hesabın var mı? giriş yap

  • helal sana dediğim çocuk. sınıf annesi diye sikindirik bir sıfatla sınıfın ortasında küçücük çocuğu rencide etmeye ne hakkı var o kadının. ağzının payını vermiş yollamış. parti kursa oy veririm bu çocuğa. söylediği her şeyde sonuna kadar haklı.

    (bkz: #158099651) konudan bağımsız olarak bu şerefsizi de modlar uçurur umarım.

  • kişinin hayat kalitesini birden bire çok ciddi oranda yükselten şeydir. bundan sonra yapılacak her şey hayat kalitesini 1 tık 2 tık yükseltir. 1+1 evde yalnız yaşamak 10 tık yükseltir. istediğin zaman kafa dinlersin canın sıkılınca arkadaşların gelir takılırsın. anlatılmaz yaşanır. nefes aldığını hissedersin.
    karışan yok istediğini yap dolabında biran l koltukta televizyon açık sadece televizyon ışığında biranı yudumlamak sonra da uyuyakalmak bile bazen insana o kadar iyi geliyor ki, hayat bu diyorsun. kendi krallığın resmen. özgürlük bu hayatta en güzel şey.

  • sizi rahatsız etmeye ve ezberinizi bozmaya geldim:

    "yaşındayım" ifadesinin dil bilgisinde yeri yok.

    örnek: "20 yaş" bir sıfat tamlamasıdır. belirtili isim tamlaması değil ki "20 yaşı" olsun.
    dolayısıyla ya:

    1. "20 yaştayım" diyeceksiniz.

    2. "20 yaşımdayım" diyeceksiniz.

    "20 yaşındayım" diyemezsiniz.

    hadi ekine köküne ayıralım:

    yaş-ı-n-da

    yaş: isim kök
    -n: kaynaştırma
    da: hâl eki.

    peki oradaki "-ı" ekini nereye koyacaksınız? hâl eki mi? iyelik eki mi? ikisi de değil. dolayısıyla bu kullanım yanlış.

    ekleme: şükela moduna alınca en başa çıkan mesajda yaş kelimesinin neden “yaşı” olacağına dair bir açıklama yapılmamış. ben söyleyeyim: “yaşı” olamaz. bu arkadaş “ı”yı hâl eki almış, “n”yi kaynaştırma, sondaki “da”yı da yine hâl eki almış :) mesaj attım kendisine fakat cevap gelmeyince buraya yazma gereği hissettim.

    ikinci ekleme: orhun yazıtları'nda "yeti yigirmi yaşıma" diye geçmektedir.

  • "columbia" sevdiğimiz ve kullandığımız markalardan biri fakat yurtdışında 1 birime satılan ürün, türkiye'de 2-3 birime satılıyor. bu durum sadece vergilerle açıklanamaz. konu, x'te de tartışılıyor bkz.link.
    columbia merkez ofisi, türkiye distribütörünün belirlediği fiyatlara karışamayacağını belirttiği bir mail attı. kısaca ya boykot edeceğiz ya da 3.000 tl'lik mala 10.000 tl ödemeye devam edeceğiz. umarım columbia türkiye bu uyarıyı dikkate alır.

    edit: amazon'dan daha ucuza alabileceğimi ben de biliyorum. columbia dünya çapında pahalı bir ürün değil. tüm dünyada insanlar makul fiyatlarla ulaşabiliyorlar. bu duruma tepki göstermek en doğal hakkımız.

  • son zamanlarda ürettiğimiz iha/sihaların(insansız hava araçları) suriyedeki başarısı ve ukrayna savasındaki gerçekler göz önüne alındığında kendilerinden çokça bahsedilmektedir ve günümüz modern savaş sahası içerisinde olmazsa olmaz olarak görülmektedir. kullanıldıkları taktirde bu arenada hem istihbarat olsun hem de aktif bir harp alnı olsun büyük bir avantaj sağlamaktadır. tabi bu araç sistemleri genişleyerek kendisini yapay zeka ve robotlara bırakacak olması da bir gerçektir.(bkz: atlas/ boston dynamics)

    isterseniz bizde geçmişten günümüze insansız hava araçlarının gelişimi üzerini bir gezintiye çıkalım.
    ilk olarak insansız bir hava aracının savaş alanlarında kullanımı temmuz 1849'da gerçekleşti, fitilli bombalar bulunan 200 pilotsuz balonu venedik şehrine göndermesi, hava saldırısında ilk iha kullanımı olarak kabul edilmektedir. gerçekte, bu bombalı balonların bir kısmı hedefler üzerinde patlarken, bir kısmının da rüzgârın etkisiyle geri dönüp avusturya hatlarında patladığı da ifade edilmektedir. bunun haricinde tarihte bir kaç defa daha insansız balon kullanımı gerçekleşmiştir fakat kontrol problemlerinden dolayı fazla tutulmamıştır.

    biraz daha geriye 1820 yıllarına bakacak olursak ilk önce michael faraday'a bakmamızda elektromanyetizma üzerine çalışmalar yaptığını görmekteyiz ve bu gün bildiğimiz radyo dalgalarının temellerini atmıştır. yani kontrol problemlerinin temelini atmıştır fakat o vakitler insan oğlu bu durumdan habersizdir. ta ki 1898'de yağmurlu bir eylül gününde nikola tesla, madison square garden'ın ilk elektrik sergisinde teleotomat1 adını verdiği yeni bir buluşu sundu. buluş, minyatür bir tekne şeklindeki ilk radyo kontrollü cihazdı yani uzaktan kumandalı bir tekneydi.

    tabii ki teslanın bulduğu bu uzaktan kumanda kavramı birçok kişinin beynine kazınacaktı. bunlardan biride mühendis ve fizikçi olan archibald montgomery low'du. tarihler birinci dünya savaşını gösterdiğinde erken dönem televizyon ve radyo teknolojisindeki uzmanlaşmış olan low uzaktan kumandalı pilotsuz bir uçak geliştirdi. bundan ötürü telsiz güdüm sistemlerinin babası tarihe ismini yazdırdı.

    kısa bir süre sonra elmer sperry amerikali mucit telsiz kontrolünün etkili olması için otomatik stabilizasyonun gerekli olacağını fark etti, bu yüzden deniz jiro-dengeleyicilerini uyarladı ve insansız hava araçlarını bir tık üste çıkarak kendi insansız uçağını tasarladı.

    1930'lara gelindiğinde pilotsuz uçakların ilk başarılarından sonra ingilizler bu işlere daha da kafa yormaya başladılar suya da iniş yapabilen dh.82b kraliçe arı adında insansız bir uçak üretti. işte o tarihlerdeki kraliçe arı adının, özellikle radyo kontrollü pilotsuz uçaklar için kullanılmasından dolayı günümüz drone(erkek arı) teriminin buradan çıktığı iddia ediliyor.

    ikinci dünya savaşı geldiğinde aktör ve pilot olanreginald denny radyo kontrollü model uçaklara olan ilgisi vardı ve bu ilgisinin üzerine giderek kendine bir şirket kurdu. ürettiği oq-2 radioplane adındaki insansız uçak , amerika birleşik devletleri'nde üretilen ilk seri üretilen iha olarak adını tarihe yazdı. bu araç daha çok uçaksavar topçularının eğitimi için kullanıldı diyebiliriz.

    yine bu yıllarda insansız hava araçları hava torpidoları olarak da kullanılmaya başlandı. tabi o zamanlar radar ve kamera sistemleri çok fazla gelişmediğinden kontrol uçaklarından bırakılan ya da yerden ateşlenen v-1 uçan bomba gibi ilk seyir füzeleri tasarlandı. daha sonra bu modeller biraz daha geliştirilerek td2d-1 katydid ve curtiss kd2c skeet isimli pulsjetler tasarlandı.,

    ikinci dünya savaşında tam olarak temelleri atılan insansız hava araçları kamera sistemlerinin gelişimiyle birlikte, 1950 yıllarına geldiğimizde bizim şu anda bildiğim tanımına ulaşarak havadan fotoğraf keşif görevine dönüştürüldü. bunun için ilk tasarlanan model rp-71 falconer olarak adlandırıldı.

    1980'lere geldiğimizde iletişim, kamera ve devre sistemlerinin gelişmesiyle birlikte amerika birleşilk devletleri pioneer iha programına başladı. 1986'da abd ve israil'in ortak projesi, orta büyüklükte bir keşif uçağı olan rq2 pioneer'ın ortaya çıkmasını sağladı.

    milenyuma girdiğimizde uydu teknolojileri, kamera ve silah sistemlerindeki gelişmeler sonucunda predator dünya sahnesine girdi. bu silah afganistan'da usame bin ladin'i aramak için kullanıldı. hatta bu olayları anlatan good kill adlı 2015 yapımı filmi izleyebilirsiniz.

    günümüze geldiğimizde ise tamamen insansız hava araçlarının çağı diyebiliriz. çeşitli boyutlarda ve çeşitli şekillerde insansız hava araçları görmek mümkündür.12

    kaynak:1234

  • konya geneli sandık sonuçlarını veriyorum,

    akp %62
    mhp %17
    sp %8
    chp %5

    sayın ysk, iptal edebilir misiniz lütfen çünkü saat 19:00 değil henüz.

  • yukardaki elemanın roma'ya gitmediği ne kadar da belli.roma'nın en lüks yerine gitseniz bile bir dilim pizza 15-20 euro değildir.

  • belediye otobüsünde bir amca ile aramda geçen diyalogda, yanıma doğru geldiğini görmem ile ayaklanıp;

    ben: gel amca otur ben zaten inicem şimdi.

    amca: burası mı rezerve edildi, ben daha önlerden bir yer ayırtmıştım ama heralde kapıldı... :)

    ben:hönk

    tabi çoğu kişi bu diyalogu duydu ama birkaç saniye tepki veremedi, meğersem amca patlatmış espiriyi. sonrasında otobüste gülüşmeler... tabi kimse 70'li yaşlarda amcadan böylesi zeka ürünü bir cevap ve sempatiklik beklemiyordu. o kadar alışmışız ki sen kalk ben oturucam tarzında olaya bakan yaşlı sinirli teyzelere...

  • bence sıralama şöyle;

    doğru insanı bulup evlenenler = yalnızlık çekmeyen bekârlar > yalnızlık çeken bekârlar > yanlış insanla evlenenler

  • gece gece aklıma gelen x-men karakteri. bu karakterle ilgili aklımın almadığı bir olay var. bu nightcrawler ölmüştü. bayağı, hope summers denilen mutant bebeyi kurtarmak için kendini feda etmişti. yaşamı boyunca da, o kadar aksiyon içerisinde bulunmasına rağmen dinine bağlı, mütevazi bir katolik olduğu için de tabii cennete gitti. bu durumla ilgili bir parantez açalım; marvel evreni'nde tabii çeşitli tanrılar, alemler bulunuyor ama semavi dinler de gerçek. teorik olarak açıklaması zor olsa da böyle bir durum var; thor, zeus, osiris falan da var, yahweh de var. yani bir viking, bir nordik savaşçı falan ölünce valhalla'ya gidiyor, katolik biri de haliyle günahsız yaşayıp da ölünce bayağı cennet'e gidiyor. bu çok dallı budaklı bir konu, ayrı bir entry konusu, uzatmayalım.

    nightcrawler kitabına uygun bir katolik olarak yaşayıp öldü ve cennete gitti. sonra bir şeyler oldu, birileri cennete falan saldırdı, sonra bu nightcrawler da cennetteki ruhları kurtarmak için kendini kurban etti ve fani dünyaya geri döndü. nah işte burasını benim aklım almıyor. ya mübarek, cennet dediğin yer bir nihai yerdir. varlığının kanıtı bile dünyada olan biten her şeyin bir test olduğuna, iyi olanın refaha ereceğine, kötü olanın cezasını çekeceğine dair bir kanıttır, teminattır. sen cennete gitmişsin artık dünya işinden elini eteğini çeksene, niye gidip hala kavga peşindesin, neyi kanıtlamaya çalışıyorsun daha? sana ne, bırak allah'ın işine ne karışıyorsun? "cennete saldırı var, ruhları kurtarmam lazım." bence en büyük şirk bu, allah kurtaramaz mı bu ruhları? tövbe ya. yani feda etmeseydin ne olacaktı, allah "ben seni denedim nightcrawler, sen kendini feda etmedin, o yüzden seni cehenneme yolluyorum" mu diyecekti? yani o kadar çizgi roman okudum, bir sürü absürtlükler gördüm, şunun kadar saçma olay görmedim. millet kendini feda eder fani dünyadan, bu mutant adam kendini feda edip cennete gitti, sonra cennette de kendini feda edip dünyaya geri geldi. git gel git gel nereye kadar?