• zorunlu askerlik yerine zorunlu vatani hizmet getirilse? olmaz mı?

    askerlik artık meslek haline gelse?

    biz de ne zorluklar yaşadıklarını duyduklarımızdan öğrensek sadece?
    doktorlarla empati kurmak için açık kalp ameliyatı yapmamıza,
    avukatlarla empati kurmak için 3 celse mahkeme yüzü görmemize gerek olmadığı gibi askerle empati kurmak için elimize tüfek alıp dağlara tırmanmasak?

    olmaz değil mi?

    neden olmaz?
    ben şahsen elime tüfek de versen birini öldüremem. sen buna korkaklık dersin. ben doğuştan gelen eksiklik... (hadi kırmayayım seni)

    askerlik de bir beceri işi değil mi? silah kullanabilmek falan?
    benim gibi yeteneksiz korkak sümsüğü sırf empati kurayım sırf boğazdaki yalımızdan?, son model bmw'mizden!! uzaklaşayım gerçek hayat şartlarını göreyim diye mi istiyorsun ille de askere?

    ne güzel söylüyorsun bak, garibanların dünyayı görme şansı yok onlarla beraber askere gideceksin burnun sürtecek...
    ben mi öleceğim peki vatan uğruna güzel kardeşim? sen mi? yoksa o gariban mı?

    gönül rahatlığıyla "yeri geldiğinde üçümüzden biri, %33.333334 olasılık var" diyebiliyorsan getir öpeyim o mübarek ellerini.

    türkiye'nin kaç kilometrelik sınır hududunda askeri tehtit var? askerlerin yüzde kaçı oralarda konuşlanmış?
    trakya'nın göbeğinde 17.000 nüfuslu kasabamda 5 farklı noktada askeri birliğe gerek var mı sence? bulgarlar gelip çiğ çiğ yiyecek mi bizi?

    ortada bir terör sorunu vardı da 1 aylık eğitimle ana kuzularını dağ başına diktin de çözüldü mü o terör sorunu?

    vatandaş olarak askeriyeye ne soru hakkımız var bizim?
    askere karşı ne gibi hukuki haklarımız var?

    vatan görevindeyken dayak yesek, eğitim zayiatı olsak, zorunlu askerlik uzasa, hatta 10 yıl olsa ya da kısalsa...

    bize soran mı var?
    hakkımızı arayacağımız bir yer mi var?

    hadi o kadar şikayetçi oldum çözümü de sunayım kendimce;

    zorunlu vatani hizmet. herkes bu ülke için 6 ay, 12 ay neyse basit bir silah eğitiminden sonra (ola ki savaş çıkar diye, nerden çıkacaksa) kendi işini, işi yoksa elinden ne geliyorsa onu; karın tokluğuna yapsın. ödensin bu vatan borcu...

    askerlik kutsal da doktorluk, hakimlik, öğretmenlik, çöpçülük, maden işçiliği boru mu? herkes elinden ne geliyorsa katılımda bulunsun ben seve seve işimi de yaparım taş da taşırım...

    not: bana ne dersen de sorosçu, liboşçu deme sözlükçü kardeşim. çok zorlarsan ulusalcı bile sayılabilirim.
  • yakın bir gelecekte gerçekleşmesi mümkün olmayan hadise.

    zaten kamu hizmetinde çalışan devlet memurlarının bile işinden gücünden alınıp patates soydurulduğu, yerden izmarit toplattırıldığı, azarlandığı hatta dayak yediği; sivil hayatta öğretmen, kaymakam, öğretim görevlisi, mali müşavir, avukatlık gibi uzun bir eğitim ve emek sonucu edinilen meslekleri icra eden insanların doğru dürüst okuma yazma bile bilmeyen bir uzman çavuş` : bizzat şahidimtarafından adam edilmeye : adam etmek` çalışıldığı bir yapı var ortada.

    hatta hali hazırda iç güvenlikten sorumlu olan polisler bile askerlik yapıyor; nedenini hiç düşündünüz mü? ister kaymakam ol ister doçent, ister savcı ol ister öğretmen, simitçi ol, boyacı ol, marangoz ol, komiser ol, işçi ol, memur ol ne olursan ol senin de amirin benim, sike sike benim emrim altına gireceksin demektir bu.

    sanki bizim generaller bilmiyor mu, profesyonel ordunun şu ankinden kat be kat daha güçlü ve etkili olacağını, bilmiyorlar mı nato'nun en büyük ikinci kara gücünün sağını solunu bile doğru dürüst bilmeyen, pisuvara sıçan cahil erlerden oluştuğunu; ama profesyonel orduya geçersek, havuz başında kim havlu tutacak onlara, kim karılarının şoförlüğünü yapacak, kim bedavadan garsonluk yapacak, kime boyatacaklar postallarını?

    tüm demokratik ülkelerde devletin bir ordusu vardır` : hatta`` : ordusu olmayan ülkeler`` : bile`* türkiye'de ise ordunun bir devleti vardır. bu zihniyet değişmediği sürece de zorunlu askerlik falan kalkmaz.
  • zorunlu askerlik herhangi bir konuda fırsat değildir ve bunun bir eğitim süreci olduğunu düşünmek insanları pavlov'un köpeği yerine koymaktan öte bir nane de değildir.

    insanların memleket görmeleri için çeşitli araçlar vardır. otobüse binilebilir, uçak da bir seçenektir, ab'ye girilerek serbest dolaşım hürriyeti kazanılabilir, hatta interrail ile avrupayı trenle dolaşabilirsiniz.

    zorunlu askerliğin insaflı bir ordu yarattığı da bir şehir hurafesidir. zorunlu askerliğin olmadığı ülkelerde ordu mensupları çeşitli zaman dilimleri ile istihdam edilir, çeşitli mesleki haklara sahiptirler ve yüksek ücretli bir iş imkanı olduğu için sermaye sağlamak amacıyla orduya katılırlar.

    verili koşullarda zorunlu askerliğin faydalı olduğunun iddia edilebilmesi için, elitizm düzeyinde öylesine dehşetengiz bir körlüğe varmak lazımdır ki, darbe ile ülke yönetimine el koymuş bir ordunun çıkardığı kanunlarla demokratik bir toplum oluşabileceğine inanabilesiniz.

    "ben antimilitarist yetiştim, elime silah almamaya yemin ettim, vicdani retçiyim" diyen bireyler için ise bütün avrupa'da bir tek türkiye'de vahşice ve insafsızca tanınmayan vicdani ret hakkını, vatan haini yaftası yeme, askeri mahkemede yargılanma, sivil ölüme mahkum edilme gibi durumlara rağmen kullanırlar. bu konuda insan olmaktan gelen haklarını arayanların kimseye kahramanlık taslamak gibi bir derdi olduğunu sanmıyorum.
  • demokratik ülkelerde bu konuda söz söylecek kurum silahlı kuvvetler değil meclistir.

    akademik eğitim almış komutanlar ülkenin savunma ihtiyaçlarına göre asker talebini sunarlar. bu askerlerin hangi yöntemle sağlanacağını ise meclis belirler. asker dediğin de memur gibi bir insan kaynağıdır sonuç olarak.

    bununla ilgili sınav açılabilir, hukuki denetleme mekanizmaları kurulabilir ve asker alımı süreci gayet objektif bir biçimde, manipülasyona yer bırakmayacak biçimde belirlenebilir.

    yani zorunlu askerliğin kaldırılması istemi gayet meşrudur ve aslen zorunlu tarif edilmiş bir işin angarya olma niteliğine karşıdır.
    ben bunun türkiye'de uygulanması konusunda önyargılar ve ezbercilik dışında bir engel göremiyorum. uygulayan ülkelerin batıp çıktığı filan da yok valla.
    ülkede 58 kardeş bir kaşığı paylaşan çocuklar için bir iş alternatifi olarak mevcudiyetini koruyacaktır.
  • zorunlu askerliğin kaldırılması bugünün şartlarında pek de olası görünmüyor:

    1- bedava işgücü*: atıl durumda bile olsa elinizde farklı uzmanlığı olan ya da düz işçi diye tabir edebileceğimiz yüzbinlerce eleman bulundurmak, bu ciddi bir lüks ve kimse bundan kolay kolay vazgeçmez. hele hele maliyetini karşılamakta zorlanmıyorsanız, ki ordunun finansal kaynak açısından türkiye'nin en şanslı kurumlarından biri (belki de en şanslısı) olduğunu biliyoruz.

    2- "devlet"in gücünü bireye hissettirme ihtiyacı: birileri bunu "devletin herkese eşit mesafede duruşu" olarak savunsa da, "adalet" kisvesi altına sokmaya çalışsa da, aslolan, bireyselliği hiçe sayan ve topluluk psikolojisi ile yaşamayı öğrenmiş tek tip vatandaş oluşturma arzusudur. örgün eğitim vermeyi beceremediğiniz birtakım vatandaşlarınıza ulaşma motivasyonu da bunun bir diğer bahanesidir. *

    3- toplumu şekillendirme aracı: gündelik hayatın sivri yanlarını törpülemek için kullanılıyor askerlik adeta, "anarşik mi? askerde burnu sürtülür", "dinci mi? askere gitsin de görsün dünya nasıl işliyor", "ana kuzusu? asker dönüşü 'erkek' olur", "hastalık hastası? 80 kişilik koğuşta hijyen endişesi mi kalır?"...

    ayrıca bırakın askerliği kaldırmayı, belli şartlarda hafifletilmesine bile engel olmak için bin tane bahane sıralanıyor. (bkz: terör bitmeden bedelli imkansız)
  • gelişmiş bir ülke olmak için zorunludur.

    şimdi her yazılanı okumaya üşendim, zaten zorunlu askerliği savunanlar temcit pilavı gibi bik bik aynı hurafeleri tekrarlıyorlar...

    türkiye'de insanların eşit olmadığı, ülkenin doğusu ve batısı, dolayısıyla toplum kesimleri arasında uçurumların olduğu gerçek. bu zaten türkiye'nin gelişmiş bir ülke olmamasının sonucu. "askeriye işte bütün bu insanları aynı seviyede hizaya sokuyor, zenginin de fakirin de burnunu sürtüyor. hem ülkenin güvenliği için her vatan evladının görevidir" mantığını sittin senedir anlamış değilim. durumu senden daha iyi diye aynı ülke vatandaşının burnunun sürtülmesini istemek ne demek yahu, bu mu vatanseverlik?

    türkiye de bozuk gelir dağılımı, sosyal dengesizlikler varsa bunun çözümü işini bilen yöneticilerin, halkını seven, ülkeyi geliştirmek isteyen politikacıların ve eğitimli vatandaşların çabalarından geçer. ama bunu sağlayacak kurumlar ne yazık ki aksak ve tekleyerek işliyor. eğer şu an türkiye'de ordu diğer bütün kurumlardan daha iyi durumdaysa bu askeriyenin mükemmel olduğundan değil, askeriyeye haddinden fazla değer verilip ülkenin geri kalanının ihmal edilmesindendir.

    türkiye'nin jeopolitik konumu üzerine ahkam kesmeye gerek yok. ülkenin cidden modern ve güçlü bir orduya ihtiyacı var, bu konuda tartışmak bile yersiz. ama şu an uygulanan zorunlu askerlik ülkeyi korumaktan uzak, hantal bir orduya sebep olmakta. bu neresinden bakarsanız bakın hem insan gücü hem de maddi kaynak israfıdır (inançlı biri olsam günahtır diyeceğim). ailesinin yarısı ordu kökenli bir aileden geldiğim, hayatımın büyük kısmı askerlerin arasında geçtiği için türkiye'de ordu ne demek, ne durumda gayet iyi biliyorum. ordu önemli fakat fonksiyonel ve iyi bir ordu, büyük ama hantal, kaynak israfına yol açan bir ordudan daha önemlidir.

    türkiye'de bu gün askeriye kavramı sadece otoriter bir gücün emri altında hazır duran, birey olma mantığından uzak insanların yetiştirilmesi amacını güdüyor. o yüzden ki ne zaman türkiye'nin geleceğini, güvenliğini ilgilendiren bir durum söz konusu olsa papağan gibi, "ordu gelir bizi kurtarır nasıl olsa" diyen bir halk mevcut. ordu da gücünü bundan alıyor zaten. daha kendi kendini kurtarmayı bilmeyen bir halk köledir başka bir şey değil.

    illa dış mihrakların kölesi olmanıza lüzum yok, bazen kendi yarattığınız kurumların da kölesi olabiliyorsunuz böyle.
  • zorunlu askerliğin 10-20 sene içinde kalkacağını söylerken, neden kalkması gerektiğine yoğunlaşmışız. bu gereklilikler hem halk, hem de ordunun kurmay sınıfı tarafından görüleceği için kalkacaktır da denebilir tabii.

    daha önemlisi, marksvari bir tarihsel gereklilik olarak 10-20 yıl içinde bunun gerçekleşecek olması:
    i. halkın daha bilinçli olması: teknoloji, iletişim vb.
    ii.ülkelerarası serbest dolaşımın artması. yurtdışına gidip gelmemenin ya da bedelli askerlik yapanların sayısının artması.
    iii. ülkelerarası ilişkiler arttıkça, bizim ordunun şu anki hantal yapısı daha çok göze batacak.
    iv. generallerin gittikçe benzer sebeplerden bilinçlenecek ve emirleri altında profesyonel askerleri görmek isteyecek olmaları. askerlikte rütbe alma otomatik olmaktan çıkacak bir zaman, asker de bu atıl 100küsur general, binlerce albaya sahip olmaktansa, daha çekirdek, daha profesyonel bir kimliğe bürünecek.

    antitez olarak, zorunlu askerliğin kalkması yönündeki en büyük engel de şudur: türkiye'deki sistem otomatik olarak gereğinden çok miktarda subay (ki garanti meslek olarak da geçer literatürde, teğme girersiniz, suya sabuna dokunmazsanız albay olarak çıkarsınız) üretmektedir, ve bu sayıdaki subayın gerekli olabilmesi için 500bin kişilik bir ordu şarttır. olay dönüp dolaşıp sınıf kavramına mı geldi, bana mı öyle geldi?
  • türkiye'nin barışçıl ve demokratik bir ülke olması için başlıca gerekliliklerden biri olduğunu düşündüğüm karar.

    zorunlu askerliğin olmadığı bazı ülkelerin listesine şuradan ulaşabilirsiniz (bkz: #6492735)
    yok üşenirim derseniz orada verilen link de şöyle:
    http://www.c3.hu/~farkashe/english/countries.htm

    terör filan diye gelmeyin bana; listede birleşik krallık bile var.
  • mümkünatı yoktur.

    ağzımıza dolanmış bi “psikolojik savaş” kavramı var ama bu kavramı psikolojik savaşla alakası olmayan şeyler için kullanıyoruz hep. oysa psikolojik savaş iki ana (iki de alt) amaç içerir,

    1 – düşmanın moralini bozmak
    2 – kendi askerinin moralini yükseltmek
    1 a – düşmanın savaşma azmini kırmak
    2 a – kendi askerinin savaşma azmini arttırmak

    zorunlu askerlik, 2 a’da anlattığım alt amaca hizmet eder. şöyle ki,

    savaşla alakası olmayan herhangi bi genci (misal istanbul’da yaşayan, okuyan, kariyer planları yapan bi genci) alıp doğuya ölümüne gönderirsin, o çocuk öldüğünde de onun ölümü üstüne ajitasyon yapar, onun ölümünün tek sorumlusunun onu öldüren kurşunu sıkan adam olduğuna insanları inandırır, onların acısını kullanır ve onun yerini dolduracak yenisini –neredeyse hiç zorlamadan- çıkarırsın.

    yok eğer profesyonel orduya geçersen o zaman ölen askerin üstünden bu kadar güçlü bi ajitasyon yapamayabilirsin. çünkü o zaman ölen çocuklar oraya kendi rızalarıyla gitmiş olacaklardır (bu iş böyle olmaz, yine zorunluluklar girer denkleme ama halk nezdinde böyle algılanır) ve bu yüzden o çocukların ölümü halkta istediğin etkiyi yaratmayabilir.

    yul bryner’ın oynadığı viva zapata filminde zapata’nın bi köye, o köyü basan askerlerden kurtarmak için müdahale etmesi gerekir. o sırada köyde darağaçları kurulmuş ve köyün muhalif ileri gelenleri asılmak üzeredir. zapata müdahale edip o insanları asılmaktan kurtarmak yerine asılmalarını bekler. infazlar gerçekleştikten sonra baskın yapar ve askerleri püskürtür. robert mitchum’ın oynadığı amerikalı karakter zapata’ya neden öncesinde saldırmadığını sorar, zapata şey der, “idamlardan önce saldırsaydım tüm köyün desteğini alamayabilirdim, ama şimdi bütün köy benim tarafımda”..

    zorunlu askerlik türkiye’nin her tarafında her ailede çocuklarının ölümüyle sarsılan aileler yaratır ve o ailelerin çocuklarının ölümü için hissettikleri acı savaşın devam edebilmesi için kullanılır. o aileler çocuklarını savaşa gönderenlere kızmaz, bunu akıl edemezler.. arada biri çıkar vatan sağolsun demiyorum derse zaten aforoz edilir ama bin tanesinde biri çıkar taş çatlasın.

    vicdani ret hakkını kullananlara yapılan işkence hiç hasıraltı edilmez mesela. bu işkence elden geldiğince aleni yapılır ki vicdani ret yapmak isteyen muhtemel gençlerin gözü korksun. diğer her türlü hak ihlallerinin üstü kapatılmaya çalışılırken vicdani retçilerin gördükleri işkencelerin medyada hiç sansürlenmediğini hatırlayın.

    zorunlu askerlik savaş için şarttır. savaşı bitirmek istemeyenler başta olduğu sürece de zorunlu askerlik kalkmayacaktır. yani (eğer dışarıdan bi gelişme olmazsa) önümüzdeki en az elli sene böyle geçecektir emin olun..
  • "kirli" bir savaş anlamına gelen ve bunu bülent ersoy'un da cesaretle ekrandan canlı yayından açıkladığı zorunlu askerliğin kaldırılması; onun toplumsal meşruiyetinin sorgulanmasının tüm egemen strateji ve tahakküm biçimlerinin arasından onurlu bir şekilde sızıp topluma hakim olmasıyla gerçekleşecek..

    son yıllarda bu "farkındalık"a dair çok önemli gelişmeler yaşandı. pkk'lı olarak lanse edilmelerine rağmen "hakkımızı helal etmiyoruz" diyen şehit anneleri, vicdani retçilerin görünür olmaları, kitaplar, yayınlar, sivil hareketler ve en son taraf gazetesinin cesur yayın çizgisi.

    genelkurmay, iyice köşeye sıkıştı. artık mesela, kendisi golf oynarken emir erlerini ölüme yollayan komutanları, erlerine ceza için pimi çekilmiş bomba veren komutanları herkes biliyor. bu, kirli savaşın toplumsal meşruiyetinin sorgulanabilmesine yönelik kamuoyu cesareti yaratıyor.

    kürt açılımında akp tamamen başarısızlıkla, sıfır eylemle bu süreci noktalasa dahi, "kamuoyu" güneydoğu ergenekonu gibi bilgilendirmelerle eskisine göre daha farkında..

    zaten, "asker istese pkk'yı hemen bitirir, bitirmek istemiyor" gibi derinlerde bir toplumsal algı vardı. şimdi bu kaşımalarla, "profesyonel ordu olsa ya adam 2 aylık eğitimle savaşıyor", "alternatif kamu hizmeti olarak mesela doğuda öğretmen olarak yapsam ya vatan hizmetimi" diyenler artıyor.

    yani "kamuoyu" önemli idi. toplumla temas etmeden bir "dönüşüm" yaratamazdınız. bazı sosyalist dostlarımız, büyük ölçüde taraf gazetesinin etkilediği ve bilgilendirdiği kamuoyu gerçeğinin "en güvenilir kurum ordu" algısını çok sağlam darbelerle sarstığını anlamak istemiyor. çünkü sadece taraf'ta kalan bir "bilgi akışı"ndan bahsetmiyoruz. aynı zamanda merkez medyaya ve dolayısıyla geniş kitlelere yayılan bir "farkındalık" bu.

    tabii genelkurmay da boş durmayacak, devamlı "manevra" yapacak. tıpkı "bir kaç aylık eğitimle askerler pkk ile savaştırılıyor" haberlerinden sonra hemen "komando" ziyareti düzenleyip askerlerin ne kadar "insanüstü" koşullarda eğitim aldığını göstermesi gibi.. "benim oğlum şehit değil" diyen aile için hürriyet-tsk ortak yapımı" pkk'nın devreye soktuğu çok gizli plan manşeti gibi. "askerlik 1 yıl olacak" söylentisi de böyle bir manevra idi. toplumla yapılacak pazarlıkta elini güçlendirmekti.

    ama taraf'ın dediği gibi geçti o günler cancağızım.

    zorunlu askerlik kalkacak kimse şah değil padişah değil.
hesabın var mı? giriş yap