hesabın var mı? giriş yap

  • yarıldığım bir sabah gazetesi haberi. hiç bu kadar aşağılanmamıştım.

    not: antakyalıyım.

    edit: "karımın, tabii lan manyak mısın şeklinde yorum yaptığı haber. bunu da yazıver elin değmişken" dedi.

    yakalandık.

  • süt kardeşler olm süt kardeşler. o kodumunun gulyabanisi kemal sunal filmlerinden korkar hale getirmişti beni. bir gece oturmuşum iyi kemal sunal filmi var diye sevindim sonra bi çıktı bu ibnetor, bi de etrafıma baktım herkes uyumuş gece olmuş bilmem kaç aha dedim zıçtık. bütün o osmanlı temalı kemal sunal filmleri de birbirine benziyodu hangisinde çıkıcak amk diye ödüm bokuma karışıyordu. bi hababam sınıfını rahat izliyodum, onda gulyabani çıkmayacağından emindim.

  • öğretmenlik mesleğimin ilk yılında tecrübesizlik mi yoksa öğrencilikten kalan bir refleks mi bilinmez öğretmenler odasına girerken kapıyı vurup öyle içeri giriyordum. sağolsun öğretmen arkadaşlar da 1 yıl boyunca ne zaman gelsem 'kapıyı vurmadan nasıl giriyorsun terbiyesiz çık dışarı' tarzı geyikler çevirmekten geri kalmadılar. o değil de öğrenci psikolojisini atlatmak zormuş onu fark ettim ben. sigara odasında tüttürürken aniden kapı açılıp müdür geldiğinde de o an bir heyecanla fırlattım attım sigarayı. müdür dedi hocam sen manyakmısın niye attın caanım sigarayı, dedim örtmenim nnolursunuz babama söylemeyin bir daha olmayacak söz..

  • en basit şekilde anlatıyorum.

    *euroleague, nba gibi bir organizasyon.
    * nba, her franchise'a(takıma) gel bize katıl, ligimizde oyna diyor mu demiyor. lige yeni bir takım katılması için takım sahiplerinin onayını alması gerekiyor.
    * nba, takımların rekabetten kopmaması için çeşitli sınırlar ve draft getiriyor. salary cap'in üst miktarını herkes biliyor ama salary cap'in de alt miktarı var ve maaşlar toplamı o miktardan az olursa takım ceza ödüyor.
    * euroleague, belli başarılar elde etmiş ve yatırım sözü vermiş takımlara a lisansını verdi zamanında. maccabi ve milano boktan durumda olabilir ama yıllardır bu ligdeler. barcelona, her sezon şampiyonluk için kadro kuruyor. zalgiris rekabetçi bir takım, dar kadroyla bile play-off'a oynayabiliyor.
    * türkiye'den daçka'nın katılma şansı, wildcard ile oldu yatırım yaptıkları için. her sene daçka'ya wildcard'ı veremezler. -wildcard kalkmış-
    * beşiktaş ve galatasaray şampiyon olursa da katılamaz çünkü belli bütçeyi taahhüd edemiyorlar. galatasaray'ın katıldığı zamanda oyuncularına maaş ödeyemeyip maçlara 6 kişi çıktığını, beşiktaş'ın oyuncularına para ödemediği zamanları hatırlatalım.
    * olay bütçe de değil. 10 milyondan fazla yatırım yapan zenit ve khimki, euroleague'e katılmak için seri oynadı geçen haftalarda. sizin mantığınıza göre ikisini birden alması gerekiyor.

    türkiye : anadolu efes, fenerbahçe
    ispanya : barcelona lassa, real madrid ve laboral kutxa
    yunanistan : olympiakos ve panathinaikos
    italya : ea7 emporio armani milan
    israil : maccabi fox
    rusya : cska moskova
    litvanya : zalgiris kaunas

    bu takımlar a lisans sahibi.
    +1 takım eurocup şampiyonu: malaga
    + 1 takım wildcard yazmıştım ama bertomeu en iyi derece yapan ispanya takımı demiş : valencia
    +1 takım almanya şampiyonu: brose
    +1 takım: vtb şampiyonu. cska ile khimki final oynuyor. cska'nın a lisansı olduğu için khimki katılacak.
    +1 takım: adriyatik şampiyonu kızılyıldız.

    bu format epey önceden belirlendi, şimdi itiraz etmeye gerek yok.

    her şey bütçeyle olsa,
    kuban 17.9 milyon euro
    kazan 14.3 milyon euro
    zenit 12.1 milyon euro

    direkt katılma hakkı elde ederdi.

    çok dağınık bir yazı oldu, kafede arkadaşlarımı beklerden yazdım asksjfkdd anlaşılır olduğunu düşünüyorum yine de.

    edit: wildcard kalkmış, onu editledim.

  • benim var bir iki tane.
    milli takım kampı bulunduuğm şehre gelmişti.
    kimler kimler yok ki tanju, rıdvan, feyyaz, metin, ünal karaman, engin ipekoğlu, oğuz çetin falan.
    neyse, o zaman liseliyiz.
    hergün gidip izliyoruz bunları, millet imza alıyor, kızlar peşlerinde.
    biz de beşiktaşlıyız ayıptır söylemesi.
    bizim sarı fırtına yanında iki futbolcuyla beraber, tabir-i caizse takımdan ayrı düz koşu yapıyor.
    biz de iki üç arkadaşız.tribünden aşağı inmişiz, tellerden izliyoruz.
    aslında daha o yaşlarda bile ünlü falan görünce gidip hemen konuşayım falan derdinde biri değildim.ama gaza geldim ben de.
    neyse, "metin abi" "metin abi" diye çağırdık biz bunu.
    eliyle tersledi bizi, azarlar gibi bir şeyler söyledi. "görmüyor musunuz çalışıyorum" gibisinden.
    buz kestik hepimiz.hiç kimse tek laf edemedi.
    fena halde kırılmıştık.
    haklıydı aslında.
    ama en azından selam verip geçebilrdi.
    o gün bugündür metin'i sevmem.
    aynı kamptan bir başka anı.
    bu sefer feyyaz.
    otobüsün içinden insanlara bakıyor.
    yüzlerce kişi var ortamda.
    el sallıyorum, fark etsin istiyorum, garsona el kaldırırsınız da görmeyince kafayı kaşırsınız ya öyle.
    sonra nasılsa fark etti beni, gözgöze geldik, gülümsedi, el salladı o da.
    feyyaz'ı zaten severdim.o günden beri daha da sevdim.hem o metin'in yerine olsaydı asla azarlamaz, kibar feyzo gibi gülümserdi bize.

    ünlü olmak hakikaten çok zor ve ilginç. adam (metin) 25 sene önce birine atar yapmış. belki o gün canı çok sıkkındı, belki o gün çok kötü bir haber almıştı.bilemeyiz ama karşı taraf hala unutmamış o azarlar tavrı.
    diğer yandan diğer adam, kalabalıkta birini fark etmiş ve el sallamış.sorsan hatırlar mı? ama 25 sene sonra o selam hiç unutulmamış.