• swiss federal institute of technology applied computing and mechanics laboratory ticaret imalat tarım sanayi turizm madencilik anonim ltd şti'nin kurucu müdürü.
  • cv de kreş açılımının mimarı übermensch.
  • her türlü halı, kilim ve travel için kendisine başvurmayı düşünüyorum.
  • kendisine "do you speak english?" diyenlere alaycı bir tavırla "english??? i live in english..." cevabı veriyor.
  • facebook profilinde "they think i'm "arrogant yet skilled"; i know i am just realistic and skilled." yazan bir arkadaş.
    (bkz: uuu beybi güzel bi hareketlenme oldu bende)

    edit: gizlilik ayarları değiştirildiğinden yukarıdaki excellent cümle artık gözükmüyor. yapma bunu kont, yapma bunu /:
  • kendisi hakkında şöyle bir hikaye anlatılır, denedim %100 doğru;

    zamanında bir gün köy ahalisi köy kahvesinde bir yandan haberleri izliyor, bir yandan da pişpirik çeviriyorlarmış(sene 90'lar sonu). içlerinden biri (sinan korkmaz) televizyonda ecevit'i görür ve;
    " ulan, başbakan oldu yüzümüze bakmıyor. eskiden böylemiydi be! etrafımda dolanırdı! hey be, zaman ne çabuk geçiyor..." der.
    kahvedekiler merakla sorarlar:
    " sinan? sen nereden tanıyorsun başbakanı yahu?"
    sinan istifini bozmadan cevap verir:
    " ulan üniversite yıllarında abilik ettim ona! az ekmeğimi yemedi!! gel gör ki şimdi bizi unutmuş baksana! "
    kahvedeki ahali inanmamış tabii ki. sinan inandırmak için;
    " gelin ulan! meclisin önüne gidiyoruz. çıkışta yakalayacağız ecevit'i. o zaman anlarsınız yalan mı, değil mi?"
    hep birlikte t.b.m.m.'nin önüne giderler ve çıkışta ecevit'i yakalarlar. ecevit hemen sinan’ın elini öpmeye kalkışır ve;
    " abim, sinan; kusura bakma başbakanlık bir dakika boş bırakılmıyor ki! kusuruma bakma abi. "

    sinan kahve ahalisine şöyle bir bakar ve ahalinin acayip şekilde etkilendiğini görür.

    başka bir gün gene kahvede ahali ile televizon seyreden sinan televizyonda süleyman demirel'i görür;
    " bu da öyle. cumhurbaşkanı olunca kendisini birşey zannetti. hayırsız çıktı bu da!!"
    " hadi canım. ecevit'i belki şans eseri tanıyorsun ama buna inanmıyoruz!!"
    sinan hemen ahaliyi toplar ve çankaya'ya gider. sinan’ı gören demirel hemen ecevit gibi sinan’ın ellerine sarılır ve öpmeye kalkışır. sinan buna izin vermez tabi. demirel ekler;
    " abi vallahi billahi kusura bakma. uzun yıllardır göremiyordum seni. tam da seni ziyarete gelecektim. " der.

    sinan tekrar ahaliye dönerek bir bakış atar ki artık ahalinin gözünde peygamber kadar yükselmiştir.

    yine birgün kahvede televizyon izlerken bu sefer televizyona clinton çıkar. sinan söze başlar;
    " ulan ne çabuk unuttun o sefalet dolu günleri? tabi zengin oldun, amerika'nında başına geçince unuttun bizi.. hayırsız herif!!"
    ahali bu kadarının da fazla olduğunu söyler ve diğerlerinin belki bir şans eseri olabileceğine ama clinton'u tanımasının imkansız olduğuna imece usûlü karar verirler.
    sinan'nin tabii ki kafası atar ve bazı köylüleri alarak beyaz saray'a giderler. kapıdaki görevliye clinton ile görüsmek istediklerini söylerler.. görevli de sadece bir kişinin girebilecegini söyler. köylüler düşünürler ve sadece sinan’ın clinton'u tanıdığını söyleyerek sinan'ın gitmesini isterler.
    güvenlik sinan'ı iyice arayarak içeri sokar. saatler geçer ama kapıdan kimse çıkmaz. köylüler sıkılır. penceredende bakma olanakları olamadığı için oradan geçen uzun boylu birine sorma kararı alırlar.
    şans eseri orada o anda michael jordan geçmektedir. ingilizce bilen bir köylü michael jordan'a döner;
    " ya jordan abi. senin boyun uzun. camdan içeri bakıp neler oluyo, kaç kişi var bi baksana..."
    jordan camdan bakar ve cevap verir;
    " vallahi ne olduğunu bilmiyorum. içeride 6 kişi var. biri sinan korkmaz, diğerlerini tanımıyorum."
  • sabahtan aksama kadar ders calisan, bunun da kendisinin supppper yerlere getirdigini sanan kisi. yani akademik durumu tabii ki iyidir, ama bu kadar kendini hayattan soyutlamasi, odasina kapanip ders calismasi, hayati yasayamamasi üzücü.

    bunlar, onun tercihi. zaten hayat da onun hayati. ama, hayati boyunca robot gibi ders calismanin ovunulecek bir tarafi yok. ben bunu yapmam asla, yapsam da utanirim. sinan korkmaz'in inek damgasi yemesi bir tarafa, hayat kaciyor ya.. gencligini odasina kapanip hirsla ders calismakla heba etmemeliydi. ustelik bu emekleri de cok kayda deger sonuclar dogurmamis. ne herhangi bir okulu 1. likle bitirmis, ne de harvard'a vb. girebilmis. zaten bugune kadarki secimlerinden cok pisman ve yaptigi secimden mutsuz olmus olacak ki, etrafa nefret saciyor. (bkz: cani sikilanlar can sikarlar)
  • sözlük yazarı olan kont ile bir ilgisi yoksa bile yaptığı saçmasapan bir iştir. cv'si ibret olsun diye çoğaltılıp dağıtılmalıdır. (sakın böyle olmayın diye elbette)
  • her şey bir tarafa cv'sindeki vesikalık fotoğrafını görünce irkildim, kanım dondu. zira kendisinde kız arkadaşına hesap ödeten erkek tipi mevcut. ceviz kıracağıyla atomu parçalama yeteneğine sahip olsun isterse, isterse istiklal marşını tersten okuyacak kadar zeki olsun neye yarar...
  • gittigi her okulu aldigi en yuksek ranking'le tanittigi (itu icin the-qs, bauhaus icin che, epfl icin arwu), ve gittigi kresi bile belirtme ihtiyaci hissettigi gulunc cv'si artik internette bulunmayan kisi.
hesabın var mı? giriş yap