hesabın var mı? giriş yap

  • topaç. apartuman hayatı zor hakkaten de!

    dışarıda oyna diyeceklere peşin bilgi: dışarıda oynamaya cesaretim yok. 55 yaşında kadınım, kendime göre bi ağırlığım var, dünürlerim var... (duvarlarım kendimden, çaylar şirketten. her zamanki gibi)

    aslında döndürmeyi beceremiyorum. yapabilsem bi...

  • önceden düğün salonu tutulmuş, davetiyeler basılmış, herkes kendini ona göre ayarlamış.
    düğün, ancak düğün sahiplerinin bir yakını ölürse iptal edilir.o da çok yakınsa.
    doğrusunu konuşmak gerekirse böyle gelişir olaylar.
    ayrıca insanlar kısıtlı imkanlarla düğün müğün yapıyorlar.
    her ne kadar biz ekşicilerin çoğu düğün yapmayı gereksiz olarak görsek de memleketin %80'i böyle düşünmüyor.
    yani terör olayları sebebiyle düğün iptali biraz zor.
    ateş düştüğü yeri yakıyor maalesef.
    insanlar 2-3 dakika ah vah hedip sonra kendi dünyalarına dönüyorlar.
    bu yazdıklarım durum tespitidir.
    erteleyen kişiye de helal olsun derim.

  • antagonist,yani içindeki düşmanın,özel itici bir güçtür.
    sorumluluk derecemiz ne denli yüksekse,antagonist'in saldırısı o denli acımasız olacaktır.
    antagonist bizi ölçer,bize ne olduğumuzu gösterir,bizi gerçekleştirir..
    özgürlük derecemiz ne denli yüksekse,onun etkinliği o denli sinsicedir.
    antagonist'ten korkma!
    zalimlik maskesinin ardında,
    en büyük müttefikin,en sadık uşağın saklanmıştır.
    antagonist'in biricik amacı,
    senin zafer kazanmandır.
    antagonist esas hedefi olan senin bütünlüğün için,
    her aracı kullanıp,her stratejiyi uygular.
    dünyada kimse seni antagonist'ten çok sevemez.
    antagonist seninle ilgili herşeyi bilir ve senin için herşeyi yapar.
    çünkü onun varlık nedeni sensin.
    antagonist'ten korkma!
    mükemmelliğin onun acımasızlığıyla,
    ölümsüzlüğün de onun görünüşteki ölümsüzlüğüyle gelişir.
    anlama yetin, onun gücüyle gelişir.
    gücün de onun anlamasıyla.
    çünkü antagonist sensin!

    alıntıdır.(tanrilar okulu)

  • evlilik bir çok işlevi olan bir kurum. hukuki, sosyal ve psikolojik yönlerden insanların belirli ihtiyaçlarını karşılıyor.

    evlilikle kastım nikah değil elbette, kast ettiğim şey hayat arkadaşlığı. insan insanla yatışır, temasla, iletişimle, sevgiyle...
    insanın evlenmesindeki temel psikolojik motivasyon yatışmaktır.

    aşk evliliği de yapsanız, ömür boyu aşık kalmayacaksınız ama sağlıklı bir ilişkide sevgi devam eder. zaman zaman birbirinize tekrar aşık olursunuz. bazen uzaklaşırsınız. güvenli bağlandıysanız bunlar sizin için sorun teşkil etmez. birbirinizi yatıştırmayı bilirsiniz.

    insan yalnız ölmeyeyim diye evlenmez ancak yaşlandığınızda, çevrenizde insanlar azaldığında eşinizle yanyana olacağınızı bilmek güzel bir düşünce. iyi bir evliliğiniz varsa, zor zamanlarınızda yanınızda olacak, hastalandığınızda sizin için çorba yapacak, ameliyat olsanız kapıda bekleyecek birisi olduğunu bilirsiniz ve bu sizi yatıştırır.

    ölüme gelince...
    ölümün ne zaman ve nasıl geleceği belli olmasa bile şu kesin, yalnız öleceksiniz, siz ölürken elinizi tutan biri de olsa bu yolu yalnız yürümek zorundasınız. yine de bir ömrü birlikte geçirdiğiniz adam/kadının o sırada elinizden tutuyor olması hayatınızın son anlarında yaşamak isteyeceğiniz bir güzellik doğrusu.

  • dağılın cahiller açıklıyorum.
    olay şöyle: firma diyor ki cumaya gitmek isteyen varsa gitsin. bir kişi ben gidiyorum diyor kalan 3 kişi de o çalışmıyorsa ben de o gelene kadar çalışmam deyip içeride oturuyor. iki taraf da haklı.

  • quicksilver kadar hizli kossak ne olurdu?

    tabii ki cogu mutant gucleri genetik mutasyonla aciklanacak cinsten degil, bu yuzden x-men hikayeleri bilimsel isabete onem veren "hard sci-fi" sinifina girmiyor, zaten odak noktalari da bu degil. ama hikayelerden zevk alabilmek icin girdigimiz suspension of disbeliefmodundan zamani gelince cikmazsak, bilimden zevk alabilmeyi saglayan "cocuk meraki" moduna girmek de mumkun olmaz.

    en fantastik gucler, gercege en uzak olduklari icin bence en az ilginc olanlar: mesela blink gibi gercek hayatta portal oynamak icin, yani wormwhole acmak icin karadelikleri kic kica yapistirabilmek lazim. buyuk enerji gerekir ve birbirine bu kadar yakin portallar da acilamaz. ama yapilirsa, bu wormhole'lar ayni zamanda zamanda yolculuga da izin vererek diger mutant ablanin uzmanlik alanini etkileyecek, takim icinde kiskanclik krizlerine yolacacak. sonucta uzay-zaman ayni doku.

    magnetonun tasviri uzerinde dusunmek daha ilginc. metalleri uzaktan kontrol edebiliyor ve metal dedigin sey her yerde, her insanda: magnezyum, demir, kalsiyum, hatta modern insanlarda bakir nikel aluminyum girla. agir sanayi hamlesiyiz her birimiz. atomlar uzerinde kontrolu olan biri tek bir demir molekulunu ittirerek koca bir insani ittirebilir mi mesela? yoksa o molekul bir kursun gibi vucudumuzdan cikip gider mi, geri kalan kutlemizi etkilemeden? ben ikinci secenege agirlik veriyorum; vucudumuz cok kati ve yogun olmadigindan ufak parcalar serbestce hareket edebilir ve demir parcasi derimizi kesip disari cikar. ama bir kati kupun icine bir molekul demir enjekte etsek, sanirim magneto tum kupu hareket ettirebilir.

    filmde bence sacma olan kisim, adamin ayni zamanda bilgisayar, elektronik, robotik uzmani olusu ( iron man 2'deki mickey rourke gibi bir ronesans adami degilse tabii, bkz #19005719). oyle robotun icine demiryolu dosemekle onu acip kapayamazsin, fortranla goto 10 yazabilmen lazim.

    wolverine gibi asiri hizli regenerasyon yetenegi olan bir canli, muhtemelen yaralarini aslina uygun sekilde puruzsuz bicimde kapayamaz. agresifce cogalan hucreler yuzunden her kapanmada biraz yeni deri burusuklugu yaratilacaktir. wolverine hic olmeyebilir ama iki kavgada 20 yil yaslanacaktir, kizlara duyrulur.

    ice man sorunlu bir tip. buzu yaratip saga sola uflemek kismini bosver de, sogukta yasamayi dusunelim. insanin donmasiyla ilgili en buyuk sorun, donan sivinin (buz, kristal) sividan daha fazla yer kaplamasi. bu yuzden hucreler icten patliyor. ailemizin fizikcisi michio kaku durumu suradan acikliyor ve cozumun hucreler icinde antifriz islevi gorecek cok yuksek miktarda glukozdan gectigini soyluyor. yani ice man bir seker hastasi olmali.

    fakat bu da yetmiyor: glukoz veya baska cryoprotectantlar sonucta buzlanmayi onluyorlar, ice man adindan da anlasilacagi gibi bastan asagi buz kesiyor (en azindan dis deri hucreleri o anda parcalanmis oluyorlar). ustune bir de hareket ettiginden bu dokularin kirilip dokulmesi lazim, yani hayatta kalmasi icin wolverine'e tas cikaracak gibi bir regenerasyon gerekiyor cozuldugunde. yine takim icinde kiskanclik, yine "sen benim gucumu caldin, sende niye iki guc var"cilik, hizipcilik, cehape zihniyeti. bence iceman'in yapacagi en mantikli hareket, kendini bir laba kitleyip buzlanarak cryogenics kobayi olmasi ve 50 sene sonra cozuldugunde teknolojinin kendisini hayatta tutacak kadar ilerledigini ummaktir.

    atesten adam pyro ise hic olmaz, konsept bastan yanlis. dunyadaki karbon bazli yasam asiri soguga karsi az da olsa strateji gelistirebilmis olsa da, asiri sicaga karsi yapacak birsey yok. pompei worm kaynama noktasinin altinda olan 80 dereceye kadar dayanabiliyor, o da cevresini abuk subuk bir bakteriyle kaplayip onla simbiyotik iliskiye girerek. hayat mi be!

    peki quicksilver? digerlerinde de oldugu gibi "nasil bu kadar hizli kosar"dan ziyade "bu gucle yasamak nasil olur"a odaklanirsak, soyle ki, quicksilver hemen geberir. hic sansi yok. mesela pyro gibi isiya dayanikli olmasi lazim, zira supersonik hizlarda onumuzdeki hava molekullerinin kacacak zamani olmadigindan birbirine bastirilirlar ve sicaklik artar. disardaki isiya ek olarak, o hizda saga sola donerken veya durdugunda tum vucudun o kadar kinetik enerjiyi gomecegi yer olmadigindan (eklemleri emerse patlar), bu enerji isiya donusecek ve icten yanacak. yani wolverine gibi renegere olmali. kendi dayansa da isinan hava molekulleri kiyafetlerini yakacak her seferinde, o yuzden mystique gibi derisini kiyafet sekline sokmasi lazim toplum icinde saygin bir yere ulasmak istiyorsa kerata. daha sonra surekli organ ve beyin travmasina bir cozum bulmasi lazim. eklemler soku emseler bile, beyin veya organlar serbest hareket ediyorlar, gider kafatasina carpar ve pate kivamina gelirler. bunu da engellemek icin jane gibi telekineziyle kendi beynini ve organlarini sabitlemesi lazim. herif giderek ikinci el toplama bilgisayara donusuyor. deadpool vardi boyle, sonu pek hayirli olmadi.

    ayrica etrafindakilere de buyuk zarar verecektir. isi sokuna ek olarak, her hareket ettiginde surekli sonic boom duymaktan helak olur arkadaslari (doppler etkisi ve sonic boom hakkinda basit birkac animasyon surada ). yani surekli derken, hareketi boyunca durmadan boom gelecek, oyle bir kere ses duvarini asinca boom duyuyoruz gibi birsey yok. ve dokundugu hersey, bastigi her yer buyuk deformasyona ugrar. filmdeki mutfak sahnesinde polisin yanagina parmak attigi icin polis yere dusuyordu. o sahnede halihazirda supersonik olan kursundan birkac kat hizli oldugu dusunulurse, o hareketi polisin ya suratini tereyagini bolen sicak bicak gibi bolmeye (darbe alani ufaksa), ya da boynunu kirmaya (darbenin emildigi alan daha buyukse) yetecektir.

    ses hizinin cok otelerine gecip daha da hizlanirsa ne olur diye merak edenler icin degisik hiz senaryolarini iceren su xkcd sayisini buldum, ki bu vesileyle xkcd'ye olan derin saygimi bir kez daha dile getireyim.

  • güzel sanatlar fakültelerinde az rastlanan durumdur.
    bu yüzden seviyorum bu fakülteyi. o atölyelerde beraber çaylar içilir, o çamurlu ellerle yemekler yenir... herkes aynı duyguyu yaşar, keyiflidir. hocanız bir abiniz ya da ablanızdır, en önemlisi arkadaşınızdır.

    edit: bazı kadın hocalar hariç

  • kendi ağzından dile getirdiği tezidir. yazının ana teması rakı balık uyuşmazlığıdır.
    .......................
    rakı yüzde 40 veya üstü olan yüksek alkollü bir içecek. ayrıca aromatik açıdan çok fukara. örneğin iyi bir şarapta aşağı yukarı 200 civarında aromatik not veya nüans var. rakıda ise iki veya üç. yüksek alkollü ve tekdüze bir içki. damağı uyuşturuyor ve mideyi kazındırıyor. bu durum meyhane ve balıkçıların işine geliyor tabii. müşteriler ne yediklerinin pek farkına varmıyor rakı içince. özellikle de soğuk ve sıcak mezelerden sonra sıra balığa geldiğinde, müşterinin damağı hiçbir nüansı anlayamayacak durumda oluyor. ezine peyniriyle rakıya eyvallah. ama yemekle içki içecekseniz şarap, yoksa mineral açısından zengin doğal kaynak suyu derim...

    edit:
    1– biraz aşağıda verilmiş ama kaynak vedat beyin hürriyetteki köşesidir.
    2– "giydirme" kelimesi sırf başlık ilgi çeksin diye değil özellikle rakıseverlerin algısı ve rakıya bağlılığı düşünülerek tercih edildi. biraz fanatik bence rakıseverler.
    3– rakı senede bir kere içerim sağlam olacak şekilde. şarap ise iki yılda bir belki bir kadeh içerim. iki içkinin de fanatiği değilim. naçizane alman ve belçika biralarını severek tüketirim.
    4– babam şarap yapar. posa halindeki, sıkımı bitmiş üzümü komşumuz alır rakı yapar. bu, bilenler için rakıyı ikinci derece içki konumuna düşürebiliyor nedense.
    5– yazar haklı,katılmamak mümkün değil. ama yazısının hiç bir yerinde rakı ve içenlerini lanetlemiyor. bundan maada türk biraları hatta türk pizzaları için yaptığı sert eleştirilerde de son derece haklı bence.