hesabın var mı? giriş yap

  • tatil bitmiştir ve maşuk çoktan kendi memleketine dönmüştür. kalan gidenin boşluğunu yoğun şekilde hisseder ve bir gün msn de dökülüverir:

    - seni seviyorum

    -ben de sizi seviyorum hepinizi çok özledim.

  • -ahmet nasılsın?
    *sence?
    -haahahah üzüldün mü ayyy kıyamam yıaa
    *lan!
    -çok mu seviyomuş beni? çok mu inanmış benim kabul edeceğime? çok mu kendini bi bok zannetmiş? hahahaahahahahahahahahahahahhahahaha.
    *seni var ya!
    -ahahahaahahaha. tamam tamam şaka yaptım. teklifini düşündüm. ciddi ciddi hem de.
    *hadi len
    -gerçekten bak
    *allah allah. ee?
    -hahahaahah. ulan gene umutlandı yaa hahaahah.

  • devletlerden ve uluslararası oluşumlardan "dürüstlük" bekleyen saf tipleri şaşırtmıştır. tüm bunlar çıkar ilişkisidir ve türkiye diplomatik hataları yüzünden yalnızlaşmıştır. kimsenin "bize karşı" olduğu yok. siz gerçekten eğitilmezsiniz. kurtuluş savaşı'nda ülkenin dört bir yanı paylaşılmışken direnç gösterdiğimizde ve mustafa kemal atatürk'ün önderliğinde klasik tabirle "henüz ölmediğimizi" ispat ettiğimizde ülkemizi işgale gelmiş olan italyanlar ve fransızlar dahi bir anda taraf değiştirirek ya bize yanlamış ya da toz olarak yunanları yalnız bırakmıştı. bugün sorsan herkes fransa'ya, italya'ya söver... e işlerine gelince yunanlara karşı bizi desteklediler ama? neden? bizi çok sevdikleri için mi arka çıktılar? bizi çok seviyorlarsa neden bir sene öncesinde ülkemizi bölmeyi ve paylaşmayı amaçlıyorlardı?

    uluslararası ilişkilerde bunlar yok. diplomasi var. çıkar var. türkiye de bu konuda inanılmaz zayıf, cahil, beceriksiz kişiler tarafından yönetiliyor. ülkenin büyük bölümünün gazla çalışan, geçmişte yaşayan karbonhidratçı kitleler olması da tabii ciddi bir sorun.

    ulan "bunlar karşı olduğuna göre iyi yoldayız" nasıl bir kafa, böyle saçma bir zihniyet olabilir mi? açıp baksanıza kaç senedir bu ülke ab yardımı alıyormuş, kaç yıldır çeşitli ab programları kapsamında belirli standartlar geliştirmiş ve birliğin önemli dış ortaklarından biri olarak yatırım almış?

    ab kimseyi seviyor ya da sevmiyor değil. günü gelir ab türkiye'yi savunurken yunanları itin bir tarafına sokar. olmamış şeyler değil bunlar. yunanistan'a giderseniz onlar da ab'den ve diğer güçlerden şikayet edecektir türkiye'ye "hak ettiği ceza" verilmediği için. yani yunana sorsanız o da "bizi eziyorlar, türklere arka çıkıyorlar" diyor.

    velhasıl bırakın bu suçluyu daima dışarıda arama zihniyetini, biraz yüzleşin kendinizle. yüzleşelim. petrol çıkarıyorsak çıkaralım da şu "tüm dünya bize karşı" saçmalığını bırakalım.. inanın kimsenin o kadar da umrunda değiliz. olsak dahi bu "türk düşmanlığı" kaynaklı değil, tamamen siyasi ve diplomatik bir mesele. sen bugün yunanistan'ın güçlenmesini istemiyorsun çünkü komşun. senin için risk oluşturabilecek bir ülke. di mi? "yunan" olmasıyla alâkası yok bunun. orada senin açından tehlikeli olabilecek başka bir ülke olsaydı yine aynısını söyleyecektin.

    neyse ya sıkıldım. aynen kanka, ab karşı çıkıyorsa doğru yoldayızdır. böyle devam.

    ***

    edit: "dürüstlük beklemeyecekmişiz ama hep türkiye mağdur oluyor" diyenler oldu, "hadi akdeniz'i açıkladık da fırat'ın doğusundakiler ne olacak" yazanlar oldu... açıklamaya çalışayım.

    arkadaşlar öncelikle türkiye'nin hep mağdur olduğu yok. öyle bir dünya yok. bunu neye dayanarak söylediğinizi anlamıyorum gerçekten. türkiye cumhuriyeti neredeyse 100 yaşına basacak. öncesini de sayarsanız 700 küsür yıllık osmanlı devleti var. siz tüm bu süreçlerde hep bizim mağdur olduğumuzu ve düşman bellendiğimizi mi düşünüyorsunuz? öyleyse kusura bakmayın ama bu sizin cahilliğiniz oluyor, şimdi size 1299'dan beri "türklerin avantajlı çıktığı ve uluslararası kamuoyu tarafından haklı görüldüğü" konuları mı yazayım? sorun tam olarak bu işte: millet bizim arkamızdaysa, "biz zaten haklıydık!" deyip işin içinden çıkıyorsunuz. iyi de başkaları öyle düşünmüyor. bu konuda da yunan "biz haklıyız zaten" diyor mesela, bizse "avrupa birliği ikiyüzlülük yapıyor" diyoruz. bu tamamen bakış açısıyla ilgili bir durum. objektif değerlendirirseniz bu tarz onlarca, yüzlerce ve hatta belki binlerce "türk yanlısı" ve "türk karşıtı" tutum bulabilirsiniz. inanın bunların neredeyse hiçbiri türk olmamızla ilişkili değil, tamamen çıkar kaynaklı. açıp bakın o nefret ettiğiniz "emperyalist dıj güçler" son 200-300 yılda osmanlı ve türkiye'yi yerine göre nasıl desteklemiş. bunu büyük devletleri savunmak adına söylemiyorum. okuyan herkes abd'den ölesiye nefret ettiğimi bilir. demek istediğim şey sadece şu: "dünya bize karşı" düşüncesi gerçek sorunu görmezden gelen yanlı bir tutumun sonucudur.

    hadi burası böyle, fırat'ın doğusunu ne yapacağız, adamlar resmen bize karşı diyen oldu... ben diplomasinin her şeyi çözeceğini söylemiyorum. bazen her şeyi doğru yapsanız da acı çekersiniz. biz öyle bir durumda değiliz. biz her şeyi yanlış yaptık. suriye'yi, iran'ı, amerika'yı, rusya'yı... hepsini kızdırmayı, kendimize düşman etmeyi başardık. böyle bir tabloda kimseyi durduramazsınız. abd süper güç olabilir ama bir halkı ve yönetim kadrosu var. vietnam'da neden boğuldular, güçsüz oldukları için mi? alâkası bile yok. siz de iyi ilişkiler geliştirir, iyi kozlara sahip olursanız amerikanlar size "çıkın gidin lan burdan" diyebilecek olsa dahi en azından iki kez düşünür bunu. "biz burada türkiye'yle bozuşursak iyi olmaz" diyebilir. sonuç itibariyle dünyayı yöneten bu haydutlara diplomasi zaten sökmez ama bunlar diplomasi olduktan sonra tartışılacak şeyler. bizde o yok. yalnızız ve bunu kendimiz yaptık, bu kadar basit.

  • ilköğretim çağındaki sevgi kelebeği erkeklerin ritüeliydi bu. gocuğu alır derin bir iç çekerek hoşlanılan kızın gocuğunun üstüne veya hemen yanı başına asıverirsin. içgüdüsel bir şeydir bu, erkeklerin genlerinde var.

  • üniversite bitince abd'ye geçip abd'li üni arkadaşı ile evlenip orada yaşayan, oranın sunduğu tüm eğitimsel, sosyal, maddi ve manevi imkanları sonuna kadar kullanıp 75 yaşında arada memlekete gelip giden adam, sizin memlekete borcunuz var diyor. kime borçları var o gençlerin? tayyip erdoğan'a mı? 20 yıldır göz göre göre akp'ye oy veren çomarlara mı?

    böyle insanları profesyonel meslekleri dışında sakın dinlemeyin. yurtdışında yaşayan insanlarda memleket ve kimlik özlemi çok baskın olur, sağlıklı tavsiye veremezler.

  • erkeğin dış görünüşe önem veren yüzeysel bir yaratık olmasındandır. kız ne kadar çirkin olursa olsun erkek bunu yaparak kızın gururunu kırarsa öküzdür, ayıdır, ataerkil düzenin tuğlasıdır. halbuki kızlar tamamen iç güzelliğe bakıp reddeder. erkek kesin bir hata yapmıştır ondan yani.

    bu feminizm iyiymiş lan kafası şimdi geldi bak.

  • görsel

    15 nisan 1954 günü kore'deki türk birliğinde görev yapan bir askerin eşine gönderdiği güzel bir fotoğraf. arkasındaki not ise iç ısıtan türden.

    "sevgili mukaddesim. gerçi kıymetsiz hatıralarımla sizi meşgul ettim. amma hayat bulan baharın taze kır çiçeklerini koklamak kadar güzel bir zevkin mevcudiyetini taktir edersiniz. sevgilerimle. eşin hasan."

    dedem.

  • görünen o ki 20 tl'ye satılsaydı şüphelenilmeyecek sosistir.

    - efenim sosisi 3.50 liraya mal ettik. 4 lira etiket fiyatı olabilir.
    + 20 lira yapın onu siz.
    - ama efendim satış politikamıza aykırı.
    + ekşicileri şüphelendirmeyelim yok yere. 20 lira yapın dedim.

    halbuki sosis fiyatından bağımsız şekilde zararları olan bir gıda.

  • çok güzel bir fikir, çok güzel bir organizasyon. 24 temmuz 2010 tarihinde dünyanın her köşesinden insanların bir günlük yaşantılarını konu alan bir belgesel. öyle gerçek ki, içinde doğum, ölüm, sevinç, üzüntü, herşey var. insanların bazen kendisine sorduğu acaba şu anda falanca yerdeki insanlar ne yapıyordur sorusuna verilmiş cevap gibi ve tam da olması gereken gibi çok farklı ve tahmin edemeyeceğimiz şeyler yapıyorlar. ben çok beğendim hatta daha uzun da olabilirdi. kesinlikle tavsiye ederim izlemenizi..

  • prime dönemini asla yaşayamamış bir oyuncudur ronaldo. istatistik manyağı messici ve c.ronaldocular için buraya bir kaç istatistik bırakalım.

    16 yaşında cruzerio'da 21 maçta 20 gol
    17 yaşında cruzerio'da 26 maçta 24 gol
    18 yaşında psv'de 35 maçta 36 gol
    19 yaşında psv'de 21 maçta 19 gol (ballon d'or'u 1 oyla kaybetti)
    20 yaşında barcelona'da 49 maçta 47 gol - ballon d'or ve fifa en iyi oyuncu ödülleri
    21 yaşında inter'de 47 maçta 34 gol - fifa en iyi oyuncu ödülü

    milli takımda 44 maçta 30 gol (5 tanesi dünya kupası golü)

    bunlar sakatlanmadan önceki istatistikleri. 21 yaşında 244 maçta 208 gol atmış, 2 tane fifa en iyi oyuncu bir tane ballon d'or kazanmış. 3 şampiyonluk, 1 dünya kupası, 2 copa america kupası var.

    22 yaşında tendonu yırtıldı ve 140 gün topa ayağını sürmedi. 10 nisan 2000'de iyileştiği ve bir sonraki maçta oynayacağı söylendi. 12 nisan 2000'de maça çıktı ve tendonu tekrar koptu. bu sefer 523 gün top oynamadı. bu sürede 94 maç kaçırdı. neredeyse 1 yıl koltuk değnekleri ile yürüdü.

    fakat geri geldi 2002 dünya kupasını kazandı ve gol kralı oldu. real madrid'e gitti. 176 maçta 103 gol 34 asist yaptı. yine fifa en iyi futbolcu ödülünü ve ballon d'or'u kazandı.

    dediğim gibi, ronaldo asla prime zamanını göremedi sakatlıklarından dolayı.