ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kürdistan'a gideceklere tavsiyeler
-
kalkın yüzünüzü yıkayın , kıçınız açıkta kalmış . yatın uyuyun mis .
kişilik bozukluğu testi
-
(bkz: ingilizce bilinmediğinin anlaşıldığı anlar)
düzeltme için kinyas ve kayra 23 e teşekkürler türkçe de bilmediğimi yüzüme vurdu
bide o nası nick lan.
ibrahim tatlıses
-
turkiye'de silah sahibi olmanin ne kadar da basit oldugunu bizlere tekrar gosteren bir olayda yaralanan sarkici.
bir de gun gecmesin ki hakkinda chain mailler yollanmasin;
bir inşaat işçisi, ancak yasa dışı yollarla sıfırdan bu noktalara gelebilir.
gazetelerden;
- 1981'de izmir fuarında polise hakaretten tutuklandı.
- 1990'da kokain operasyonu sanığı; 1994'te beraat.
- 1990'da şehmuz iigin'le kaset yüzünden anlaşmazlık yaşadı.
etilerdeki villası kundaklandı.
- 1990'da maksim gazinosunda ayağından vurdular.
- 1991'de urfadan bağımsız aday oldu. seçim kampanyasına havaya 5 el
ateş açarak başladı.
- 1995'te hasan heybetlinin sünnet düğününde "meskun mahalde ateş
açmaktan" gözaltına alındı.
- 1996'da urfada ahmet toptanla tartıştı. yeğeni fevzi tatlı'ya öldürttü.
- 1998'de arabasını kurşunlayan hasan boranın adamı a.uçmak
kurşunlanarak yaralandı.
- eski menajeri hasan boranın müzik şirketi oğlu ahmet tatlı ve
adamları tarafından basıldı.
- 2000'de iki ruhsatsız tabanca için gözaltına alındı.
- 2000'de pilot nusret ertürkü tehditten savcılığa ifade verdi.
- 2002'de derya tuna bacağından vuruldu.
- 2003'te asena bacağından vuruldu.
- 18 yıl hapis isteği ile sauna çetesi üyeliğinden yargılandı.
- yd: anımsadığım kadarıyla 7-8 yıl önce milliyet gazetesini alenen
"yok ederim" gibi sözlerle tehdit etti. (savcı ve basın adeta sus
pus..)
biz böyle birini cumhurbaşkanı, başbakan, devlet ve türk medyası
tarafından adeta kahraman ilan ederek, kimseye gösterilmeyen ilgiyi
gösterdik.
ve suçlarının ne olduğu bilinmeden yüzlerce gazeteci, bilim adamı,
subay tutuklu... haberal, perinçek, balbay, özkan ve niceleri hücrede.
avrupa, amerika, japonya dahil tüm dünyanın her konserini 15 dakika
ayakta alkışladığı fazıl say ve muhalif "gerçek"sanatçılar adeta vatan haini..
halka, gençlere ne güzel örnekler sunuyoruz..
geleceğimizi ne güzel hazırlıyoruz.
--- fin ---
1 temmuz 2004 karnımın acıkması
-
u n u t u r s a k
m i d e m i z
k a z ı n s ı n
adam aç aç, dağılın.
30 yaşından sonra aşk meşk işlerinin bitmesi
-
bitmez ama lise ya da üniversite yıllarınızda yaşadığınız aşkın heyecanını da vermez. çünkü artık ayakları yere sağlam basan, kendini tanıyan, neyi isteyip neyi istemediğini bilen birisinizdir. aldığınız bir çok kararda ve ilişkilerinizde mantığınız devrededir.
hayatınızda olacak insanın sizinle aynı frekansta olmasını ve sizi yormamasını istersiniz, eğer bunlar olmuyorsa o zaman “tek kişilik mutluluk iki kişilik mutsuzluktan daha iyidir” mottosu ile hayatınıza devam edersiniz.
(bkz: yalnızlık)
ölü bedene dokunmak
-
gecenin kör bir vakti vefatını öğrendiğim babam, evin küçük bir odasında soğuk beton üzerinde yatıyor. beyaz bir örtüye sarınmış, kefen değil. dudağının kenarında bir tebessüm var, hala aklımda... her daim çatılmış kaşları ve kesmeye kıyamadığı sakalları yok. yanakları kırmızı. sanki her an olduğu yerden kalkıp "öğlene ne yiyeceğiz" diyecekmiş gibi, uyuyor gibi, şekerleme yapıyor gibi yüzüne bakınca. ama kımıldamıyor, konuşmuyor, susuyor.
odanın kapısından bakıyorum. o yerde yatıyor ben onu izliyorum. hala bir rüyanın içindeyim gibi hissediyorum. biri beni dürtüp uyandırsın istiyorum. orda bekliyorum. çatılmış kaşları gevşemiş, dudağının kenarındaki tebessüm büyüyor gibi baktıkça.
birileri omzuma dokunup dostça gelip geçiyor. kapıya dayanıyorum hala, bir yere dayanmam lazım, yıkılırım yoksa...
hastalandığımız zamanlarda "durun ben sizi bir terletirim bişeyciğiniz kalmaz" diyen babam, buz gibi yatıyor. yanına sığışmak istiyorum. usulca yaklaşıyorum. elimi tereddütlü. korku değil bu, onun öldüğü gerçeği ile yüzleşmek. hani filmlerde görürüz ya öyle işte, dokunmakla, dokunmamak arasında kalıyorum. gözlerimi kapatıp elimi yüzünde gezdiriyorum. hala sıcak... bembeyaz, pırıl pırıl parlayan saçlarına dokunuyorum. bir ölüye dokunmak gibi değil bu. ölü gibi değil, ölmüş gibi değil. gözlerimi açıp saçlarını düzeltiyorum, kaşlarını. o kesmeye kıyamadığı sakallarından arta kalanları seviyorum. belki yaşarken sevemediğim kadar çok seviyorum babamı. o yatıyor, ben ağlıyorum. usulca çekiyorum elimi, elimde onun sıcaklığı, içimde ölümünün soğukluğu... ılık ılık ağlıyorum...
muayeneden sonra facebook'tan mesaj atan doktor
-
55 yaşındaki amcaya da muayeneden sonra aynı şekilde mesaj atıyorsa helal olsun denilebilecek doktor. mesaj atmak için adam seçiyorsa art niyetli bir yavşaktır. bunu normalleştirmeye çalışan da çanak tutan yavşaktır.
gelen cv'leri çöpe atıyorum
-
(bkz: socar'ım cv'ne)
okan bayülgen'in komedi dükkanı'nı dava etmesi
-
insanlar algılama problemi yaşıyor, ya da olağanüstü derecede taşak geçme potansiyeline sahipler. okan bayülgen net bir şekilde tolga çevik'in insanlık tarihiyle neredeyse eşit olan tuluat kavramını sanki kendisinin bir icadıymış gibi göstermesine karşı çıkıyor. ve bunun izahını da çok güzel özetlemiş zaten:
"bunu sahne sanatlarının doğasına aykırı bulduğum için, sahne sanatları yapmış bir kişiye bir fikrin, gece yatıp sabah gelemeyeceğini, bunların ancak yaşayan veya yaşamayan sahne adamlarının yaptıkları işlerin tekrarı ya da esinlenmesi olabileceğini düşündüğüm için bu mücadeleyi başlatıyorum"
yani ne diyor? kırk yıllık pancar kıçımda sancar. tolga çevik bu fikrini bir icat olarak öne süremez, bunun patentini alamaz, tekel yaratmaya çalışamaz. ahde vefa denen şey var. "harici komutla doğaçlama hareket eden oyuncu" formatı bizim meddahlık kültürümüzün bile özünde var yahu. hatta hadisenin özüne tekabül eden tuluat, bizim bin yıllık geleneğimizdir. okan bayülgen bu değere sahip çıkıyor, bunun mücadelesini veriyor. her şey bu kadar basit ve ortadayken "peki ya okan kimden çaldı ehehe" cinliğiyle ortalama zekaya bile hitap etmeyen emsallerle yazılı olanı bambaşka mecralara çekmek de neyin nesi oluyor ben de onu anlayamıyorum işte...
demet akalın'ın ayakları
-
yer kabuğunun henüz soğumadığı dönemlerden izler taşıyan ayaklardır.
gerdek gecesinin ingilizcesi
-
japanese flag.