hesabın var mı? giriş yap

  • asgari ücret 240 dolara düştü. hiç mi utanmıyor bu millet elin avrupasının evcil hayvanına harcadığı paraya 1 ay çalışmak zorunda bırakılmaktan.

  • hadi simdi sorarim size, hanginiz bu hüznü yasamadiniz?

    otobuste bir kac bos yer vardir, yaniniza biri gelip oturmustur. fakat bir sure sonra gozu baska koltuga kayar, kalkar gider oraya oturur. iciniz o anda ciz eder, "neden ama neden?" seklinde bir anlik dusunursunuz. hatta soyle caktirmadan -arkada baska bir seye bakiyormuscasina- bakarsiniz kalkip giden kisiye ve onun gozlerindeki "aslinda sorun sen degilsin bebegim inan, burasi daha rahat, senin yanini daha fazla hakedecek biri de cikacaktir karsina bir gun" diyen ifadeyi gorursunuz, kabullenirsiniz bu klise iliski cumlesini.. ne de olsa hayatinizda daha once de duymussunuzdur bu lafi, tebessum eder donersiniz tekrar. ama icinizi bir huzun kaplar, hele ki bir baska kisi de yaniniza oturmayip pas gecmisse, bazi seyleri kendinizde aramaya baslarsiniz. hayatinizi sorgularsiniz, neden ben iliskilerde yapamiyorum dersiniz. yan tarafta sizle birlikte isiklarda durmus diger otobusteki birbirini tanimayan ama o yolculuk icin bile olsa sinerji yaratmis ciftleri gorursunuz. gozunuzden bir yas suzulur ve belli belirsiz bir laf dokulur agzinizdan;

    -bir daha kahvaltida pastirma yersem iki olsun!

  • nasil bir alt-kultur haline geldigini bbc nin belgeselinden izleyip ogrenmek beni kasar diyorsaniz sizi soyle alalim.

    avusturyali 3 genc adam, 80 lerin ortalarinda eglenmek icin prag seyahati yaparlar. genclerden bir tanesi bu seyahati kaydetmek icin ikinci el bir magazadan lomo compact automat satin alir. bu oyuncakimsi makineden cikan fotolar o kadar enteresan ve renklidir ki, viyanaya donuslerinde hem kamerayi hem de fotolari goren arkadaslari birer tane edinmek isterler fakat sovyet uretimi olan bu kamerayi her isteyene bulmak o donemler cok da kolay degildir. bulabildiklerini toplamaya, ese dosta satmaya, derken her sorana satmaya baslarlar. lakin bi takim prensipler koyulur ; hic bir kurala tabi olmaksizin fotograf cekilmeli, eger kullanilmayacaksa atilmamali mutlaka bir baskasina devredilmelidir, bir nevi kutsal emanet muamelesi yapilmalidir.

    sovyetlerin disa acilmaya basladigi 90 larin basinda ulkeye giris yaparlar ve kendilerinin de itiraf ettigi uzere illegal yollardan koli koli lomoyu avrupaya satmaya baslarlar. ilgi artmakta, bu ucuz makineden cikan rengarenk fotograflara hayran olanlarin sayisi cogalmaktadir. avusturyali genclerin prag gezisi hem kendilerinin hem de dunyanin kaderini bi sekilde degistirmistir.

    sovyetler dagilmis, st petersburg daki lomo fabrikasi zor donemler gecirmektedir. satis kaygisi gutmeyen, fiyat-pazar gibi kavramlardan uzak olan sovyet fabrika yoneticileri, dunya fotograf makinasi pazariyla bas edemeyeceklerini dusunduklerinden ve 2500 kisilik calisan kadroyu besleyemeceklerinden fabrikanin kapanmasina karar verirler. viyanali biraderler vakit kaybetmeden yanlarina kattiklari avusturya buyukelcisi, ticari atese gibi destek guclerle, sadece kendilerine makine uretme ve her ay 1000 kamera satin alma teklifiyle lomonun kapisini calarlar. lomo buna sicak bakmaz, verilen teklifin maliyeti kurtarmayacagini dusunduklerinden redderler lakin viyana tayfasi hemen pes etmez. o donem petersburg valisi olan vladimir putin in kapisini calarlar. lomography nin nasil bir tutku oldugunu, nasil bulasici oldugunu, coktan beridir bir alt-kultur haline geldigini ve tum dunyanin rus mali bir makinenin sevdalisi olacagini ve bunun rusya icin cok sahane bir prestij ve reklam firsati oldugunu usanmadan anlatirlar. putin bu sunumdan cok etkilenir ve lomonun fabrika direktorunu arayarak bu cilgin viyanalilara bir sans vermesini ve pisman olmayacaklarini tavsiye eder.

    bu istegi reddedemeyen direktor, yeni bir fiyat teklifi ile orta yolu bulur. lomo sadece lomographic society e makine uretecek, viyanalilar da bunun dagitimindan, satisindan ve pazarlamasindan sorumlu olacaktir. evlilik nihayet gerceklesir, lomo yeniden dogar.

    peki lomo kompakt automat i bu kadar degerli kilan nedir? hic suphesiz lensi. minitar 32mm lik essiz lensin basarabildikleri, bu kadar dusuk maliyetli, toy-like bir kamera icin siradisidir. renk skalasi, dusuk isikdaki becerisi, kolay tasinabilirligi, saglamligi ve tipik sovyet praktizmi ile yeni neslin eglencesi olmak icin bicilmis kaftandir, hala da oyle.

    yuksek uretim maliyeti, tasarimin ve lenslerin rusyada yapilip montajin tamamen cin de yapilma karariyla asilir. lomographic scoiety hemen kampanyaya girisirler, bir urunun en cabuk yayilacagi, moda olacagi ulkeye ; amerika birlesik devletlerine cikarma yapilir. sergiler, paneller duzenlerler, kapali kutu sovyetlerin bu kucuk mucizesi vasitasiyle iki halkin kaynasma fikrini new york- moscow sergisi ile ortaya koyarlar. yarisi moskova da yarisi new york da cekilmis 10 bin kare fotograf ile amerikalilar icin rusya, ruslar icin de bir amerika tanimi yapan devasa bir koleksiyon. sergi buyuk ilgi gorur ve goren herkes bunu beceren minik makinenin pesine duser. velhasil 1990 lardan bugune, dunyanin belli basli tum sehirlerinde klupleri olan, toplantilar yapan, lomo buyukelcilikleri kuran, sansli uyelerine hac ziareti muadili " lomo fabrikasi gezisi" sunan, devasa bir organizasyon sekillenir, dallanir budaklanir.

    vladimir putin in bu ruyaya inanmasini hic bir zaman unutmazlar, kendisine lomography nin vaftiz babasi unvanini verirler. ilginctir ki lomo ve putin in yukselisi hemen hemen ayni tarih surecine denk gelmistir, bu da enteresan bir noktadir kanimca.

    monopol olmanin getirdigi gucle, her sovyet vatandasinin zamaninda edinebilmesi icin uretilmis bir makinaya 250 dolarlik fiyat uygun gormeleri kacinilmaz tabi. gerek e-bay de gerekse kucuk dukkanlarda zor da olsa cok cok ucuza edinilebilecek bu kamerayi, luks urun sinifina sokacak fiyat politikasi elestirilmelidir lakin eger bu atilim ve hareket yapilmasaydi, bugun satin alacak kompakt automat da olmayabilirdi, kim bilir?

  • türk emeklilere 3500 tl maaşı reva gören adamın sözü.

    asgari ücret 8500 tl iken türk öğretmenlere 9bin tl (pardon 11 bin tl oldu müthiş arttı) maaşı reva gören şahsın sözü.

    asgari ücret 8500 tl olurken okumuş eğitim almış ve tonla sınavı başarıyla geçmiş türk memurlara 10bin tl maaşı reva gören adamın sözü.

    inşaat patronlarından vergi silerken, akşam üstü bir içki içeyim diyen türk vatandaşına %400 vergi kitleyen şahsın sözü.

    iyi kötü bir maaşım var araba alıp ulaşımımı kolaylaştırayım diyen türk'e, önce bana iki araba al sonra kendine bir araba alırsın diyen kişi.

    ülkeye 10 milyon tane vasıfsız arap kişiyi doldurup onlar 50 milyar dolar harcarken, türkleri yok sayan kişinin sözüdür.

  • (bkz: basliklarini engelle)

    öncelikle ekşi’de cübbeli ahmet hoca’yı temiz bir din adamı olarak ciddiye alan çok insan bulunduğunu sanmıyorum. ayrıca 31 mart seçimindeki şaibe ve skandallar silsilelerini lütfen açıkla trol yavrusu, ysk gerekçesinde bunlara pek değinmemiş de!

  • türkiye bu konuda ilginç bir vaka.

    halk, yakıt pahalılığından, vergilerin ve sigorta masrafının yüksekliğinden, araç satın alınırken ödenen vergilerin maliyetinden şikayetçi. aynı zamanda toplu taşımadaki yoğunluktan, bekleme sürelerinden ve insanların davranışlarından da şikayetçi. tüm bunlarla, halk hiçbir şekilde de bisiklete yönelmiyor. çok ilginç. araştırılmalı...

    edit: aslında bugün bu kadar dikkat edileceğini düşünmeden entry yazmıştım. gündem olması hoşuma gitmedi dersem yalan olur.

    eleştirel kısımlar şehirlerin uygunsuzluğu ve yokuşlar denmiş. hindistan, pakistan, vietnam şehirciliği çok muazzam. yokuş derken farklı örnekler var. yunanistan ve italya dümdüz ovalarla kaplı. dürüst olalım, elbette her yer hollanda değil. test sunsak ve insanları özgürce, hiçbir ön yargı olmadan işaretleyin desek muhtemelen "aşağılanma hissiyatı, eziklik, fakirlik göstergesi, utanma duygusu" duyguları çıkabilir. san francisco'da, mumbai'de bisiklet kullanılabiliyorsa, istanbul'da kullanılabilir. bence yapabilirsiniz bunu. tabii önce komplekslerinden kurtulmak kaydıyla.

    ne zaman ki türkiye'de, kariyerli biri iş görüşmesine veya hoşlandığı kızla ilk buluşmasına bisikletle gider, "oldu bu iş" derim.

  • geçenler de yaşlı bir çift geldi. elektrik süpürgesi ihtiyacı varmış teyzenin eskisi yıpranmış bozulmuş senelerce kullanmaktan. fırsat ürünüydü son bi tane kalmış. aldılar makineyi garantisini falan imzaladık. 100 küsur lira bişiydi işte. tam kapıdan çıkarken teyzenin yüzünde koca bir mutluluk, durdu, kocasına döndü; "bu ay sana çok yük oldum her istediğimi aldın allah senden razı olsun hakkını helal et" dedi.

    adam karısını alnından öptü "helal olsun be ömrüm feda olsun" dedi. len kasada bi duygulandım marketin arka tarafına koşar adımlar yürüyüp gözyaşlarımı sildim. gülümsedim ne güzel bir şeysin sen aşk.

    edit: olm şaka maka bir hayal ürünü olan bu yalanımı fena yediniz lan kdaskljda cezmi kalorifer bile paylaşmış ahahaha.