ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
birini olduğu gibi sevmek
-
çok zordur.
kafanda tasarladığın bir sevgili profili vardır çünkü. yüzünü beğendiğin kişiye kafandaki profili yerleştirirsin.
zaman geçer, birlikte vakit geçirdikçe bazı hareketlerinden hoşlanmamaya başlarsın. sana göre yapmaması gereken şeyleri yapmıştır çünkü. aslında onun için o hareketler çok normaldir. bunları eksiklik olarak nitelendirirsin. değişmesi için talep etmeye başlarsın, değişmez, eksilirsin.
sen eksildikçe onun aslında hiç hayal ettiğin birisi gibi olmadığını anlarsın, o gider, sen kalırsın. sonuç olarak bir şekilde yarımsın.
erdoğan'ın tabldot yemek yemesi
-
tabldotu bile farklı diğerlerinden. ulan hayatınızda bir kere dürüst olun yahu. komik bile değilsiniz.
edit: sevgili siyasal islamcılar, baktığınızı görmekten acizseniz bana mesaj yollamayın. hepinize tek tek cevap verecek değilim.
ilk ve son kez yazıyorum, kuvvetle muhtemel elindeki tabldot porselen. ilk bakışta plastik ya da köpük sandım ama parlıyordu. diğer fotoğrafta görüldüğü üzere öteki tabldotlar askeriye usulü, tenekeden. hiç yoksa yine ayrıcalık geçilmiş. gereksiz bir pr çalışmasından ibaret!
lise hocalarına yıllar sonra söylemek istenenler
-
''çoğunuz ağır ruh hastasısınız''
iz bırakan kitap cümleleri
-
"maria bir kez daha fark etti ki, aşkı yaratan şey ötekinin varlığından çok, yokluğuydu."
paulo coelho - on bir dakika
kıro kızların ortak özellikleri
-
(bkz: sarı saç kara kaş)
miloş krasiç
-
bir röportajında en sevdiği şarkıcının unknown artist olduğunu söylemiştir
çocuklar arasındaki yaran diyaloglar
-
apartmanın bahçesinde;
- ercaaaan (yırtınarak)
- ne var
- benim annem var ya, ishal oldu
apartmanın üst katlarından bir çığlık duyulur.
femen'in kaçırdığı papaz
-
papazdan ilk açıklama: "kurtaranın aq"
1995 yılından hatırda kalanlar
-
turk popunun zirve yili. pop muzik sevdigim soylenemez ama 95 yili bi baskaydi hakikaten:
mirkelam - her gece
rafet el roman - seni seviyorum
tarkan - kis gunesi
emel muftuoglu - hovarda
sezen aksu - beni al onu alma
candan ercetin - umrumda degil
celik - hercai
ercan saatci - sayenizde
izel - hasretim (denizleri as da gel)
levent yuksel - zalim
grup vitamin - al askini sok gozune
mfö - mazeretim var asabiyim ben
yildiz tilbe - vazgectim
sibel alas - adam
zeynep - inadi birak
pinar aylin - deliler gibi
kenan dogulu - simsiki siki siki
baris manco - müsaadenizle çocuklar
bendeniz - neler olacak
yeni turku - bana bir masal anlat baba
nalan - hadi yarim
burak kut - yasandi bitti
metin arolat - dert degil
suat suna - yalan degil
ferda anil yarkin - sonuna kadar
ebru gundes - firtinalar
kerim tekin - cici baba
secil - uhde
gulay - cesaretin var mi aska
akin - rebeka
ege - delice bir sevda
hakan peker - atesini yolla
yesim salkim - deli mavi
soner arica - derbeder
sibel tuzun - kacin kurasi
aysegul aldinc - beni hatirla
bora oztoprak - seni seviyorum
kayahan - allahim neydi gunahim
parkta öpüşenlere kolluk kuvvetleri müdahale etsin
-
süper bir fikir gerçekten. keşke babana da annene hallenirken kolluk kuvvetleri müdahale etseydi. senin tohumlandığın geceye...
bir uçakta yaşanabilecek en dumur olaylar
-
öhöm.. moskova'ya ilk uçuşum. pencere kenarına oturdum uçağın kalkmasını bekliyorum. bir yandan da uçağa binip yerleşmeye çalışanları izliyorum. içeriye tarifsiz birşey girdi. hani olur ya slow motion. zamanın durduğu an. arkada only you çalıyor falan. siyah, omuzlara dökülen saçlar, beyaz yüz, doğal vişne rengi dudaklar, yaş 23-24, tarifsiz bir güzellik... benim gözler faltaşı gibi açılmış, allahım yarabbim diye düşünürken, bu hatun kişi geldi, geldi, geldi... yanıma oturdu. şöyle bir ufak kafa sallamasıyla selamlaştık. hatun oturdu, eşyalarını yerleştirdi. bu sarkma asılma olaylarından nefret eden bir adam olduğum için, bir yandan elimdeki derginin sayfalarına bakmaya çalışıyorum hani ilgilenmiyormuşum gibi, ama içim içimi yiyor, piyangodan büyük ikramiye çıkmış gibi bir hissiyatım var. aradan birkaç dakika geçti, hop hatun birşey sordu, hem de türkçe. şaşırdım tabi, sordum nereden öğrendiniz diye, ben istanbul'da çalışıyorum dedi. laleli'deki deri mağazalarından birinde tezgahtarlık yapıyormuş. bir yandan düşünüyorum, yahu sen holywood'a git, paris'e git, ne işin var laleli'de... tam bu sırada birisi peydah oldu, rusça birşeyler anlatmaya çalışıyor, bu hatunla birşeyler konuştular, tartıştılar, meğer biz yanlış yere oturmuşuz. (o zamanlar kiril alfabesini tam bilmediğim için ufak bir karışıklık) neyse hatun dedi ki, bizim yerimiz karşı taraf oraya gidelim. giderken elimi tuttu. bak ne diyorum. elimi tuttu diyorum. oturduk, sonra sonu gelmez muhabbet başladı tabi. 2,5 saat uçuş. dedim ki tamam kmc. olay budur, şimdi siz moskova'da bir iki görüşürsünüz. bir kahve. ardından romantik bir akşam yemeği. akabinde bir süre sonra beraber yaşamaya başlarsınız. 1 yıl sonra güzel bir düğün. hemen ardından aşkınızın meyvesi güzel bir bebek. 5 yıl sonra bir tane daha. yaşlanırsınız foça'ya yerleşirsiniz. mavi gözlü torunlarınız olur. önce ben giderim, hatun kişi mezar başında ağlar. o da dayanamaz bir süre sonra gelir. cennette buluşuruz falan diye daldım gittim ben. (bkz: 25th hour final sahnesi)
moskova'ya geldik, ayrılırken telefonunu istedim verdi. tamam dedim, ararım, uygun olursak görüşürüz. herşey güzel, telefonu bir kağıda yazıp cüzdanıma koydum.
1 gün sonra cüzdanı çaldırdım.
---------------------------------------------
yıllar sonra gelen edit: bu macerayla ilgili, sağolsunlar, çok sayıda mesaj aldım. bir kısım arkadaşlar da sonra ne olduğuna dair sorular soruyorlar.
olaylar daha sonra şu şekilde cereyan etti: tahmin edileceği üzere, bu kızı bir daha hiçbir yerde göremedim. bu olay 2004 eylül ayında yaşanmıştı. aradan 9 yıl geçmiş.
ben kısa bir süre sonra evleniyorum. kız arkadaşım da aynen burada tarif ettiğim gibi biri; beyaz yüzlü ve vişne dudaklı. bu kadar yıl moskova'da hayatıma -ciddi ya da değil- giren, görsel olarak birbiriyle alakasız bu kadar insan arasından hayatımı birleştireceğim insanın aynı tarife uymasını iki şekilde açıklayabiliyorum. ya algıda seçicilik ya da kaderden kaçılmaz kardeş )
---------------------------------------------
edit 2: evlendim. eylül 2013'te baba oluyorum :)
---------------------------------------------
edit 3 (2015): oğlum 1,5 yaşında) ismini devrim koyduk. bir şekilde yukarıdaki hikayeye bağlayacak olursam, insanın aşık olduğu kişiye olan sevgisi güneş kadarsa, çocuğuna olan sevgisi evren kadarmış. ben bunu gördüm)
---------------------------------------------
edit 4 (2018): oğlum 5 yaşında. annesiyle pek bir iletişimimiz kalmadı. ayrı yaşıyoruz. ama hem anne hem baba tarafından sonsuz sevgi gören bir çocuk. umarım anne-babanın bu durumu psikolojisini ileride kötü etkilemez. zira kaç tane bilimsel makale okuduysam, ebeveynlerin ayrı olması ama çocuğa sorunların yansıtılmamasının, birlikte ama problemli ilişkiden daha sağlıklı olduğunu söylüyor. herşeyin hayırlısı.