• günde 450 kilo su kullanan seyyar pilavcı.
    (bkz: 1 ölçek pirince 1,5 ölçek su)
  • imç bloklarının hemen önünde, reşat nuri sahnesinin 100 metre aşağısındaki ışıklarda duran seyyar pilavcıdır. kendisiyle aynı hizada, yolun karşısında ve 200 metre aşağısında bulunan seyyar pilavcılardan on kat daha fazla müşteri barındıran bir pilavcıdır. günün her saati başında bekleşen 8-10 kişi görmek mümkündür. iş çıkış saatlerinde pilav yiyebilmek için 10-15 dakika sıra beklemeniz işten bile değildir.

    sanırım müdavimleri çoktur, zira civardaki üç pilavcının toplamından daha çok müşteriye hizmet vermektedir.
  • malesef iyice tok satıcı moduna bağlamıştır. ayvaz usta sorduğunuz sorulara cevap vermiyor, adamı tersliyor. ayrıca peşin ödeme diye bir mevzu uydurmuşlar ki, adamın pilav yiyeceği kalmıyor. caddenin karşısında bulunan tenha pilavcının hem davranışları insan gibi, hem de pilavı çok daha lezizdir.
  • 2 hafta önce yolum düştü çok canım çekti öğleden sonra 2 gibi gittik arkadaşla buraya. dışarıda seyyar bir pilav arabası vardı, içeriye girdim elemanlar oturuyor dışarıda da ufak bir tadilat vardır. arkadaşla birer taba pilav istedik aramızda geçen diyalog şu şekilde.

    b = ben
    p = pilavcı

    b: selamın aleyküm birer tabak pilav alabilir miyiz
    p: abim vallaha pilav veremiyoruz.
    b: neden
    p: yok abim veremiyoruz
    b: (karşıda pilav tezgahını göstererek) orada tezgahın içinde dolu pilav var 1 tabak koyup veremiyor musunuz şimdi
    p: abim vallahi biz burada elemanız veremiyoruz abim pilav kusurumuza bakma.
    b: peki o zaman.

    bu şekilde ayrıldık hala neden pilav veremediklerini anlamış değilim. tipimizi mi beğenmedi ben anlamadım ki. pilav yemeye layık insanlar değilmiydik, o pilavı hak etmiyormuyduk. çok da canım çekmişti oysa.
  • bu tarz satıcılara normal yemek saatleri dışında ve feci aç gidildiğinden lezzet abartılması gayet doğal.

    bildiğin plastik tabakta pilav. ulan bunu sana tabağı 15 tl ye bir restoranda verseler siktir bu ne len dersin. ama işte öle 4 liraya ayak üstü yiyince oouuu süper.

    içine dayamış msg'yi. sanırsın pirinçler özenle seçilmiş, hakiki tereyağında filan yapılmış ve gerçek et suyu kullanılmış. 2 sokak ötede imalathanesi var. git de bak.
  • 50 metre yakınında sinek avlayan bir pilavcı daha vardır. kuyruktan ziyade pilavına kavuşmuş ve etrafa mutluluk içinde saçılmış pilav yiyicilerden oluşur çevresi ve bu çevre işte o fukara pilavcının oraya kadar dağılır bazen.

    ayrıca bu abimizin pilava ketçap katan mundar edicilere de tekme attığı rivayetler dahilindedir.
  • özellikle akşam 10'dan sonra haşim işcan geçidi önünde ciddi trafiğine neden olan pilavcı. he lezzetli mi derseniz, fiyatının 10 mislini ödeseniz bile, lüks bir otelde o pilavı yiyemezsiniz. ambiyans da 5 yıldız. ışıkların altında 1600 senelik bozdoğan kemerinin önünde, haliçteki yakamozları seyrederek pilav yiyorsun, yanına bir de ayran, gerisi yalan.
  • muhtemelen taksicilere yarı fiyatına pilav verip önündr kuyruk olmasını sağlıyordur. bunu görenler de bir bok var zannedip duruyorlar. hayatımda yediğim en güzel pilav sütlüce'de murat isimli bir ustanın yaptığı pilavdı. eski galata köprüsünün kalıntılarının karaya bağlı olduğu yerde olan göbekte dururdu. gide gele muhabbet eder olduk.

    nedense ilk defa tanıştığımda, gözünde gözlükleri ve diksiyonuyla "kitaplar içinde kaybolan entellektüel bir adamın, hayat kavgasının bir yerinde nakavt olup, yeniden ayağa kalktığını ve hayata yeniden başlarken pilavcılıkla tekrar hayata tutunduğunu" düşünmüştüm. ketum bir insandı murat usta. sorardım çok anlatmazdı. öyle geçiştirirdi. türkiye pirinç ürünleri aşireti olan mardinlilerden değildi. iyice samimi olduğumuz bir dönemde "abi şu pilavın tarifini versene bana" dedim. tereddüt etti... "ben bu tarifi oturtmak için 3 çuval pirinç heba ettim, kilolarca yağ harcadım. peki tarifi vereyim ama hiç bir yerde anlatma"dedi. ve tarifini verdi.

    günlerden birgün yine o taraflara yolum düştüğünde gözüm aradı bulamadım. "herhalde zabıtaya kaptırdı arabayı yine" diye düşündüm. bir seferinde öyle olmuştu çünkü. neyse çok açtım zaten, yakınlarında tavuk çevirme yapan bir dükkana girdim ve yemek yedikten sonra dükkan sahibine sordum murat ustayı. adam önce tanımadı, daha detaylı tarif edince bana murat abinin öldüğünü söyledi. ulan ne kadar üzülmüştüm. sanki ailemden birini kaybetmişim gibi.
  • pilavının tadına nihayet bakma şansı bulduğum pilavcı. her gördüğümde önünde öyle bir kalabalık oluyor ki, ben bu pilavı yiyince evrenin sırrına vakıf olmayı filan umuyordum ama hayallerim yıkıldı. hatta biraz yağlı buldum pilavı. tamam güzel pilav, kötü değil ama önünde 24 saat kuyruk yapılacak kadar da değil. bence bu tarz filanca yerde bir balıkçı/pilavcı/kokoreççi var parmaklarını yersin hareketleri toplu bir güdülenme sonucu oluşuyor. zaten istanbul'da herkes sırf meraktan bir kez gitse adamın işi hiç bitmez. başarılı bir pazarlama çalışması diyerek iyice dağılmış olan bu entry'yi burada sonlandırıyorum.
  • paranın amına koyduğundan şüphem olmayan seyyar pilavcı. birkaç kere gece yarısında gittiğimde bile abartmıyorum onlarca müşterisi vardı. buranın pilavı biter ama müşterisi bitmez. yaptığı pilavlar gerçekten de ilgiyi hakediyor.
hesabın var mı? giriş yap