• şaşırılmaması gereken bir durumdur. ülkenin hali gayet ve tabii vahim halde. 250 kişiye 1 kitap düşüyorsa yaşadığımız vatanda veya okunulan kitaplar piyasa kitaplarıysa önümüzdeki bi kaç yüzyıl boyunca da böyle sürecektir.
  • "suc ve ceza" ile "dokuzuncu hariciye kogusu" kiyasi anlasilmamis. burada bahsedilen zaten katil polisiye olayi degil. zaten her iki kitap bunla alakasi yok. alaka su ki bunalım halini yansitmasi yani yazarin sürekli psikolojik tahlil yapması. her neyse bazisi bağlantı var der bazisi yok der. benim demek istediğim rus yazarların neden bu kadar unlu sorusunun cevabi iyi yada kotu olmalari degil daha çok politiktir. birisi kemal tahir ornegi vermis ki cok dogrudur. rus edebiyatı yayilmaciligina baktığımızda sscb etkisi cok buyuk oranda gorulecektir. her edebiyat dünyasında cok cok iyi yazarlar var ve kiyas yapilamaz ama neden kemal tahir moskova buyuk kitap satis merkezinde yok ama sirinevler köprüsünde tolstoy var sorusunun cevabi 1950'de türkiye nato girmeye ugrasirken sscb avrupada komunist rejimler kurduruyordu. bu nacizane tepitimdir. keza ingiliz edebiyatının meşhur olmasi sebebi ingiliz dilinin dunya dili ile olmasi ile alakali. yada neden victor hugo rusyada bu kadar meşhur cunku fransiz devrimi sonrasi aynı siyasi idoloji rusyaya girdiğinde edebiyati da girdi ve dostoyevski ilk eseri bir hugo tercumesi oldu
  • bu tarz bir karşılaştırma baştan yanlış 1,
    her ülkeden başka bir şey çıkar 2,
    fransız, alman, japon, anglosakson ve latin amerika edebiyatlarından da çıkmadı bu ikili gibisi 3,
    biraz da roman türünün 20. ve 21. yüzyıldaki dönüşümü, kültür endüstrisi ve ülkenin dünya sahnesindeki genel olarak kapladığı alanla alakalı bir durum. bu da 4
  • sait faik , sevgi soysal ve oğuz atay çıktı genç. okumadın galiba. yeter onlar koca dünyaya.
  • bunların hepsi yanlış sulama.

    anadolu'da birçok köyde ekmekle biçmekle uğraşmak istemeyen insanlar, topraklarını birilerine kiraya verirler. öyle ahım şahım beklentileri de yoktur: yılda üç yüz beş yüz lira gelir ya da gelmez.

    toprak, sandığımız kadar kutsal bir şey değildir aslında, toprak beslendiğimiz bir şeydir. (kanla sulayarak kutsallaştırmaya çalışan orospu çocukları olduğunu biliyorum elbette ama onlar başka bir hikayenin konusu.)

    dostlarım, anadolulular! tolstoy ve dostoyevski aynı ülkenin insanları olabilirler ama aynı toprakların insanları değildiler. sandığınızın aksine dindar da değildiler.

    tolstoy güzel bir adamdı, bu yüzden ait olduğu cemaatin prensiplerini benimseyemedi ve dışlandı. denediği şey güzeldi belki ama hayal kırıklığı olmaktan öteye gidemedi. (beni önce bir kuyuya düşürdü, sonra da bıraktı orada.) romanlarına bakarsanız -gençlik de varsa serde- kusursuz bir işçilik görebilirsiniz ama gerçek rusya'yı göremezsiniz.

    dostoyevski'de rusya'yı görebilirsiniz, rusya'ya iliklerine kadar nüfuz edebilirsiniz ama buna da rusya izin vermez.

    "safiyet merakından ayyaşa dönüşenler, nedamet duyma özlemiyle suç işleyenler, masumiyete olan saygıları yüzünden kızları kirletenler, dinin gereği diye tanrıya küfredenler vardır onda." diyor stefan zweig dostoyevski hakkında.

    türkiye'den bir tolstoy çıkabilir belki (nuri bilge ceylan'ı izlerken heyecanlanıyorum) ama dostoyevski çıkması zor.

    toprak, uğrunda ölen varsa vatandır hastalığından kurtulamayacağımızı biliyorum çünkü. kendimizle ya da tanrıyla kavga edemeyecek kadar 'uysalız'. (hiçbir müslüman kendinden gerçekten nefret edemez diyor orhan pamuk sessiz ev'de.) tam da bu yüzden hiçbir zaman kendimiz olamayacağız.

    ölen çocuğunun yasını tutmak ya da kaybını sorgulamak yerine "bugün benim bayramım" diyen babaların olduğu bir coğrafyada edebiyattan -ya da başka herhangi bir şeyden- söz etmek zaten anlamsız. ölümün bu kadar kutsandığı topraklarda yaşamdan söz etmek anlamsız. hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamak, yarın ölecekmiş gibi tapınmak anlamsız. tolstoy'un hezeyanları, dostoyeski'nin heyecanı anlamsız.

    uğrunda ölünmeyecekse vatan olamayacak topraklarını üç kuruşa kiraya veren canım köylülere içelim!
  • yazılmıştır ama, bende yazayım, bre gafil "ince memet" ne.
  • belki de çıktı fakat editörün “ güzel roman ama içine biraz tasavvuf katman lazım” sözünü duyunca kendini içkiye kumara verdi.bir kış günü bankta donmuş cesedini buldular.alternatif senaryolara da açığım.
  • dostoyevski de tolstoy da insana insanı anlattılar.

    burada kime neyi anlatacaksın?
  • başka ülkelerde oğuz atay çıkmaması kadar kötü değildir.
  • (bkz: yaşar kemal)
hesabın var mı? giriş yap