• az önce pudding shop ve babamın ordaki maceraları hakkında entry girende, aklıma geldi ki ben bu turist rehberleri hakkında örnek, tanım ne gerekiyorsa verebilirim. veririm evet, babam rehber benim. pek tanım olmadı gerçi bu, cümle içinde kullandım sayın siz. ben de, rehberliğin inceliklerini anlatmaya başlıyayım şöyle.

    evveliyatla turist rehberi olmak, peygamber sabrı ister. turist eğlenmeye, dinlenmeye ve öğrnemeye gelir. talepleri bitmek bilmeyen varlıktır gezi esnasında. tur otobüsünde klima çalışmadıysa, turistler odalarını beyenmediyse, halıcıda pazarlıkta sorun çıktıysa, grupla gidilen lokantada yemekten kıl çıktıysa bunları çözmek, bizzat rehberin görevidir.

    sonrasında muhabbet şinas olmak lazım gelir rehber olabilmek için. öyle boş, öyle geyik değil elbet. ülkeni, kültürünü, ülkende yaşamış olan diğer medeniyetleri , tarihleri, mimariyi, mitolojiyi çok iyi bileceksin. bilmek de yetmiyor, unutuyor insan. koskoca anadoluda her yer ören yeri, her yer medeniyet bilader. sürekli okuyacaksın, sürekli bilgini tazeliyeceksin. bir de sürekli bunun muhabbetini yapabilmek için, çok seveceksin işini. insanlarla muhabbet etmeyi, ülkeni tanıtmayı, güler yüzlü olmayı seveceksin.

    turist rehberi dediğin yürür. yılın altı ayı yürür bu millet. çat olymposa çık, çat sümela manastırından in, orda höyük, burda antik tiyatro derken, ayağına üşenmemesi gerekir rehber olacak insanın. ha yürürken de, 20 kişilik gurubunu, dagda kırda bırakmamaya, kapalıçarşıda kemeraltında kaybetmeye dikkat edeceksin. kemeraltı değince bakın hemen bi anım geldi aklıma. anlatayım müsade buyurun.

    ben 11 yaşında olmalıyım. babam, çeşme sakız adası ndan turları alıyor, günübirlik, izmir, kadifekale, kemeraltı gezdirip, akşamına yine sakıza yolluyor. bir gün dedi ki, "kızım sen de gel, ingilizcene de pratik olur hem". anadolu liseliyiz ya, havamızdan geçilmiyor. "peki" dedim. aldık turu izmire gidiyoruz. yolda babam tur otobüsünün önüne konuşlanıp, eline mikrofonu alıp anlatıyor. işte kadifekalede çantanıza filan dikkat edin, illaki tuvalete gircekseniz, bizim tuvaletler sizinkilere benzemeyebilir, bir yere dokumayın, deliği tutturun, falan da filan. ben de heyecan içinde dinliyorum. pür neşe. akabinde kadifekaleden sonra, kemeraltına gittik grupla, eli hep havada, elinde de kırmızı bir dosya tutan babam, grubu dolaştırıken o kalabalıkta tekini kaybetmiyor ya, ben artık, babamın süpermen olduğuna kanaat ediyorum. "vay be!" diyorum içimden. sonra babam tuttu beni, o sırada kızlarağası hanının oralarda işportacılar ve hacıyağı satıcılarının arasında cami avlusu gibi bir yerdeyiz. "kızım" dedi, "sen şöyle gölgede otur soluklan, ben grubu halıcıya bırakıcam, sonra gelir seni alırım beraber döner yemeğe gideriz". bu arada kemeraltının döneri de pek meşhurdur, giden bi tatsın, herneyse. "peki" dedim, oturdum. babayı bekliyorum ben. on dakka, yirmi dakka, yarım saat, bi saat. babam yok. hafiften ağlamaklı oldum tabi. işportacı amcalar gerçi çok iyi davranıyor, "su ister misin?" diye soran oluyor ama, küçükten yabancılarla konuşmamak üzerine bir eğitilişimiz var. yiğitliğe de bok sürdürüp, babamı kaybettim diye ağlaşamıyorum. neyse, bir saat geçtikten sonra kalktım. az dolandım. hiç unutmam, kızlarağası hanının avlusunda, babam, halıcı, gümüşçü esnafla kurulmuş, türk kahvesini içiyor. "aa yanılgı, sen burda mıydın?" diye sormaz mı bi de!!? elin ecnebi turistinin bi tanesini unutmayan, kaybetmeyen babam, kendi öz kızını unutmuş, gitmiş dönerini de yemiş. oh mis. bi kere de boluda otlede unuttu annemle bizi. böyle bu adam işte. neyse.

    dediğim gibi dostlar, canlar. rehberlik zor iştir. nezaket ister, bilgi ister, ilgi ister, güleryüz ve çaba ister. ister oğlu ister yani. kebaptan turist kızları götürmek değildir turist rehberliği yapmak. ayrıca babam yapmaz öyle şey. yaptıysada vebali boynuna artık. bu yaştan sonra boğazına mı yapışayım adamın?
  • 21 şubat profesyonel turist rehberlerinin günü olarak kutlanır.
  • boku çıkmış meslek olup, neresinden tutarsanız elinizde kalır. kutsal bir meslek olması ise, işin düşündürücü yanıdır...
    turist rehberliği, kalburüstü tanımlayabileceğimiz çoğu meslekten daha zordur. turizm sektöründe çeşit çeşit insanlarla tek bir ortak duygu paylaşabilmek ve hepsine aynı standartta hizmet vermeyi gerektirir. bunun yanında mukemmelik derecesinde komuta ve olaya hakim olma yetisi gerektirir. yani her kokartı olan ''ben müze anlatabılıyorum'' diyip rehberlik yapamaz... yapmaya kalksa dahi ilk ve son turu veya hizmeti olur.
    dışarıdan bakıldığı zaman acentalar tarafından haklarının yenildiği zannedilse de, kendi haklarını 3-5 kuruşa satan rehberlerin sayısı azımsanacak gibi değildir. (!!!?)
  • aslında, sadece kentin tarihi ve turistik yerlerini gezdirmekle mükellef değil, aynı zamanda topyekun manada bir "yaşam rehberi" olma hasletlerini de haiz olması gereken şahsiyet...
  • lisansa(kokart) sahip olması gereken/beklenen iş dalı
    (bkz: lisanslı rehber)
  • yeminli tercüman olduğunuzu söyleyince insanların, yaptığınızı zannettiği iş.
  • değişen turizm mevzuatı ile profesyonel turist rehberliği kurslarında beş ile yedi ay arası eğitim alması gereken, eğitim sonrasında da en az otuz günlük yurtiçi gezisine çıkılması gereken meslektir. bu gezi sonrası meslek dillerinden sınav olurlar ve kokart lisanslarına ulaşırlar. bunun dışında üniversitelerin turist rehberliği bölümlerinde iki veya dört yıl okuduktan sonra, mezun olurlar. mezuniyet ve türkiye gezisini bitirip kpds sınavına girerek yetmiş puan alarak kokartlarına sahip olurlar. turizm bakanlığının eğitim süresi, işlenen dersler kesinlikle yüzeysel kaldığı için, kendisini çok iyi yetiştirmek zorunda kalan meslektir. ömrünü, tarih, kültür, sanat tarihi, arkeoloji ve mimarlık gibi uzmanlık gerektiren dallarda okuma, araştırma ve öğrenmeye adamasında fayda vardır...yoksa aksi takdirde, oldukça sallama bilgilerle hareket edilir.
    (bkz: turist rehberi palavraları)
  • musterilerinin guvenli bir seyahat gecirmesi ve mutlu olmasi icin didinen asil insan.
    http://www.pikniktube.com/…81bdf917429baba517ade42f
  • karşılıklı birbirimizin mesleğine bok atma sekansı sırasında ravioli kişisinin söylediğine göre,

    "öyle tekne tepelerinde 'şu karşıda gördüğünüz bilmemne prensesinin bekaretini verdiği kale' " diye anlatan insanlar grubu
hesabın var mı? giriş yap