hesabın var mı? giriş yap

  • var galiba herkesin böyle bir anısı… sene 94, yaş 6. annem ile babamın arası kötü ve babam annemi evden gönderiyor. canım annem de cebindeki 3 kuruş parayla bir ev kiralayıp sağdan soldan eşya topluyor, okulumun karşısında ev tutuyor. çektiği çilenin haddi hesabı yok.

    bir gün kahvaltı yapıyoruz. çocuğuz ya, saçma sapan oyunlar icat ederiz. ben durduk yere dedim ki “hadi kahvaltıda kim en fazla zeytini yiyecek “ başladım erik gibi yemeye. para yok pul yok. kadın beni bozmadı bir şey de demedi canım annem.

    ertesi gün kahvaltıya oturduk. annem dedi ki, ben yeni bir oyun buldum: bir zeytini en fazla kaç ısırışta yersin?

    oyun değil mi, kabul ettim. o gün 1 tane zeytini minik parçalar halinde 10-15 kere ısırarak yedim ve anneme “yarışı kazandım” diye sevinirken o gün anlam veremediğim göz yaşlarını gördüm.

    sonrasında hikaye güzel ilerledi, mutlu günlerimiz çok oldu ama dibi görmeden iyi günlerin değerini de bilmiyorsun. mekanın cennet olsun canım annem, senin evladın olmak benim en büyük gururum.

  • mitolojide, edebiyatta ve sinemada, cücelerin genellikle madencilik, değerli taşlar ve metal işleme işiyle uğraştığını görürüz.

    örneğin, j.r.r. tolkien'in başyapıtı yüzüklerin efendisi'nde cüceler dağları oyarak derin madenler ve geçitler açmış, mücevher işlemeciliği ile uğraşmış, hatta bu hırsları uğrunda balrog'u uyandırarak küçük bir felakete yol açmışlardır.

    bilindiği üzere, grimm kardeşler'in meşhur masalı pamuk prenses'teki yedi cüceler de madencidir.

    nitekim, harry potter'da geçen gringotts wizarding bank'ı yöneten varlıklar, (kitapta her ne kadar goblin olarak geçseler de) orta çağ avrupası efsanelerindeki kötücül ruhlardan sayılan "goblin"lerden farklı olarak, bankacılıkla uğraşan ve uçsuz bucaksız yer altı dehlizlerinde değerli emanetleri muhafaza eden cüce canlılardır.

    peki, cücelerin birçok kaynakta maden, değerli taş ve cevher ile özdeşleştirilmesinin kaynağı nedir?

    bir ihtimal şudur:
    tarihi incelediğimizde, küçük yapılı insanların ve hatta çocukların dar geçitlerden daha kolay geçebilmeleri ve ucuz iş gücü olmaları nedeniyle madencilikte görevlendirildiğini görüyoruz.

    somut bir örnek:
    bavyera eyaleti'nin "fränkische schweiz" bölgesinde bulunan bir damlataş mağarasının bir çocuk tarafından keşfedildiği anlatılır. çocuğun ilk kez geçtiği ve arkasındaki mağarayı gördüğü bu dar delik korunmuştur ve tur sırasında turistlere anlatılır.

    cüceler ve madencilik bağlamındaki diğer esin kaynağı ise iskandinav mitolojisi'dir:

    mitolojide; taşlar, yer, ölüm, açgözlülük, metal ve teknoloji ile iştigal eden ve "dvergr" (çoğulu: dvergar) denilen yaratıklardan bahsedilir. bunlar, yetenekli zanaatkarlardır ve tanrılara değerli ve büyülü armağanlar sunmakta ustadır.

    alm. "zwerg" ve ing. "dwarf" sözcüğünün kökeni de muhtemelen buna dayanmaktadır.

    sonsöz:
    çağdaş "cüce"ler: çocuklar.

    günümüzde "cüce"lerin başka "tanrı"lar için madenciliği sürdürdüğünü söylemek mümkündür. insani gerekçelerle bu konuya değinmek gerektiğini düşünüyorum:

    kongo'daki katanga madenlerinde 40000 çocuk, kobalt madenlerinde çalıştırılmaktadır. bunlar arasında 4 yaşında bebekler de vardır.

    bu çocuklar da mitolojideki öncülerinin yaptığı gibi, günümüzün "tanrı"larına değerli ve büyülü armağanlar sunmaktadır. örneğin, biz "çevreci"lerin elektrikli otomobil kullanabilmeleri için bu çocuklar zehirli tozlar soluyarak kobalt çıkarıyor.

    bolivya'daki cerro rico madenlerinde (madenciler arasındaki lakabı: "insan yiyen dağ"dır) 3000 çocuğun yasadışı şekilde çalıştığı tahmin edilmektedir. yalnızca 2008 yılında 60 çocuk işçi bu madenlerde ölmüştür.

    edit:
    yazar sahlanankoc, sadece kapalı/klostrofobik madenlerde değil, açık işletilen elmas madenlerinde de "ufak adam"ların bolca çalıştığını ifadeyle, madenler ile çocuk iş gücü bağlantısının epey sıkı olduğuna işaret etti.

  • olbers'in , araştırmaları neticesinde vardıgı asagıdaki fikirler sonucu ortaya cıkan paradokdtur.

    a) kâinatın (uzayın), başlangıcı ve sonu yoktur
    b) kâinatın bir sınırı yoktur
    c) kâinattaki yıldızlar, düzenli bir şekilde dağılmıştır
    d) kâinatın büyüklüğü sabittir
    e) diğer yıldızlardan gelen ışığı engelleyici bir faktör yoktur

    bütün bunlara dayanarak, olbers'e göre gece gökyüzünün çok parlak olması gerekir çünkü sonsuz adet ışık kaynağı yani yıldız mevcuttur gece, karanlık olduğuna göre yanlış olan birşeyler var yapılan araştırmalar, kâinatın bir başlangıcı olduğunu ispatlamıştır kâinatın saniyede 60 bin km hızla genişlediği de ilmî bir gerçektir yıldızlardan gelen ışığı engelleyen bir faktör mevcut olsa idi, bu faktörün ısınması ve daha sonra da ışık kaynağına dönüşmesi gerekirdi. o halde gökyüzü gece parlak değilse bunun birkaç sebebi vardır:

    a) kâinatın mutlaka bir başlangıcı vardır
    b) kâinatın büyüklüğü sabit değildir yani genişliyor
    c) yıldız sayısı sınırlıdır
    d) yıldızlar kâinatta düzenli olarak dağılmamıştır

  • aile kazancim ayda 20 bin civarinda, zengin degiliz'den sonrasini okumadim.

    eksisozluk linc ekibi birazdan buraya gelir. ben espriyi yapip, kacayim:

    hep 50 tl'lik entrylere tanim yazdigim icin buna yazmiyorum.

  • dünyanın en basit şeyidir.

    dünyadaki tüm mayasız içkilerin temeli vodkadır.

    vodkaya anason eklersen rakı olur, meyve eklersen likör olur. yapacağın tek şey alkol oranını, aromayı filan ayarlamaktır.

    100 kilo patatesi damıtıp durduğunda elde ettiğin şeye etanol, bunu biraz sulandırırsan elde ettiğin şeye vodka, buna birşeyler eklediğinde de rakı, tekila, whiskey, vs. denir.

    bunun en kolay yolu hiç damıtmakla uğraşmamaktır.

    migrostan, tibbi malzeme satıcılardan patatesten, küspeden ya da neyden elde edilirse edilsin gıda kullanımına uygun etanol alınır.

    bu etanolün değeri 98-99 küsür derecedir.

    ancak bu alkoller ciddi derecede çiğ bir kokuya sahiptir. piyasadaki tüm vodkalar gibi kendine has aromalar eklenmediğinden biraz daha fazla çiğ kokarlar. o sebeple bu çiğliğin giderilmesi gerekir.

    neyse gerekli malzemeler :

    - yarım kilo aktif karbon

    - beş on adet filtre kahve filtresi

    - birkaç tane kesilmiş pet şişe

    - bir adet huni

    - yeterince etanol

    - fazla sert olmayan memba suyu.

    hazırlanışı :

    - iki 1.5 luk pet şişe ikiye kesilir. içlerine birer kahve filtresi konulur. içine bir miktar aktif karbon atılır.

    - bunlar üst üste yerleştilir en altına da malzemenin akacağı büyüklükte kap konur.

    - saf alkol yukarıdan verilir. alttan çıkan mamül iki kere filtre edilmiş olacağından o garip kokusu büyük oranda alınmış olur.

    - vakit varsa filtrasyon birkaç defa tekrarlanır.

    - çıkan mamül 98-99 oranında alkol içermektedir. haliyle sulandırmak gerekmektedir.

    - istenilen sertlik oranına göre su eklenir. piyasadaki vodkalar 40% olduğu için 1'e 1.5 su eklenir.

    - bir iki hafta dinlendirilir.

    - afiyetle içilir.

    eğer vodka likörü (kısaca likör) yapılmak isteniyorsa;

    - filtreden sonra bir kaba alınır.

    - kabın içine hangi meyvenin likörü yapılacaksa ondan atılır. (diri diri meyveleri atılacak, kabuklar ve çekirdekler çıkarılacak, acı yapar.)

    - bir iki hafta bekletilir.

    - aroma ve renk alındıktan sonra kahve filtresi ile birkaç kere tortu kalmayacak çekilde filtre edilir.

    - bu aşamada aktif karbon filre yapılmaz çünkü yaptığınız mamulü başlangıç haline döndürür.

    - sulandırılır. birkaç hafta dinlenmeye bırakılır.

    - afityetle içilir.

  • düşündüm taşındım ülkece başımıza gelen ne varsa, ülke olarak winrar programını satın almadan kullanmamızdan kaynaklandığını anladım. böylesi bir terbiyesizlik olmaz.

    adamlar efendi edendi bak kardeşim bu şirkette o kadar kişi ekmek yiyor. bak zorlamıyorum 40 gün denedin ettin gel şu programı satın al diye uyarı penceresi açıyor.

    biz ülkece hemen kapat tuşuna basıyoruz. haa gavurlar da aynısını yapıyor ama onlar zaten gavur. çünkü gavur olmak bunu gerektirir. yoksa ne anladım gavurluktan?

    o yüzden yıllardır açlıkla, haciz ile mücadele eden, çaycının bile maaşını veremeyen winrar gmbh şirketinin ahını almayalım.

    adam gelse, niye almıyon lan dese, en zengininden fakirine hepimiz utancımızdan yere bakarız.

    yapmayın a yiğitler!

  • -selahattin demirtaş'ı yardımcınız olarak düşünüyor musunuz?
    -karşımda rakip olan bir adaya benim yardımcım ol demek siyaseten nezaketsizlik olur.

    adam size daha ne etsin be!

    edityus: uzun nicklerden nefret ederim uyardı sağ olsun. terbiyesizlik değil nezaketsizlik olur demişti. düzeltme yapıldı.