hesabın var mı? giriş yap

  • nasıl bir konfor alanı lan bu dedirten vazgeçiş.

    hiç mi ailenin yanından ayrılmadın bu yaşa kadar? ne yaşadın da 48 saate türkiye'ye geri dönme kararı aldın? büyük konusmayayim ama; adımımı londra'ya atar atmaz beni zikmeleri, ve orada kaldığım müddetçe her gün zikeceklerini beyan etmeleri lazım dönmem için.

  • tarla sahibinin yapması gereken tek şey helikopter'in sileceklerini kaldırmaktı. bence.
    eşşek değilse anlar oraya park edilmeyeceğini.

  • ayarin allahini aldigim programdir..

    me:
    i think you are pathetic.
    god:
    you are the one talking to a computer.

  • "şahıs adli kontrol şartıyla serbest bırakılmış"

    rte'nin tavuğuna kışt dese en az 6 ay yatarı vardı ama sadece 50 kişiyi katletmeye çalıştığı için serbest bırakılmış.

  • aslında urfa'nın amsterdam, bern, barselona olduğunu öğrenmemize neden olmuştur.

    hee amk heee çok güzel çok misafirperver çok sıcakkanlı yer.

    ulan siz bu ülke sınırları içinde akp'nin %60 alıp da insanlarının hoşgörülü, misafirperver, açık fikirli, sıcakkanlı olduğu yer mi gördünüz?

    önüne kebap koydu diye neredeyse sevinçten ölecekler amk.

    tüm motivasyonu öteki diye adlandırdıkları milyonlarca insana kan kusturmak, bastırmak hatta şartlar gereği öldürmek olan bir ideolojiye ölümüne bağlı bir il bu sıfatların hiçbirinı taşımaz.

    hani aralarında yaşamasam inanacağım.

    yazdıklarımın konu dışında olduğunu biliyorum lakin olay üzerinden bok çukuru yerleri göklere çıkarmayın amk.

  • filmleri, bir film sahnesine ait bir fotografin altina yazilmis bir replik kadar taniyan,

    sair, dusunur yahut yazarlar hakkindaki fikirleri, sadece onlara ait bir cumle, dize ya da kisa bir paragraf kadar olan,

    arkadaslarla bir sey yapmayi, kahvenin adinin bile kahve olmadigi ucube mekanlarda karsilikli oturup telefonlara gomulmek sanrisi ile karistiran,

    baskalarinin dayattiklarini, hic suzgecten gecirme geregi duymadan dogru kabul edip icsellestiren ve bu sayede adim adim kendine yabancilasan,

    bu yabancilasma ve surekli poh pohlanma yuzunden, yedigi yemek, o an nerede oldugu, o gun ne giydigi, o hafta sonu kiminle oldugu baskalarinca gercekten onemseniyormus zannedecek kadar benzersiz bir ego sahibi olan,

    nihayetinde, tum bu sanrilarin kacinilmaz sonucu olarak oncelikli ihtiyaci 'ilgi' olan, tum hareket, davranis yahut soylemleri sadece ilgi cekmek adina olan, istedigi ilgiyi bulamadigi anda kendini dunyanin en mutsuz insani ilan eden, bambaskalasan bir nesildir muhtemelen.

    mutlulugu, 'oglen yemegimizzz kips kips' etiketi ile paylasilan bir fotografin toplayacagi 'like'ta arayanlar, mutsuzluga mahkumdur.

  • kuramın çıkış noktasını amerikalı filozof ve psikolog james mark baldwin'in keşfi oluşturur. bu keşif göstermiştir ki, insanın evrim halkasındaki en yakın akrabası olan şempanzeyle aynı yaştaki bir bebek aynanın önüne konduğunda, şempanze aynada yansıyan görüntüsüyle ilgilenmezken, bebek büyük bir zevkle görüntüyü izlemektedir. bu noktada, diğer önemli bir husus, aynanın önüne geçmesi değil, konmasıdır; zira henüz vücudunu koordine edemeyen bebek, aynanın önüne bir diğeri(anne,baba,vb) vasıtasıyla geçirilir. zaten aynada yansıyanla kurulan özdeşleşim bu sebepledir. çünkü bebek vücudunu koordine edemezken, aynada karşısında tam bir beden/imge bulur; bu ikilik, bebeğe "bölünmüş bir vücudun olduğu" gerilimini doğurur. bu gerilim, bebeğin, aynada yansıyan imgeyle özdeşleşmesiyle çözülür. bu sayede ego oluşturulur. lacan, özdeşleşme anını bir zafer anı olarak açıklar, zira yansıyan vücut, bebeğin koordinasyon problemleri yaşamasının aksine, "hareketlerinin efendisidir."

    ayna kuramı aynı zamanda, egonun, bir yanlış anlamanın ve bebeğin, kendi kendisine yabancılaşmasının ürünü olduğunu gösterir. bu nedenle, hayali düzenle tanıştırır bebeği. öte yandan, bebek kendi kendisine aynaya gidemediğinden, yani bir başkasının yardımına ihtiyaç duyduğundan; aynadaki görüntüsünü görüp o kişiye* *onaylanmak mahiyetiyle döndüğünde, ötekinin varlığıyla da tanışarak simgesel düzene şöyle bir göz kırpar.

  • "google 14 yaşında imiş..
    türkiye'de olsa kesin tecavüze uğrardı..
    davada da "zaten motordu, aranıyordu" indirimi sözkonusu olabilirdi..."

  • senelerce garsonluk yapmış bir it olarak açıklayım..
    tırı vırı restoranları saymıyorum.
    garson zaten garson değildir. müşteri de kendi cep hesabı , kitabı belli ..ne yiyeceği önceden tasarlanmıştır.
    belki komik gelecek ama garson istemsizce menüleri toplar.
    bir refklestir bu.
    ilk olarak garson adisyon yazmasını bilmiyordur ve menüyü bir masa gibi kullanır. adisyon yazması çok daha kolay ve anlaşılır olur.
    masa da yer açmak içindir. menü devrilebilir, çarpabilir. bardağı dökebilir.
    bu tür resterontlarda rezerve olayı olmadığı için ve kişi başı menü basılmadığı için bir sonra ki masa ve sipariş için menüler toplanır ve ortak kullanım olan servant'ta istiflenir.
    bu sadece bir reflekstir sebebi yoktur. menüleri toplamak işletmecinin ve garsonun işini kolaylaştırmak içindir. zaten bu tarz yerlerde içecek, ön sıcak, sıcak ve tatlı siparişi bir sefer de alınır.
    ikincisi orta halli meyhane ve ocak başı yerlerinde olur. garson siz istemezseniz menü vermez. sadece içmek istediğiniz içkiyi sorar (genelde rakı olur) ona göre kişi sayısına ve istenen içki miktarına göre meze, ara sıcak, ana sıcak size öneride bulunur. bu tarz yerlerde garsonlar tam bir kaşardır ve müşteriye pek söz hakkı vermez. balıksa balık, ızgaraysa ızgara. kişi başı porsiyon olayına girmez. ortaya yaptırır. zaten mezeler vs. tepside gelir. orta da pek menü olmaz.
    fining dining room (siz ekşici piç fakirler pek bilmezsiniz) üst düzey yerlerdir. sadece şarap menüsü bulunur. siz şarabınızı söylersiniz garson ona göre devamını getirir.
    yani menü bir teferruattır her mekanda. baş ağrısıdır. işi bilen garson en ufağından en tepesine kadar mekanda yularları elinde tutmaya bayılır. bir şekil ego tatmini diyelim.
    ayrıca işi bilen bir garson kesinlikle menü'leri masa da bırakmaz. hijyen olarak menüleri masa da bırakmak akıllı bir iş değildir. onlarca insanın eli değiyor, tükürüğü bulaşıyor. üzerine öksüren, aksıran, yere düşüreni oluyor.
    menüyü masa da bırakmamak için birçok sebep vardır. ama menüyü masa da bırakmak için ne mekan ne garson ne de müşteri için elle tutulur bir neden yoktur.