hesabın var mı? giriş yap

  • internette doğru yanıtı almanın yöntemi soru sormak değil, yanlış cevabı bir yerlere yazmaktır şeklinde özetlenebilecek kanun. kanunun ismi wiki'nin kurucusu ward cunningham'dan geliyor.

    gerçekten soru sorsan bi tane cevap verecek adam bulamıyorsun fakat yanlış bir şeyler yazarsan hemen en az 100 tane düzeltme geliyor.

    denemesi çok basit: facebook status'ünüze 'arkadaşlar beşiktaş'ta en iyi pizza nerede yenir?" diye yazın kaç cevap geliyor. bir de 'arkadaşlar beşiktaş'ta en iyi pizzacı domino'stur. ' yazın ne cevaplar geliyor.

    millet birbirine yardım etmenin değil de laf sokmanın, hatasını bulmanın, millete karşı kendini zeki göstermeni derdinde olduğu için durum böyleyken böyle. sözlükte de olay böyle. buna verecek zilyon tane örneğim var ama vermeyeceğim. bu kanunu iyi kullanırsanız normalde para verseniz yaptıramayacağınız işleri çok rahat halledersiniz.

    tabii hatun olayında durum daha farklı. onlar sorularına milyon tane yardım sever cevap alabiliyor. o başka kanun.

  • hayatimda bazi ritueller var. mesela her sabah kahvemi alip gazetemi okudugum bank da bunlardan biri. biraz amerikanvari evet, ama olsun.

    son iki aydir, tahminimce 60 yaslarinda, dislerinin yarisini kaybetmis, agir adimlarla yuruyen, inceden beli egilmis, basindan sapkasi hic eksik olmayan, sevimli bir amca geliyor her sabah yanima. alman disiplini iste, her sabah 7:40-45'te yanimda oluyor. tanimiyorum. iki aydir hic konusmadik; ama her sabah yanima gelip oturuyor. yaptigi tek sey, oturduktan on saniye sonra basini hafifce gazeteme cevirip goz ucuyla tarihe bakiyor olusu. kisik bir sesle dienstag(sali) diyor ve gidiyor. samstag(cumartesi) diyor ve gidiyor. haftanin yedi gunu boyle. gune bakmaya geliyor. ben de arkasindan gulumsuyorum sadece.

    ne olduysa dun oldu. saat 7:55 olmustu. hala gelmemisti. iki aydir ilk defa boyle bir sey oluyordu. ne okudugum gazeteye odaklanabiliyordum, ne de kahveden tat alabiliyordum. gozum sadece o'nu ariyordu. niye gelmemisti? endise ediyordum. basina bir sey mi gelmisti? gun boyunca aklimdan cikmadi. "montag" demesi gerekiyordu o gun. o kadar kafama takmistim ki, ruyama bile girdi gece.

    bugun sabah oldu. ben yine gazetemi ve kahvemi alip banka oturdum. sadece gelmesini bekledim, adini bile bilmedigim o adamin. kahve iciyordum; ama gazete okumuyordum. saat tam 7:43'te belirdi kendisi. uzun zamandir boyle mutlu oldugumu hatirlamiyorum. oyle bi heyecanla actim ki gazeteyi. bu defa o basini cevirmeye zahmet etmesin diye epey sag tarafa dogru okuyordum. oturdu, on saniye gecti, yine basini cevirdi, bakti, "dienstag" dedi ve kalkip gitti.

    bu defa tedbirliydim. arkasindan fotografini cektim. olur ya bir gun gercekten hic gelmez. anisi kalsin bende.

    http://i.imgur.com/k3q5dyo.jpg
    - http://i.hizliresim.com/oeyeqx.jpg

    bir daha boyle yapma amca.
    gelmeyeceksen bile haber ver.

  • vapurda ya da feribotta giderken, denize yakın duruyorsam eğer bir anda kendimi tutamayıp elimdeki değer olarak kıymetli bir şeyi istemeden kendini kaybedip bir anda denize fırlatmak.. mesela atıyorum elinde 1,5 - 2 milyarlık cep telefonu var diyelim, bir anda hoop denize fırlattığını düşün kendinde olmadan.. işte bundan çok korkuyorum sözlük..

  • yeni kapladığın defterin kapağının bir türlü kapanmamasının hiti olduğu tanımlardır.
    sadece mutsuzluk değil, başarısızlık hissi de yaşatır bu kapanmayan defter.

  • bir etkinliğe katılmak için geldikleri yunanistan'ın selanik kentinde ilk olarak atatürk evi'ni ziyaret eden türeci ve şahin çifti atatürk evi'ndeki anı defterine ise, "atatürk'ün doğduğu yeri ziyaret etmek türk kökenli bilim insanları olarak bizler için bir onurdur. atatürk modern avrupa'nın öncü liderlerinden biri olarak özgür düşünce ve bilimin insanlık için taşıdıkları temel değeri anladı. 'hayatta en hakiki mürşit ilimdir' şeklindeki bilge sözüne tamamen katılıyoruz" notunu yazdı.

  • (bkz: kenar)

    arkadaşım anlatmıştı, ortaokulda sınıf arkadaşının soyismi kenarmış. hoca ne zaman tahtaya birşeyler yazsa birkaç kişi çıkıp "hocam göremiyoruz, kenara kayar mısınız? hocam biraz kenara kaysanız?" diye başlarlarmış. yazık.

  • bir beşiktaşlı olarak fener'e gelmesini ben de isterim.*

    adamların derdi yokmuş gibi bir de batshuayi istiyorlar bunlar iflah olmaz amk.

  • aralarındaki tek ortak özellik ikisinin de erkeklerden hoşlanmasıdır, bunun dışında taban tabana zıttırlar, mesela nur içinde yatsın zeki müren ünlü ünsüz herkese aynı saygıyı gösterirdi, bülent ersoy ise ünlü ünsüz herkese aynı saygısızlığı gösteriyor.

  • nyc'ye çok yakın bir şehirde yaşayan biri olarak katılmadığım önerme. sınıflı toplumların ne kadar kusuru varsa hepsini içinde taşıyor new york.

    bir tarafta inanılmaz gökdelenler, şıkkıdı şıkkıdı yürüyen -ve yüksek ihtimalle rahatsızlık verecek derecede umursamaz- adamlar ve kadınlar, ihtişamlı gökdelenler ve onların gökyüzünü aydınlatan ışıkları, diğer tarafta sokakta/metroda yaşamak zorunda kalan, yiyecek bulmak için bin takla atanlar. ayrıca şehrin az çeperlerine gittiğinizde yerleşim yerleri de rezil bir hal alır. insanların bin bir zorlukla yaşadıklarını görürsünüz. metrosuna inersiniz, kesif bir sidik kokusuyla yüzleşmek zorunda kalırsınız. bazen de fareler gelir dibinizde dolaşır, göz göze gelirsiniz. alın size dünyanın süper gücü abd ve onun en büyük şehirlerinden biri olan new york.

    ama şehir dendiğinde bunlar nedense akla gelmiyor. şehir dediğin şey o bölgede yaşayan insanların o coğrafyayla etkileşimi sonucu ortaya çıkan bir hadise değil midir? gökdelenler, şehrin merkezi yerindeki üç beş hoş bina bazı kesimlerce hem sinir olunan ama aynı zamanda tapılan amerikan hegemonyasının zihin dünyamızda işgal ettiği alanla birleşince "new york dünyanın en güzel şehri" dedirtiyor insana rahatça.

    pek öyle değil o iş.

    edit: ayikiza tesekkur ediyorum umarsiz kelimesinin yanlis kullanimiyla alakali olarak beni uyardigi icin. umursamaz olarak duzelttim o kelimeyi.

  • hakkında yapılan tespitlere genel olarak katıldığım fakat öğrencilik kısmına katılmadığım insan.
    istanbul öğrenciliği geçirmek için harika bir şehir. illa itü, boğaziçi vs gibi okullar için de söylemiyorum. öğrencinin kendisini eğitmesi, değişik insanlar tanıması, dünyaya açılması için türkiye'de en fazla olanağa sahip şehir istanbul. bu yüzden ısrarla istanbul'da okumaya çalışan, ısrarla hobiler edinmek kurslara gitmek için ek işler yapan, simit-peynirle geçinip tiyatroya konsere giden, şehri gezip tarihini öğrenmeye çalışan öğrenciye ben saygı duyarım. böyle öğrenciler sandığınız kadar da az değil.

    maalesef işte çalışma hayatı başlayınca istanbul o eğlenceli yüzünü çeviyor insana. sadece ne kadar kalabalık olduğunu, sokaklarda dilenen çocuklarını, pisliği, trafiği görmeye başlıyorsunuz. sanki bambaşka bir şehir haline geliyor. ne kadar çabalasam da artık eskiden beni mutlu eden şeyleri bulamıyorum bu şehirde ben. ben onu, o da beni tükettik.

    bundan sonra rotamız ege. ama dendiği gibi, tası tarağı toplayıp gitmek de öyle ha deyince olmuyor. deneyeceğiz.