hesabın var mı? giriş yap

  • sözlük olarak aştığımızın göstergesi başlıktır.

    adam ingiltere kraliçesinin ingilizcesini beğenmedi.

    işte gerçek sözlük bu.

  • bir miktar yükselen kur. yükseledebilir, düşedebilir, yorumlarımızı ekşiye yazıyoruz.

    ak kardeşler rahatsız olmuş bundan. milleti gaza getirmeyin de spekülasyon yapmayın da. ulan piyasayı hareket ettirecek kadar parası olan adam mı var burada. parası olan adam, bilhassa yabancı yatırımcı da gelip buraya mı bakıyor yatırım kararı verirken! "oh john do u know what they say about dolar in eksi? best advices for investment are there.."

    kendi kendimize yorum yapıyoruz. yatırım tavsiyesi değildir john...

  • (bkz: üslup bazında bizi benzetirler)'den sonrasını okumadım.

    maşallah. ne yetenekler var sende be ekşi sözlük! ne yetenekler! adamın üslubunu karl marx'a benzetiyorlar! üstelik, kültürel değerlere de saygılı, karı-kızla alakası olmayan bir yazar! bravo!

    mesela benim çektiğim planlara da hep 'yaa sanki steven spielberg çekmiş' derler. öyle yani. çok şanslısınız kızlar. bir tane değiliz ki. birimiz karl marx'a benzer, birimiz steven spielberg'e.

  • trafikte sürekli basıma gelen olaydır.
    başlarda gercekten özgüvenim olmadıgı icin kusurluyumdur benim hatamdır diye düsünüp hemen sag seride dogru kayıp insanları rahatsız etmeden gitmeye calısırdım.
    böyle böyle yüregim agzımda araba kullanmaya basladım ve bu durum acayip canımı sıkmaya baslamıstı. kafaya taktım bu mevzuyu
    sonra bir gün canım yine sıkkın bindim arabaya yürü kızım dedim bugun kesinlikle biriyle kavga ediceksin hadi bakalım. neyse bastık gidiyoruz basladı haydutun biri korna calmaya camdan elimi uzattım hayırdır isareti yaptım bi yanıt alınca hemen yanıma dogru sürdü aynı hizada gidiyoruz. hafif de gülüyo gevsek hosuna gitti heralde. ben göz kırparak hayırdır diyorum o da göz kırparak gülüyo neyse kırmızıda durduk boş boş gülmeye devam ediyo.
    velhasıl orda anladım bunun da yine bu erkeklerin can sıkma merakıyla ilgili oldugunu ve hicbir hatam olmadan kusursuzca araba kullandıgımı.
    yapmayın etmeyin kardesler kimsenin karısına kızına korna calıp da cesaretini kırmayın bırakın biz de sol seritte özgürce akıp gidebilelim..

  • birlikte çalıştığınız kişileri toplum içinde aşağılamanın ne gibi sonuçlar doğurabileceği açısından fikir veren, sizi böyle bir davranış sergilemeden önce iki kere düşünmeye itebilecek ders niteliğinde tarihi bir olay; aristagoras'ın büyük hatası. bu hatanın, bugün bildiğimiz "batı" kavramını ortaya çıkaran mekanizmayı harekete geçirdiği ileri sürülmektedir.

    aristagoras iyonya şehir devleti olan milet'in bir satrabı idi. bölge bir pers imparatorluğu olan ahameniş imparatorluğu kontrolünde olmakla birlikte şehirleri satrap adı verilen valiler yönetiyordu. dolayısıyla bu valiler, başkent babil'in dikkatini çekmek ve daha iyi görevlere gelebilmek için bazı hamleler yapıyorlardı.

    bu şehir devletlerinden ege açıklarında bulunan naxos'da bir isyan çıktı, şehrin ileri gelenleri satrapı idam edip bağımsızlıklarını açıkladı. aristagoras bu durumu pers imparatorunun gözüne girebilmek için bir fırsat olarak gördü. naxos'u iran adına geri alabilirse, bu ona darius nezdinde gerçek bir saygınlık kazandıracaktı. ancak aristagoras 'ın bir sorunu vardı. naxos bir adaydı ve aristagoras gemileri yoktu. bunun için lydia'nın satrapından filo kiralamak için bir anlaşma yaptı. lydia satrabı artaphernes aynı zamanda imparator darius'un da kardeşiydi. onun katılımı, aristagoras'ın davasını daha meşru kılıyordu. aynı zamanda dönemin en iyi amirallerinden biri olan megabates'i de(herodot'a göre büyük darius'un kuzeni) işe aldı. seçimleri mükemmeldi, ta ki bu amirale herkesin içinde hakaret edip aşağılayana kadar.

    o gece megabates, gemilerden birine nöbetçi yerleştirilmediğini keşfetti ve geminin kaptanı scylax'ı bir kürek deliğinden çekip oraya bağlayarak cezalandırdı. scylax, aristagoras'ın arkadaşıydı ve scylax'ın serbest bırakılmasını istedi. megabates reddedince aristagoras gidip scylax'ı kendisi çözdü ve aşağılamaya uzanan bir tartışma başladı.

    megabates intikam için naxos'u işgal konusunda uyardı. ada silahlandı, tüm savunma ihtiyaçlarını giderdi ve sonuç olarak dört ay süren işgal girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. aristagoras bu yenilgi sonrası orduyu milet'e geri çekilmek zorunda kaldı.

    darius'un kardeşinden kiraladığı filo için naxos'dan gelecek ganimetin büyük bir kısmını kendisine verecekti. ayrıca naxos'un fethinden sonra aynı orduyu euboea(eğriboz) şehri ve çevresindeki bölgenin lidya satraplığı için fethedilmesine yardımcı olmak için kullanacağını da kabul etmişti. ancak naxos yenilgisiyle bütün bu hayaller suya düştü. dahası söz verdiği kişi sıradan bir satrap değil imparator darius'un kardeşi olan artaphernes idi. büyük ihtimalle artık idam edilecekti.

    kellesinin derdine düşen aristogoras, satraplığını yaptığı miles halkını perslere karşı isyana teşvik etmeye başladı. yunan kolonilerinden bazılarını ikna edip kendisine katılmalarını sağladı. daha fazla müttefik arayışına girdi, sparta kendisini geri çevirdi ama atina ve efes isyanı desteklemeye karar verdi.

    iyonya, atina ve efes'in ortak ordusu, imparatorun kardeşi artaphernes tarafından yönetilen lidya'nın başkenti sardes'e yürüdü. evlerinin çatısı kamıştan ve kerpiçten oluşan şehri ele geçirip yaktılar. pers imparatorunun kardeşi, başkentinin yanmasını izlemekten başka hiçbir şey yapamadı. sardes yanıp kül olduktan sonra darius yardıma yetişti. yunan ordusunu yakalamayı başardı ve bozguna uğrattı. aristagoras da dahil olmak üzere isyancılar öldürüldü ve köleleştirildi. sadece atinalılar bu sondan kaçarak kurtulabildiler.

    pers imparatoru ve ailesi atinalıların yaptıklarını asla unutmadı. o zamana kadar yunan şehirleri fethedilemeyecek kadar fakir ve uzak görülüyordu. sardeis'in yakılması, yunanların pers imparatorluğuna yönelik bir tehdit olarak görülmesi gerektiğini dramatik bir şekilde göstermişti ve pers imparatorluğu bu tehditlere tahammül edemezdi.

    öldüğüyle kalan aristagoras amiraline hakaret etmese ve sonra da kendi kellesini kurtarmak için bir isyana öncülük etmeseydi, perslerin, sınırlarının ötesindeki nispeten fakir ve küçük yunan şehirlerine fazla ilgi göstermemesi oldukça muhtemeldi. aristagoras'ın amiraline hakaret etmekten, kendi çıkarına hizmet eden umutsuz bir isyan başlatmaya kadar yaptığı hatalar, 300 spartalının ünlü direnişi thermopylai savaşı'nı, maraton savaşı'nı ve sonunda büyük iskender'in pers'i fethini içeren yunan-pers savaşlarını başlattı. pers tehdidi olmasaydı, muhtemelen makedonyalı ikinci philippos yunanistan'ı asla birleştiremez, batıda bu denli bir doğu düşmanlığı-korkusu olmazdı. belki de dünya daha farklı olurdu. ancak olmadı çünkü imparatorluğun en ucundaki bir şehri yöneten yerel bir satrap fazla hırslıydı.

    kaynak
    kaynak2

  • game of thrones evreninin bize öğrettiği en önemli şeylerden biri, bir kişinin sadece tahta oturmakla kral olamayacağıdır. işin içinde onlarca farklı faktör var. insanlar sizi destekleyecek mi, otoritenizi kabul edecek mi, emirlerinize kendi çıkarlarıyla çatışmasına rağmen itaat edecek mi yoksa herkese tekrar tekrar kral olduğunuzu hatırlatmanız mı gerekecek bunlar çok önemli. bu evren işte bu dinamikleri çok güzel işliyordu öncesinde. benim beklentim de yeni seride bu özelliğin aynen devam etmesiydi. bir şeylerin işaretleri verildi artık ve bölüm game of thrones'un başarıyla gittiği sularda yüzmeye başladı. şimdi o seviyeleri tekrar yakalamışlar mı bir bakalım.

    ama öncelikle bölümün inceleme videosunu da hazırladım. onun da linkini yazının en sonunda bulabilirsiniz.

    --- spoiler ---

    öncelikle kral viserys'ten bahsetmek istiyorum. burada fatih sultan mehmet'ten bir örnek vereceğim. malum kendisi küçük yaşta tahta çıkıp geri inmişti. ayrıca babası ikinci murat aşırı otoriter dediğim dedik bir adamdı. bu nedenle ikinci mehmet tahta çıktığında herkes kendisine şüpheyle yaklaştı. e balkanlar falan da kaynıyor zaten, ikinci mehmet'in bir an önce insanlara otoritesini kanıtlaması gerekiyordu. bu nedenle amansız bir mücadeleye girişti ve 21 gibi çok genç bir yaşta o dönemde fethedilemez görülen istanbul'u alarak hem ülke içinde otoritesini sağladı hem de düşmanlarına korku saldı.

    şte kral viserys'in başına gelenler, insanların sözünü bir türlü dinlememesi, herkesin onu bi tarafa çekmeye çalışması bu yüzden. viserys, barış döneminde doğup büyüdüğü için mücadeleye alışmamış. otoritesini kendi lordlarına kanıtlama gereği de duymamış. bu bölümde de o av sahnesinde insanların ona nasıl şüpheyle baktığını net bir şekilde görebiliyoruz.

    ben açıkçası bu anlatımı ve karakteri o nedenle çok beğeniyorum. iç dinamiklerini ve dıştan gelen etkileri çok güzel anlatıyorlar. mesela dany'i jon'u ya da ne bileyim oberyn'i anlatmak bi nebze daha kolay çünkü bu karakterlerin mücadelesini bire bir gösterebiliyorsunuz. viserys'in mücadelesi ise daha derinden ilerliyor. bunu hem yazmak hem de oyunculuk olarak aktarmak ise hayli zor diyebiliriz ve bu dizide bunu çok başarılı bir şekilde yapıyorlar. bu konu da gerçekten tam puanı hak ediyor.

    dizinin diğer alanlarına bakacak olursak da zaman atlaması dışında yine biraz hızlı ilerleme söz konusu. mesela game of thrones'un bir sezonu oberyn'in hikayesi üzerine kuruluydu ve karakteri o kadar güzel tanıtıp o kadar etkili bir final yapmışlardı ki belki dizi tarihinin en ikonik anlarından birine dönüştü bu. işin güzel tarafı bunu sadece büyük karakterler için yapmadılar. baya her yan karakterin bir tanıtımı ve oynadığı bir rol oluyordu. bu dizide anlıyorum merkezde bir targaryen ailesi var ama geri kalan kısımda tanıtımlar biraz zayıf kalıyor gibi. onu da umarım ileriki bölümlerde tamamlarlar.

    bir de dizinin ağır topları olan daemon, rhaenyra ve otto hightower karakterlerine bakalım. bir önceki bölümde rhaenyra'nın biraz seyircinin önüne eski mekanikler ile atıldığını bu nedenle henüz derinliğe kavuşmadığını söylemiştim. bu bölümde ise bu artık başlamış. daha öncesinde kendisi tek varis olduğu için rahattı ama artık bir rakibi var ve bu bir erkek çocuk. o nedenle yalnızlığının farkında ama gururu tehlikede olduğunu anlamasına engel oluyor. bu da geldiğinde yani biraz da kayıp yaşayıp paniklemeye başladığında çok daha muazzam bir karaktere dönüşeceğini söyleyebiliriz.

    otto ise dizinin kötü adam kontenjanını doldurmak için yazılmış ama game of thrones'taki seviyeye hala ulaşamamış durumda. çünkü game of thrones'ta littlefinger ve lord varys gibi muazzam diyaloglara sahip iki adet karakter vardı. bir de bu karakterlerin yanına tyrion'u ekleyince gerçekten muazzam bir sonuç çıkıyordu. bu karakter ise o alanda biraz zayıf kalmış. mesela ne istediğini pat diye söylüyor. evet kendi gücüne ve kralın zayıflığına çok güveniyor olabilir ama game of thrones da biraz diyaloglardır ve ben burada bi kısa eksiklik hissettiğimi belirtmek istiyorum.

    bir de dizinin aksiyon yükünü sırtlayan daemon abiye bakalım. matt smith başka bir dizide falan oynasaydı da ben izlerdim öyle severim kendisini. ama bu rolde cidden harikalar yaratıyor. mesela fark ettiniz mi bilmiyorum bu bölüm hiç konuşmadan oynadı. her şeyi mimikleriyle, hareketleriyle bakışlarıyla falan anlattı. bu da muazzam bir performanstı gerçekten. aksiyon demişken malum game of thrones'un özellikle ilk sezonlarında öyle haldır huldur savaş izlemiyorduk. belki sezon sonu falan bi olay kopuyorsa kopuyordu. ama bazı izleyiciler bundan sıkılıyordu. bu dizide ise biraz aksiyon biraz saray entrikası falan dengeli gidecekler sanırım. yani aksiyon da bi 15 dakika falan sürdü zaten o nedenle ben bu kararı beğendim diyebilirim.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak her ne kadar her bölüm zaman atlaması falan olsa da hikayeyi takip etmek zor değil. zaten büyük bir olayın kopmak üzere olduğu da artık belli oldu. hatta üç aşağı beş yukarı kimin arasında olacağı da anlaşılıyor. biraz daha yan karakterlere ağırlık verip diyalogların da yükünü taşıyacak anlar yaratılırsa yine efsane bir diziyle karşı karşıyayız demektir.

    ha bir de yukarıda inceleme videosu için link demiştim. ona da buradan göz atabilirsiniz.

    https://youtu.be/itmrauopk08