hesabın var mı? giriş yap

  • tarih itibariyle dün akşam tam yatıcam baktım the green mile var show tv'de bi takıldım 4.30 da bitti film. sabah 7 de kalktım maymun gibi. dedim yatayım biraz daha 8:30'a kurdum saati. 9:30 da kalktım. lan dedim bu telefon çalmadı mı acaba. bir baktım saati kurcam diye hesap makinasını açıp 830 yazmışım. kahkahalar içinde duşa girdim tabi.

  • bilmesi.
    evet adamın çok şey bilmesi, ama ukalalık gibi değil, hmmm nası desem, işinde uzman olması diyim.
    yani ne sorsan yanıtlaması, ya da bir hobisi var diyelim, örneğin caz, adam caz tarihinden, enstrümanlarına kadar her şeyi biliyor mesela,
    ama gösteriş yapmıyor, sırası geldikçe, ona soruldukça tevazu içinde yanıtlıyor.
    bilgi güçtür.
    bilgi diğer tüm defoları kapatır.

  • birisi lv cüzdan yazmış. lc waikiki sandım bi an. google'layıp anladım sonra.

    bu da benim fakirlik gösteren detayım olsun :(

  • aktivist kimliği john lennon için, toplum ve dünya için birşeyler yapmaktan öte, akıl sağlığını korumak için başvurduğu bir savunma mekanizmasıydı. tıpkı gruptan ayrılması ve yoko ono ile ilişkisinin benzer birer savunma mekanizması olması gibi.

    lennon'un akıl sağlığını koruyabilmesi için, "tanrı kompleksi"nin bile çok sakil durmadığı bu hayattan kurtulması, egosunu daha maddi temeller üzerine dayandırması gerekiyordu.

    bunu anlayabilmek için, grubun aniden ve bir benzeri yaşanmadık biçimde ünlü olduğu yıllara bakmak gerek. averaj bir insan için, şöhret ve kendisine gösterilen ilgi bir lütuf olabilir. ancak çılgınlık boyutunda kısıtlanmış bir yaşam alanı, buna karşın aniden kazandıkları benzersiz otorite hali, lennon çapında bir adam için katlanılabilir değildi. lennon, büyük egosu olan bir adamdı ancak egosunu dayandıracak tüm mantıklı zemini kaybettiği için, hayatı yaşanılabilir olmaktan çıkmıştı ve bu da akli işlevlerini etkiliyordu.

    lennon, egosu her ne kadar yüksek olsa da, kendisini tanrı sanmayacak kadar da akıllı bir adamdı.

    grup elemanlarının tasviri ile, "sokağa adım attıklarında her görenin çığlık çığlığa peşinden koştuğu, konserlerde çığlıklardan çaldıkları müziği duyamadıkları, otel lobisinden içeri adım attıklarında otel çalışanlarının çığlık atmaya başladığı, belediye başkanlarının onurlarına verdikleri yemeklerde, bizzat başkanın eşinin çığlık atarak karşıladığı ve yalnızca tuvalette yalnız kalabildikleri" bir hayatta lennon gibi adamların varolması kolay değildir.

    lennon bu hayattan kaçışı 3 şeyde aradı:
    1. "the beatles" canavarından kaçışta,
    2. kraliçeye kadar hemen her otoritenin koşulsuz destek verdiği hayattan, otoriteyi ve toplumun averaj kesimini karşısına alan bir aktivizme kaçışta,
    3. ve yine hayatta karşısına çıkan ilk otorite kaynağı olan yoko ono'ya kaçışta.

    aktivist kimlik, bu anlamda üzerindeki baskıdan kurtulmak için mantıklı bir noktaydı. imparatorluk nişanı takılacak kadar toplumun ve otoritenin üzerine düştüğü, adeta soluğunun eksildiği bir hayatta lennon, aktivizme yönelerek toplumun genelini ve otoriteyi karşısına almayı tercih etti. hatta bunu oldukça radikal noktalara taşıdı. o kadar acelesi vardı ki, çırılçıplak albüm kapağı fotoğrafı çektirecek kadar (aslında garip) bir eyleme dahi imza attı. çünkü tek derdi, mümkün olduğu kadar o çığlık atan kalabalıkları ve otoritenin onayını arkasında bırakmaktı. isa demecini de bu bağlamda değerlendirmek haksızlık olmaz. lennon yanlış anlaşılacak bir adam değildir. meğer ki yanlış anlaşılmak istemiyorsa.

    gruptan ayrılması kısmı da bundan farksız değil. bu noktada; paul mccartney ile anlaşamamaları ya da 30 yaşından sonra "she loves you" çalmak istememesi gibi gerekçeler oldukça temelsizdir. çünkü arada kimi anlaşmazlıklar olsa da, mccartney aslında grubun dağılmaması adına "the ballad of john and yoko"yu the beatles adı altında kaydedecek kadar lennon'un suyuna giden bir adamdı. ve yine zaten konser vermeyen bir grubun üyesi olarak, "she loves you" çalmak zorunda olmadığı gibi, konser verseler bile çalmama insiyatifini gösterebilecek bir konumdaydı.

    lennon grupta insiyatifi mccartney'e de aslında bilinçli bırakmıştır. çünkü kişisel kurtuluşunun, gerçekte dört müzisyenin toplamından çok daha fazlası haline gelen the beatles yükünden kurtulmakta yattığına inanmıştı.

    yine yoko ono da, lennon'un buna benzer bir savunma mekanizmasıydı. ono, o yıllarda lennon'a "hayır" diyebilen tek varlıktı dünya üzerinde. ona hükmetmeye çalışan, onun suyuna gitmeyen tek insan. yoko ono, lennon'a, egosunu dayandıracağı bir temel vermişti. egosunu tehdit eder gibi görünse de, halbuki varlığı ile, onun egosunu anlamlı hale getirmişti.

  • - tuvalet tek kişiliktir ve pvc tipi plastik kapıya sahiptir.
    - tuvaletin konumu bir basamak yüksektedir.
    - lavabonun olduğu bölmeye girerken şangırtılı bir ip ve boncuk kümesinin içinden geçilir.
    - lavabo bir hayli küçüktür.
    - sıvı sabunun %70'i sulandırılmış olup, yoğunluğunu kaybetmiştir. düğmesine basınca üstünüze başınıza sıçrar.

  • delik çorapla misafirliğe gitmek ve bunu kapının önünde ayakkabıyı çıkarmak üzereyken hatırlamak.