• (bkz: dogum gunu), (bkz: doomgunu), (bkz: aramaya usenmek)
  • ya$ günü, yaşını aldığın ya da yeni yaşına nail olduğun gündür.

    bir yaş günümde bir zaman, bu zaman
    annemin beni dogurdugu yaştayım. bu yaş, o yaş oldugu icin farkli, daha sorumluyum sanki, kaldiramadigim icin de daha sorunlu.

    bir kadinin ilk cocugunu dogurdugu yaşta, dogurdugu günde
    bir cocuga bu kadar uzak olabilmeye sasiriyorum bazen, belki annemi anliyorum daha cok..
    oynayamayacagin bir bebege sahip olmak bir kiz cocugu icin,
    sadece
    seninle oynayabilecek bir bebek

    oyuncak olmaya kızışını belki de ilk kez bu kadar anlıyorum anne.
    nasıl bir maceraya girdiğini de...
    yeni yaşa girmek sembolik olsa da, sembollerin böyle olması
    bu kadar başka
    bu kadar fazla
    bu kadar bende, benle ilgili olması.. gordugum sene kadar once, goremezken, aynı gunde sahip oldugun bana sasiriyorum..

    yeni yaşın artık yapabileceklerin, ya da o yaşa kadar yapamadıkların değil, nelerin altina girdigini anladığın bir anneyi ya da aha senin gibi oturan, yiyen içen bir kadının anne olmasını anlamaktır...

    kacirdigi gunlerin hicbirini geri veremeyecekken, kendini boslukta gormek...

    artik karsilastirmak degil de, o'nu anlamak ..karsılastırmak da degil, karsilamak da... sadece biraz anlamak...
  • garip bir şey bu. garipleşen bir sekans.

    ilk başlarda deli gibi sevindiriyor, "ulan her gün yaş günüm olsa bee eheyt" diye düşündürüyor; lâkin yavaş yavaş büyüdükçe, mumlar çoğaldıkça ve artık yaşla eşit mumlar pastanıza dikilmedikçe (sadistlik lan, bari 2 yaşa bir mum düşsün di mi?) insanın canını sıkan, o günkü duygu ve düşünce demetinizde "off yine mi yaş günüm geldi" adında bir diken bile barındıran yıllık aktivite olup çıkabiliyor.

    dolu dolu yaşanan yıllarla, tekrar yaşansa dahi yerine daha iyilerini koyamayacağınız anılarla can sıkıcı düşüncelerden uzaklaştırıyor insanı.

    edit: klavye kullanamıyorum lan.
  • doğumgününün eski dildeki karşılığı. artık kimse kullanmıyor.
  • yılın en sıkıcı günüdür. beklersin çünkü... diğer günlerden bambaşka olacak sanırsın. bi de her yıl aynı hataya düşersin. halbuki sabah sıradan bir güne uyandığın gibi kalkarsın yataktan, günün sonunda da sıradan bir günün sonu gibi çekilirsin odana. bir gün biri çıkıp elinde bir çift biletle bana 'hadi kalk uzaya gidiyoruz' diyene kadar da... yok düşündüm de uzay evrendeki en sıkıcı yer olmalı :)
  • (bkz: ad günü)
  • doğum gününden farklıdır. bu defa ölümün heyecanı sarmıştır kişioğlunu.
  • bazen insan yılışık veya samimi olmayan sevgi gösterilerini bile arayabiliyormuş. samimiyetsizlik kokan tebrik edilmelerden dahi mutluluk şırası çıkartabiliyor, medet umabiliyormuş.
    çok değil, belki 2-3 yıl öncesine kadar bunları hissedebileceğime en ufak ihtimal vermezdim sanırım. sanırım diyorum, çünkü tam net hatırlamıyorum. kendimi, özümü, canımı.
    yaş günüm bugün. 2400 gram olarak başladığım yolculuğumu net hatırlamasam da yoğun, anlaşılmaz, tarih kokan hatta küflenmiş hislerim var.
    nereye kadar sürecek, bekleyelim, görelim.
  • doğum gününün eski dildeki karşılığı gibi dursa da aslında anlamı biraz farklıdır.

    bu hollywood etkisi, güzel dilimizin zenginliklerini de kullanmaktan vazgeçmemize sebep oluyor, üzülüyorum. halbuki, ne kadar güçlü ifadeyle ayrılmış dilimizde...

    yaş günü doğum gününden farklıdır, insanın doğduğu gün değil, yaş aldığı gündür. insan her sene doğuyor mu ki "doğum günün kutlu olsun." diyoruz? seneler seneler önceki günü bugün kutlamak biraz anlamsız.

    hepsini bir "happy birthday" ile ifade edip kolaya kaçmayacak kadar incelikli ve ayrıntılıdır bizim dilimiz. keşke kıymetini daha çok bilebilsek.
  • kutlanmasını herkes sevmeyebilir..

    "her yaşın kendine göre bir güzelliği yoktu. emin olduğun, farkında olduğun hiçbir yaşın güzelliği yoktu. yaş öyle bir şey olacaktı ki, sen bilmeyecektin. sana yaşını sorduklarında şaşıracaktın, şöyle bir durup hesaplamak zorunda kalacaktın. yaş günü hediyesi verenlere ajan provokatör gözüyle bakacaktın. ''benim yıllarımı paketlemeyin ulaan, bırakın dağınık kalsın!'' diye bağıracaktın."
    murat uyurkulak, tol
hesabın var mı? giriş yap