kadın. ama şu küçük mantık kurgusuyla yaşarken, hiç aklına hikayeye yanlış taraftan bakıyor olabileceği gelmiyor yavrumun. ya o adam olduğu halden memnunsa? ya senin gibi erkek tamiri hobisi olan milyonlarca türk kadının varlığından haberdarsa ve bu kozunu saklıyorsa. ya tüm bunlar senin kafanda kurduğun bir ilizyon ise. ya sen aptalın tekiysen ve o adam özgür hayatının tadını çıkaran normal bir birey ise.

    ooo hayatta olmaz değil mi? sen asla aptalın teki olamazsın. fark etmiyor olabilirsin ama tüm o eski erkek arkadaşların halen senin bozuk bulduğun o haldeler ve halen harika hayatları var. sen kendini bu adamların yanında marjinal buluyorken, aslında bilinçaltında yatan ev kızına olan nefretini su yüzüne vuruyorsun. ne kadar uç noktarına dokunursan hayatın, o kadar çevreni saran kavanozu kırabileceğini sanıyorsun. oysa sen bordır layn olduğunu sandığın her anda, özgüven fakiri, ilgi aşığı bir kadındın ne yazık ki. psikolojik bir hastalığın trend olması kadar saçma sapan bir şeyin bu ülke dışında yaşanacağını pek sanmıyorum açıkcası. her canı sıkılan kendini depresyonun az bulunan bir türüne yamayarak ne kadar özel olduğunu bize anlatmaya çalışıyor. gün geçmiyor ki çevremdeki bir kadının depresyon hapı kullandığını öğrenmeyeyim. ne bitmez çileniz varmış amına koyayim yahu.

    bir de sanki o adamları bu kadına zorla veriyorlarmış gibi davranmıyorlar mı resmen delleniyorum. her durumdan kendi marjinalliğinizi, sıradışılığınızı örnekleyen doneler çıkarma çabanızla beni tiksindiriyorsunuz. şunu da belirtmeliyim ki bahsi geçen kadınlara problemli denildiğinde bu laftan haz duyuyorlar. o yüzden sağda solda sürekli "ben hastayım", "ben manyağım", "ben biraz uçlarda yaşamayı seviyorum" gibi siktiriboktan beyanatlar veren kadınlar görüyoruz. halbuki burada bahsettiğim problemli olma durumu hiç de öyle övünülecek bir olay değil. bildiğin ajdar problemliliği. yani eğer bu söylediklerimden sonra hala "kiki aynı beni anlatıyor" diyorsan. senin kafanı sikiyim.

    -ehehe ben arıza paratoneriyim şekerim.
    -sen bence marjinal olma meraklısı amcık ağızlının tekisin!

    -ehue ben sik burcuyum ya ondan beni buluyor arızalar
    -güneş sistemi senin götüne kaçsın orospu.

    oldu mu yarrağım.

    (bkz: bir erkeği adam edip başkasına kaptırmak)
    #13624933
  • her insanın içinde farklı uçlar gizli; problemli, bunalımlı, kompleksli, soğuk, pislik, odun, evlerden ırak haller... eğlenceli, esprili, hoşsohbet, efendi, nazik, romantik, yardımsever, her eve lazım haller...

    bu bağlamda bir kadın tüm ilişkilerinde problemli erkekleri bulduğundan yakınırsa "bi sen normalsin" cevabı yapıştırılmalıdır kendisine.

    henüz mevzuyu çakamamıştır o... asıl mevzu şudur ki:

    aşk meşk ilişkileri, arkadaşlık ilişkileri, özetle tüm ilişkilerinde problemli erkekleri bulan kadın yoktur;
    erkeklerin, problemli yönlerini yansıtmaktan çekinmedikleri,
    her daim eğlenceli, esprili, ilgili, hoşsohbet, romantik, nazik, yardımsever, efendi halleriyle sıcak davranmaya, hoş tutmaya çalışmadıkları,
    çoğu zaman problemli, bunalımlı, kompleksli, suskun, soğuk, odun, pislik hallerini sansürsüz sergilemekten kaçınmadıkları,
    beni tanı kızım ben buyum tarzında rahat takıldıkları,
    işleri düşmedikçe arayıp sormadıkları,
    negatif yönlerini kamufle edip pozitif yönlerini ortaya koyarak etkilemeyi düşünmedikleri,
    dert anlatarak, sorun paylaşarak sıkılmaması, bunaltılmaması, ürkütüp kaçırılmaması gereken bir ceylan olarak görmedikleri,
    problem çıkararak, trip atılarak üzülmemesi gereken prenseslerden saymadıkları, pamuklara sarmadıkları,
    özetle önemsemedikleri, hoşlanmadıkları

    kadınlar vardır.

    ha yoktur diyorsan ben biliyorum onuncu köyün yolunu...

    not: işbu entryde problemli erkek; sürekli iş, eş dost, sevgili, eski sevgili, aile, ekonomik durum, yoğunluk, trafik, vırt zırt gibi sorunlardan bahseden ya da bu streslerden dolayı gergin modda takılan erkek olarak ele alınmıştır. en hafifinden en ağırına her türlü psikiyatrik vaka ve illegal işler çeviren tipler konu dışıdır. bunlarla uğraşmak isteyen, bile bile lades diyen kadına da denecek laf yoktur. anlamaz zaten...
  • öncülerinden biri olarak yazıyorum..

    düşünmek lazım.. bu kadının buldukları mı problemli yoksa kendisi mi? zamanında neye tutunamadığından bu çevresini "problem"lerle sarma isteği.. "adam etme" hevesinden mi acaba, yoksa bu gerçekten "sevgi" mi? karşısındakinin "problemli" olduğunu anladığında neden çekip gidemez de iyice yapışır, yoksa gitmek istemez mi? düşünmek lazım.. acaba tüm ilişkilerinde aynı senaryoyu baştan oynaması tesadüf mü? yoksa "normal" bir ilişkiyi hak etmediğini mi düşünür, ya da yürütemeyeceğini?

    gerçekten tüm ilişkilerinde problemli erkekleri bulan kadın mı o, yoksa çok başka biri mi?
  • problemli bir babanın eseridir genellikle.
  • sex and the city'nin bir bölümünde arkadaşlarının zoruyla carry, çok iyi olduğu söylenen bir psikoloğa gider. başlarda dalga geçer hatta psikoloğa baştan "geldim ama terapilerin işe yaradığına inanmıyorum" gibi bişi der. konu carry'nin hep yanlış erkekleri seçmesidir. neyse gelir gider her seferinde ya ondan önce çıkan ya da ondan sonra sırada bekleyen bir adam görür ki bu saçlarını o dönemde yeni kestirmiş ve gayet yakışıklı olmuş bon jovi'dir.

    bunlar karşılaşıp selamlaşırken falan nasıl olduysa bişiler içmeye mi ne gidiyorlardı unuttum, sonunda kendilerini sevişirken bulurlar. sevişme biter carry yatakta merak eder "sen niye gidiyorsun terapiye, sorunun ne" diye sorar. bon jovi de "birlikte olup seviştiğim kadınları bir daha görmek istemiyorum, ya sen?" der, carry de tipik "oh my got" ifadesiylen "ben de hep yanlış erkekleri seçiyorum" der.

    böyle bişi işte..
  • sebep: şema kimyası dır.

    kendisinde olan örüntüden dolayı sürekli aynı karakter örüntüsüne sahip kişilere doğru çekilmektedir ve onları kendine çekmektedir. terk edilme şeması, bağımlılık şeması, duygusal yoksunluk şeması, kusurluluk şeması, boyun eğicilik şeması, kuşkuculuk ve kötüye kullanılma şeması vs. genellikle benmerkezci, soğuk ve mesafeli partnerlere doğru çekilmeye sebep şemalardan bazılarıdır. bu psikolojik şemalar piç erkeklerin ekmek yeme sebebidir.
  • bir arkadaşım vardı, güzel diye bilinirdi. güzeldi ama hani öyle afet falan diildi. tuhaftır hep onun ilginç aşk hikayelerini dinledik. dinlemekle kalmadık, gördük. çevresindeki arkadaşlıkları bozmalar, ardından bayılanlar, intihar girişiminde bulunanlar, psikiyatriste gidenler falan falan... hatta bi keresinde, bir istanbul masalı mı neydi adı, o diziyi izliyoruz. 'ne aptalca bi dizi, abi-kardeş aynı kıza aşık.' diyip gülmüştü de cevap vermiştik: ya sorma, senin abi-kardeş-kanka üçlün kadar diil, kesin saçma!
    ama ilginçtir, o çevresindeki bu kadar erkeğe rağmen, gidip bir tek kez konuştuğu/görüştüğü bir adama aşık oldu, üniversite hayatı o adamı sevmekle geçti. arada, adamın arkadaşı olan bi iki kişiyle ilişki yaşadı, yine de onun adını sayıklayarak. ne yorum yapabiliyorduk, ne akıl verebiliyorduk. sonra bir gün, bununla ilgili konuştuk onla. bize dedi ki: beni sevgileriyle boğuyorlar, sıkıldım, bunu istemiyorum.
    şımarıklık gibi di mi? değildi aslında. hani tanıyorum, hala hayatımda olan biridir. şımarıktır ama insanlara zarar vermekten de aynı ölçüde kaçınır, sanırım yaşadıklarının da etkisi. garip olan şu ki, o lafı söyledikten sonra, bir daha hiç onu gerçekten seven ya da düzgün diye tabir edebileceğimiz bir erkek girmedi hayatına. nerde günlük ilişki, nerde sonu olmayacak ilişki, hep onlara daldı. sanırım bilinçaltı bir tercih yaptı ve onu uyguladı. kendisini sevdiğini farkettiği erkeklerden uzaklaştı, diğerlerini elde etmeye çabaladı, olmadı. bu saçmalık içinde de devam ediyor.
    insan doğası çok tuhaf; tercihler var, bizim şans olarak gördüğümüz çoğu şey de aslında bu tercihlerin eyleme dökülmüş hali. o tercihler de kişinin yaşadıklarının bir sonucu. hep kazanıp da kazandıklarının aslında kendisine zarar verdiğini gören kişi, vazgeçme eğiliminde bulunabiliyor. şimdi bu, ilişkilerinde hep problemli erkekleri bulan kadın da aslında, alt metninde yatan sorunlar sonucunda o tercihi yapıyor. hepsi benim arkadaşım gibi diil biliyorum, ama mutlaka derinlerde bi yerlerde, temizlenmesi gereken tortuları var.
  • problemli bir babası vardır.
  • çengel bulmacada şifreyi çözdükten sonra bulmacadan sıkılır.
  • çok klişe olacak ama yaşadıklarından ders almayan, gerçekleri göz ardı edip, biraz duygusallığı daha çok ihtiraslarının peşinde koşan kadın.
    kimisi efendi adam yerine piç adam tercihi der, kimisi serserilerle evlenip mutsuz olan der vs. bunlar kısmen doğru olsa da kazın ayağı başka.
    öğrencilik yıllarında hepimiz, çözüm yolundan emin olduğumuz bir soruda ne kadar uğraşırsak uğraşalım, gerçek sonuca ulaşamadığımız, hep doğru sandığımız yolu tekrar uyguladığımızda yine başarısız olduğumuz, bunu defalarca tekrar ettirerek kısır bir döngüye saplandığımız olmuştur. şimdi diyeceksiniz bu hayat, soru değil diye... hayat hiç bir şeye benzemez fakat herşeyi içinde barındırır. hayat farklıdır ama sen genelde aynısın. aynı olduğun için de hep aynı hataya düşersin, gözlerin kapalı egon tavan olduğu için. bazen değişim esastır, aynı şeyleri uygulamak kısır döngüdür. eğer bunu anlarsan, bu soruyu sormazsın kendine.
hesabın var mı? giriş yap