hesabın var mı? giriş yap

  • ruh hastası şerefsiz.

    şu anda sinirden elim ayağım titriyor. 39 yaşında kadın hasta çarpıntı ile geldi, çekilen ekg'si svt dediğimiz bir ritm ile uyumluydu. ben de hastaya durumu izah ederek ve ondan izin alarak karotis sinüs masajı yapmaya başladım. o sırada hastanın eşi içeri girdi ve hiddetle şöyle sordu:

    -ne yapıyorsun sen lan?
    -masaj yapıyorum.
    -sen benim karıma nasıl masaj yaparsın it?
    -beyefendi yanlış anladınız.

    adam, durumu anlatmama bile izin vermedi. eşi de anlatmaya çalıştı ama ona da vurdu ama daha çok bana vurdu.

    2 sağlam yumruk yedim ama bir tane de sağlam yumruk geçirdim.

    şu anda sinirden gülüyorum.

    bu arada masaj dediysek: https://m.youtube.com/watch?v=493z2_kacoq

  • izmir seferihisarda yaptım askerliğimi. asteğmen olarak yapıyorum, öğretmen kökenli olduğum için nöbet tutmayan askere ceza vermek yerine, tutana ödül vereyim dedim. boyoz alıyorum sabaha karşı 4-6 nöbetinin ilk saatinde nöbet kulübelerine uğruyor bırakıyorum. bir süre sonra iki kişilik nöbet yerinde beni bekleyen 6-7 asker olmaya başladı. hoşuma gitti tabi bu böyle devam etti, çaylar demleniyor falan. bir gün askerin biri boyozdan bir lokma ısırdı çaydan bir yudum aldı, döndü bana dedi ki, komutanım top oynarken anamın verdiği domates peynir ekmekle, sabahın köründe senin verdiğin boyoz yarışır, ikisini de ömür billah unutmam dedi. o zaman fark ettim, anlatacaklar bunu yıllarca. boyozu askere dağıtıyorum diye ucuz veren fırıncı sen de sağol.

  • yolcu 1: hostes hanım bakar mısınız?
    hostes: buyrun.
    y1: şu arkadaki koltuk (acil çıkış tarafındaki koltuğu gösteriyor) buradan daha geniş ben oraya geçebilir miyim?
    h: maalesef efendim. koltuk değişikliği yapılamıyor.
    y1: neden?
    h: acil çıkış kapısındaki kapılar ek ücrete tabi oluyor ve ek ücret ödeyenler oturabiliyor.
    y1: ya hanım kızım boş oturayım ne olacak işte?
    h: efendim maalesef belirttiğim gibi sizi oraya alma şansım yok.

    [adam burada uf puf eder, hostes gider.]

    yolcu 2 [adamı tanımayan başka bir adam]: ya geç hemşehrim kimse oturmuyor n'olacak!
    yolcu 3 [adamı tanımayan adamı tanımayan, yolcu adamı da tanımayan başka bir adam]: tabi tabi ya geçin ne var oturacaksınız da yiyecek misiniz sanki koltuğu n'olur yani!
    yolcu 4 [aslında kimsenin yüzüne bakmadan, konuştukları çevresindekiler tarafından duyulacak şekilde konuşuyor]: aman şirket politikasıymış insanlara eziyet etmekten başka bir şey değil..
    y1 [acayip gaza gelir hostesi falan dinlemez ve bir hızla yerinden kalkar]: tabii ya sanki ne var yiyecek değiliz ya koltuğu. [oturur] oh be ayaklarım rahat etti vallaha.

    [y1 y2 y3 y4 arası karşılıklı tebessümler]

    hostes gelir, bakar, dudağının kenarlarını kulaklarına doğru çekme, gözlerini kapama ve kafasını sağa doğru çevirmek sureti ile sitemkâr bakışlar atıp geri döner.

    hostes --> emir kulu. ekmek kapısı. türk.
    yolcu 1 --> kendine kalsa yapmayacağı bir şeyi biraz gaza gelince kolaylıkla yapabiliyor. türk.
    yolcu 2 --> küçük meselelerde birine destek olmayı çok sever. türk.
    yolcu 3 --> küçük meselelerde biri birine destek olunca olaya dahil olmaktan çok hoşlanır. türk.
    yolcu 4 --> ortalık galeyana gelince çorbaya tuz atmak, birlik ve beraberlik duygusunu güçlendirmek temel görevidir. türk.

  • "2000 binden fazla saygın akademisyenden atıf almış bir akademisyenle karşı karşıyadadırlar."

    şu cümleyi bir profesör mü yazmış ? daha çok arda turan açıklamasına benziyor.

  • kardeşim 6 yaşındayken..

    _anne bişey sorucam..
    _sor oğlum..
    _biz seninle anne tarafından mı akrabayız?
    _cin gibisin oğlum maşallah..
    _evet mi?!

  • haluk bilginer'in başrolde oynadığı, toplumsal ve siyasi pek çok olaya göndermeler yapan harika bir yerli dizi. kısa, öz ve oldukça manidar olmuş.

    beğendiğim bir replik:

    ‘’bu burçlar falan var ya astroloji yani, prensip olarak çok saçma bir defa. insanın kişiliğini doğum tarihinden anlayamazsın. hele geleceğini tahmin etmek, doğum tarihiyle olacak şey değil o. o nasıl olur ancak biliyor musun? doğum yeriyle. insanın geleceğini de kişiliğini de doğum yeri belirler. esasında bu burçları doğum yerine göre ayarlamaları lazım.

    bak, insanın doğum yerine göre kehanette bulunsalar mesela onu anlarım. sonuçta trablus'ta, peşaver'de ya da angola'nın herhangi bir köyünde doğmuş bir çocuğun hayatının neye benzeyeceğini tahmin etmek zor değil. eh… toronto'da, oslo'da, tokyo'da doğmuş da az buçuk ne olacağı belli. bizim anadolu insanı bunu bilir mesela. onun için de yeni tanıştığı bir kişiye “burcun ne?” diye sormaz. “memleket nere?” diye sorar.

    bir de yükselen burç meselesi var. o da vatandaşlık oluyor, yani hangi ülkenin vatandaşı olduğu. o da önemli. suriye'de doğmuş bir suriyeliyle suriye'de doğmuş bir fransızın kaderi aynı olmuyor tabi. burcum halep ama yükselenim fransız. o zaman iş değişiyor tabi. ya da burcum kongo yükselenim belçika. durum farklı. işte benim burcum da kambura. benim kaderim de kambura. ben eğer bugün buralara geldiysem, sırf kambura'da doğduğum içindir.’’

    cemil, şahsiyet, 6.bölüm