ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ak parti'nin o kadar da kötü olmaması
ekşi sözlük'ün şaka maka 30'luk teyze kaynaması
-
teyze sensin, 30'luk sana girsin! *
kitap okumuyorum eksikliğini hissetmiyorum
-
doğrudur. eksikliğini dahi hissedemez.
böyle mi olacaktı
-
boooooyle mii olacaaaktiii boooyle miii olacaaktiiii diye de bi sarkisi vardir jenerik tadinda. (bkz: yazili melodi denemeleri)
bir başlık altındaki tartışmada herkese hak vermek
-
umarım alemin kerizi bir tek ben değilimdir. konu ne olursa olsun. ( siyasi, futbol, türk kızı/erkeği, troll'lemelerini devre dışı bırakarak konuşuyorum ) bir başlık altında ciddi bir şekilde dönen tartışmada taraf olamıyorum. ilk girilen entry'yi okuyorum ve direkt "e yani, adam %100 haklı" diyorum. karşıt görüşteki yazıyı okuyorum. bu kez de tıpkı bir yavşak gibi, derhal ilk entry'nin sahibi yazarı satıyorum. "he lan, bu doğru söylüyor, diğeri bok yesin aq" diyorum. böyle böyle yazılanların hepsini okuyorum. ve evet. hepiniz haklısınız lan :/
yani bu nasıl iş ben anlamadım. ruhumdaki gevşeklikten mi kaynaklanıyor. çok mu iyi niyetliyim yoksa. "yazık ya o da üzülmesin, tamam lan tamam o da haklı :/" diye mi düşünüyorum. bilmiyorum. sanırım benden kaynaklı bir tutarsızlık bu. o yüzden nerede bir gürültülü tartışma var, derhal damlıyorum başlığa. içiniz rahat olsun. en az 1 şukela oyunuz cepte. yazılanların hepsine artı oy veriyorum. herkes haklı abi napayım :/
zengin olmanın püf noktaları
-
çalışarak çok para kazanılmaz,
zengin olmak istiyorsanız çalıştırmanız lazım.
pazarda kiloyla satılan beyaz sade gofret
-
kilosu 5 liradır başladığınızda genelde biter, bitmezse bir sonraki gün bayatlar tadı kuzu kalmaz. yiyin ulan ölmezsiniz ölünseydi biz ölürdük.
editoviç: son gelen zamların oluşturduğu buhran bu güzel atıştırmalığın fiyatını 10 liraya çıkartmayı başardı...
bu gezi direnişinde ultraslan nerede
-
bir soru cümlesidir.
ultraslan'ı bilmem de; galatasaray taraftarı bir çatıya ihtiyaç duymadan direnişteler. gerisi teferruat.
not: fenerbahçeliyim. *
edit: bilgilendirme. başlık başa kalmış.
bozcaada belediyesi tiny house yasağı
-
"ama o karavaan" diyerek, imarsız izinsiz kaçak evleri arazilerine konduramayanları üzmüş karar
ps: bu küçük evleri otelcilik adı altında geceliği 1500 liradan kaktırmaya çalışanları ise kahretmişe benziyor.
z kuşağı olarak asla 40 yaş üstüyle konuşmuyoruz
-
yavrum z kuşağı zaten konuşarak iletişim kurmayı becerebilen bir kuşak değil ki. muhatabının yaşıyla alakası yok olayın.
baştan sona anlamlı, özne-yüklem uyumu olan ve an az 10 kelime içeren bir cümleyi tek seferde kurabilen z kuşağı mensubu sayısı toplam 15 falandır.
yormayın kendinizi böyle şeylerle kuzum.
haydi tiktok'a, youtube'a falan devam edin siz.
not: yspor
trump erdoğan görüşmesi tercüme skandalı
-
bir çevirmen olarak şunu söyleyebilirim, ingilizceye çevrilen metinde bir yanlışlık olduğunu düşünmüyorum çünkü bu tarz bir metnin önceden belli olduğu konuşmalarda, metin böylesi yerlere mevcut çevrili vaziyette gider ki zaten okuyan kişinin takilmadigindan da bunu anlayabilirsiniz, simultane çeviri böylesi akıcı olmaz.
en akla yatkın açıklama, türkçe açıklama türk insanının algısını değiştirmek maksatlı hazırlandı, ingilizce metin ise abd'ye aslında söylemek istedikleri/söyleyebilecekleriydi.
edit: genel çeşitli yanlış algılardan dolayı ekleme yapma ihtiyacı hissettim. bu çeviri, efektif olarak bir yazılı çeviridir ama görünüşte uygulanış itibarıyla insanlarda ardıl çeviri intibası bırakmaktadır. yani bu konuşma türkçe olarak hazırlandıktan sonra bir de çeviri sürecine giriyor ki devlet kademesinde bu önemde yapılan çeviriler genellikle çeviri yapıldıktan sonra başka biri tarafından tekrar kontrol edilir ki hata olmasın. bir de çeviri türleri hakkında sizleri aydınlatmak istiyorum. iki türü vardır, sözlü ve yazılı. sözlü çeviride de iki tür vardır ve bunun ilki ardıl çeviridir, konuşucu duraksadıktan sonra sözlü olarak yapılır ve hiçbir zaman rte trump görüşmesi esnasındaki gibi akıcı değildir. örnek olarak yabancı futbolcuların, basketçilerin yaptıkları basın toplantılarından görebilirsiniz. bir diğeri ise simultane çeviridir. bu türün ardıldan farkı, bekleme olmamasıdır. tümce geldikçe çevrilir ve gene bu derece akıcı değildir, zaman zaman doğal olarak teklenir çünkü tümceler farklı bir insana aittir ve arada çeviriyle ilgili düşünme süreci vardır. bu tarz aniden yapılan çevirilerde de kaynak metni bilerek ve isteyerek farklı aktarma durumu çok güçtür çünkü zamanınız kısıtlı. son bir bilgi daha vereyim, tercüman sözlü çeviri yapana, mütercim ise yazılı çeviri yapana denir. çevirmen ise her ikisini kapsamaktadır ve görece daha modern bir terimdir.
velhasıl, ortada kesinlikle bir hata yoktur, bilerek ve istenerek yapılmıştır. ingilizce metin ya rte'den habersiz bir şekilde çeşitli kaygılar göz önünde bulundurularak yapıldı ya da rte'nin de bilgisi dâhilinde biz türk halkının algısını yönetmek için yapıldı. ancak şu noktadan sonra her iki şekilde de bok, çevirmene atılacaktır ve olayın üzeri kapatılacaktır.
15 haziran 2008 türkiye çek cumhuriyeti maçı
-
dakika 62:emre aşık kafası bandajlı olarak oyuna girer...
dakika 66:emre aşık, altıpasta ıskaladığı bir top sonrası rakip forvetin kafasına tekme atarak pozisyonu savuşturur.
bence maçın özeti budur.zira biliyorum ki jan koller 10 yıl sonra anılarında şöyle yazacaktır:
"2-0 öndeydik,her şey istediğimiz gibiydi,çeyrek finale çok yakındık.
fakat birden başı sarıklı adamlar üzerimize gelmeye başladı,hatta birisi arkadaşımın kafasına tekme attı.sonrasında ise inanılmaz bir şekilde maçı kaybettik..."
tuğçe kazaz'ı itibarsızlaştırma projesi
-
bizzat kendisi tarafından yıllardır başarıyla sürdürülmektedir.