• bir düğüm noktası, parçalanmış siyasal alanı diken, bir araya getiren bir mit. hegemonya tasarımının boş imleyeni. siyasal alanda boy gösteren kimi faillerin kıblesi, rotası, yörüngesi. önünde el pençe divan durdukları hakikat rejiminin kendi içine katlanan telosu. ideolojinin maddi ve kurumlarda cismanileşen bir pratik olduğunun örneği. sosyo-politik alanı tekil bir antagonizmaya ulus ve ulus-olmayan arasındaki antagonizmaya indirgeyen bir ufuk. esas bölünmenin homojen dört başı mamur yekpare, çatırdamaz kendilikler olarak hayali öz’ler (uluslar) arasında yaşandığına iman eden siyasal bir metafiziğin zemini. kitlelerin, siyasal alana girişinin yegane vizesi, asgari makbullük ölçütü, meşruiyet dolayımı. ‘bizatihi siyasallaşma’nın icazet verilmiş formu. siyasetin siyaset-dışı bir kertede çözündürülmesinin ismi. organik birliğin çimentosu. soğuk savaşın altın yumurtlayan tavuğunun (jeo-politik konum) gırtlağı sıkılsa da pazarlama stratejisi üretim merkezlerinin, birliğin harcını karanların her kilidi açan maymuncuğu. bütünlük fantazisi.
  • the tyranny of national interest

    --- spoiler ---

    perhaps we can tolerate the use of “public interest” not to mean, literally, the impossible aggregation of the preferences of all individuals but, in adam smith’s fuzzy way, to refer to a common interest in individual liberty. perhaps. but the concept of national interest cannot be dissociated from the idea that some individuals impose concrete preferences on others—even within a country, as in the case of protectionism. the “national interest” smacks of an unconditional loyalty to one’s nation-state. it seems ordained to some collective or organic interest over and above the individuals’ interests. ın brief, the national interest can have only an authoritarian meaning.

    --- spoiler ---
  • tanimi tam yapilmamis ancak sorgulanmasi tabu olan sartlar ve hedefler toplulugu.
  • devletçilik ilkesinin temeli olan; pratikte yalama yapılmış olan kavram
  • genelde söz konusu ulusun burjuvazisinin ve özelllikle de yönetici elitinin çıkarlarıdır. söz konusu ulus hangi ölçüde koyunlaştırılmışsa bu ulusal çıkar masalı da o ulusta bu yaygınlıkta kabul görür.
  • belli bir milletin tüm bireylerinin ortak çıkarı olduğu savı milletin yekpare bir bütün olduğuna dair hegemonik burjuva sınıfsal söyleminin bir parçasından ibarettir.
    burjuvazi kendi çıkarlarını herkese kabul ettirebilmek için milli menfaat demogojisine başvurmak zorundadır zira iktidar salt baskı üzerinden şekillenmez ideolojik hogemonya temelinde toplumun büyük çoğunluğu "ikna" edilmeksizin burjuva iktidarının devamı mümkün değildir.
    işte milli menfaat palavrası da bu hegemonyanın parçalarından biridir. basit bir örnek vermek gerekirse şu anda nükleer santralin milli menfaatlerimiz açısından gerekli olduğu ve enerji ihtiyacının bununla karşılanacağı propogandası yaygın bir şekilde yapılıyor oysa ki ortada toplumun tamamı için bir menfaat söz konusu olmayıp küresel sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda geri teknolojinin satın alınmasından başka hiçbir anlam taşımayan ticari bir ilişki kurulması amaçlanmaktadır.
    egemen sınıf kendi çıkarını açık bir şekilde ifade etmektense milli menfaat vs... kavramları kullanarak sınıfsal çıkarına toplumsal meşruluk yaratır.
    millet, milli menfaat vs.. kavramlar tartışmaya açıktır. bunlar fransız devriminde feodal sınırlara sığmayan burjuvazinin daha geniş alanda ticaret yapmak amacıyla ulus devleti oluşturarak yarattığı sanal sınırlar üzerinde şekillenmiş kavramlardır.
  • türk mitolojisinde bir tanrı.
  • " ingiliz politikacıların dilinde “ulusal çıkar” “seçkinlerin ya da iktidar partisinin çıkarı” imiş. bizde de benzer bir anlama geliyor; ulusal çıkar, iktidar partisinin ve onun başında bulunduğu rant ekonomisinden pay alanların çıkarından ibaret. yine de bunu fazla dillendirmemek lazım; ulusal çıkara aykırı olabilir."

    ülkü doğanay
    https://www.gazeteduvar.com.tr/…kandirma-sozlugu-2/
  • (bkz: onur öymen)
hesabın var mı? giriş yap