221 entry daha
  • romancı tüzel kişidir. romancı romanın ürettiği bir kurumdur. roman kahramanları birinci ve ikinci tekil kişiler. asıl kişiler, romancı belli bir kıvam kazandıktan sonra yaşayacakları, tüzel kişiliğin olanaklarından ve zekasından geçmeye yani süzülmek zorunda olmaya başlar.

    biri [ilyada] mitoloji süslü bir kahramanlık destanı, biri [odysseia] benim gözümde destan formunda roman, hatta son derece heyecanlı ve çağdaş sinema filmi idi. (bkz: homeros/@ibisile)

    gerçeklik bize hep yanıbaşımızdaki gözlenebilir deneyimlerde, ama bu gerçeklik hep yeniden yakalanma, formüle edilme, insanlığın durumunun ve insani niteliklerimizin yeniden saptanması işiyle/zorunluğuyla birlikte geliyor. gerçekliği tam anlamıyla bulmak ve tamamıyla yitirmek söz konusu değil. roman belki evlilik kurumuna benziyor. bize öyle geliyor ki bitmesi, aşılması gerekiyor ama kendisi, evreni ve konusu sürekli değiştiğinden bitmiyor, bitemiyor, dönüşerek yola devam ediyor. öykünün ve şiirin konumu daha farklı. ilginçtir, zamanın en komple sanatı olduğu halde sinema da yeni film izleme sosyolojisi bakımından yarı dinsel bir ayin olmaktan çıkıp kitap okuma türü etkinliğe evrilmeye, okumanın (zamanı okuma) yeni biçimi halini almaya başladı. tabii o zaman sinemanın şiir mi, öykü mü, roman mı olması, hangisine yakın durması tanımlaması da soru olur. olsun varsın.

    roman bitti mi bitmedi mi sorusuna temel oluşturan "romanın gerçeklik algılaması" sorununu çok dert etmiyor, gerçeği zor bularak aramayı sanatın asli sorun ve işi gibi görüyorum. bir de romancının, sanatçının sınıfı ve aidiyeti sorunu var. sanat, tanımı gereği hangi sınıfça (sınıfta) yaratılırsa yaratılsın aynı anda hem sınıfını savunuyor hem değilini yani (kendinin ve gösterdiği gerçekliğin) aşılmasını savunuyor (işaret ediyor). içten sanat az veya çok beceriyle kendini ve okurunu/alıcısını özgürlüğe götürüyor, yaklaştırıyor, özgürlüğü anımsatıyor. günümüz sınıflaşmaları, katmanlaşmaları yalın değerlendirme ve kodlamaya izin vermiyor sanki. biz amatörler, hatta özelde bütün ekşi sözlük yazarları acaba burjuva aydın/yarı aydını olmaktan ibaret miyiz, yoksa tartılsak daha beter mi çıkarız? daha iyi olasılıkla, zamanımızın çağıyla yüzleşenleri ve temsilcileri olabilir miyiz? kör noktalarımız ve zeminimiz ne acaba? ben neredeyse sadece, ağırlıklı olarak roman okuruyum. kendim yazarken daha çok ilkel, basit yapılı ve anısal duyarlılıklardan ibaret yazdığımı, kurgusal yazmayı özünde reddetmemekle birlikte, ya beceremediğimi ya yanaşmadığımı görüyorum. şeylerin ve görünenin kenarında, ara sınırlarında, her şeye göz atarak, hiç bir şeyi tam olmadan, ayrıca tam teslim olmayarak yazdığımı veya yazabileceğimi sanıyorum. bilmemenin ama olmakta olana duyarlı olmanın, duyarlıkla yön bulmanın yordamını arıyorum. belki roman ve diğer yazını okurken da aynı durumdayım. öyle yapıyorsam, yeterince dolduktan sonra taşmak, beni isteyebileceğim ve yeğleyebileceğim bir yazma eylemine yaklaştırır belki. (bkz: yazmak/@ibisile)

    thomas mann vazgeçilmez bir bilgi kaynağı. adam roman görünümünde ansiklopedi yazıyor. konusuna o kadar hakim ki, yeni yorum hatta bilgi tahrifiyle karşınıza çıkabilir. eski çağlarda olsa direkt ruhban olurdu. karanlık ama kara güneş bir adam. aynı atatürk gibi; atatürk de bir peygamber veya peygamber eşdeğeri sayılır. zaten bazıları aynı anlamda aydınlanmış diyor.

    türk romancı yusuf atılgan'ın aslında öykü formunda roman yazdığını, biçeminin yaklaşık böyle yorumlanabileceğini fark ettim. aylak adam'da da, anayurt oteli'nde de o hava, atmosfer var. hiç felsefe metni yazmış mı, kalemi felsefeye de çok uygun.

    "öykü ve romanın yalnızca iki farklı edebi tür olduklarını düşünmenin yanı sıra, karıştırmanın ölümcül olabileceği iki farklı organizma olduklarını da düşünüyordum. hala aynı fikirdeyim ve öykünün romana üstünlüğüne her zamankinden daha fazla inanıyorum." gabriel garcia marquez - vivir para contarla

    "yazmak, varlığın bütünlüğü için pek gerekli olduğunuzu kabul ettirebilmek üzere başkasının bilincine başvurmaktır; bu, önemliliği aracı kişilerde yaşamak istemektir; ama öte yandan gerçek dünya ancak eylem içinde ortaya çıktığından, ancak bu dünyayı değiştirmek üzere aştığımız zaman kendimizi onun içinde hissettiğimizden, romancının evreni, eğer bu evreni bir aşma girişimi sırasında bulup ortaya çıkarmamış olsaydık, sığ kalacaktı." jean-paul sartre - edebiyat nedir

    "bundan öncelikle şu sonuç çıkıyor: kullanılan renkler ne denli koyu olursa olsun, dünyayı, insanlar onun karşısında özgürlüklerini hissetsinler diye betimlediğimize göre, kara yazın yoktur. demek ki ancak iyi ve kötü romanlar vardır. ve kötü roman, pohpohlayarak hoşa gitmeye çalışan romandır, iyi romansa bir inanma ve inanılma işidir." jean-paul sartre - edebiyat nedir

    "ben de diyorum ki, açık amacı insanların ezilmesine hizmet etmek olan iyi bir tek roman, yahudilere, zencilere, işçilere, sömürge halklarına karşı yazılmış bir tanecik iyi roman adı verin bana." jean-paul sartre - edebiyat nedir

    ["roman bir sanat biçimi değl artık. (...) roman öldü. o simya kadar ölü artık. (...) yarım düzine gerçek parçasına ulaşabilmek için ne diye yüzlerce sayfa uydurmacayla cebelleşeyim ki?" (...) "eğlencesine mi?" diye atladı hemen. "sözcükler gerçekleri ortaya koymak içindir. doğrular için. kurmaca için değil."] john fowles - the magus

    "roman, yaşamın kitabıdır. bu anlamda kutsal kitap karmakarışık bir büyük romandır. tanrı üstüne bir roman olduğu söylenebilir. ama gerçekte canlı insan üstünedir. adem, havva, sara, ibrahim, ishak, yakup, samuel, davud, beyt-şeba, rut, ester, süleyman, eyub, işaya, isa, markos, yahuda, paul, peter: baştan sona canlı insan değil de ne bunların hepsi? canlı insan, kuru parçalar değil. tanrı bile başka bir canlı insandır, yanan bir çalıda, musa'nın başına taş yazmalar fırlatan." d. h. lawrence - anka kuşu

    "romandan öğrenelim. romanda kişiler yaşamaktan başka bir şey yapmazlar. örneğe göre iyi, örneğe göre kötü, giderek örneğe göre uçarı olmakta devam ederlerse, yaşamaktan kesilirler, roman da cansız düşer. roman kahramanı yaşamak zorundadır, yoksa bir hiçtir." d. h. lawrence - anka kuşu

    "ama lawrence, romanın şiirden de üstün olduğuna inanır. çünkü insan her şeyden önemlidir ve bir insan bütün değişik yanlarıyla ancak bir romanda anlatılabilir. "why the novel matters" (roman neden önemli) adlı denemesinde kendini ermişlerden de, bilim adamlarından da, filozoflardan da, şairlerden de daha değerli bildiğini söyler." mina urgan - d. h. lawrence

    ["kemal tahir'le ilgili yazının esasları" başlığı altında günlüğüne onun en olumlu yönleri olarak gördüğü üç noktayı şöyle sıralar atay: her şeyden önce kendisiyle hesaplaşan biridir; önce batı'dan etkilenmiştir, ve -belki de en önemlisi- batı'nın da onun ürünü olan romanın da ne olduğunu biliyordur. bu yazısında da oğuz atay yine, başkasını anlatırken kendini anlatma eğilimini devreye sokar, "kemal tahir ve doğu-batı sorunu" başlıklı makalesini kemal tahir'in yalnızca kendisiyle -atay'la- örtüşen yönleri üzerine kurar, onun 'doğu-batı sorunu'nu anlatırken, özde son yıllarının odak konusuyla ilgili kendi duruşunu, kendi görüşlerini dile getirir: "birçok doğulu aydın gibi türk aydını da kendini anlayabilmek için batıdan yola çıkmıştır, kendini ve toplumunu batıdaki örneklere benzetmeye çalışarak açıklama çabasına girişmiştir. sanıyorum kemal tahir de, kültürel yaşantısına böyle başlamıştır, batıdaki büyük kültür geleneğinin etkisinde kalmıştır. roman gibi, batıya özgü bir yazı dalında işe başka nereden başlayabilirdi?" (...) "kemal tahir gerçekçi bir yazar ve gerçekçi bir insan olarak toplumun eski ve dönemini tamamlamış doğulu günlere döndürülemeyeceğini bilir, bence eski günlerin özlemini yaşayan doğucular, kemal tahir'de boş yere kendi hayallerinin yansımalarını görmektedirler."] yıldız ecevit - ben buradayım

    "anlamlı olay örgüsünü yeniden ortaya sürmekle, asalakça yağmaladığı büyük romanların deneyimini hiçe saymaktadır sinema: bu romanlara anlamlarını veren, tam da tutarlı anlamı çözüp parçalamalarıydı." theodor w. adorno- minima moralia

    "roman yazmaktan kaçınmam da buna bağlı belki. ilk romanın genellikle özgeçmişe dönük bir ürün olduğuna inanılır. (...) ilk roman yazılmadan ikincisinin yazılmaması da doğal. ver elini öykü öyleyse, dinmeyen devingenlik..." tomris uyar - yürekte bukağı

    "okur romandan beklediğini öyküden alamaz. öyküye katılıp kendi çıkarması gerekir. katlanamadığı da bu." tomris uyar - kitapla direniş

    "dünyanın bütün romanlarını anlatan kızılderili kahinin yerini şimdi sonu havada kalan roman başlangıçlarıyla karşına çıkan düzenbaz çevirmenin yarattığı tuzak-roman alıyor..." italo calvino - bir kış gecesi eğer bir yolcu

    "uzun bir roman "yaşanılmamış" bir hayattır. savaş ve barış, parma manastırı, yüzyıllık yalnızlık onu okuyanların hayatının bir parçasıdır." helene l'heuillet - gecikmeye övgü

    "romancının roman kanunları, her romancı için ayrı ayrı olduğu gibi, her roman için de ayrı ayrıdır." kemal tahir - notlar (sanat - edebiyat 2)

    "eski yunan'ı heykel, rönesans'ı resim, fransız inkılabı'nı müzik temsil etmiştir. sosyalizmi de, şiir ve roman temsil edecek." kemal tahir - notlar (sanat - edebiyat 2)

    "roman alanlarının işlenmemiş olması, hikaye alanı sınırlarının henüz yeterince belirlenmemiş olduğunu gösterir." kemal tahir - notlar (sanat - edebiyat 4)

    "düzyazı: bu sözcük, sadece dizelere dökülmemiş bir dil anlamıma gelmez, hayatın somut, günlük, maddi karakteri anlamına da gelir. yani romanın düzyazı sanatı olduğunu söylemek boş bir laf değildir; bu sözcük bu sanatın derin anlamını tanımlamaktadır." milan kundera - le rideau

    "tiyatroda, büyük bir olay ancak başka büyük bir olaydan doğar. sıradanın engin ve gizemli gücünü keşfetmeyi sadece roman başarmıştır." milan kundera - le rideau

    (hermann broch şöyle der: romanın tek ahlakı bilgidir; yaşamın o güne kadar meçhul kalmış hiçbir parçacığını keşfetmeyen roman ahlakdışıdır; o halde, "şeylerin ruhuna inmek" ve iyi örnekler vermek apayrı ve birbiriyle uyuşmaz iki niyettir) milan kundera - le rideau

    "hiçbir büyük romancı roman tarihinin dışına çıkamaz." milan kundera - le rideau

    "roman, tanrısını kaybetmiş bir dünyanın epiğidir." györgy lukacs

    (ilk giri tarihi: 6.6.2016)

    (bkz: roman yazmak)
    (bkz: novela), novella
    (bkz: artio)
    (bkz: tezli roman)
    (bkz: felsefi roman)
    (bkz: tarihi roman)
    (bkz: roman a clef)
    (bkz: bildungsroman), oluşum romanı
    (bkz: çizgi roman)
    (bkz: resimli roman)
    (bkz: görsel roman)
    (bkz: hayatım roman)
    (bkz: ağır roman)
    (bkz: karşı roman)
    (bkz: postmodern roman)
    (bkz: polisiye roman)
    (bkz: fantastik roman)
    (bkz: psikolojik roman)
    (bkz: ırmak roman)
    (bkz: yeni roman)
    (bkz: roman kuramı)
    (bkz: romantik roman)
    (bkz: roman vs öykü)
    (bkz: roman kahramanları)
    (bkz: çağdaş romana genç yaklaşımlar)
    (bkz: popüler roman okumayı kitap okumak sayan cahil)
    (bkz: romans/@ibisile), romantik/@ibisile
25 entry daha
hesabın var mı? giriş yap