*

  • icte kalmi$ bir duygu veya vaziyet'in ucuncu $ahislara ifade edilmesi cabasi..
  • expresyonizmin türkçeleşmiş adı....
  • icinde birikenin, kosullarin izin verdigi olcude dis anlayicilarin ilgisine sunulmasi.
  • ruhsal olayların belli işaret veya tasvirlerle yansıtılması, insan ruhunun algılanabilecek biçimde kendini dışa yansıtması, ifade. *
  • tinsel hislerin, kişilerin algılayabileceği biçim ve formlarda, estetik kaygı güdülmeden ifade edilmesidir. yirminci yüzyılın başında sanatsal akıma dönüşmüştür.
  • bir nevi kusmak... bu bağlamda kusma organı olarak (bkz: sözlük)

    ayrıca sık sık sevgiliye söyleyemediklerimi sözlük aracılığıyla dışavurduğum gerçeği beni insanlardan özür dilemeye itiyor.

    üzgünüm...
  • içindekileri diyorum dışarı dökmek . içindekileri akıtmak .
  • hep sevimli seyler cizdim. cizdigim seylerin sevimli oldugunu soylediler daha dogrusu. bundan rahatsiz degilim ama, cizdiklerimin iceriginin benligimin yalnizca bir bolumunu yansittiginin da farkindayim.

    baska icerikler denemedim mi? denedim aslinda ama, nedense onlari fazlaca tuhaf bularak paylasmadim; cunku biliyorsunuz iste, sanatsal uretim sureci insanin yasadiklarini, gorduklerini, bildiklerini, duygu ve dusuncelerini, kisacasi kendi oznel yasantilarini ya da kendisini duyulara “cogunlukla” hos gelecek bicimde yeniden urettigi bir surec. ortaya konan eseri ureticisinin icsel dunyasinin disa vurumu olarak da gorebiliriz. yani uretmis oldugunuz her eser sizin icsel dunyanizin yansimasi olarak da degerlendirilebildiginden, icsel dunyamda yer alan tuhafliklari paylasmaktan kacindim. evet, bunu bile isteye yaptim. onceleri ciziyor, ancak kendime sakliyordum. sonralari ise busbutun biraktim.

    evet, cizdiklerim sevimli olabilir ve ben icimden gercekten her ne geciyorsa onu cizmis ya da cizdiklerimden uygun bulduklarimi paylasmis da olabilirim; ama tum bunlar, gece karanlikta yatagimda uzanmis bir halde gozlerimi tavana dikip “icimdeki tuhafligi disari vurmak istiyorum artik. tuhaf seyler cizmek, tuhaf seyler yazmak istiyorum; cunku ben bir atim ve atligimi daha fazla bastirmak istemiyorum.” diye kahkahalar atarken yataktan birden firlayip bu satirlari yazmaya gectigim gercegini degistirmiyor.

    “cizdigin su pek sevimli seylerden bile paylasamadiklarin varken o tuhaf seyleri nasil paylasacaksin ki?” diye soruyorum kendime, fisiltiyla. hep soruyorum. yillardir hem de. “yillarca insanlar arasinda yasamis olmaktan oturu insan kimligim paylasmak istemiyordu. oysa ben bir at oldugumu artik gizlemiyorum ve bir at olarak tum bu tuhafliklar benim icin cok olagan.” diyorum. ben bir atim ve bu tuhafliklardan ne kadar buyuk bir zevk aldigimi tahmin etmenize olanak yok; ama sunu da belirtmeliyim ki zevk aldigim sey tuhaf olmak degil; ben kendim olmaktan zevk aliyorum. arada fark var. sonunda icimdeki ati serbest biraktim. artik sevimli seyler cizmek istemiyorum. at cizmek istiyorum ve at cizecegim.

    doktora kafasi, at kafasi. at kafasi ise… at degilsiniz bilemezsiniz. bazen gercekte kimin insan kimin at oldugunu bile bilemezsiniz.

    cunku bazi seyleri bazi insanlar bazen hic bilemezler.

    dunya tuhafliklarla dolu.
  • ruhsal olayların belli işaret veya tasvirlerle yansıtılması, insan ruhunun algılanabilecek biçimde kendini dışa yansıtması durumudur.
  • ruhsal olayların, içsel yaşantıların belirli simge, gösterge ya da anlatımlarla dışa verilmesi; insan ruhunun "iç gerçeği"nin betimleme yoluyla dışa yansıtılması; insan tininin dışarıdan algılanabilecek biçimde kendini dışlaştırması ya da dillendirmesi.
hesabın var mı? giriş yap