hesabın var mı? giriş yap

  • pek hınzırca bir taktir. örneğin delicesine roman yazarı olmak istiyorsunuz. ilk romanınız çıkana değin kimseye bahsetmezsiniz bundan... çünkü biri öğrenirse sen de bir halt yazamazsan o kişi sürekli seni dürtecekmiş gibi kuruntulara kapılırsınız. örneğin üniversiteye gittiğiniz hâlde herkesten gizli üniversiteye giriş sınavına girersiniz. ancak güzel bir sonuç alınca millete haber verirsiniz. bunun gibi bir şey işte... bu şeyi tek bir sözcüğe indirgemek istedim ama başaramadım.

  • neyin peşinde hiç belli değil. bazen görüyorum. siz de görüyorsunuzdur bence. bir sürü kız var tamam mı, bir tane de erkek var. böyle bildiğin erkek. "alla alla, ne yapıyor lan bu orada acaba" diye kendime soruyorum. sonra işte telefonuma bakıyorum mesaj gelmiş mi diye. gelmemiş. hayır gelmeyebilir de o adam ne yapıyor orada onu anlamıyorum.

  • sadece bende mi var emin değilim ama çok büyük bir ruh hastalığı belirtisi olabilir bu. lan ne zaman elektrik kesilse kitaptı dergiydi bir şeyler okumak, çılgıncasına edebiyatla yoğrulmak istiyorum. öpesim geliyor o koca koca ciltleri, klasikleri. mum ışığında ya da aynı zamanda radyo da çalan pilli büyük ışıldağın ışığı altında kitap okumak... aman yarabbim. sanki bir dostoyevski oluyorum, romalı perihan oluyorum.

    mum ışığı ve o ışıkta yazıp okuma çabasında olan ben.... elektirik kesilmeden önce de bir şeyler okuyor olsam neyse de... kesintiden önce hep öküz gibi meheheheh diye diye camış keyfiyle en güzel dizileri, üst bitmesine dua ettiğim la liga maçlarını seyrediyor olmam ilginç. ama elektrik kesildi mi... mum ışığı ve edebiyat... o ince stabilo kalemle kitabın altını çizmeler, akla gelen şiirler "yalnızlık vurdu bu akşam kapımı sözsüz soluğunun gri rüzgarlarında" derken elektriğin gelmesi ve ayı gibi mumu üfleyip tv'ye koşmak "anaa malaga üçüncüyü de yemiş la" şeklindeki isyanım. az önce proust olmuştum oysa ki, balzac'tım goriot baba'yı yeniden yazan...

    bizim ailede bir sorun olabilir gerçi. normal tv izleyen aile elektrik kesilince adams ailesi gibi oluyor. annenin duygulanıp "yıllar geçiyor, ömür de geçiyor be" diye iç çekmeleri, babanın "televizyonun fişini çekin de elektirik gider gelir yanmasın alet" hassasiyeti, kardeşin içe kapanıp dertli dertli şarkı söylemesi... ve mum ışığında ben ve edebiyat... ama yine de elektiriksizlik kötü be.

    not: bu entry'imi elektrik kesintisinde evde olduğu zamanlarda sürekli "elektriksiz yaşamak mı zor susuz yaşamak mı?" isimli söylev ve demeçlerini bizlerle paylaşan dayıma ithaf ediyorum. ve yıllardır içimde bir volkan gibi büyüyen şu cevabı veriyorum buradan ona: bence susuzluk. ama elektrik de ekmek su gibi artık çağımızda.