hesabın var mı? giriş yap

  • antalya sıcaklarından kafayı bulmuş über zengin arkadaştan gelsin sizlere:

    "parası neyse vereyim de başkası terlesin bu ne amk ya."

  • rezervasyonu iptal etmeyin ve booking.com dan sizin için başka biryer temin etmesini isteyin. gelen önerileri kabul etmeyip şehrin en pahalı otelini isteyin (vermek zorundalar). sonra şehirdeki en pahalı otelde kalıp booking.com a fatura edin. aradaki farkı booking.com size, rezervasyonu iptal etmenizi isteyen otel de booking.com a öder. ödemezse booking.com sistemden atıp otele dava açar ama işin bu kısmı sizi ilgilendirmez. siz konaklamadan sonraki ay içinde yeni otele ödediğiniz parayı booking.com dan çatır çatır alacaksınız.
    hatta booking.com a bu saatten sonra otel rezervasyonunuzu kabul etmeyi önerse bile istemediginizi çünkü kendinizi güvende hissettmeyeceginizi söyleyin.

    herşeyden sonra da booking.com u ırkçılığa izin verdiği için sikayet edebilirsiniz.
    not: otelciyim ve duruma tamamen hakimim.

    edit: bazı arkadaşlar otel hakkında booking.com üzerinden yorum yazmamızı istemişler, o iş öyle olmaz. booking.com üzerinden rezervasyon yapıp otelin müşteri konakladı diye rapor etmediği misafirler yorum yazamaz. siz tripadvisor üzerinden yorum yazabilirsiniz.
    ahanda otelin tripadvisor sayfasının linki:
    https://www.tripadvisor.co.uk/…atislava_region.html

  • her yeri kapalı camide 100lerce kişiyle toplanmak serbest, ama yılbaşında iki aile bir evde toplamak yasak. çok mantıklı bence

  • türk insanının özeti olan cümledir. diplomaside de bakkaldan sigara alırken de işler. dükkana girerken selam verir, çıkarken hayırlı işler dersin adam yüzüne bakmaz ama önüne parayı atıp "bi muratti versene" dediğinde buyur abi olur.

    nezaketin zayıflık olarak algılandığı bir topluma kaba ve sert davranmak lazım. trump da bunu çözmüş.

  • o havada duran tekerlekler gerektiğinde stepne olarak kullanılma amacı taşımazlar. ağır yük taşıyan kamyon ve çekicilerde aks sayısı ve dolayısıyla tekerlek sayısı arttıkça taşıyabileceği yük de artar. yani arka tarafında tek aks yerine iki veya üç aksı bulunan bir araç daha fazla tekerleğe dolayısıyla daha fazla yük kapasitesine sahip olur ancak araç yük taşımıyorken aracın sürücüsü kabinden kontrol edilen bir sistemle (bir düğme ile) hidrolik olarak bu aksları yukarı kaldırır.

    yere değen tekerlek sayısı arttıkça aracın sürtünmesi de artar, bu da yakıt tüketimini arttırır. bu akslardaki tekerleklerin yukarı kaldırılması sonucu daha az tekerlek sürtünür, aracın aktarma sisteminde daha az parça döner bu da yakıt tüketimini ve mekanik parçaların aşınmasını azaltır. ayrıca tabii ki kullanılmayan tekerleklerin de ömrü uzar ama başta da belirttiğim gibi esas amaç stepne olması değildir. araç yük taşıyacağı zaman akslar yere indirilir böylece hem yük kapasitesi hem çekiş gücü artar.

    ayrıca bir aracın lastiği patladığı zaman devrilmez. en fazla o taraf biraz alçalır ama sorun olmaz. tabii ki patlak lastik yerine diğer akslar kullanılarak yola devam da sağlanır ama o sistemin esas amacı yedek lastik taşımak değildir. bunun için çok pahalı ve ağır bir önlem olurdu eğer öyle olsaydı. tüm kamyon ve tırlarda normal binek araçlarda olduğu gibi yedek lastik de bulunur. ayrıca uzun yola çıkan tüm kamyon ve tır sürücülerinin yolda başlarına bir sorun gelmesi halinde destek alabilecekleri numaraları vardır.

    havada giderken dönmenin sebebi ise hem aracın hareketi yani momentum nedeniyle boştaki tekerleklerin dönmesi hem de bağlı oldukları diferansiyelin diğer tekerlekleri döndürmesi sonucu boşta kalanların da dönmesidir.

  • dert edilecek kadar mühim bir mesele değildir. o selamun aleykum der, sende merhaba diyerek cevap verirsin. bu şekilde hem kendi istediğin gibi davranmış olursun, hemde karşıda ki insanı kırmamış olursun. ama sen safi bir öküz olduğun için bunları düşünemeyebilirsin.

  • savaşın yol açtığı yıkımın korkunçluğunun yanı sıra, yeniden başlamanın umudunu içeren video. insanların yüzünde umutsuzluk ve çöküş değil, umut ve küllerinden doğma azmi görülüyor. çok gerçek, çok etkileyici.
    ve evet adamların 1945 yılında ve savaştan yenik çıkmış hali bile bizden ileri görünüyor.

  • ulan atalarından hiç mi birşey öğrenmedin libos gotlu avrupalı ? doksene kafasından aşağı kızgın yağı ?

  • yazmayayım diyordum çünkü kendi hakkımda fazlaca bilgi veriyorum yazarken ama enin'in muhteşem entrysini okuyunca yazmak zorunda hissettim kendimi.

    20 gün sonra 36 yaşına girecek bir ablanız olarak kabul edin sözlerimi.

    ben hayatı tersinden yaşadım. 18 yaşıma basana kadar barlara girmeye çalışıp, reşit olduğum gün duruldum. 19 yaşımda beraber yaşamaya başladığım adamla 21 yaşımda evlendim. 22 yaşımda anne oldum, 24 yaşımda ikinci çocuğum oldu. ikinci çocuğumu emzirirken üniversiteye döndüm. okudum, çalıştım, çocuklarımla ilgilendim. 30 yaşıma gelip yurtdışında burs kazandığımda, 1 yıllığına çocukları anneme emanet edip gittim. döndükten bir süre sonra da boşandım.

    en çok bana veriyorlardı bu mesajı: boşandın, hayatın bitti, orta yaşlısın artık, iki çocuğun var diye... ben de bu durumu kanıksamaya başlamıştım artık. ne de olsa artık genç değildim. bundan dolayı normalde özgüvenim yüksek olsa da hayatımdaki kişiyi memnun etmek için saçma sapan şeyler yaptım.

    şubat ayının sonunda birden bir aydınlanma yaşadım. karşımdaki adam kaşımdan gözüme, kılığımdan kıyafetime, saçımdan makyajıma kadar her şeyimi eleştiriyordu. incir çekirdeğini doldurmayacak bir "ben kıvırcık saç sevmiyorum, o saçların hep toplu olacak!" tartışmasından sonra banyoya gittim. aynaya baktım ve "ne yapıyorum ben?" diye sordum kendime... bütün hayatını kendi dilediği gibi yaşamış, hep seven ve sevilen biri olmuştum. aynanın karşısındaki kişi ise ben değildim artık. yalnız kalmaktan korktuğu için sürekli taviz veren bir kadın vardı karşımda ve ben o kadından hiç hoşlanmadım.

    o aynanın karşısında saçlarımı kökünden kazıdım. o "ne yaptın sen??!" diye bağırırken adamın karşısına geçip eline saçlarımı verdim ve dedim ki "ister fön çek topla, ister kıçına sok bunları, hadi hoşçakal!"

    sonrasında pişman olur muyum acaba diye düşünmüştüm ama açıkçası şu güne kadar herhangi bir pişmanlık yaşamadım. 36'ya merdiven dayamış, kocaman çocukları, 1,5 metrelik boyu, subay traşı saçları olan bir kadının bile her gün bir şekilde iltifat alabileceğini gördüm.

    kimseye mecbur değiliz hemşirelerim. hayatımız bitiyor falan değil. özgüveninizi zedelemeye çalışan kara propagandalara aldanmayın. biz kendimizi sevip beğenince başkalarının da beğeneceğini unutmayın. özgüveninizi sağlam tutun, yürüyüşünüz bile değişir.

    30 yaşında kadın genç kızlıktan kadınlığa daha yeni terfi etmiştir. kendini keşfetme sürecinin en başındadır. iyi insanlara karşı iyi ve mütevazi olurken, egosunu zedelemeye çalışan terbiyesizlere karşı da "bastığım toprağı, soluduğum havayı şereflendiriyorum!" mesajını vermelidir.

    ayrıca "30 yaşına gelmiş kadın çok rerörerö!!" diyen adamların hiçbiri bir biscolata erkeği değil, lütfen bunu unutmayın. çoğu benim bakkal hüseyin efendi'ye benziyor...

    - ne yaptın hocam sen ya? yakışıyor mu hiç bu yaşta? bayan dediğin uzun saçlı olur!
    + baymayan olmaya karar verdim.

  • avatar görsel bir şölen olduğu için ve 3d teknolojisi sayesinde zamanında gişe rekoru kırmıştı. ancak avengers’ın gişe rakamlarını da inceleyince, avatar’ın muazzam bir başarı yakalamış olduğunu net görüyoruz.

    1)10 yıl öncesine göre amerika’daki salon sayısı %30-35 artmış durumda. yani avangers daha fazla salonda izlendi.
    2)avengers ilk haftayı amerika’da 430 milyon usd gişe ile kaparken, avatar 130-140 milyon gişe yapmış. yani avatar kafadan 300 milyon geride başlıyor yarışa.
    3)10 yıl öncesine göre enflasyon oranındaki değişim, amerika’da yaklaşık %20. yani yapımcısına avatar kadar kazandırması için bir filmin, %20 daha fazla gişe yapması gerekiyor.
    4) o günlerdeki internet yaygınlığı, mobil cihaz kullanımı, sosyal medya kullanım oranlarının da, günümüze kıyasla diplerde olduğunu düşünürsek, avatar için kitlelere ulaşmanın avengers’a göre hayli kısıtlı kaldığını düşünebiliriz.

    uzun lafın kısası, avatar’ın gişe başarısı, dönemleri de dikkate alırsak, kolay kolay yakalanabilecek bir başarı gibi durmuyor. bence bu gişe başarısını yine çok farklı bir sinema tekonojisiyle, yeni bir görsel devrimle yakalamak mümkün olacaktır.

    zaten avatar’ı güzel yapan teknoloji, filmi o dönem sinemada izlemeyi de zorunlu kıldı. insanları yine sinemaya gitmek zorunda bırakacak bir film olmadıkça gişe de benzer başarı zor.

  • parti mitinglerine katılmak.

    bu kadar fazla iletişim aracının oluştuğu ve yaygınlaştığı bilgiye ulaşmanın çok kolay bir hale geldiği çağda hala sene de bir seçim öncesi gelen parti liderinin anlattığı masalları dinleyip gerçek zannetmek.