hesabın var mı? giriş yap

  • biricik patronumun benden çeşit çeşit su tabancası almamı istemesi.

    dayanamayıp, "napıcaksınız efem su tabancasıyla" diye sorduğumda da, "evin bahçesini kediler bastı, bahçede rahat oturamıyoruz, oturduğum yerden tabancayla üstlerine su sıkıcam" diye cevap vermesi.

    işte böyle yaratıcı fikirleri olduğu için o patron, ben çalışanım :p

  • kendi çocuğuna masadaki diğer çocuklardan daha fazla yemek koymak. ayıptır, günahtır. teyzem çok yapardı bunu acayip üzülürdüm küçükken. annem de tam tersini yapardı bana ve kardeşime daha az koyardı çok da farklı olmazdı ama biraz bile olsun kayırma durumu olmasın, gözden kaçmasın diye öyle yapardı herhalde. o zaman sevinirdim ama çocuk aklımla annem ne kadar da düşünceli falan diye. iki lokmanın derdinde değilmişim o insaniyetin derdindeymişim.

  • çocukken vardı bende bu hastalık. bir kıza aşıktım çok, annesi beyazlar giydirir, salardı sokağa. ben diğer bütün kızlarla iyi anlaşırdım ama bir tek onunla geçinemezdim. nerde görsem ellerimi toza bulayıp o beyaz elbiselerini elimle damgalardım. felaketi olurdum, ağlardı. yıllar geçti ama sevgimi ifade edişimdeki bu başarılı tavır değişmedi. amıma koyayım, stop.

  • geçen gün bir arkadaşım yazdığı bir raporu verip okusana nasıl olmuş dedi. bi baktım birleşik de'ler da'lar havada uçuşuyo. yanlışlıkla olsa 1 olur, ne bileyim 2 olur. hepsi birleşik, bir de bazılarını te/ta yapmış utanmadan. ingiliz dili ve edebiyatı okuyor üstüne üstlük. dedim; sevgilinin seni neden terk ettiği belli. baktım yüzü düştü; şaka lan şaka dedim, gönlünü aldım.
    ama şaka değildi.

  • m: birgün olur da ayrılırsak kedileri özler misin?
    s: özlerim tabi, niye özlemeyim? özledikçe de gelir görürüm.
    m: ayrılınca öyle arada görüşür ederiz diye umutlanma sakın.
    s: sen de ayrılırız diye umutlanma.

    ayrıldık o ayrı..