hesabın var mı? giriş yap

  • on edit : elmira'ya selamlar

    sanki çoğu kişi erenin asıl amacını ve ymir muhabbetini kaçırmış, anlayamamış gibi geldi.
    oradaki önemli detayı yazayım:

    önedit: son sayının türkçe çevirisi çıkınca daha bir oturdu, haliyle aşağıda yazdığım final teorisinde ufak bir değişikliğe gitme kararı aldım. onunda ne olduğunu bu entrynin en sonundaki "edit 1:" isimli editte yazdım. iyi okumalar.

    manga finali spoiler
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .

    erenin ilk sezon ilk bölümden beri tek bir hedefi var: o da (bkz: tüm devleri yok etmek)..

    devlerin kaynağı ne?

    2000 yıldır, paths isimli bomboş sonsuz bir çölde (orası bir tür araf gibi) devleri yaratmaya devam eden ymir.

    paths'deki zaman kavramı tamamen farklı. geçmiş, şimdi ve gelecek, tüm her şey paths'de zaten orada aynı anda oluyor.
    olmuş olan, oluşmakta olan ve oluşacak olan her türlü dev, zaman kavramının farklı olduğu paths'deki ymir tarafından kumlar ile oluşturuluyor aslında.

    peki bu ymir neden 2000 yıldır path'de ha bire dev oluşturuyor.
    çünkü kız hala kral fritz'in emirlerine sadık.
    neden sadık,
    çünkü kral fritze aşık olmuş.

    o halde bu kızın devleri yaratmayı bırakması ve böylece (bkz: tüm devlerin yok olması) için ne olması lazım?
    yimirin kral fritze olan aşkının sonlanması lazım.

    eren ymirin, fritze olan aşkını nasıl sonlandırıyor?

    şöyle : eren düşünüyor: öyle bir şey yapmalıyım ki, mikasa bana karşı çıkmalı hatta beni öldürmeli. buna tanık olan ymirde, kendi aşkı olan 2000 yıl önceki kral fritzin emrine karşı gelmeyi akıl edebilmeli ve böylece devleri yaratmayı bırakmayı düşünebilmeli. dev yaratmazsa tüm devler yok olur.

    ne yapıyor peki? planı ne: tüm dünyayı yok etmeye çalışmak.
    mikasa ereni hala sevmesine rağmen erenin tüm dünyayı yok edeceğini düşünerek onu öldürmek zorunda kalıyor,
    buna tanık olan ymir de,
    "aaa, şuan mikasanın yaptığı gibi, bir insan sevdiğine karşı çıkıp onu öldürebilir ama onu hala sevmeye devam edebilir "
    diye düşünüyor ve fritzin 2000 yıl önce vermiş olduğu emre karşı çıkarak dev yaratmayı bırakıyor.

    böylece, eren ana amacına ulaşıyor,
    (bkz: tüm devler yok oluyor.)
    final...

    ha tabi ymirin krala olan aşkı devam ediyor mu, emre karşı çıktığı gibi bir de aşkı da mı sonlandı bilemiyoruz.
    sonuçta kralın isteğine karşı gelerek dev yaratmayı bırakmış oldu.
    tabi çevirim yetmediği için, aşkı sonlandı mı o kısmı anlamamış olabilir. fakat dev yaratmayı bırakıyor. bunu anlıyoruz.

    bunun kanıtı olarak zaten bir önceki bölüm 138'in son karesinde, mikasa erenin kafasını kesip onu öldürdükten sonra erenin kesik kafasını öperken , arkada ymir tüm bu olan olaya gülümseyerek bakıyordu.
    herkes 138'in sonunda,
    lan bu ymir ne arıyor orada,
    mikasa erenin kopuk kafasını öperken neden arkada ymir gülümsüyor,
    ne alaka diye sorup durmuştu reddite ve sözlükte.
    ahanda işte şimdi sebebini anladınız:

    o an anlıyor ki, insan sevdiğine karşı çıkabilir, hatta onu öldürebilir ama hala onu sevebilir.
    yimir bunun farkına varıp yaptığı işi, dev yaratmayı bırakıyor ve haliyle tüm devlerde yok oluyor, olay bundan ibaret.

    zaten o kareden hemen sonra final bölümünde görüyoruz ki hooop devler buharlaşmaya başlamış.
    mikasanın erenin kafasını kesip öptüğü sahne ile devlerin buharlaşmaya başlayarak yok olduğu sahne hemen birbirinin devamı.
    sadece manga da araya arminle erenin konuşmasını eklemiş isayama.

    ayrıca erenin planın yan amaçları da var: kendisini yok etmeye çalışan eldialıların ve marleylerin omuz omuza çarpışması ve böylece dünyaya barış gelmesi,
    eldialıların kahraman olarak görülmesine sebebiylet vererek ve tüm devleri yok ederek böylece eldianın şeytan olarak görülmeye devam edilmemesi,
    yani yaptığı plan bir çok işe yarıyor aslında.
    falan filan...

    ha akılda çeşitli sorular var tabi
    -mesela şu 40 ayaklı devlerin kaynağı olan canlı da mi buharlaştı?
    -buharlaşırken görmedik o şeyi ??
    -insan onu bir gösterir aga ne oldu o canlıya?
    -şuan ymir nerede? hala pathsde mi?
    -yoksa ruhu paths'den çıkıp özgürü mü kaldı?
    -ymirin içine düştüğü içi su dolu ağaç neyin nesiydi?
    -tüm ağaçların atasıymıydı, viking mitolojisindeki gibi ygdrasil agacı gibi bir şey miydi?
    -neden o kadar uzun ince farklı bir ağaçtı o?
    -neden içi su doluydu?
    -o agacın gövdesi neden yukarı doğru kollarını uzatmış ve birbirlerine dayanmış kadın ve erkek gibi görünüyordu?
    neydi onlar adem ve havva mı?
    -insanlar deve dönüşürken gökten düşen yıldırım nereden geliyordu? paths'den mi?
    -deve dönüşürken oluşan yıldırım niyeydi?
    -devlerin kaynağı olan 40 ayaklı canlı nereden geldi o ağaca, ne işi vardı o ağacta, şimdiye kadar hiç bir canlı hayvan o ağacın içine düşmemiş mi yanlışlıkla yani?
    vs vs vs.
    sorular da sorular...
    edit: 4üncü sezonun sonunda falconun sersemken "ben az önce elimde kılıçlar ile uçmuyor muydum ya" demesi mesela hala soru işareti...
    elinde kılıçla uçmak paradise adasındaki 3 boyutlu manevra techizatı kullananlara yönelik bir olay.
    falco neden böyle bir şey gördüğünü sandı veya gördü sersemken?
    serinin bir tür spin-offu yapılsa ne iyi olur.

    ne diyelim, 2012 yılında başladım bu seriye.
    o zaman 22 yaşındaydım, şuan 31.
    9 yılım bu hikaye ile geçti.
    çantası, cüzdanı, kolyesi, t-shirtü... her bir haltı var bende.
    şarkı listemde müzikleri...
    e.m.a isimli şarkısını 9 yıldır hala açar dinlerim mesela.
    insan 9 yıllık sevgilisinden ayrılmış gibi hissediyor.

    cevapsız bıraktığı sorular sebebiyle biraz beklentinin altında bir final gerçekleştirdi.
    özellikle aşırı merak konusu olan, canlıların kaynağı olan 40 ayak nereden geldi, tam olarak neydi sorusu cevaplanmadığı için çok kursağımızda kaldı.
    gerçi zekenin öğretmeni olan beyzbol toplu gözlükle eleman, ismini hatırlayamadım, devlerin kaynağı, tüm organik maddelerin kaynağı olan bir şey olabilir, demişti gözümüze soka soka.
    sanırım isayama, 40 ayaklı canlının tüm organik bileşenlerin atası ve ilk formu olduğunu düşünmemizi istedi.

    kuş teorisi doğru çıktı ya ona çok şaşırdım.
    çeşitli sahnelerde sürekli gözümüze sokularak gösterilen kuş, ciddi ciddi eren veya erenin bir tür avatarı çıktı. vay arkadaş...

    vay be, 2012 yılında seriyi ilk izlediğimde hiç bir serideki kadar merak etmemiştim acaba devler nedir, kaynağı nedir, neden deve dönüşürken yıldırım düşüyor oraya kırmızı şekilde diye. aşırı meraklı heyecanlıydım bir an önce finali gelsin her şeyi öğrenelim istiyordum.
    9 yıl geçti aradan ve bugün geldi...

    elbette sonuçta bu bir hikaye.
    gerçek değil.
    bir yazar oturuyor ve nasıl bir şey üretsem diye düşünüyor.
    ortaya hikaye çıkıyor.
    ben de roman ve hikayeler yazan biriyim, her ne kadar henüz hiç biri bitmemiş ve kitap olarak çıkmamış olsa da, kendimi bir yazar bir hikaye anlatıcısı olarak görüyorum.

    bu kadar üzerine düşmeye ve bir başkasının yarattğı masalı merak etmeye gerek var mı diye sorabilirsiniz?
    ama bizi biz yapan, hayatı heyecanlı ve zevkli yapan, varoluşumuzun bir gün son bulacağı bilgisini bize unutturan hikayeler değil mi?
    herkes kendini bir hikayeye, ülküye veya ideolojiye veya hayale adamıyor mu?
    varolma durumunu çekilir kılan şey hikayeler ve masallar değilde nedir?

    saygılarımla

    edit 1 : entry'nin başında da söylediğim gibi, teoriyi düzeltiyorum evet, şöyle ki:

    eren, en baştan beri mikasanın kendisini öldürmesini,
    ve bunun sonucunda ymirin bu anı görüp 2000 yıldır aşık olduğu kralın emrine karşı çıkmayı akıl edip devleri yaratmayı durdurmasını hiç planlamamış olabilir. hatta muhtemelen planlamadı ve ben yanılıyorum.
    çünkü eren, armin ile gemide yaptığı konuşmada ymir ve mikasadan bahsediyor, konuşma şöyle:

    eren: ymir, 2000 yıl boyunca kendisini çektiği aşkın acısından kurtaracak birini aradı ve o kişiyi buldu, o kişi mikasaydı.
    armin: mikasa mı? neden?
    eren: ben de bilmiyorum, bunu yalnızca ymir bilebilir. ben bile mikasanın ne yapacağını bilmiyorum. kesin olarak bildiğim tek şey mikasanın seçtiği son. her şey bu sona ulaşmak içindi. bu yüzden ilerlemeye devam ettim.
    armin: bu, senin madalya töreni esnasında historanin elini öperken gördüğün gelecekti. o zamandan beri yalnızdın. çok acı çekmiş olmalısın.
    eren: kafam tamamen altüst oldu, kurucu devin güçleri yüzünden benim için ne geçmiş ne gelecek vardı, hepsini aynı anda yaşıyordum.
    bunu yapmak zorundaydım.

    açıkcası bu konuşmadan çıkan sonuç şu.
    eren gelecekte olan her şeyi görmüş ve biliyor. yaptığı her şeyi gelecekte ne gördüyse gerçekleşssin diye yapmış. yaparkende pek kendinde değilmiş, zaman algısını yitirmiş aklı allak bullak olmuş. fakat mikasanın ne yapacağını görememiş, bilmiyorum diyor.

    bu konuşma daha henüz armin, erenin devasa devine ulaşıp kavga etmeye başlamadan önce armin gemideyken gerçekleşiyor.
    dolayısı ile eren, mikasanın kendisini öldüreceğini bilmiyor. belli ki o sonu görememiş. yani adam geleceği görüyor ama parça parça görüyor gibi.
    o halde mikasanın erenin kafasını kesmesi, bu kesme olayına ymir'in şahit olması ve şahit olduğu için 2000 yıldır aşık olduğu kralın emrine karşı gelmeyi akıl edip devleri üretmeyi bırakması ve bunun sonucunda da tüm devlerin yok olması, erenin farkında olmadan spontene gelişen, tesadüfü olarak oluşan bir olay olabilir. kısacası dur mikasayı kendimi öldürteyim de yimir buna şahit olup 2000 yıllık aşkından vazgeçsin diye düşünmemiş olabilir.

    yukarıda yazdığım konuşmadan, erenin "mikasanın ne yapacağını ben bile henüz bilmiyorum" diyişinden çıkan tek sonuç bu bana göre.
    zaman mekan konuları bir hikayeye girince karma karışık oluyor işin açıkcası.
    hikayenin yaratıcısı burada büyük risk almış bana göre.

    aklıma yeni şeyler gelirse bu entry'i editlerim.

  • bayram süresince kapıma gelip bayram harçlığı isteyen çocukları tabii tuttuğum sınav.
    ezbere okuyamayanlara harçlık vermedim. ezbere okuyabilenlere de vermedim.

    ama ezbere okuyanlar ne kazandı? sevap kazandı. ben ne vermedim? para vermedim.

    iki taraf da kazançlı çıktı yani. ben kazandım, çocuk kazandı, türkiye kazandı.

  • ilk çalismaya basladigim hukuk burosunda bunu talep ettigim zaman office manager denilen dallama yuzume karsi gulmustu, iste o ucrettir bu. ben de kendisine halihazirda elalemin hakkini savunan biri olarak (bkz: avukat) hakkimi yedirmeyecegimi, nasilsa bir sekilde alacagimi, o sebeple guzellikle bordroya yansitilmasinin daha dogru olacagini soyledim. tebessum etti. ben de tebessum ettim.

    baktim ay sonunda parayi alamadik, sonra hangi gun fazla mesaiye kalsam, ki 20 ay calistiysam, bugun yuzde 80'inde kaldim ben o mesaiye, o gun icin bir kitap (kaldigim saate bagli olarak bazen iki, kitabina bagli olarak bazen uc gunluk mesaiye 1 kitap) aldim ofisten. 20 ayin sonunda ayrildigimda 200'den fazla kitabi barindiran hayvani bir hukuk kutuphanesine sahiptim. hatta ofiste ilgimi ceken fazla kitap kalmayinca siparis ettirip, gelen kitaplari eve goturuyordum.

    isin ilginci ben bunu yaparken bir kisi de "aga sen napiyon? nerde lan bu kitaplar?" demedi. kutuphaneye bakan bir tek ben vardim sanirim.

    neyse, velhasil bu calisanin hakki olan bir ucrettir. ya efendi gibi verilir, ya da zorla alinir. zorla alinmasi kanunlara aykiri, adalete uygundur. boyledir.

  • onlarca kişinin öldüğü trafik kazalarında bile firma ismini sansürleyen, en ufak bir ipucu vermeyen malum medyanın bu olayda sergilediği ekstra afişe çabası akıl sahipleri için ibretlerle doludur.

  • terör olaylarının yıllar sonra istanbul'a sıçradığı gösteren olay.

    ulan ben ne zaman yaya geçidinde yayaya saygı duyulacak diye düşünürken olay nerelere geldi.

    cidden nasıl ah aldıysak belimiz doğrulmuyor.

  • lol örgütlenmişler dedi ya la. abi iyi misin sen? önceden planlanmış, katılacağın ilan edilen miting, açılış vs. değil bu, insanların haftalar, aylar öncesinden bilet aldığı, kiminle seyahat edeceklerini bilmediği bir ulaşım aracındasın. üstüne kimse sana sesini yükseltmezken çocuk azarlar gibi avazın çıktığı kadar bağırıyorsun. lütfen sakin ol, gözlerindeki ışıltıyı kaybetme.*

  • kimse yazmamış. erkek pantolonlarına konulan fermuar.

    ilk kim akıl etti bilmiyorum, araştırmadım da ama bundan daha düz ve kullanışlı bir kısayol örneği çok az bulunur şu hayatta.

    "hımm şuraya bi delik açalım, çıkarıp işenilir."