hesabın var mı? giriş yap

  • artık dur denilmeli. 7-8 aylık bebeği olan arkadaşım olur olmaz zamanlarda bebeği göstermek için görüntülü arıyor. ya bebek 2-3 yaşlarında olsa belki bir muhabbet döner ama 8 aylık bebekle mal mal birbirimize bakıyoruz. ben salak salak agucuk bugucuk falan yapıyorum anca. bi de eğer ki açmazsam sonrasında bebeğin ağzından mesaj atıyor “simgerbob teyze beni çok boşladın bu ara” diye. yangınlar, imdatlar, yardım çığlıkları

  • hidayet ölünce cennetin kapısında kuyruğa girer. hemen önünde bekleyen adam peder dir. kapıda bir melek beklemektedir. melek peder e sorar:
    - hiç günahın var mı peder ?
    - aziz melek ben rahiptim. tüm hayatım boyunca hep tanrıma dua ettim. karıma ve çocuklarıma sadık kaldım. insanlara ve hayvanlara hep yardım ettim.
    - melek : çok iyi bunları biliyorduk zaten al sana cennetin gümüş anahtarı der ve sonra hidayet'e döner. senin hiç günahın var mı
    hidayet?
    - hidayet : ben de her zaman hayvanlara ve insanlara iyilik yapardım. tanrıya dua etmedim açıkçası, inancım da zayıftı ve bir günahım vardı. çok sert ve hızlı otobüs kullanırdım.
    - melek hidayet'e döner ve bunu da biliyoruz. çok iyi al sana cennetin altın anahtarı...
    - peder bu olaya sinirlenir. ben hayatımı tanrıya adadım siz de gidip bu adamı cennette benden üstün tutuyorsunuz haksızlık değil mi ?
    - melek gülerek.. "sen vaaz verirken herkes uyuyordu, ama hidayet otobüs kullanırken herkes dua ediyordu...

  • başıma birsey gelmeyecekse kars /selim ilçesinde öğrencilere yaptırdik bu robotları biz. meslek lisesi öğrencisi bunlar sadece. ki sen zamanında iş başvurusu yaptığımda bana aselsan'a mühendis alıyormuş gibi mülakat ayini duzenleyen bir şirketsin. fakir ama gururlu bilişim öğretmeni kız serzenişi değil bu. liselerarasi bilim fuari minvalinde robot yapmışsın. bari step motor kullanmasaydın da hızlı hareket edeydi.

  • takvim yaprakları 10 kasım 1999'u işaret ettiğinde michael jordan, utah jazz'la oynanan efsanevi finalden sonra ilk kez berto center'a yani bulls imalathanesine adımını atmıştı. majesteleri, 98 finalinin altıncı maçında mormon diyarını derin çöküntüye soktuktan sonra lokavt, jerry krause ve birtakım başka etkenlerden ötürü basketbolu bırakmış, işsizlikten ötürü sağa sola salça olmaktaydı. on yedi ay sonra bulls'un idman tesislerine gelmesinin sebebi ise bulls'un 1998 draftı ilk turundan seçtiği corey benjamin'in bir iddiasından başka bir şey değildi.

    jordan, bir yardım turnuvasında golf oynamak için atlanta'dayken şehre bulls gelmiş ve o da hawks-bulls maçını izlemeye gitmişti. chicago tribune yazarı fred mitchell'ın yazısında belirttiğine göre, michael jordan maç sonrasında soyunma odasına inip oyuncularla konuşurken corey benjamin, mj'e onu bire bir maçta yenebileceğini söylemiş ve muhtemelen olayın orada gülüşmelerle kapanacağını sanmıştı. jordan'ın bu tarz düellolarda geri adım atmadığı hepimizce bilinen bir gerçek.

    #59177663

    öyle ki kendisi her şeyin üstüne iddiaya girişen ve kazanmak adına her şeyini ortaya koyabilen manyak biri. bulls, hawks'a yenildikten sonra chicago'ya dönmüş, corey benjamin adlı veled-i zina ise çok büyük bir ihtimalle ağzından çıkan lafı söyledikten beş dakika sonra unutmuştu.

    atlanta'da şakayla karışık dönen o muhabbetten sadece birkaç gün sonra, yani 10 kasım 1999 tarihinde bulls oyuncuları büyük bir sürprizle karşılaşırlar. michael jordan, eşofmanı ve her zamanki gibi havalı ayakkabılarıyla hazır bir şekilde berto center'a gelir ve corey benjamin'e istediği şansı verir.

    bire bir maç yaparlar; genç corey fazla varlık gösteremez, 1.5 senedir emekli olan jordan, benjamin'in içinden geçer.

    video: https://www.youtube.com/…6n6etbo8&feature=emb_title

    not: ron artest'in ve elton brand'ın utangaç bakışları dikkatimi çekti. resmen çocuk gibiler. ayrıca tony kukoc'un gülümsemesi de pek manalı. jordan'ın idmanlarda takım arkadaşlarına neler çektirdiğini okuyanlar, bilenler ne demek istediğimi daha iyi anlayabilirler.

  • 1951 doğumlu, özellikle slide tekniğinde dünyanın en iyilerinden olan efsane ingiliz gitarist, bestekar, söz yazarı..

    21 yaşında gitarı eline almıştır. o kadar geç bir yaşta başlayıp kendisini buralara taşıması takdire şayan elbet. albümleri 2009 itibariyle dünya çapında 30 milyon satmıştır.

    babasının dondurma fabrikası ve kafe zinciri varmış diye biliyorum. müzikten önceki hayatında da okulu bırakıp babasının işi ve benzeri bikaç yerde daha çalışmış. kendisi tam bir eski yarış aracı tutkunudur ayrıca.

    11 yaşımdayken üvey babamın müzik setinin aralarında bir yerlerinde 91 auberge albümünü tesadüfen bulmuştum. müzik setine taktım. albümün aynı adı taşıyan auberge parçası çalmaya başladı. dün gibi hatırlıyorum ki içimden dedim 'aga bu nedir!'. o gün bu gündür tüm albümlerini ve tüm şarkılarını dinledim. tabi o aralar internet vs yok. nereden bulup dinleyeceksin. evlere internet yaygınlaşmasıyla kendisini tanımak dinlemek daha kolay hale geldi. sonraları peder anlatmıştı bu abinin konserine falan gitmiş avrupadayken. o şerefe nail olamadık henüz.

    11 yaşımdayım. televizyonda kral tv'dir eko tv'dir falan pop müzikten (hele ki türkçe pop) arabesk fantezi müzikten başka birşey duymuyoruz ister istemez. o gün bu adamın albümünü dinledikten sonra aydınlandım resmen. yıllar içinde rock'n roll, blues, jazz, grunge vs derken tüm efsaneleri dinliyor hale geldim. kendisinin yeri her zaman ayrıdır. küçüklüğümle ilgili hatırlamak istediğim nadir güzelliklerden.

    çok yaşasın..

  • yazıp yönettiği ilk filmi get out ile iki sene önce herkesi şaşırtan, o yıl en iyi film ve yönetmen dallarında oscar'a aday olup, senaryo dalında da ödülü kapan jordan peele ikinci filmi ile karşımızda. get out'un başarısından sonra bu filme dair beklentilerin yüksek olması sürpriz değil. neyse ki, peele bu beklentileri boşa çıkarmıyor ve modern sinemanın en yaratıcı, en heyecan verici yönetmenleri arasındaki yerini sağlamlaştırıyor.

    dört kişilik wilson ailesinin tatil için gittikleri göl kenarındaki evde, bir gece kendilerine tıpatıp benzeyen başka bir aile karşılaşmaları ve bu klon ailenin hayatlarını cehenneme çevirmesini anlatan hikaye, get out'a göre daha korku ve gerilim yüklü. ancak tıpkı get out'ta olduğu gibi, bol katmanlı ve farklı okumalara açık bir film us. sadece yüzeydeki korku hikayesi de yeterince tatmin edici, ama daha derine indiğinizde birçok sembol ve metafor barındıran bir senaryo var karşımızda. bu nedenle de belki ikinci kez izlendiğinde değeri daha iyi anlaşılacak bir yapım. spoiler vermemek amacıyla, filmin farklı olası alt metinlerine hiç girmiyorum, ama sinemadan çıktıktan sonra üzerinde bir saat konuşulabilecek malzeme var filmde. ve ben böyle filmleri seviyorum.

    jordan peele korku sinemasını çok iyi anlayan ve bir gerilimi yaratmak için sesleri ve müziği çok iyi kullanan bir yönetmen. henüz ikinci filmi olmasına rağmen, sanki kırk yıldır bu işi yapıyormuşçasına kamerasına hakim. bu parlak başlangıç yıllar öncesinin m. night shyamalan'ının hatırlatıyor (the sixth sense ve ardından unbreakable). umarım kariyerinin devamı ona benzemez.

    müzik demişken, yönetmenin get out'ta da birlikte çalıştığı michael abels'ın müzikleri sanki filmin ana aktörlerinden biri gibi. luniz'in ta 1995'ten kalma "ı got 5 on ıt" parçası bu film ile birlikte sanki yeni bir hayat buluyor; artık o şarkıyı duyduğumuzda us'ı hatırlamamamız imkansız, hafiften ürpererek elbette...

  • bu nasıl tikky bir baraj ismidir dedim duyduğumda, önce bağdat caddesine yaptılar sandım.

  • ş: şık giyimli abi
    ş: şopar dilenci kadın

    ikisi de ş olduğu için diyaloğun gelişinden anlayacaksınız kim kim.

    ş: abi be allah rızası için be abim be, güzel abim bi ekmek para....
    ş: hayır sokaktaki dilencilere para vermiyorum ben.
    ş: oldu ben büro açayım

  • fethiye'de gerçekleşen, 6 yaşındaki yeğenimin başına gelen rezalettir. belediye, çocuk parkının yanındaki konteynerlara, etraftaki mangal yapan et lokantalarının küllerini buraya
    dökmelerine izin vermiş.
    cocuk parkına dökmelerine izin verilmesi rezaletini de geçtik, külü kor halinde dökmüşler ve 6 yaşındaki yeğenim kum sanıp oynamak için bir anda koşup icine girmiş ve girdiği gibi çığlık çığliğa bağırış. sonuç 2. derece ayakta yanık

    oradaki lokantalar sucu kabullenmemis. soğutup döküyoruz biz demiş. gerekli yerlere şikayetleri yaptık. bir şey cıkacağından da umudum yok açıkcası. en azından içine de düşebilirdi ihtimalini düşününce bir nebze rahatlıyorum. türkiye gibi insan canının hice sayıldığı bir yerde ucundan bucağından hepimize bir rezalet , kepazelik, bela dokunuyor işte. hele cocuksan neşeyle oynayıp kosmak bile haram
    edit: mesajlarınız, iyi dilekleriniz icin , desteğiniz için cok tesekkür ederim. uzun sure önce münasebetsiz, hadsiz insanların mesajlarına artık tahammül edemediğim için mesaj alımını kapatmiştım. bugün bu olay sebebiyle açtım 1-2 tane çürük elma dışında hic kimseden kıricı , hakaretamiz bir dönüş almadım. burası gercekten iyi insanlarla dolu.

  • garibim namıma tayyip diyorlar,
    oyumu kürt almış devrik diyorlar,
    hastayım derdime kanser diyorlar,
    konyalı davutoğlu, satılmışım ben..