hesabın var mı? giriş yap

  • bir futbolcuyu, ülkenin kurtarıcısıymışcasına pohpohlarsan böyle olur işte. şuanda hiçbir eleştiriye tahammül edemeyen bir arda turan var. bunun oyuncuyla alakası yok, milletle alakası var.

    arda turan'ın yedek oturduğu mevkide ivan rakitic oynuyor. rakitic'e de hırvatistan'da siyaset yorumlatırsan, onu şarkı yarışmasına çıkarırsan, ekonomi konusunda fikirlerini sorarsan, oynadığı takımı "rakitic'li barcelona" diye telaffuz edersen, attığı her golde milli bayram ilan edersen o da kendisini nizam-ül mülk zanneder.

    bundan sonra kariyerinde seri bir düşüş yaşayacaktır ne yazık ki arda.

  • izmir depreminde umke ekibi olarak denizli'den izmire geldik. deprem alanına gideceğiz ama ekip aceleyle çıktığı için yemek yiyemedik. yol üzerinde köfteci yusuf yazan yere girdik. şefim, bize en hızlı ne oluyorsa getiriver dedik. üzerimizde umke forması olduğu için yardım ekibinden olduğumuzu anladılar. bize getirdikleri köfteyi hızlıca yedik. hesabı istedik.
    sizler iyi ki buradasınız. bunlar, müesseseden diyerek tüm ısrarlarımıza rağmen para talep etmediler. ne yalan söyleyeyim, duygulandım. böylesine ince, temiz düşünen vatansever firmalara şahit oldukça duygulanıyorum.

    köfteleri lezzetli, yanında getirdikleri salata, meze, meşrubatı bitirmekte zorlandık. daha önce hiç gitmemiştim ama bundan sonra sürekli uğrayacağım.

  • her şey bir friendfeed iletisi ile başladı. ne kadar dalga ne kadar gerçek olduğu bilinmez, birisi sözlükte yazılanlardan dolayı iki polisin kapısına dayandığını iddia ediyordu. önce olayın doğrulanmasına çalışıldı. evet olay doğruydu. sonra olayın niteliği anlaşılmaya çalışıldı. klasik olarak dini değerlere hakaret prim yapar mı hocu olayıydı. buraya kadar olay bilindik bir türkiye hikayesiydi, ekşi sözlük hikayesi değildi.

    sonuçta buraya üye olan herkes, asgari olarak okuma yazma biliyor demekti. yazdıklarından dolayı dava konusu olabileceğini ve sözlüğün kendisini legal planda savunmayacağını da biliyor olması gerekti. malum hukuk ilkesi yasayı bilmek mazeret sayılmaz ve bu bir ekşi sözlük yasasıydı. bireysel bir ihbar ve bununla bireysel olarak mücadele etmesi gereken yazarlar vardı.

    burada tek bir gariplik vardı. savcılık entryi silin dediğinde, yazara danışmadan kendi hukuk gücüne güvenerek hayır çekmeyi bilen site yönetimi, yazarın soruşturma konusu olmasında bahis görmezken, hatta reklamım olcak hafız diye avuç kaşırken, iş o yazara durumu bildirmeye gelince kanun boyle yalanına sığınıyordu.

    zaman geçtikçe hikaye garipleşmeye başladı. çünkü bireysel bir şikayet değil belli bir başlıkta yazan yazarlara toplu bir saldırı vardı. sözlük yazarlarının hiçbir haberi olmaksızın sadece sözlük yönetiminin bilgisi dahilinde, bu işlerdeki inatçılığıyla meşhur biri tek tek ihbarda bulunmuştu. yani olay yazan yazarların bireysel sorumluluğu değil sözlüğün kendisiydi. ama karşı taraf kurnazca davranarak sözlüğe yönelmiyor, yazarlar üzerinden dolanıyordu. ki sözlüğe yönelmesi halinde leoparı karşısına alacaktı. malum leopar ve zebra ekmek kapılarına yönelik en küçük bir riskte hemen ayaklanıveriyorlardı.

    aynı adresden aynı anda 100 istem gelse ddos saldırısı var diye alarma geçen sözlük yönetimi, aynı adresten peş peşe yazarlarına yönelen bu saldırının, bireysel olarak yazarlarına değil bizatihi kendi varlığına yöneldiğini görmüyor, görmek istemiyor ve hala aynı kavalı üflemeye devam ediyordu. hatta daha da korkakcası bunu o yazarlardan saklıyordu. çünkü o yazarlardan hiçbiri arkadaşları, eşi dostu filan değildi. öyle olsa malum alttan haber uçururlardı yoksa canım. onun yerine her zaman yaptıklarını yapıp peşlerine bir sürü fare takılmasını sağlayacak kaval nağmelerini üflemeye devam ediyorlardı.

    şimdi sayısı bilinmeyen, sözlük yönetimince yasalar böyle bahanesi ile kendilerine haber bile verilmeyen sözlük yazarları haklarındaki ihbara istinaden yapılacak işlemi bekliyor veya beklemiyor. sözlük yönetimi bu yol bir kere açıldığında ve duyulduğunda sözlüğün ağzına sıçılacağını anlamıyor bile. tek bildiğimiz aralarında ssg, kanzuk veya onların sevdiği birilerinin, yani yasaların işlemez hale gelmesini sağlayacak birilerinin olmadığı. ha leopar. onun başlığına yakında sakallı bir abi şu bakınızı verecek:

    (bkz: kuyruğunu tutmadan leopar böyle sikilir)

    benim onbinlerce sıradan sözlük yazarından biri olarak bu hikayeden kendi payıma çıkardığım şu: allahı kitabı tık olan ve kendilerini asgari esnaf ahlakından bile azade kıldıklarını cümle aleme ilan edenlerin tek bir fazla tık elde etmesini bile engellemek. olur ya tesadüfen biri bir konuda gugılda sörç yaparken entarime rastlar da siteyi tıklar diye silerim entarilerimi, canım yazmak isteyince yazarım, eğlenmek isteyince eğlenirim, sıfır katkı maksimum keyif. tıpkı as you like it.

  • hayatinda hic tendon sakatligi yasamamis olanlarin oynar bir sey olmaz yorumu yaptiklarini gormek uzucu. icardininki darbeye bagli oldu ama oncesinde zaten oradan sikintiliymis ve bjk macina bandajla cikmis (yani ayagi-tendonlari desteklenmis). darbeye bagli olmasi ve sakat olan tendonun bulundugu yer yapisi vs bakildiginda normal bir tendinite gore daha kolay iyilesir. normalde tendinitin iyilesme suresi ilk baslangicta (uzerine gidilmezse zamaninda dogru tedavi dinlenme vs ile) 4-6haftadir. tabi bu sporcunun yasina ve tendonun yerine-gorevine-tipine-gore degisir ve ayrica ileri tedavi yontemleriyle daha da kisa surebilir. eger dejeneratif olursa ve kroniklesirse 6aya hatta 1 seneye kadar uzayan iyilesme surecleri olur. ornegin bakiniz falcao (asil tendonu-kritik). simdi bu adamin igneyle oynamasi yani en basitinden kortizon ile oynamasi demek hem oradaki agriya sebep olan iltihabin azalmasi dolayisiyla agrinin azalmasi demek ama ayni zamanda o ayagi kullandikca oradaki hasarli tendonun uzerine yuk binerek hasarin artmasi, kortizon sebebiyle tendon dokusunun da zarar gormesi ve dogal olarak da iyilesme surecinin uzamasi demektir. ileri tedavi yontemleri vs ile yine belki 1 aya dusse dahi alinan riskin sonunda daha uzun sure icardiden mahrum kalmak ve sakatliginin da tam tedavi edilmediginde kroniklesme riski vardir. genelde kendine bakan kendi vucudunu bilen sporcular oynayip oynayamayacaklarini anlarlar, okan buruk un bugunku aciklamasina bakilirsa once icardiye soracak, duruma gore doktorla dusunup tasinip (icardinin kesin oynamak istedigini de cok muhtemel tahmin ettigimizden dusuncesizce karar vermesi cok olasi) riske edecek gibi duruyor. oradaki kanama-odem igne yapilmadan maca kadar azaltilabilirse bir ihtimal ki bu hem oyuncunun bunyesine ve terapistlere bagli daha az riskle oynayabilir de. yazilanlara gore oynamamasi en sagliklisidir hem onun icin hem galatasaray icin.

  • pokemon'un filminde arkada$in salonu dolduran milyonlarca bebeye ettigi "allaam pikachu cikacak $imdi! en sevdigim pokemon! pikachu yu sevenler ayaga kalkip pikachu pikachu diye bagirsin!" feryadindan sonra salondaki butun bebelerin ayaga kalkip "pikachu pikachu" diye bagirmasi..

  • ilk dersler... çukurdan biraz hızlı geçişimden sonra:

    "ooh, sik anasını evladım arabanın sik, babanın malı ne de olsa."