• evet an itibariyle kıymeti bilinmemiş filmlerden. kahramanlık titri üstüne yükselen, kan, vahşet, hamaset, vatanperverlik, şiddet ve didaktizmden beslenen, hollywood mahsulü filmlerin sinemasal yörüngesinden fersah fersah uzak, çarpıcı film.

    uzağa gitmeye gerek yok. mel gibson'un oscar güdümlü hacksaw ridge'ni ve bu filmi yan yana koymak yeterli iki filmin sinemasal, sanatsal değerini anlamak için. aynı zamanda sistem sinemasının binlerce kere kullandığı klişeleri, hiç sıkılmadan, sözde yeni fikir ve hikayelerle, aynı misyon, motivasyonla satmaya çalışmasını izlemek üzücü. üstelik birbirine bu kadar zıt sinemasal geleneklerle ayrılmış ikiyapıtın aynı sene oscar adayı olması da ayrıca büyük bir ironi.

    beri yandan under sandet savaşın o bilinmeyen, görünmeyen yüzünü, her türden tanıdık durum ve olay dışında ele alan, bambaşka bir noktaya parmak basan, bambaşka bir anlatıyı hedefleyen ve bunda başarılı olan bir film.

    amerikalıların milliyetçilik, rasiszm, sonsuz kahramanlık kokan ucuz masallarının karşısında, soysuz politikacıların, iktidarların hiçe saydığı sıradan insanların, çocukların sıradan hikayesi var. her türlü gösterişten, duygusal yükselişten uzak, sakin, sabırlı ve nitelikli bir anlatım.

    savaşın değiştirdiği, dönüştürdüğü insanların çaresizliği, acımasızlığı, duygusal çöküşü, en masum, en saf olanın yitirilişi, aileye, yarınlara, yaşama ve en basit şeylere duyulan özlemin fotoğrafı film.

    özellikle varoluşçuluğa çalan sanat filmlerinin çoklukla kullandığı deniz, sahil imgelerinin böyle bir ölüm-kalım çaresizliği, mecburiyeti içinde resmedilmesi ayrıca takdire şayan. deniz ve kıyı imgelerinin çokluk bir tür yeniden başlama, yolculuğa çıkış, geri dönüş ya da terk ediş anlamı taşıdığı düşünüldüğünde filmin görsel peyzajını buraya konuşlandırması ayrıca manidar. yaşamın ve ölümün kıyısını denize paralel bir manzara ve yaşama çabası (belki de hayatta kalmak) içerisinde eritmek, büyük bir sarsıntı ve patlamanın merkezinde duran varlığın her an ölümle yüz yüze, soluk soluğa olması tüm bunlara rağmen absürt bir iradeyle yaşamı mutlak kılma mecburiyeti. özgürlüğü kavuşmak için mecbur oldukları bir görevi sonlandırma gayreti içerisinde, özgürlüklerine denizle ve kıyıyla çekilen bir setin yarattığı tersinleme içinde umudu korumak.

    oldukça gösterişli sinemasal anlar var filmde. köpeğin topu almaya gittiği sahneden tutun da, ikizlerden birinin mutlak çöküşle yaşam ve ölüme dair o eşssiz tasarrufuna kadar akıllara kazınan o kadar çok sahne, an var ki filmde. üstelik bunların hiçbiri öyle gösterişli savaş sahneleri ve kahramanlık hikayeleri içinde resmedilmiyor. hem bu kadar yaşamın içinde olup, hem savaş denen cehennemin yarattığı yıkım içerisinde böyle sakin bir anlatımla böyle büyük bir gerilim ve kaygı inşa etmek tek kelimeyle başarı. ince ince örülen gerilime, yaşam karşısında yükselen ölüm duygusuna karşı duyulan kayıtsızlığa, kemikleşmiş,duygulardan arınmış bir yaşam mekaniğinin ele geçirdiği bireyin kendine ve başkalarına düşmanlaşmasına dair nefis detaylar var filmde.

    özellikle roland møller'in kayıtsız, duygusuz astsubay kompozisyonu tek kelimeyle muhteşem. çocuklarla kurduğu bağ, düşmanlık, yabancılaşma, emir-komuta, itaat sarmalı arasında gidip gelen bir ruh halini nefis bir oyunla yorumluyor. öfke ve acıma arasındaki dengeyi nefis kuruyor ve filmi sırtlıyor.

    savaş filmi denen türün seyrini değiştirecek kadar güçlü bir anti-savaş filmi under sandet. kesinlikle çok önemli bir film ve zamanla değeri daha çok anlaşılacak olan filmlerden. savaşın farklı bir yüzünü göstermesi bakımından the thin red line 'dan bu yana izlediğim en iyi savaş/karşıtı film. hele ki değerini daha iyi anlamamızı sağlayacak,gösterişli amerikan propagandası hacksaw ridge ile aynı sene oscar adayı olduğu düşünülünce.
  • kaçırılmaması gereken 2. dünya savaşı temalı filmlerden biri. danimarka-almanya ortak yapımı imdb puanı şu an 7.8'dir.
    nazi almanyası vs. gibi konuları işleyip de yahudi ajitasyonuna girmeden çevrilen nadir filmlerden.
  • 2. dünya savaşında alman çocuklarının da zorluklar yaşadığını görmemizi sağlayan film.

    --- spoiler ---

    filmdeki mayın patlamaları öyle etkileyici ki son sahnede geriye kalan alman askerler sınıra 500 m koşarken insan ister istemez patlama olur mu diye düşünüyor.
    --- spoiler ---
  • hacksaw ridge isimli kepaze propaganda filminin prim yaptığı 2016 ödül sezonunda hakkı verilmeyen, 2.dünya savaşı temalı film. ayrıca şu filmi danimarkalıların yapmış olması çok hoş bir detay. üstünü kapatmak yerine olayı tüm gerçekliğiyle anlatmışlar.
  • değeri bilinmeyen filmlerden. izleyin, izlettirin.
  • "savaş yaşlandıkça, askerler gençleşir."

    akıllara kazınan bir diğer ikinci dünya savaşı yapımı olan unsere mütter unsere vater'da geçen bu cümle under sandet vasıtasıyla izleyicinin gözünde daha bir anlam kazanıyor.

    savaşlar sadece çıkar çatışmalarının vücut bulduğu kitlesel düzeyde bir politik aksiyon değildir. aynı zamanda eliyle uzanabildiği tüm insanları etkileyebilen kitlesel bir trajedidir. doğru ile yanlışın, iyi ile kötünün, dost ile düşmanın, masum ile suçlunun birbiri içine karışabildiği bir bataklıktır.

    demişler ya savaş yaşlandıkça askerler gençleşir diye. ikinci dünya savaşı çarpışan taraflar arasında öyle bir yıkım yarattı ki, pek çok ülke eriyip giden ordularını ayakta tutabilmek için silah altına aldıkları çocuk yaştaki gençlerle beslenmek zorunda kaldı. o çocuklar öldü, öldürdü, istismar edildi ve sömürüldü. under sandet işte bu gerçeğin üzerine yoğunlaşan bir hikaye.

    izlenmeli, dünyanın acımasız bir gerçeğini az da olsa idrak edebilmek için. izlenmeli, sadece bir filme değil bir trajediye sinema gözüyle tanık olabilmek için.
  • --- spoiler ---

    düşük bütçeli pırıl pırıl bir savaş filmi. dunkirk'ün bana göre yapamadığı batı avrupa'nın geniş, ince kumlu, beyaz okyanus sahili ambiyansını çok iyi yansıtmış. süresiyle öykünün çok fazla sünmesine müsaade etmemiş, olması gerektiği gibi başlayan, açılan ve kapanan temiz bir senaryosu var. çavuşun kişilik değişimindeki dinamikler belki biraz basit kaçmış olabilir, özelikle ikinci yarısında çocuklara karşı iyice yumuşayacağı, ardından sert bir olayla tekrar sertleşeceği ama finalde son bir babalık yapacağını kolaylıkla tahmin edebiliyorsunuz. ama buna rağmen gözünüzü kırpmadan merakla izliyorsunuz. hele bir de benim gibi aniden patlayabilen nesnelere karşı (balon, top, bomba vs.) fobiniz varsa film sizi sürekli tetikte tutmayı başarıyor. ve bunu patlamaya hazır binlerce mayının olduğu bir ortamda koskoca filmde sadece 4 ya da 5 kez mayın patlatarak yapıyor. çavuş ve çocukların cast'ı da oldukça uygun, hepsi birer tip. çok başarılı fotoğraflar vermişler. izlerken hiç sıkmayan suratları var. olayın vahametine ve kendi doğallığında gelen dramına değinmeye gerek yok, kağıt üzerindeki sinopsisi bile etkilemeye yetiyor.
    --- spoiler ---

    sonuç olarak, ortalamanın epey üzerinde kalan, mis gibi bir avrupa filmi. hafızamdan biraz silinsin, tekrar izlerim ben bunu.
  • sözlükte değeri bilinmeyen bir film. belki bugün oscar'ı alınca dikkatleri çeker. gerçekten etkileyici bir hikaye.
    birileri sizin adınıza karar alıyor ve savaşa, ölüme gitmeye mecbur bırakılıyorsunuz. ardından bu savaş bitiyor ve bu sefer de savaşın sorumlusu, bütün bu pisliğin sebebi sizmişsiniz gibi mayınları temizlemek zorunda bırakılıyorsunuz. ne için peki, tüm bu yaşananların sebebi küçücük çocuklar mı? onların ne suçu var? tek suçları yaşadıkları ülkede yönetimin boktan kararları, bir hiç uğruna gereksiz hırsları ile karar vermeleri. film boyunca küfür ettim, dünya tarihi bugüne kadar diktatörlerin gereksiz hırslarından dolayı milyonlarca masum insan, çocuk, bebek öldü. keşke akıllıların da bu deliler kadar cesareti olsa da dünya daha huzurlu bir yer haline gelse. neyse izleyin filmi ve bir kez daha savaşın ne denli gereksiz bir şey olduğunu görün.
  • "ıı. dünya savaşı'nda almanya'nın yenilgiye uğramasının ardından, mayıs 1945'te bir grup genç alman savaş esiri danimarkalı yetkililer tarafından ülkeye getirilir. görevleri danimarka'nın batı sahilindeki yaklaşık iki milyon kara mayınını temizlemektir... çıplak elleriyle... - film gerçek olaylardan uyarlanmıştır. - "

    http://www.turkcealtyazi.org/…424/under-sandet.html
  • ww2 sonrasında avrupa'da sivil ve askeri yaşam hakkında çekilen filmlerin çoğu kazanan tarafın cephesini anlatıyor. kuzeyliler, almanlar olmasa kaybedenlerin hikayeleri hepten eksik kalacak. eh tarihi kazananlar yazar.

    bu film savaş sonrası danimarka'nın işledigi bir savaş suçunu anlatıyor (fikir babası ingilizler imiş). bırak sinemaya aktarımını, doğru dürüst dökumanını bile bulamadığın bir mevzu. danimarkalı bir araştırmacının yazdığı bir kitap var o kadar.

    işte onca savaş suçu işledikten sonra, almanlara kimsenin merhamet edesi olmamış da bu intikamın kurumsallaşması; suçu, suçla cezalandırmak kısır döngü. hakikaten " savaş insanların içindeki kötülükleri ortaya çıkarıyor." *

    film sinema tarihinde türünün en iyi örneklerinden biri. senaryo, yönetmenlik, oyunculuk... eksiksiz. minimalist bir tutumla bu kadar yoğun duygu aktarımı kuzey sinemasının alamet-i farikası zaten.
hesabın var mı? giriş yap