• hem intiharzedelere özgü yarattığı dünyası hem de hepsi birbirinden renkli karakterleriyle masal gibi bir film. sonunda bir masal bitiyor ve bir diğeri başlıyor. mümkünse sabaha kadar salonda kalıp yeni masalı izlemeyi beklerken, yanan ışıklar ve tuvalete koşmak için önünüze düşen teyzeler sayesinde renksiz gerçek dünyanıza uyandırılıyorsunuz.

    http://www.wristcutters.com/

    bunu seven bunu da sevdi: (bkz: im juli)
  • mucizevi bir küçük film. bütün bireyleri öte dünyada buluşan ailenin babasının "en iyi aile bizimki" deyişi, benzer bir çok küçük şakayla bezeli filmin en hoş esprilerinden biriydi. filmin dead and lovely ile açılması, film boyunca bol bol gogol bordello çalması, hele hele tom waits'in uzunca ve önemli bir rolü olması, film hakkında hiç bir şey bilmeden sinemaya gitmiş ve biletler tamamen tükenmişken, tamamen şans eseri kendini sinema koltuğunda bulabilmiş birisi için, gecenin mucizelerinin devamıydı sanki; evet, mucizeler hiç beklenmedikleri zaman gerçekleşirmiş, hasretle beklerken değil.
  • bitter çikolata gibi bir film. çok lezzetli.
  • tom waits sevgimi depreştirmiş, gerçeküstü bir aşk hikayesi. çok keyifli bir kara mizah.
  • kendine has üslubu, absürd sahneleri, hoş esprileri ve kara delikleriyle; izleyiciyi güzel güzel sırıtarak salondan çıkaran harika bir film.
  • tekrar tekrar izlenesi film. intihar gibi dehşetli bir olgunun bir anda çok naif bir aşk hikayesine dönüşmesinin öyküsü. mucizelerin doğal karşılandığı yıldızsız bir gökyüzünün altında yaratılan öteki dünya.

    nefis...
  • tek kelimeyle, kibrit alevi gibi faydalı bir filmdi... ağzımızdan çıkan sözlerin son kullanma tarihimizi belirlemediği bir dünya hakkındaydı: havaya atıp seyrettiğin kibritin yere düşmeden uçabilmesine şaşırmamak lazım, çünkü sen mesela bardaklar dolusu hüzün taşıdığında hayalperest edanla, çaktırmadan biliyorum yine aynı son yaşanacak... şaşırmamayı öğrenmek hakkında bir filmdi ve sonu baştan belli olduğu için güzeldi...
  • --- spoiler ---
    tuhaf film.hani komedi desen komedi değil, aşk hikayesi desen o da değil. belki birine açtım veya şirin sımsıcak bir aşk filmi bekliyordum, o yüzden ikisinin karması muhteşem değil ama sevimli geldi. eh benimki de kapris, bağımsız film festivalinden ne çıkar ki karşına !

    konu absürd tabi. biraz hayali. herkesin arafta bırakılarak cezalandırıldığı intihar günahı. zira tüm intihar edenler belk hayattan ama çokça kendilerinden bıkmış oldukları ve sevdikleri her şeyin kaybolduğu ama katlanamadıkları tek şeyle -kendileri- beraber oldukları için mutsuzlar. o yüzden yanlışlıkla gelen güzel mikal'in hikayesine hemen inandım filmdeki herkesin aksine. hoş betimlenmiş, gri/mavi tonlar yakışmış. ama rus eugene karakterini canlandıran shea whigham ve tabi tom wait bu tuhaf hikayenin baş mimarları. onların getirdiği hareket olmasa herhalde çok da çekilir bir film olmazdı.

    hoş .... demek ki bazen hayatını bulmak için çok uzaklara gidip gelmek gerekiyor. tuhaf bir yolculuğa çıkmak gerekiyor tıpkı o alquimistade olduğu gibi ve tabi ek olarak yüksek mevkide tanıdıklara sahip olmak.
    --- spoiler ---
  • içeriği nedeniyle hemen tavlayan bir film olsa da sonuyla arabesk etkilerini yüzümüze vurmuştur.jenerasyonumuz hayalleri seviyor ne de olsa, bu filmin ilgi görmesine, sevilmesine şaşmamak gerek.bu naif aşk hikayesi, bu kadar gerçeküstü ayrıntılara sahip olmasına rağmen hikayesindeki klişelerinden kurtulsaydı filmden önceki beklentileri sonunda da karşılamış olurdu.yine de bir gün karşınıza çıkarsa sevinin, izleyin.
  • kanimca filmdeki en tatli detay ortami cok sikici bulan mikal'in, hayati kisitlamaktan baska bir ise yaramadigi icin butun tabelalara, yasak panolarina, uyarilara savas acmasiydi*.
hesabın var mı? giriş yap