hesabın var mı? giriş yap

  • necati şaşmaz'ın büyük bir hatası var. etrafında da kendisine "hürmet gösteren"lerden başka kimse olmadığı için kendisine söylenmeyen şeyler var. bu diziyi, adı kurtlar vadisi, başrolü necati şaşmaz, günü perşembe, müziği cendere diye herkes tarafından izlenecek zannediyor. bu dizinin ilk 97 bölümü neden izlendi, şimdi yayınlanan saçmalık neden ilgi çekmeyecek, ekşi şeyler'deki kurtlar vadisi konularının yarısının sahibi, başlıktaki en iyi 5 entryden ikisine sahip birisi olarak, biraz da ben anlatayım.

    zafer ergin: 24 sene ankara devlet tiyatrosu, 15 sene istanbul devlet tiyatrosunda oyuncuydu. 60'dan fazla oyunda oynadı. devlet tiyatrosu sanat yönetmenliği yaptı. 1989 yılında istanbul devlet tiyatrosu müdürüydü. kurtlar vadisi projesinin daha sadece ismi varken, oynayacağı belli olan tek isimdi.

    attila olgaç: 11 sene ankara devlet, 25 sene istanbul devlet tiyatrosunda oyunculuk yaptı. 30'dan fazla oyunda oynadı. zafer ergin ile 40 sene önce, 1980'de ankara devlet tiyatrosu'nda kral lear oynuyordu.

    görsel

    baykal saran: tam 48 sene ankara devlet tiyatrosu oyuncusu olarak, onlarca oyunda oynadı. oyunlar yönetti. 1989'da kültür bakanlığının verdiği en iyi oyuncu ödülünü kazandı. adına tiyatro ödülü verilecek kadar seviyede sahne tozu yutmuştu.

    istemi betil: dile kolay, 24 sene tiyatro yaptı. ankara devlet tiyatrosu müdürlüğü yaptı. tiyatro oyunları yönetti. can gürzap ile çetin tekindor ile ayten gökçer ile aynı sahneyi paylaştı.

    tarık ünlüoğlu: 20 seneyi aşkın süre boyunca tiyatro yaptı. trt'de siyah beyaz zamanlarda program yaptı. sadece diksiyonu bile oyunculuğunun kalitesini gösterirken, oyunculuğu muazzamdı.

    sönmez atasoy: 38 sene tiyatro oyunculuğu yaptı, 35 sene tiyatro yönetmenliği yaptı. tarık ünlüoğlu'nun oyununu bile o yönetiyordu. seslendirmede de iyiydi. atatürk seslendirmesi yapmıştı.

    görsel

    adnan biricik: 30 sene tiyatro oyunculuğu yaptı. tiyatro ödülleri kazandı. adam bugün kamu spotu seslendirmeleri dahil, bir sürü seslendirmenin sesi.

    nişan şirinyan: 20 seneyi aşkın tiyatro kariyerinde 20'den fazla oyunda rol aldı.

    kurtlar vadisi'nin şahane deve tuncay'ı, kurtlar vadisi pusu'da hastane müdürü yapılan osman wöber, istanbul devlet tiyatroları müdürüydü.

    görsel

    yazarları ömer lütfi mete'nin tedrisatından geçmişti. konsept danışmanı soner yalçın, 30 sene önce derin devlet yazıyordu. yeşil ile röportaj yapmış, kitabını yazmıştı. zamanında yazdığı yazılar, yaptığı haberler yüzünden aldığı ölüm tehditleri sayısızdı. osman sınav zaten ayrı bir çılgındı.

    haldun boysan, özgü namal, oktay kaynarca, gürkan uygun, yüksel arıcı, nedim doğan dahil olmak üzere birçok ismin oyunculukları okullardan başlıyor. türk dizi tarihinin en psikopat karakteri sefa zengin, dormen tiyatrosunda oyuncu, 3-5 bölümde görülen savcı rolündeki hakkı ergök bile 30'dan fazla oyunun başrolünde oynamış bir ustaydı...

    bu dizinin senaryosu, sadece söylediği aykırı cümleler değil, efsane oyunculukları, çekimleri ile de her yönüyle bir bütündü. cahit'in senaryosu, polat alemdar'ın herkesi vurduğu, hükümet yalakalığının zirvesi bir dizi değildi.

  • mahalle baskısı gibi bir şey. zaten mahcupsun, utana sıkıla gözüne kestirdiğin kişiye adres soruyorsun, zamanını alıyorsun vs, o sana 'anladınız mı' der gibi bakarken kesinlikle hiçbir şey anlamadığın halde 'evet, evet, teşekkürler' deyip kibar bir şekilde hiçbir şey anlamadan yoluna devam ediyorsun. nah anladın çok afedersin.

    şanslıysan, bir sonraki soracağın kişi aynı kişi değildir. ama doğuştan talihsiz isen, beterin beteri oluyor ve az önceki tarif edene tekrar rastlıyorsun.

    (bkz: adres sorarken bir önceki tarif edene yakalanmak)

  • istanbul'da öğrenci evindeyiz, her nasılsa annem de bize gelmiş, kız arkadaşım da var. hep beraber izlemiş, sonrasında sokaklara dökülmüştük. maça dair birçok detayı unutmuşum... demin biraz nostalji yapayım dedim, uzun özetini izledim.

    adams denen şerefsiz, uzatmalarda 3 defa hagi'nin yüzüne dirsek atıyor, hagi de sinirlenip dirseğiyle adams'ın sırtına vuruyor. sonuç; adams sarı, hagi kırmızı görüyor. adams'ın yaptıklarına çok sinirlendim. resmen tekme tokat dövmüş hagi'yi...

    bu adaletsizlik sonucu 10 kişi kalmamıza rağmen kupayı kazanmak çok güzel bir kapak olmuş hakeme.

    bütün arsenal savunması ofsayt diye durduğunda arif ve hakan kaleciyle başbaşa kalıyorlar, arif belki de pozisyon ofsayt sandığı için ciddiyetsiz bir şekilde topu auta vuruyor. aradan 15 sene geçmesine rağmen hayıflandım lan.

    hakan şükür çok güzel top oynuyor. alıyor basıyor top dağıtıyor koşuyor. şimdi burak'ı düşündüm de... neyse o konuyu geçelim.

    capone yağ gibi akıyor. nasıl ve nerden bulmuşuz lan bu adamı...

    fatih terim henüz italya görmemiş, o yüzden biraz daha türk gibi. saçları kıvır kıvır, ceketi bol geliyor, gömleği çıkmış filan...

    ümit davala canavar gibi...

    arsenal'in kadrosu da efsane..

    bizimkilerin 10 kişi kalmışken bile yaldır yaldır oynayıp pres yapması, arsenal'in boş kaleye top yollayamaması, son dakikada armut kafalı thierry henry'in kafa topunu taffarel'in doksandan çıkarması , bülent korkmaz'ın omzundan sakatlanıp saha ortasında kolunu bedenine sardırması, hakemin bu işlem esnasında bülent'i saha dışına göndermek istemesi, bülent'in son dakikalarda bir kolu bedenine yapışık oynaması, yine son dakikada kullandığımız frikik topunda ümit davala'nın "ya hak" deyip 80 metreden kaleye abanması, kalecinin topu tutmasıyla son düdüğün çalması ve maçın penaltılara gitmesi.

    bizim çocukların penaltıları şiir gibi kullanması, özellikle hakan'ın 90'a takması. arsenal'in topu direğe nişanlaması, ve en sonunda "haydi popescu haydi oğlum" nidalarıyla gelen zafer... herkesin gözyaşlarına boğulması. her şey kusursuz, her şey mükemmel..

  • seni kendi haline bırakır mıyız sandın? sen de siyasal islam'ı tadacaksın. siyasal islam yenilmezdir. ona kurşun işlemez. hiç boşuna uğraşmayın. ahlaksız ve vicdansız insanları yenemezsiniz. o yüzden ben badem bıyıklı hırsızlara yenildiğimi kabul ettim. bütün güzellikleri yok edene dek durmayacaklar.

    çünkü onlar mağdur. çünkü onlar başını örtemedi. çünkü onlar dinini yaşayamadı. hamd olsun şimdi dibine kadar yaşıyorlar. ne mutlu onlara. siyasal islam bu topraklarda kıyamete dek var olacak. bari dünyanın başka yerleri kurtarılsın. atatürk'ün ülkesinin başına gelenler başkalarına anlatılsın. biz yandık, başkaları da yanmasın.

  • öncelikle uluslararası doğrama şekillerinden bahsetmek gerekirse;

    1- mire poix (bizdeki anlamı kuşbaşı) burada parçaların tamamı muntazam küp veya küpe yakın eşit ölçülere sahip olmalıdır. 3-4 tanesi bir yemek kaşığına sığacak büyüklükte olmalıdır. soğan, kereviz, kereviz kabukları, pırasa ve defne yaprağından oluşan gruba bu isim verilir. temel soslarda, çorbalarda, patates garnitürlerinde, et yemeklerinde, çeşitli sebzelerin etlerin ve kök sebzelerin doğranma şeklidir. çeşitli baharatlar (mercan, kök, kekik) doğranır. çeşitli sosların ön hazırlığında kullanılır. braise usulü hazırlanan yiyeceklerin (önce az yağda kızartılıp sonra demi glace sosta pişirilen yemekler) ön hazırlıklarında kullanılır. mire poix kullanıldığı yerlere göre iki şekilde hazırlanır.

    a)beyaz mire poix:
    mirepoix sebzelerin beyaz kısımları kullanılarak hazırlanır. kullanıldığı yerler; berrak çorbalarda, beyaz soslarda, beyaz etten hazırlanan yemeklerde ve su ürünlerinden hazırlanan yemeklerin hazırlama sularında kullanılır.

    b)normal mire poix:
    mirepoix sebzelerin kabuk ve yeşil kısımlarının da kullanılmasıyla hazırlanır. kullanıldığı yerler; kahverengi fondlarda kullanılır.

    2- macedonie: (bizdeki anlamı tavla zarı) mirepoix doğramanın küçüğüdür. senellikle sebze çorbalarında kullanırız. bir yemek kaşığına 8-10 tane gelecek şekildedir. yerine göre çiğ ve pişmiş etlerin doğranmasında kullanılır. bunun dışında; çeşitli et ve sebze yemeklerinin hazırlanmasında kullanılır.

    3- julienne (bizdeki adı piyaz) yarım veya bir bıçak sırtı kalınlığında, yaklaşık 3-4 cm uzunluğunda, ince çubuklar halinde ve aynı kalınlık ve boylarda doğrama şeklidir. her tür çeşit sebzelerde kullanılan bu doğrama şeklinde; önce eşit ince plakalar kesilir. soğanın piyaz şeklinde doğranması jülyen doğrama şeklindedir. bu kesimde sebzelerin hepsi eşit kalınlıkta olmalıdır.
    kullanıldığı yerler: çorbalarda, soğuk ordövr tabaklarının süslemelerinde, et yemeklerinin yanında, sebze garnitürlerinde ve salatalarda.

    4- brunoise (bizdeki adı sıçan dişi ya da yemeklik) sebzeleri önce julienne doğruyoruz sonra bunları küçük küçük mercimek tanesi büyüklükte doğruyoruz

    mire poix, macedone ve brunoise için http://img850.imageshack.us/img850/8859/dilim.jpg
    julienne için http://www.recipetips.com/…ting/julienne_strips.jpg

    bu dördünü bilmeniz sizin için yeterli. diğerlerini ben bile çok nadir kulanıyorum. birisi size böyle şöyle doğtra dediginde artık ne demek istediğini biliyoruz.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    şimdi bu sebzeleri doğramak için bize bir adet bıcak gerekli. kendinize ait * bir bıçağınız olsun. bu bıçak ile sadece ve sadece sebze kesin. meyve ya da ekmek doğramayın. kör bıçak daha çok keser cümlesindeki kasıt, güç kullandığınız bıçağın sebzeyi kesmemesi sonucu sağa-sola kayarak elinize gelmesinden kaynaklanır.

    kendinize o yemek programlarında gördüğünüz devasa bıçaklardan almayın. bıçağınız elinizle kavrayabileceğiniz özellikte ve ağır olmalıdır. mümkünse ithal bir bıçak tercih edin. benim tavsiyem solingen dir. başlangıç için idealdir.

    herhangi bir sebzeyi doğrarken dikkatinizi bıçağı tuttuğunuz ele değil sebzeyi tutan elinize verin. o anda endişe etmesi gereken sebzeyi tutan parmaklardır. bıçağın sırt kısmını sebzeyi tutan elinize dayadığınızda elinizi kesmeniz imkansızlaşır.
    bu şekilde değil, http://www.arastiralim.com/…/11/parmak-dogramak.jpg
    bu şekilde http://t2.gstatic.com/…z-hlhddd_pex-cnrsyr5jerx&t=1 bıçağın sırtı ellerimize dikine değil, paralel olması gerek.

    http://video.google.com/…docid=-2052142828309501024

    yukarıdaki video ya dikkat ederseniz ustamız bıçağın sırtını sol eline dayayarak doğrama işlemini gerçekleştiriyor. burada doğradığı sebzenin büyüklüğüne sol eli karar veriyor. kıssadan hisse; bıçağın sırtını sol elinize dayadığınızda, sol elinizi sebzenin üzerinden ne kadar geriye çekerseniz o kalınlıkta doğrarsınız. bıçak tutan elinizin bıçak tutmaktan başka hiçbir işlevi yoktur.

    doğrama işlemini evinizde salatalık ile teker teker doğrayarak başlayabilirsiniz. üzerine düşerseniz 2 saatte videodaki ustamızın doğradığı hızda, bir hafta sonra da tv programlarındaki gibi doğramaya başlarsınız.

  • anneannem 100 yaşını aştı. kafası hala zehir gibi. hafıza muhteşem. kendi işini gücünü de görüyor. uzaktaki çakal kuzenimler telefonda konuşuyoruz, anannemi versene diyor. handsfree'ye alıyorum konuşmayı hep birlikte dinliyoruz:

    - ananne nasılsın?
    + hastayım yavrum, her yerim ağrıyor.
    - sana bişey olmaz ananne allah seni unuttu bence.
    + tövbe de yavrum.
    - rahmetli büyükbabamı gördüm geçen rüyamda.
    + vay yavrum, nasıldı büyükbaban?
    - iyiydi seni soruyordu.
    + ne diyordu?
    - o kocakarı nerde kaldı. 15 yıldır bekliyorum gelsin artık, diyordu.
    kısa bir sessizlik....
    + yakında hepimizi önüne katıp geliyor deseydin ya yavruuumm...