hesabın var mı? giriş yap

  • rivayet odur ki. bir gün ikinci yeniciler ve eşleri/sevgilileri birlikte hisar üstünde bir meyhanede oturuyorlar. sohbet muhabbet ilerliyor, o esnada meyhanede bulunan bir kadın şairlerimizin yanına yaklaşarak verem olduğunu ve yakında öleceğini söylüyor. onlardan güzel bir kaç hatıra paylaşmalarını istiyor. bunun üzerine turgut uyar garsondan dolu bir şişe rakı getirmesini istiyor ve tüm şairler şişeyi imzalayarak kadına veriyorlar. seneye bugün hepimiz burada olacağız sen de burada olacaksın ve hep birlikte bu rakıyı içeceğiz diyorlar ve ertesi sene buluşuyorlar...

    bu bir gelenek halini alıyor ve her sene yineleniyor. lakin turgut uyar'ın ölümüyle birlikte bu gelenek yok oluyor.

    özenilesi bir şey doğrusu.

    edit: kadının verem olduğunu yanlış hatırlıyormuşum. konunun üzerine bir kaç okuma daha yapınca hatırladım ki kadınımız verem değil vücudunda iğne olan ve bunun her an kalbine gitmesinden korkan bir kadın. böyle olunca ölmeme günü daha da anlamlı oluyor.
    edit2: imla.

  • rusya'nın iki devleti uzlaştırmak için 10 kasım'ı seçmesi, azerbaycan ve türkiye'nin toplumsal belleğinde derin bir uyuşmazlık yaratma planıydı belki de. türkiye'nin en büyük yas gününün, azerbaycan'ın en büyük bayramı olmasını sağladılar. böylece iki toplumun ortak belleğinde bir gedik açtılar.

  • çoğu kişide olduğuna inanmak istediğim korku çeşidi. bende de mevcut tabii ki. eğer en önde duruyorsam sarı çizginin gerisinde yanlamasına durup ağırlığımı içeri doğru veriyorum ki itilme kakılma gibi bir durum olursa dengemi kaybetmeyeyim.

    hafif şizofrenlik iyidir hem, aklı dinç tutar.

  • "ilginç" diye bi kadın var. nasıl doğduysa artık siz düşünün, bakıp bakıp bi boka benzetemediler herhalde.

  • asla öldüğüne inanmadığım kişi. ölü süsü verilerek başka bir ülkede başka bir kimlikle yasadığına inanıyor kalbim.