hesabın var mı? giriş yap

  • şu bizim milletteki milli duygular çok ilginç...

    adamlar bireysel özgürlük anlamında bizim menfaatimize bişeyler telkin ediyor. ama en özgürlükçü platformda dahi bu ecdadımıza sövülmüş gibi algılanıyor... birazcık daha zeki olsalar gerizekalı olacaklarmış.

    ben birleşmiş milletler olsam ne bok yerseniz yiyin derim cevap olarak.

  • fuarlarda ingilizce, fransızca vb dillerde tercüman arayan bir firmaya başvurulmuştur. iş görüşmesine gittiğinizde sizinle birlikte mülakata girecek başka biri daha olduğunu görürsünüz. o da sizin gibi üniversite öğrencisi 22 yaşlarında bir erkektir. ikinize de bir form verirler, hangi dili hangi seviyede konuştuğunuz, aldığınız sertifikalar, çalıştığınız şirketler tarzı. ikinizi de mülakata aynı anda alırlar. mülakatı yapan ik biraz gıcıktır. önce sizle yaparlar ardından diğer çocuğa geçerler.

    ik: fransızcayı çok iyi seviyede bildiğinizi yazmışsınız?
    -evet
    ik: fransız lisesinde mi okudunuz?
    - hayır
    ik: fransızca bir üniversitede mi okudunuz?
    - hayır ama
    ik: fransız kültür'de ders mi aldınız
    - hayır ama şey
    ik: sertifikanız var mı fransızcayla ilgili
    - hayır
    ik: tamamen meraktan soruyorum, fransızcayı nerden öğrendiniz?
    - babam öğretti
    ik: babanız? fransızca öğretmeni miydi?
    - hayır ama
    ik: buyrun söyleyin nasıl öğrendiniz, sabahtan beri ama diyorsunuz
    - babam fransız, eğer adıma ya da soyadıma bakmış olsaydınız benim de fransız olduğumu anlardınız.
    ik: adınız?
    - marcel. adı marcel olan pek türk yoktur sanırım.
    .

  • 36 kişinin öldüğü tren kazasının ardından yunan ulaştırma bakanı istifa etmiştir.

    https://www.25newsnow.com/…kills-16-hurts-least-85/

    45 bin kişinin öldüğü türkiye'deki depremden sonra istifa eden olmamıştır.

    edit: bir tane uyarı geldi. bahçeli beşiktaş üyeliğinden istifa etmiş :))))
    edit 2: vay arkadaş, halbuki ne de sevinmiştim... bahçeli'nin üyeliği aidat ödemediği için düşmüş :((( istifa yok yani...
    edit 3: "bahcelinin üyeliği düşmemiş. üyelik iptal dilekçesi göndermediği için üyeliği devam ediyor. borcu da yokmuş." gelen mesajlardan biri bu. hadi görevinden istifa eden yok, bari en azından spor kulübü üyeliğinden istifa eden bi tane siyasimiz olsaydı :(((

  • söylediğin anda -söylemiş olduğun için değil, söyleyebilir hale geldiğin için- büyük rahatlama veren bir söz. bir kurtuluş ilanı bir nevi, işkencenin bitişinin italik “the end” yazısı. işkence olan sevmek değil bu arada, sevememeye başlamak.

    bilmiyorum belki bana öyle geliyordur, belki yaştan, yahut gözleyebildiğim insan havuzunun lokal sığlığındandır, ancak sevilmeye aşırı anlamın yüklendiği, daha doğrusu tüm anlamın sadece “sevilmeye” bindirildiği bir döneme girdik. sosyal medya çağı, vaktiyle sadece medyatiklerin yaşadığı önemliyim algısını tabana yayıp toplu benlik patlaması mı yarattı nedir, ister aşk meşk duygusallı ilişkiler olsun, ister arkadaşlıklar, herkesin cebinde upuzun bir beklentiler listesi, kendisine ne kadar değer verildiğine odaklanmış halde oturuyor o masada. sevilmek, kıymet görmek çok önemli tabii, her daim de önemliydi, o değil dediğim de… sevebilmek de çok kıymetli. bu gündemimizde yok ama bir şekilde. sevilmeyi konuşuyoruz hep, ne kadar sevildiğimizle tatmin oluyoruz bir tek, şikayet ediyorsak, mutsuzsak o da hak ettiğimiz halde sevilmemekten. sevilmek, daha çok sevilip beğenilmek, daha çok insan tarafından sevilip beğenilmekle ilgileniyoruz paso, derdimiz zorumuz sevilmek. özüyle sevilmek bile değil aslında, sevildiğini hissettirecek tapınmalara muhatap olmak ama oraya girmeyelim. öbür taraf ama ya, yani sevmek? sevilirken olduğu gibi, severek de tatmin olur insan? hem de daha çok tatmin olur anasını satayım, canlı cansız, insan at fark etmez, bir şeyi sevmek, bir şeyi seviyor olmanın kendisi yaşama bağlar, ayağını toprağa bastırır, bir yer verir şu gezegenden sana, enerji verir. sevebilmek sevilmekten çok ama çok daha zordur hem, biri ateşin kenarında ısınmakken öbürü ateşi içinde tutmak gibi. ve verdiği tatmin hissi de katmerlerce fazladır.

    o yüzden hayatında sevecek şeyinin olması çok ama çok kıymetli bir şey. ne kadar çok sevebildiğim şey varsa o kadar dünyalı hissediyorum ben. o kadar yerim yurdum oluyor buralar. cansız nesneleri, ölü yazarları, şarkıları, web sitelerini, ağaçları, çimenlikleri çocukları ve hayvanları sevebiliyor ve sevmeye devam edebiliyorsun kolayca, onlar meydan okumuyorlar çünkü. sevecek yetişkin insanı ama az oluyor insanın. zaten bu kadar azken sevebildiğin bir tanesini artık sevememeye başladığını fark etmek, kıymetli bir şeyini kaybetmek gibi. tamamen kendi içinde bir kayıp hissi bu, karşıdakiyle ilintili değil, yani onu kaybetmek, onun artık hayatında olmayacağına üzülmek yahut onun sevgisini kaybetmekle falan ilgisi yok. sen sevemiyorsun ya artık. kayıp o. o yüzden sevememeye başlayınca başlıyor işkence, sevginin erimeye başladığını hissedince. sevgilinin kendini azcık kötü bile hissetmeden gözünün içine baka baka sana yalan uyduruşunu ilk dinleyişinde, yahut arkadaşının samimiyetsizliğinin ilk kez tabak gibi önüne serilişinde misal. bir buz kütlesinden devasa bir parça kraaaaşşşş diye kopup suya iniyor o an. o er geç eriyip bitecek, bunu o ilk andan biliyorsun. uzun bir süreç bu, çoğu kez aylar, hatta inkarının boyutuna göre bazen yıllar sürüyor. ama nereye gideceğini biliyorsun sonunda bu eğrinin, ve elinden bir şey gelmiyor. o düşen eğri üzerinde ilerledikçe sadece verdiği ağrıyı yaşayarak sabrediyorsun. sonra bir gün ona bakarken fark ediyorsun, eğri bitmiş. kutbun hiç insan gözü değmemiş bölgesindeki su kadar berrak ve gevreksin. üzgün ama rahatlamış. çünkü ağrı bitmiş. ve demet akalın şarkılarındaki gibi nispetli veya coşkun melodili i will survive’lı değil hiç, kendine ait değerli bi şeyi kaybetmiş olmanın teslimiyetiyle akıyor içinden italik italik o “artık seni sevmiyorum” yazısı. bütün iş tahir’le zühre olabilmekteydi çünkü ve sen tahirliğini kaybettin o oturumda artık. le fin.

  • kemal sunal'ın zamanında güzel bir şekilde açıklık getirdiği şey:

    " ...bundan sonra filmlerde şaban adını koymasak bile, değişen bir şey olacağını zannetmiyorum. millet şaban olarak biliyor. bu yıl, firma yanlışlık yaptı. film adım niyazi. adının atla gel niyazi olması lazım. afişler, lobiler hepsinde atla gel şaban oldu. seyircilerden bir kişi çıkıp da, filmdeki adın niyazi, afişte şaban, demedi. farkına bile varmadı. kemal sunal’ın adı, niyazi olsa ne olur, şaban olsa ne olur?"

  • hakkında yaşanan gelişmeler ile gece gece bana oğluna flüt alamayan ibrahim tatlıses hüznü yaşatmış olay.

    " - afganistan hükümetine ''radarınıza böyle bir uçak takılmış olabilir mi ? '' diye sormuşlar. afgan dışişleri bakanı ''bizim radarımız yok , amerikalılara sorun'' demiş. "

    kaç para lan bir radar?!?!?!?