hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: etilen) hormonundan haberi olmayan yazarımızın yaşadığı sorundur. meyveler uzak yerlere nakledileceklerse tam olgunlaşmadan toplanır. muzlar yeşil halde sevk edilir. ulaştıktan sonra kapalı depolarda, etilen püskürten makineler ile olgunlaştırılıp sarartılır, öyle satılır. meyve olgunken de etilen salgılamaya devam eder. kapalı ortam veya poşette daha çabuk olgunlaşır ve kararır. hemen yemeyeceksen yeşilimsi halde al, ya da açıkta tut. afiyet olsun.

  • dünya savaşlarının ardından amerika ve ingiltere'nin temel kaygılarına cevap verecek şekilde dizayn edilmiş ekonomik sistemdir. uzlaşmalar sırasında masade aslında iki temel plan vardır: ilki amerika tarafından desteklenen white plan, diğeri ise ingiltere tarafından desteklenen keynes plan'dir. bu iki planın birleştirilmesi ile kurulmuştur sistem. temel maddelerine bakacak olursak:

    sistemin en bilinen özelliği diğer ülkelerin sabit kurla dolara bağlanmış olmasıdır. fakat keynesl planlarında dolar yerine "bancor" diye yapay bir birim yaratılması ve paranın buna sabitlenmesi vardır. bu nedenle bretton woods metinlerinde sistem direkt olarak dolara bağlı gösterilmemiştir. ülkelerin dolar ya da altın rezervi tutma hakları vardır. fakat sistem de facto olarak dolar bazlı bir sisteme dönüşmüştür. fransa, örneğin, bu durumdan çok mutlu olmadığı ve bu sistemin amerika'ya aşırı imtiyaz tanıdığını düşündüğü için dolar yerine altın tutmayı tercih etmiştir.

    sabit kur sistemi ile ilgili bir diğer sıkıntı aslında keynes'in daha esnek bir sistem talep etmiş olması ve daha stabil bir sistem isteyen amerika ile uzlaşarak sabit fakat esnek bir sistem geliştirilmiş olmasıdır. bu sistemde sabit kurla dolara bağlı olan diğer ülkeler belli ve imf tarafından onaylanan durumlarda kurlarını revize etme yetkisine sahiptir.

    global dengesizlikler ve bu konudaki düzeltme sorumluluğunun kimde olduğu konusunda ise amerika cari fazla veren bir ülke olarak düzeltme sorumluluğunun cari açık veren ülkelerde olmasında diretmiştir. buna karşılık keynes bu sorumluluğun simetrik olarak bölünmesi gerektiğini ve cari fazla veren ülkelerin de düzeltme sorumluluğunu üstüne almasının gerekliliğini savunmuştur. fakat bu konuda yapabildikleri tek şey imf denetiminde belirlenen bir "scarce currency clause" koymak olmuştur. bunun anlamı eğer imf rezervlerinde bir ülkenin parasından kalmazsa imf bu para birimini scarce currency ilan eder ve diğer ülkelerin bu ülkeye karşı ticari ayrımcılıkta bulunma hakkı ve sorumluluğu vardır. her ne kadar zamanında ingiltere tarafından bir zafer olarak görülmüş olsa da bu clause hiç bir zaman uygulamaya konmamıştır.

    bu sistemin bir diğer önemli maddesi ise likidite sağlanması konusundadır. amerika, zamanın likidite sağlayan ülkesi olaraktan bunun mümkün olduğunca mütavazi bir şekilde yapılmasını isterken ingiltere savaş sonrası ekonomisini düzeltmek amacıyla likiditenin bolca dağıtılmasını savunmuştur. sonuç ise tekrar bir uzlaşma ile mütavazi bir bollukta likidite sağlanması üzerine olmuştur.

    sistem genel olarak döviz kurunu stabilize etmek üzerine kuruludur, mali politikaları çoğunlukla ulusal iradenin ellerine bırakmıştır. pek çok akademisyen global kriz sonrasında oluşan sistemi bretton woods sisteminin yeniden doğması olarak nitelendirdiği için bu aralar hala her yerde bretton woods ii ya da revived bretton woods konseptli başlıklar görmek mümkündür.

  • celal şengör'ün az önce teketek programında sarfettiği söz. hocaya olan sevgimden dolayı sert eleştirmekten her zaman kaçındım ancak bu sefer kantarın topuzunu kaçırdı diye düşünüyorum. bülent ecevit bu ülkedeki en iyi eğitim almış başbakanlardan birisidir.
    gelen mesajlar üzerine edit:
    bazı arkadaşlar bülent ecevit'in lise mezunu olduğundan bahsederek mesajlar atıyorlar. duyanda sanır şişli endüstri meslek lisesi mezunu. ecevit robert koleji mezunudur beyler bayanlar. ankara dil tarih fakültesi'nde ve londra üniversitesinde eğitim gördü. bu üniversiteleri bitirmedi ama kapasitesi yetmediği için bitirmediğini zannetmiyorum. ki daha sonra burslu olarak harvard üniversitesinde bir yıla yakın süreyle birtakım akademik çalışmalarda bulundu. bu üniversitelerin önünden dahi geçemeyecek adamlar “ama lise mezunuuu” dedikleri zaman kafayı yiyorum.

  • 15 temmuz ile ilgili kabullenemedigim bircok sey olmasina ragmen suphem olmayan, laf ettirmeyecegim birkac olaydan birinin kahramani, en onde gelen kisi. vatani icin gozunu kirpmadan, dusunmeden olume gitmistir, gercek askerin nasil oldugunu gostermistir. darbecilere ulkeyi teslim edenlerden hicbirine bir sey olmazken canini veren guzel guluslu kahramandir.

  • oha hem bisiklet yolundan gidiyor, hem köpek aniden çıkmıyor insan gibi karşıya geçiyor. çocuk olsa yerinde ona da çarpacak. yapması gereken tek şey önüne bakmak olan adamın bunu yapmaması ve suçu köpekte bulanların varlığını görmek komik.
    köpeğe çarpamasaydı az ilerde başka şeye çarpardı şüphem yok.

    köpeklere bok atmak için bok yiyecek hale gelmişsiniz.

  • usta türk hakemsiz olmuyor usta. kırmızı kartı alnımıza çatıyorlar usta. bizim 80'lerde bir penaltı olması lazım. o da mı çalınmayacak usta? ne yapacağız usta?

    uefa'da teşkilatlanma zamanınız geldi uşaklar. uefa'ya bir çaycı sokun. 10 sene sonra bir müdürlük çıkarırsınız.

    edit: entry debe'ye girmiş. tamam daha fazla beğenmeyin. karadeniz mafyasına vurdurtacaksınız beni. *

  • japanese attitude for work : "if one can do it, i can do it. if no one can do it, i must do it."

    middle eastern attitude for work : "wallahi if one can do it, let him do it. if no one can do it, ya-habibi how can i do it?"

  • hala milliyet tartışıyorlar. yıl olmuş 2021. bu adam alman eğitim sisteminde yetişmiş birisi.

    türkiye'de olsaydı ne olurdu? akademide denyo hocaları tarafından mobbinge uğrardı, belki ayrılır zar zor kendi şirketini kurardı. teşvik almak için parti kıdemlilerine yalvarmak zorunda kalırdı. hadi onu da başardı aşıyı piyasaya sürene kadar bir ton badem bıyıklının "bizim payımız nerede?" baskısına uğrardı. en sonunda da şirkete atanan başka badem bıyıklar tarafından iş bilmezlikle batırılıp giderdi.